Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2011/1909 Esas 2011/1417 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
22. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/1909
Karar No: 2011/1417

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2011/1909 Esas 2011/1417 Karar Sayılı İlamı

(Kapatılan)22. Hukuk Dairesi         2011/1909 E.  ,  2011/1417 K.

    "İçtihat Metni"



    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
    Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
    Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı, iş sözleşmesinin haklı ve geçerli nedene dayanmaksızın işverence feshedildiğini belirterek, işe iadeye ve yasal haklarına karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, davacının kooperatifte görev yaptığı süre içerisinde görevinin gereklerini yerine getirmede ihmal göstererek muhasebeci Yahya Kemal Kılıçaslan’ın zimmet, evrakta sahtekarlık, dolandırıcılık, muhasebeciler, Yahya Kemal Kılıçaslan ile İrfan Kara’nın görevini kötüye kullandıkları durumda bu usulsüzlüklerin yapılmasına imkan sağlayarak kooperatifin zarara uğramasına sebebiyet verdiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
    Mahkemece işe iadeye ilişkin verilen karar, 9. Hukuk Dairesinin 2008/11480-2009/15049 sayılı ilamı ile “..davacının kusurlu olup olmadığının, sadakate aykırı bir davranışının bulunup bulunmadığının tereddüde yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması gerekir. Bu nedenle yapılacak iş; muhasebeci ya da bankacı bir bilirkişiden feshe neden gösterilen eylemlerin usule uygun olup olmadığı, bir zarar doğup doğmadığı, davacının kusurunun bulunup bulunmadığı belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmelidir..” şeklinde bozulmuştur.
    Bozmaya uyularak yapılan bilirkişi incelemesinde davacının hareketsiz kalmak fiili ile farkında olmadığı işlemler nedeniyle üstlerini kontrol ve uyarı imkanı bulunmadığı, görevi ihmalin gerçekleşmediği, üstlerinden korkarak bu durumu kasıtlı görmezden gelseydi bile unvan indirimi ile cezalandırılması gerektiği, kurumun düzenlediği raporda da davacının yetki ve bilgisinin bulunmadığının belirlendiği, davacının üstlerinin fiiline karşı hareketsiz kalmak nedeniyle işine son verilirken, fili işleyenlerin amiri ve denetleme sorumlusu olan yönetim ve denetleme kurulları hakkında bunları önleyecek bilgi birikimleri bulunmadığı değerlendirilerek sorumluluklarının doğmayacağı kanaatinin belirtildiği, oysa mevzuat hükümlerine göre bu kişilerin sorumlu olduğu, davacının kusurunun sadakate aykırı davranışının bulunmadığı, hareketsiz kaldığı belirtilen eylemlerin farkında olmadığı belirtilmiştir. Öncelikle bilirkişi raporu denetime elverişli olmayıp kişisel yorum içermektedir. Dosya içeriğine göre, davacı yaklaşık 16 yıldır kurum nezdinde yetkili memur olarak çalışmaktadır. İşyerinde ortaya çıkarılan büyük çapta bir yolsuzluğun varlığı açıktır. Bu hususta ilgililerin yargılaması da sürmektedir. İdari soruşturma raporunda davacının amiri ve denetlemekle görevli kişilere kusur yüklenmemiş olması olayın niteliğini değiştirmez. Davacının banka şifresi bulunmasa da, muhasebe işlemleri hakkında profesyonel düzeyde bilgisi bulunmasa da, işyerinde olumsuz bir takım kayıtların yapıldığını, bunun işverene zarar verici nitelikte olduğunu, işverenin yanlış kayıt ve eylemler nedeniyle zarar görebileceğini tecrübesi ve konumu nedeniyle bilebilecek durumdadır.
    İşçinin geçerli bir feshe neden olabilecek davranışları İş Kanununun 25.maddesinde öngörülen ve işverene derhal fesih yetkisi tanıyan haklı nedenlerden farklıdır. Yargılama sırasında bu nedenlerin ağırlıkları her olayın özelliğine göre değerlendirilmelidir. İşçinin iyiniyet ve ahlak kurallarına uymayan davranışı sonucunda iş ilişkisine devam etmek işveren açısından çekilmez hale gelmişse, diğer bir anlatımla güven temeli çökmüşse işverenin haklı nedenle derhal fesih hakkı doğar. Buna karşılık işçinin davranışı taraflar arasında bulunması gereken güven temelini çökertecek ağırlıkta bulunmamakla, iş ilişkisine devamı tam anlamıyla çekilmez hale getirmemekle birlikte, işin normal işleyişini bozuyorsa, işyerindeki uyumu olumsuz yönde etkiliyor ve işverenden bu nedenle iş ilişkisini yürütmesi normal olarak beklenemiyorsa İş Yasasının 18/1.maddesi gereği geçerli fesih hakkı doğar.
    Somut olayda, fesih nedeni değerlendirildiğinde, yukarıda açıklandığı şekilde haklı fesih nedeni oluşturmamaktadır. Ancak işçinin hizmet süresine göre bunları gerçekleştirmesi iş akışını bozucu niteliktedir. Artık işverenden iş ilişkisini devam ettirmesi normal ölçülerde beklenemez. Fesih geçerli nedene dayanmaktadır ve davanın reddi gerekirken yazılı şekilde kabul edilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
    Belirtilen nedenlerle, 4857 sayılı İş Kanunun 20.maddesinin 3.fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
    1-Yerel Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
    2-Davanın REDDİNE,
    3-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
    4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 30.00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
    5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.100.00 TL ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
    6-Peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine kesin olarak oybirliğiyle 29.9.2011 tarihinde karar verildi.


    Hemen Ara