Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/2862 Esas 2022/9008 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/2862
Karar No: 2022/9008
Karar Tarihi: 14.06.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/2862 Esas 2022/9008 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2021/2862 E.  ,  2022/9008 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
    İlk Derece Mahkemesi:... 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi


    Dava, İş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraflar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince tarafların istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince verilen kararın, taraflar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM
    Davacı vekili dava ve birleşen dava dilekçelerinde; sigortalının davalı iş yerinde çalışmakta iken geçirdiği iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğradığı iddiasıyla kazalı sigortalı için 6.000,00-TL maddi, 150.000,00-TL manevi tazminat, eş için 50.000,00-TL manevi, çocuklar için 40.000,00-er TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davacı vekili 25/10/2019 tarihli talep artırım dilekçesi ile maddi tazminat talebini 254.403,67-TL olarak belirlemiştir.
    II-CEVAP
    Davalılar cevap dilekçelerinde özetle; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    A. Asıl dava yönünden;
    davacının davasının kısmen kabulü ile;
    1-Davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile; 254.403,67 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 15/12/2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
    2-Davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 85.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 15/12/2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
    B. Mahkememizin birleşen 2014/1142 esas sayılı dosyası yönünden;
    1-Davacıların davasının kısmen kabulü ile;
    -Davacı ... için 20.000,00 manevi tazminatın,
    -Davacı ... için 10.000,00 manevi tazminatın,
    -Davacı Efil Eke için 10.000,00 manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 15.12.2005 tarihinden itibaren davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine,
    2- Davacının fazlaya ilişkin taleplerinin reddine, karar verilmiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    A-Davacıların ve davalıların istinaf başvurularının kabulü ile ... 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi 2013/352 Esas - 2019/1903 Karar sayılı kararının HMK. 353/b-2 maddesi uyarınca ortadan kaldırılmasına,
    B-Yeniden esas hakkında;
    I-Asıl dava yönünden;
    1-Davanın kısmen kabulüne;
    a-254.403,67-TL maddi tazminatın olay tarihi olan 15/12/2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
    b-20.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihi olan 15/12/2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
    II-Birleşen dava yönünden;
    1-Davanın kısmen kabulüne;
    a-10.000,00-TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 15.12.2005 tarihinden itibaren davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ...'ye verilmesine,
    b-7.000,00-TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 15.12.2005 tarihinden itibaren davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ...'ye verilmesine,
    c-7.000,00-TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 15.12.2005 tarihinden itibaren davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı Efil Eke'ye verilmesine,
    d-Fazlaya ilişkin taleplerin reddine, karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; hükmedilen manevi tazminatın az olduğunu,
    Davalılar ... ve ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; Davacı ...'nin maluliyetine sebep olan iş kazasının 15/12/2005 tarihinde meydana geldiğini ve davacı 26/05/2006 tarihinde sürekli işgöremezlik durumuna girdiğini; Davacı taraf, daha önce ... 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi'nin 2007/114 Esas sayılı dosyasında aynı kazadan kaynaklı aynı içerikli bir dava açtığını, bu davayı takip etmeyerek müracaata bıraktığını, bu davada bilirkişi incelemesi yaptırılarak davacının zararı belirlendiğini; Alacağın miktarının belirlenememesi ya da belirlenmesinin imkansız olması gibi bir durum söz konusu olmadığını Davanın belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, belirsiz alacak davası açmada aranan hukuki yarar şartının da gerçekleşmediğini; 6100 sayılı Kanunun 141. maddesi, madde gerekçesi ve Yargıtay kararları ışığında değerlendirildiğinde davanın belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmesi mümkün olmadığını; Davacının, kısmi talepli bir dava açtığını; davanın belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmesinin ve davacı tarafın talep arttırım dilekçesi ile tazminat miktarını arttırması da mümkün olmadığını; Davacı tarafın dilekçesinin ıslah dilekçesi olarak değerlendirilmesi ve zamanaşımı nedeniyle talebin reddine karar verilmesi gerektiğini; Davalı müvekkillerine kusur yüklenmesi hatalı olduğunu; Davacı ...'nin, diğer davalı ...'nin işçisi olduğunu; Kaza meydana geldiği günün sabahı davalı müvekkillerin bilgisi ve onayı dışında inşaata getirilip çalıştırılmaya başlandığını ve bir süre sonra kaza meydana geldiğini Davacı ile davalı müvekkilleri arasında herhangi bir iş sözleşmesi bulunmadığını; kusur raporları, tanık ifadeleri göz önünde bulundurulmaksızın eksik inceleme sonucu düzenlendiğini; Daha önce açılan 2007/114 Esas sayılı dosyada davacı ...'nin %74 sürekli iş göremezlik zararı 113.681,08 TL olarak hesaplanmış iken eldeki davada 254.403,67 TL olarak hesaplandığını; İki rapor arasında büyük çelişki olduğunu; 2005 kaza tarihine göre taktir edilen tazminat miktarları fahiş olduğunu; Bu miktarların, davacı tarafın zenginleşmesine, davalı müvekkillerinin ekonomik yönden yıkımına neden olacağını; Davalılardan ... emekli maaşı ile geçimini sürdürdüğünü; ...'ın ise çalışmadığını, herhangi bir geliri de olmadığını; Karar altına alınan tazminat miktarları, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarıyla ve hakkaniyetle uyuşmadığını davacının %30 oranındaki müterafık kusuru gözönünde bulundurulduğunda taktir edilen manevi tazminat miktarlarının çok fahiş olduğunu; Faiz başlangıcında hata yapıldığını,
    Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; Davacı ...'nin ... 1 .Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/114 esas sayılı dava dosyası ile zararının 113.681,08 TL olarak belirlenmiş olduğunu, bu nedenle davacı tarafından açılan davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olmadığı, kısmi dava niteliğinde olduğunu; Hukuki yararının yokluğu, zararın önceden tespit edildiği ve davacı tarafından zararın miktarının öğrenildiği gözetilerek gerek HMK gerek Yargıtay ilamları doğrultusunda davanın usulden reddinin gerekirken davanın belirsiz alacak davası olarak nitelendirilerek tamamının kabul edilmesi hukuken yerinde olmadığını; davacının vermiş olduğu bedel artırım dilekçeside ıslah dilekçesi olarak değerlendirilmesi, bu halde kısmi davanın niteliği itibariyle saklı tutulan ve daha sonra talep artırım dilekçesi ile arttırılan alacak kısmı için zamanaşımı sürelerinin devam edeceği ve açılan kısmi davanın bakiye alacak miktarı için zamanaşımı sürelerini kesmediği HMK madde 109 kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini; Dava konusu tazminat miktarlarının dayandırıldığı iş kazasının 15.12.2005 tarihinde meydana gelmesi sebebi ile ıslah dilekçesinin verilme tarihi arasında 15 yıla yalan bir süre geçmiş ve dolayısıyla dava için yasal mevzuatta düzenlenen 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmuş olduğundan davacının saklı tutmuş olduğu tazminat talepleri zamanaşımına uğradığını; Davalı ...'nin iş kazasının gerçekleştiği inşatta işveren veya taşeron olmayıp, 3. Kişi sıfatına haiz olduğunu; Bu sebeple TBK 146'da gösterilen 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanamayacağını; 10 yıllık zaman aşımının uygulanabilmesi için ...'nin inşaat sahibi davalı ...'ün mahiyetinde çalışan yardımcı kişi konumunda bulunması, borcun müvekkili tarafından yerine getiriliyor oluşu ve müvekkilinin borca aykırı davranışı ile iş kazasının meydana gelmiş olması gerektiğini, Müvekkilin fenni mesul olarak hizmet sözleşmesi ile işveren ...'e hizmet vermiş ve ceza davası yargılamasında sanık olarakta yer almamış olduğunu, bu sebeple davalı müvekkili hakkında TBK 147. Maddede yer alan 5 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekirken genel zamanaşımı sürelerinin değerlendirilmesi usul ve yasaya aykırı bulunduğunu, Müvekkili ...'nin işbu dava konusu olayda hiçbir kusurunun olmadığını, 30.04.2019 havale tarihli bilirkişi raporunda haksız ve mesnetsiz olarak davalı müvekkile %10 kusur atfedildiğini; Müvekkili ...'nin tanık beyanlarının hemen hepsinde görüldüğü üzere, elektrik kesilmeden beton dökülmemesi konusunda işverene gerekli uyarıları yaptığının bilirkişi raporuyla tespit edildiğini; ...'nin tüm uyarılarına rağmen davalı işverenin gerekli tedbiri almadığından iş kazası meydana geldiğini, hükme esas alman söz konusu bilirkişi raporu ile daha önce açılan 2007/114 esas sayılı davada alınan tazminat hesabına ilişkin bilirkişi raporu ile tamamen farklı ve çelişkili olduğunu, maluliyet durumuyla ilgili yetersiz bilgi ve belge ile tazminat hesabı yapıldığını, dava dosyasında davacının maluliyet durumunun tespitine yönelik bir inceleme yapılmadığını ve SGK tarafından verilmiş raporlarla yetinildiğini, davacının kusuru bilirkişi raporu ile %30 kusurlu olduğu tespit edildiğini, davacının müteraffik kusurunun manevi tazminat belirlenirken dikkate alınması gerektiğini, manevi tazminat miktarlarının fazla olduğunu beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
    V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    1- Davacı eş ve davacı çocuklar için hükmedilen manevi tazminata ilişkin temyiz istemi yönünden;
    Mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 20.07.2016 tarihinden itibaren uygulanan 8. maddesinin 3. fıkrasına göre, “Bölge Adliye Mahkemesinin para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararları ile miktar veya değeri beşbin lirayı geçen davalar hakkındaki nihaî kararlara karşı tebliğ tarihinden başlayarak sekiz gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” Bu fıkradaki “beşbin” ibaresi 6763 sayılı Kanunun 5. maddesi ile “kırk bin Türk Lirası” şeklinde değiştirilmiştir.
    Mülga 5521 sayılı Kanunun, 6763 sayılı Kanun 5. maddesi ile değişik beşinci fıkrasına göre parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı öngörülmüştür.
    25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesinde “temyiz edilemeyen kararlar” sayılmış ancak miktar itibariyle kesinliğe bu maddede yer verilmemiş, 7/3. maddede, 6100 sayılı HMK’nın kanun yollarına ilişkin hükümlerinin, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir.
    6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca, Bölge adliye mahkemelerinin miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararların temyiz yoluna başvurulamayacağı hükme bağlanmıştır. HMK Ek madde 1 hükmüne göre de, 362. maddedeki parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı belirtilmiştir.
    HMK 362/2. maddesine göre “Birinci fıkranın (a) bendindeki kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir”
    HMK 366. maddenin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 346. madde uyarınca, temyiz dilekçesi kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar verir. Ancak temyiz edilen karar kesin olduğu halde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Yargıtay’a gönderilmiş ise, 01.06.1990 tarih, 1989/3 E. - 1990/4 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Yargıtay tarafından temyiz talebinin reddine karar verebilecektir.
    Yukarıda belirtildiği şekilde, iş mahkemelerinin kararlarının istinaf incelemesi sonucu Bölge adliye mahkemelerince verilen kararlarda karar tarihine göre kesinlik sınırı: 20.07.2016 - 01.12.2016 tarihleri arasında 5.000,00 TL; 02.12.2016 tarihi sonrası için 40.000,00 TL; 01.01.2017 sonrası için 41.530,00 TL ve 01.01.2018 tarihi sonrası için 47.530,00 TL; 01.01.2019 tarihi sonrası için 58.800,00 TL, 01.01.2020 tarihi arası için 72.07000 TL, 01.01.2021tarihi sonrası için 78.630,00 TL, 01.01.2022 tarihi sonrası için 107.090,00 TL’dir.
    Bu tür davalarda, 6100 sayılı HMK’nun 110. maddesi kapsamında dava yığılması (objektif dava birleşmesi) kapsamında her bir talebin ayrı bir dava olduğu ve ayrı ayrı hüküm ve sonuç doğuracağı dikkate alınmalıdır.
    Somut olay incelendiğinde davacı eş ve davacı çocuklar için hükmedilen manevi tazminata ilişkin temyiz istemleri hakkındaki hükümlerin miktar yönünden yukarıda değinilen temyiz (kesinlik) sınırının altında bulunduğu anlaşılmakla, tarafların anılan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının kesinlik nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
    2-Diğer Hükümler Yönünden;
    Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenler ile temyiz kapsam ve nedenlerine göre; davalıların tüm, davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
    Dava, 15/12/2005 tarihli iş kazası nedeniyle sürekli iş göremezliğe uğrayan davacı kazalının maddi ve manevi, yakınlarının ise manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
    Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, % 74 oranında sürekli iş göremezliği bulunan davacının iş kazasının gerçekleşmesinde % 30 birleşen kusurunun olduğu tespit edilmiştir.
    İlk Derece Mahkemesince, davanın kısmen kabulü ile davacı sigortalı için 254.403,67-TL maddi, 85.000,00-TL. Manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verildiği, ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince, davacı işçinin yargılamaya konu iş kazası sebebi ile ilk olarak 22/03/2017 tarihinde 2007/114 esas sayılı dava açtığı, iş bu dava ile 2007/114 Esas sayılı davanın açıldığı tarihten sonra davacının sağlık durumunda bir değişiklik olduğunun ve manevi zararın ağırlaşmasına sebep olacak ek bir zarar doğduğunun ileri sürülmediği; söz konusu dava ile uğradığı manevi zarar karşılığı 20.000,00-TL manevi tazminat talebinde bulunduğunun sabit olduğunu, manevi tazminat bölünemeyeceğinden, zararın doğumunu takiben yaptığı irade açıklaması ile manevi zarar miktarını toplam 20.000,00-TL olarak bildiren davacı tarafın, bağlayıcı olan bu irade beyanından dönerek yeniden açtığı dava ile talebini artırma olanağı bulunmadığı gerekçesiyle tarafların istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile, davacı sigortalı için 254.403,67-TL maddi, 20.000,00 -TL. Manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
    6100 sayılı HMK'nun 150/7. maddesi gereğince “Hangi sebeple olursa olsun açılmamış sayılan davadaki talep dahi vaki olmamış sayılır.”
    Davanın açılmamış sayılması kararı nihai bir karardır, temyizi kabil niteliktedir. Yargıtay HGK'nın 07/02/2001, 20-100/108 sayılı kararında da belirtildiği gibi HMK'nın 150.maddesine göre, davacının açılmamış sayılacağı kararı yasanın emredici nitelikte hükmü gereği olup başkaca bir işleme gerek kalmaksızın kendiliğinden yürürlük kazanır. Derdestlik yönünden kararının temyiz edilmeyerek veya temyiz aşamasından geçerek kesinleşmesini aramaya gerek yoktur. Burada davaların takipsiz bırakılmasını önlemek amacı güdülmüştür. Bu itibarla, davanın taraflarca takip edilmemesi sebebiyle dosyanın işlemden kaldırılması tarihinden itibaren 3 ay içinde dava yenilenmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına ilişkin oluşan tüm yasal hüküm ve sonuçlar başkaca bir işleme bağlı olmadan doğrudan doğruya yürürlük kazanır. Derdestlik, dosyanın işlemden kaldırılması tarihinden 3 aylık süre ile sınırlı olmalıdır. Bu süre hak düşürücü niteliktedir. Ancak bu hükümler davanın açılmamış sayılmasını gerektiren şartların salt doğumu ile kendiliğinden ortadan kalkar ve derdest olmaktan çıkar. Zamanaşımını kesme etkisi dahi sona erer. (Hukuk Genel Kurulu'nun 18.09.1996 tarih E:1996/19-461 - K:1996/607 sayılı kararı)
    Başka bir anlatımla, davanın açılmamış sayılması, bu konuda herhangi bir davanın bulunmadığı anlamına gelir. Bu sebeple daha önce açılan fakat HMK'nın 150/6.maddesi hükmü uyarınca açılmamış sayılan dava dolayısıyla daha önce ortaya çıkmış bulunan sonuçlar açılacak olan ikinci dava bakımından kesinlikle dikkate alınmaz. Hangi sebeple olursa olsun açılmamış sayılan davadaki talep dahi vaki olmamış sayılır. (HMK'nın 150/7). Bu sebeple açılmamış sayılan davada verilen dava dilekçesindeki talep miktarı sonradan açılacak davalar bakımından önleyici veya sonuç doğurucu etki meydana getirmez. Maddi hukuk bakımından açılmamış sayılan davanın mevcut kabul edilmemesi gerekir.
    Somut olayda, davanın açılmamış sayılmasına ilişkin karar sonrası, ilk dava ortadan kalktığından, başka bir ifadeyle maddi hukuk bakımından dava mevcut kabul edilmeyeceğinden, yeni bir dava olarak açılmış bulunan eldeki dosya bakımından davacı tarafın, açılmamış sayılan davada verilen dava dilekçesindeki talep miktarının bağlayıcılığından söz edilemez.
    Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra; gerek mülga BK’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesinde Hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin Duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
    Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.
    Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)
    Bu açıklamalar doğrultusunda kazalı sigortalı Şenol lehine takdir edilen manevi tazminat miktarının az olduğu açıktır.
    Bölge Adliye Mahkemesince bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın, karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden ilgililerden alınmasına,
    dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 14/06/2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.












    Hemen Ara