Esas No: 2008/10-131
Karar No: 2008/151
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/10-131 Esas 2008/151 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanık çek keşide etmek suçundan yargılanmış ve 33.587.000.000 TL ağır para cezası ile cezalandırılmıştır. Ayrıca 1 yıl süreyle çek hesabı açması yasaklanmış ve yasaklama kararı tüm bankalara bildirilmesi için T.C. Merkez Bankası'na iletilmiştir. Sanık müdafii tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 10. Ceza Dairesi suç tarihi itibariyle zamanaşımının dolmuş olduğu gerekçesiyle sanığın cezasını düşürmüş, adli para cezasına dönüştürmüştür. Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamenin sanık müdafii tarafından tebliğ edilmemesine ilişkin bir usulsüzlük olduğu gerekçesiyle kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Kararda belirtilen kanun maddeleri şöyledir: 4814 sayılı Yasa, 3167 sayılı Yasa, 5083 sayılı Kanun, 5252 sayılı Kanun, 5320 sayılı Kanun, 1412 sayılı CMUK, 5271 sayılı CMK.
"İçtihat Metni"
İtirazname :19430
Yargıtay Dairesi : 10. Ceza Dairesi
Mahkemesi : BAKIRKÖY 3. Asliye Ceza
Günü : 09.05.2005
Sayısı : 1511-684
Sanık hakkında karşılıksız çek keşide etmek suçlarından açılan kamu davalarının birleştirilmesine karar verilerek yapılan yargılama sonunda, Bakırköy 3. Asliye Ceza Mahkeme¬since 09.05.2005 gün ve 1511-684 sayı ile; sanığın 4814 sayılı Yasa ile değişik 3167 sayılı Yasa¬nın 16/1. maddesi uyarınca suç konusu çeklerin toplam tutarı olan 33.587.000.000 TL (33.587.00 YTL.) ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, aynı yasanın 16/3. maddesi uyarınca 1 yıl süreyle çek hesabı açmasının yasaklanmasına, yasaklama kararının tüm bankalara duyurulması için T.C. Merkez Banka¬sına bildirilmesine hükmedilmiş olup, bu hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine;
Yargıtay 10. Ceza Dairesince 15.02.2007 gün ve 2420-1674 sayı ile;
“…A-Suça konu 12.08.1999 keşide tarih 2623331 seri numaralı çek hakkında yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Suç tarihinden inceleme tarihine kadar TCK" nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngö¬rülen 7 yıl 6 aylık dava zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşıldığından; diğer yönleri incelen¬meksizin hükmün bozulmasına; 5320 sayılı Kanunun 8/1. ve 1412 sayılı CMUK" nun 322. maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak, 5271 sayılı CMK" nun 223/8. maddesi gereğince sanık hakkındaki kamu davasının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,
B-Suça konu diğer çekler hakkında yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, Mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Suça konu 12.08.1999 keşide tarih 2623331 seri numaralı çeke ilişkin davanın düşürülmesi nedeniyle, sanık hakkında tayin olunan cezanın yeniden belirlenmesi zorunluluğu,
2-Hükümde Türk Lirası olarak ifade edilen ağır para cezasının; 5083 sayılı Kanunun 1 ve 2. maddeleri ile 5252 sayılı Kanunun 5/1 ve 8. maddeleri uyarınca Yeni Türk Lirası (YTL) olarak belirlenmesinde ve adli para cezasına dönüştürülmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün CMUK" nun 321. maddesi gereğince bozulmasına; ancak, bu durumların yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğun¬dan, 3167 sayılı Kanunun 16/1.maddesi uyarınca sanığa verilen ağır para cezasının 15.08.1999 keşide tarih 2623355 seri numaralı çek için 3.000 YTL" ye, 15.08,1999 keşide tarih 2623333 seri numaralı çek için 5.000 YTL" ye, 31.08.1999 keşide tarih 2623356 seri numaralı çek için 3.500 YTL" ye, 15.09.1999 keşide tarih 2622480 seri numaralı çek için 5.000 YTL" ye, 20.08.1999 keşide tarih 2623334 seri numaralı çek için 1.500 YTL" ye, 30.09.1999 keşide tarih 2622481 seri numaralı çek için 5.000 YTL" ye, 31.07.1999 keşide tarih 2623472 seri numaralı çek için 9.087YTL"ye indirilmesi sonuç cezanın 32.087 YTL olarak belirlenmesi ve adli para cezasına dönüştürülmesi, suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasına” karar verilmiştir.
Sanık müdafiinin başvurusu üzerine Yargıtay C.Başsavcılığınca 06.05.2008 gün ve 19430 sayı ile;
“...5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca yürürlükte olan, 1412 sayılı CMUY" nın 316. maddesine 21.03.2003 gün ve 4778 sayılı Yasanın 2. maddesi ile eklenip, 19.03.2003 gün ve 4829 sayılı Yasanın 20. maddesi ile değişik 3. fıkrasında yer alan "Yargıtay Cumhuriyet Başsav¬cı¬lı¬ğınca düzenlenen tebliğ¬name, hükmü temyiz etmeleri veya aleyhlerine sonuç doğurabilecek görüş içermesi halinde, sanık veya müdafi ile müdahil, şahsi davacı veya vekillerine dairesince tebliği olunur." emredici hükmüne aykırı olarak, tebliğnamenin hükmü temyiz etmiş olan sanık müdafiine tebliğ edilmemiş olmasının, yasaya aykırı olduğu…” düşüncesiyle Özel Daire kara¬rı¬nın kaldırılmasına karar verilmesi itiraz yasa yoluyla talep edilmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Görüldüğü gibi Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenmiş olan tebliğnamenin hükmü temyiz etmiş olan sanık müdafiine tebliğ edilmemesi durumunda, Özel Dairece temyiz incelemesi yapılıp yapıla¬ma¬yacağına ilişkindir.
Dosya incelendiğinde;
Yerel Mahkemece sanık hakkında mahkûmiyet hükmü verildiği ve bu hükmün sanık müdafiince süresi içinde temyiz edildiği anlaşılmaktadır
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 26.09.2006 gün ve 204-197 ile 30.10.2007 gün ve 226-215 sayılı kararında da açıklandığı üzere; hükmü temyiz etmeleri halinde veya aleyhlerine sonuç doğurabilecek görüş içermesi halinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğna¬menin, sanık veya müdafii ile katılan veya vekiline tebliğ olunacağı 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan 1412 sayılı CYUY’ nın 316. maddesine 21.03.2003 gün ve 4778 sayılı Yasanın 2. maddesi ile eklenip, 19.03.2003 gün ve 4829 sayılı Yasanın 20. maddesiyle değiştirilen 3. fıkrasında düzenlenmiştir. Adil yargılanma hakkı ve savunma hakkı ile ilgili bulunan bu hüküm buyurucu nitelikte olup, uyulması zorunludur.
Anılan düzenleme, Anayasanın 90. maddesi uyarınca bir iç hukuk normu haline gelen, AİHS’nin 6. maddesi ile de ilgilidir. Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 09.11.2000 gün ve 36590-97 sayılı Göç/Türkiye kararı bu konuya temas etmektedir. Nitekim bu karar üzerine, 2003 yılında mevzuatımızda yukarıda sözü edilen düzenleme yapılmış, 5271 sayılı CYY’ nın 297. maddesinde de aynı hükme yer verilmiştir.
Somut olayda, Özel Daire kararından sonra tebliğnamenin hükmü temyiz etmiş olan sanık müdafiine tebliğ edilip edilmediği konusunda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında oluşan tereddüt üzerine, bu husus Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca sorulduğunda, Yargıtay 10. Ceza Dairesi Başkanlığınca 22.04.2008 gün ve 214 sayı ile verilen yanıtta tebliğnamenin sanık müdafiine tebliğ edilmediği bildirilmiştir.
Şu halde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 12.02.2006 gün ve 140167 sayılı tebliğname sanık müdafiine tebliğ edilmeksizin Özel Dairece inceleme yapılarak karar verilmiş olması, 1412 sayılı Yasanın halen yürürlükte bulunan 316/3. maddesinin buyurucu hükmüne aykırılık oluşturmaktadır.
Bu nedenle, itirazın kabulü ile Özel Daire kararının sair yönleri incelenmeksizin usule aykırılık nedeniyle kaldırılmasına, tebliğnamenin sanık müdafiine tebliğinden sonra temyiz incelemesi yapılarak bir karar verilmek üzere dosyanın Yargıtay 10. Ceza Dairesine gönderilme¬sine karar verilmelidir.
Zamanaşımının dolup dolmadığı hususunun ise tebliğnamenin tebliğinden sonra yapıla¬cak olan temyiz incelemesi sırasında dikkate alınması gerekir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 15.02.2007 gün ve 2420-1674 sayılı kararının belirtilen usule aykırılık nedeniyle sair yönleri incelenmeksizin KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Yargıtay 10. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.05.2008 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.