Esas No: 2022/7072
Karar No: 2022/9044
Karar Tarihi: 14.06.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/7072 Esas 2022/9044 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2022/7072 E. , 2022/9044 K.Özet:
İş Mahkemesi'ne yapılan bir dava, prim belgelerinin verilmesi ve teşvik indiriminden faydalandırılmamaya ilişkin kurum işlemlerinin iptali istemini kapsamaktadır. Mahkeme, davayı reddetmiştir. Ancak, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteği süresi içinde yapılmıştır. Mahkeme, kesin süreye ilişkin ara kararın usul ve yasaya uygun olmadığı sonucuna varmıştır. Bu nedenle, mahkeme kararı bozulmuştur.
Kanun maddeleri:
- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 90/2'nci maddesi
- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 94/2'nci maddesi
- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 159'uncu maddesi
- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 163'üncü maddesi, c.4.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, prim belgelerinin verilmesi ve 5510 sayılı Yasanın 81’inci maddesi kapsamında %5 oranında teşvik indiriminden 1 yıl süreyle faydalandırılmamaya ilişkin kurum işlemlerinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama ile ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine, dair karar verilmiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda öngörülen süreler, nitelikleri bakımından, taraflar için ve mahkemeler için konulmuş süreler olmak üzere ikiye, taraflar için konulmuş süreler ise kanunda belirtilen süreler ve hâkim tarafından belirtilen süreler olmak üzere ikiye ayrılır. Kanunda belirtilen süreler; kanun tarafından öngörülmüş (cevap süresi, temyiz süresi gibi) süreler olup, bu süreler kesindir ve işlemin kanuni süresi içinde yapılıp yapılmadığı, mahkemece re’sen gözetilir. Hâkimin tespit ettiği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hâkim, kendi tayin etmiş olduğu süreyi, 6100 sayılı Kanunun 90/2’nci maddesine göre iki tarafı dinledikten sonra haklı nedenlere dayanarak, azaltıp çoğaltabilir ve bu sürenin, kesin olduğuna da karar verebilir. (HMK m.94/2, HUMK m.159). Hâkimin verdiği sürenin kesin olması için ya hâkimin kesin olduğunu belirtmeksizin verdiği ilk sürede işlemin yapılmaması nedeniyle ilgili tarafın yeniden süre talep hakkının varlığı karşısında, bu talep üzerine hâkimin verdiği ikinci sürenin kanundan kaynaklanan şekilde kesin olması (HUMK m.163, c.4, HMK 94/2); ya da hâkimin tayin ettiği ilk sürenin kesin olduğuna karar vermiş olması gerekir. Hâkimin tayin ettiği bu ilk sürenin kesin süre olarak hukuki sonuç doğurabilmesi için, buna ilişkin ara kararının kanuna ve içtihatlara uygun şekilde oluşturulması, hiçbir tereddüde yer vermeyecek derecede açık olması ve kesin süreye uyulmamasının sonuçlarının ilgili tarafa ihtar edilmesi gerekir. Kesin süreye ilişkin ara kararının verilmesiyle karşı taraf lehine usulü kazanılmış hak doğmaktadır. Başka bir deyişle; ister kanun, ister hâkim tarafından tayin edilmiş olsun, kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlemin, bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesi olanaklı değildir.
Öte yandan 6100 sayılı Kanunun 94’ücü maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararın hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması, taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Bazı hallerde kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Bu cümleden olarak, kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir.
Eldeki davada ise, mahkemece 29.09.2020 tarihli celse ile davacıya davalı Kuruma başvuru yapılması amacıyla iki haftalık kesin süre verilmiş ise de, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında başvurunun niteliği, kapsamı, konusu ve sonuçları hususlarının açıkça gösterilmemesi nedeniyle verilen kesin mehilin usulüne uygun olmadığının anlaşılması karşısında, mahkemece davacı hakkında yapılması gereken iş ve işlemlerin çelişki yaratmadan açıkça belirtilip, usulüne uygun şekilde ve sonuç doğurabilecek nitelikte kesin süre verilmesi ile sonucuna göre işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin, bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgliye iadesine,14.06.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.