Esas No: 2020/2682
Karar No: 2020/5731
Karar Tarihi: 08.12.2020
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/2682 Esas 2020/5731 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi"nce verilen 16.01.2018 tarih ve 2014/159 E. - 2018/26 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi"nce verilen 23.01.2019 tarih ve 2018/394 E. - 2019/72 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacının davalıya mal satarak teslim ettiğini, davacının yapmış olduğu ödemeleri, davalının kayıtlarına işlediğini, ödemelerin Euro olarak yapılmasının kararlaştırıldığını, taraflar arasında yapılan mutabakat çerçevesinde davacı tarafından satılan mallara ilişkin faturaların fiili sevk tarihindeki TCMB döviz alış kuru üzerinden düzenlendiğini, ancak davalı tarafından yapılan ödemelerin Türk Lirası olarak, kimi zaman da vadeli çeklerle Türk Lirası olarak yapıldığını, bu nedenle davacı şirketin kur farkı alacağı ortaya çıktığından, kur farkı faturaları düzenlenerek, davalıya noter aracılığıyla tebliğ edildiğini, davacının davalıdan 72.307,15 TL kur farkı, 21.464,98 TL cari hesap alacağı olmak üzere toplamda 93.772,13 alacaklı olduğunu ileri sürerek, söz konusu alacakların temerrüt tarihlerinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalının, davacıdan fatura karşılığı mal satın aldığını ve malların bedelini ödediğini, taraflar arasında kur farkı ödeneceğine ilişkin yazılı bir anlaşma veya teamül bulunmadığını, davacının fatura bedellerini tahsil ederken, kur farkı alacağı olduğuna dair ihtirazi kayıt koymadığından, sonradan kur farkı talebinde bulunmasının mümkün olmadığını, davacı tarafından gönderilen kur farkı faturalarını, davalının ihtarname ekinde iade ettiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, yapılan yargılama, toplanan deliller ve mahkemece benimsenen 27.11.2017 tarihli bilirkişi raporuna göre, davacının, davalıya yapılan satış bedellerinin gününde ödenmemesi nedeniyle vade ve kur farkı ile cari hesap alacağının tahsilini talep ettiği, taraf defterlerinin incelenmesi neticesinde taraflar arasında kur ve vade farkı ödemesine ilişkin teamülleşmiş bir uygulama olduğu tespit edildiğinden, davacının kur farkı alacağına ilişkin talebinin yerinde olduğu, kur farkına ilişkin 9 adet faturanın davacı tarafından davalıya tebliğ edildiği, ancak 4 adet faturanın davalıya tebliğ edildiği davacı tarafından ispat edilemediği gibi, bu faturaların davalının ticari defterlerinde de kayıtlı olmadığı anlaşıldığından, davacının kur ve vade farkı alacağına ilişkin talebinin kısmen kabulüne, davalının ticari defterlerine göre davacının 390,46 TL cari hesap alacağı olduğu, fazlaya ilişkin cari hesap alacağının davacı tarafından ispat edilemediği gerekçesiyle davacının cari hesap alacağına ilişkin davasının kısmen kabulüne, 64.405,45 TL (64.014,99 kur farkı alacağı + 390,46 cari hesap alacağı) kur farkı alacağı ile cari hesap alacağının temerrüt tarihi olan 02.03.2014 tarihinden, 8.292,16 TL kur farkı alacağının ise temerrüt tarihi olan 18.03.2014 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hükme karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, taraflar arasındaki ticari ilişkinin, davalı tarafından verilen sipariş üzerine davacı tarafından kaşelenip imzalanan ve faks ile davalıya gönderilen satış sözleşmesinin aynı şekilde davalı tarafından imzalanıp karşı tarafa faks ile gönderilmesi ile kurulduğunun dosyadaki satış sözleşmesi başlıklı belgelerden anlaşıldığı, sözleşmeye konu emtiaların Euro üzerinden fiyatının bildirildiği, davalı tarafından kabul edilen bu anlaşma doğrultusunda faturaların davalıya tebliğ edildiği, emtianın da teslim edilmek suretiyle ödemeler yapıldığı konusunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmadığı, daha önceden de aynı şekilde yürütülen ilişki doğrultusunda emtiaların teslim alınıp ödemeler yapıldığı, hem taraflar arasındaki fiili uygulamada, hem de sözleşme ve faturalar üzerinde açıkça vadesinde ödenmeyen faturalar için vade farkı ve kur farkı alınacağının belirtildiği, oranının da açıkça yazıldığı, davacının yaptığı satışların karşılığının, davalı tarafından ileri tarihli çek keşide etmek suretiyle ödendiği, davalının çekle yaptığı ödemelerin 2013 ve 2014 tarihinde olduğu, 31.01.2012 tarihli 6273 Sayılı Kanunla Değişik 5941 Sayılı Kanun’un geçici 3/f.5 maddesi ile 31.12.2017 tarihine kadar, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazının geçersiz olduğu, davalının düzenleme tarihinde ödeneceğini bilerek ileri tarihli çek düzenlediği, bunun da vadeli ödeme olduğu, dava konusu, davalı tarafından kabul edilmeyen faturaların kur farkı faturaları olduğu, bu faturaların kaynağını oluşturan emtianın davalı tarafından teslim alınmadığı öne sürülmediğine göre kur farkı faturalarına itiraz edilip iade edilmelerinin sonucu değiştirmediği, dava konusu faturalar ve yapılan ödemeler üzerinden bilirkişiler tarafından yapılan hesaplamanın yerinde olduğu, ilk derece mahkemesince, delillerin toplanıp, tartışılıp, değerlendirilmesinde, usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, kur farkı ve cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan bedel yabancı para cinsinden olup, davacı, alacağının tahsili için davalı tarafından verilen TL cinsinden düzenlenen çekleri teslim almış olmakla, çekin bir ödeme aracı olması nedeniyle çek üzerindeki bedel dışında herhangi bir kur farkı talep edemez. Davacı tüm alacağının bu bedel üzerinden ödenmesini kabul etmiş bulunmaktadır. Bu nedenle davanın reddi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/159 esas, 2018/26 karar sayılı ve 16.01.2018 tarihli kararının BOZULMASINA, dava dosyasının Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne, Dairemiz ilamından bir örneğin de İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 08.12.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.