Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/6278 Esas 2022/9296 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/6278
Karar No: 2022/9296
Karar Tarihi: 16.06.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/6278 Esas 2022/9296 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2022/6278 E.  ,  2022/9296 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
    İlk Derece Mahkemesi : Adana 2. İş Mahkemesi


    Dava, haczin iptali istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 12.Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine, HMK 355. maddesi gereğince re'sen yapılan değerlendirme sonucunda; HMK 353/1-b maddesinin 2. alt bendi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne şeklinde karar verilmiştir.
    Adana Bölge Adliye Mahkemesi 12.Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I) DAVACININ İSTEMİ :
    Davacı vekili, davacının taşınmazı üzerine dava dışı ...'un borcu sebebiyle konulan haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    II) CEVAP :
    Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili cevap dilekçesi ile davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
    III) MAHKEME KARARLARI :
    A) İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI :
    İlk Derece Mahkemesince, “davanın kabulüne, SGK’nın 2007/19608 Esas sayılı icra takip dosyasından şirket yetkilisi ...’un prim borçları nedeniyle davacı ile ... ve ... adına kayıtlı olan Karaisalı Merkez Boztahta Köyü 103 ada 25 ve 26 parseldeki taşınmazlara konulan hacizlerin kaldırılmasına, davacının dava dışı ...’un SGK prim borçlarından sorumluluğunun bulunmadığının tespitine” karar verilmiştir.
    B) BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNİN KARARI :
    Davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 12.Hukuk Dairesince “Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de talebi aşar nitelikte 'davacının dava dışı ...’un SGK prim borçlarından sorumluluğunun bulunmadığının tespitine' şeklinde hüküm tesis etmesi ve dava konusu taşinmazın 1/3 hissesinin davacı adına kayıtlı olduğunun gözetilmeyerek dava dışı kişileri de kapsayacak şekilde karar verilmesi anılan kanun maddesine aykırı olmuştur. Bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b2 ve 355 Maddeleri gereğince mahkeme hükmünün kaldırılarak anılan gerekçelerle yeniden hüküm vermek gerekmiştir.” denilmek suretiyle “davalı vekilinin istinaf taleplerinin esastan reddine, HMK 353/1-b-2 ve 355. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına,davanın kabulüne, davalı Kurumun 2007/19608 Esas sayılı icra takip dosyasında şirket yetkilisi ...’un prim borçları nedeniyle Karaisalı Merkez Boztahta Köyü 103 ada 25 ve 26 parseldeki taşınmazların davacının payı olan 1/3 oranında hissesi üzerindeki haczin kaldırılmasına,” şeklinde karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davalı Kurum vekili tarafından sunulan temyiz dilekçesi ile kurumumuzca yapılan işlemlerde bir hata bulunmayıp yersiz açılan davanın reddi gerektiği özet olarak belirtilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince kurulan hükmün bozulmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    Dava 6183 Sayılı Kanuna göre konulan haciz şerhinin kaldırılması istemine ilişkin istihkak davasıdır. Anılan Kanunun 68. maddesinde "İstihkak davalarına bakmaya haczi yapan tahsil dairesinin bulunduğu mahal mahkemesi salahiyetlidir..." denilmektedir. Maddede yetkili mahkemenin "haczi yapan tahsil dairesinin bulunduğu mahal mahkemesi" olduğu belirtilerek yetki konusunda özel düzenlemeye yer verildiği halde, görev konusunda yalnızca "mahkeme" ibaresi kullanılmış, başka bir kanuna atıf da yapılmamıştır. Borçlunun veya üçüncü kişilerin haczedilen mal üzerinde hak iddia etmeleri mülkiyet hakkının korunmasına yönelik olduğundan davaya bakmanın adlî yargının görevine girdiğine kuşku yoktur.Maddede geçen "mahkeme" ibaresinden ise "genel mahkemelerin" anlaşılması gerekir. (Hukuk Genel Kurulunun 02.03.2009 tarih ve 2009/119 Esas, 2009/1098 Karar sayılı ilamı) Görev konusu kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilmelidir.
    Yukarıda yer alan mevzuat ve açıklamalar çerçevesinde, davanın genel mahkemelerde görülmesi gerektiğinden görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Adana Bölge Adliye Mahkemesi 12.Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine, HMK 355. maddesi gereğince re'sen yapılan değerlendirme sonucunda; HMK 353/1-b maddesinin 2. alt bendi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne şeklinde kurulan hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Adana Bölge Adliye Mahkemesi 12.Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2. maddesi gereği BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, Üyeler ... ve Üye ...'ın muhalefetine karşı, Başkan ..., Üyeler ... ve ...'nın oylarıyla ve oyçokluğuyla, 16.06.2022 gününde karar verildi.

    KARŞI OY GEREKÇESİ

    1. Çoğunluk ile aradaki temel uyuşmazlık, “dava dışı kişinin kuruma prim borcundan dolayı, üçüncü kişi konumunda olan davacının taşınmazına konulan haczin kaldırılmasına ilişkin uyuşmazlıkta iş mahkemesinin mi genel mahkemelerin mi görevli olduğu” noktasında toplanmaktadır.
    2. İş Mahkemesince yapılan yargılama sonunda “tapusu iptal edilmiş olan 3. Kişi ...'un borcundan davacının sorumlu tutulmayacağı, zira Tapu kaydı iptal edildiği ve davacı adına tescil edildiği, davacının dava dışı ...’un SGK prim borçlarından sorumluluğunun bulunmadığı” gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
    3. Kararın temyiz edilmesi üzerine çoğunluk görüşü ile “6183 sayılı Kanun’un 79/4. maddesinde haciz bildirisi tebliğ edilen üçüncü şahsın herhangi bir nedenle yedi günlük itiraz süresini geçirmesi halinde haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açabileceğinin belirtildiği, dava konusu uyuşmazlığın da haciz bildirisi tebliğ edilen üçüncü şahsın borçlu olmadığının tespitine ilişkin olup uyuşmazlığın çözümünde 5510 sayılı Kanun’un uygulama alanı bulunmadığı, bu nedenle eldeki davayı çözümlemekle görevli mahkemenin genel mahkeme olduğu ve görev konusu kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında resen gözetileceği, HMK’nın 331/2.maddesi de uygulanarak, görevsizlik kararı verilmesi gerektiği” gerekçesiyle yerel mahkemenin kararı bozulmuştur.
    4. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 101. Maddesi uyarınca “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür”.
    Aynı kanunun 88/16 maddesi uyarınca “Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanır. Kurum, 6183 sayılı Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır.
    Keza aynı maddenin 19. Fıkrası uyarınca da “Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir. Yetkili iş mahkemesine başvurulması alacakların takip ve tahsilini durdurmaz.
    5. Diğer taraftan dava tarihinde yürürlükte olan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1/B maddesine göre “İşçi Sigortaları Kurumu ile sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalar iş mahkemesinde görülür". Yargılama sırasında yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 5/b maddesi uyarınca ise "İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara iş mahkemesinde bakılacağı belirtilmiştir.
    6. Çoğunluğun dayandığı ve yerel mahkemenin gerekçesine esas aldığı 6183 sayılı Yasa’nın 24. maddesi ise; “Amme borçlusunun bu Kanun’un 27, 28, 29 ve 30’uncu maddelerinde yazılı tasarruf ve muamelelerinin iptali için umumi mahkemelerde dava açılacağı ve bu davalara diğer işlere takdimen umumi hükümlere göre bakılacağı” kurala bağlanmıştır.
    7. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun 1953 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 6183 sayılı kanunda genel olarak uyuşmazlıklar kişiler açtığında idari yargının görev alanına girmektedir. Ancak kurumlar tarafından açılan davalarda genel mahkemeler deyimi, aslında adli yargı yerindeki mahkemeleri ifade etmektedir. Zira o tarihte uzman mahkemeler bulunmamaktadır. Bu hali ile bu kanun genel kanundur.
    8. Gerek 5510 sayılı SSGSS Kanunu, gerekse 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ise özel kanunlar olup, 6183 sayılı kanundan sonra yürürlüğe girmişler ve özel düzenlemelere yer vermişlerdir.
    9. Yukarda belirtilen görev ile ilgili düzenlemelerde açıkça kurumun taraf olduğu ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan ve açıkça primin 6183 sayılı kanun uyarınca tahsili üzerine bu kanunun da uygulanmasından doğan uyuşmazlıklarda iş mahkemesinin görevli olacağı belirtilmiştir. Burada Kurumun taraf olması ve uyuşmazlığın 5510 sayılı Kanundan doğması yeterlidir. Karşı tarafın sigortalı veya üçüncü kişi olmasının önemi bulunmamaktadır.
    10. Somut uyuşmazlıkta kurum 5510 sayılı kanundan kaynaklanan prim alacağının tahsili için, anılan kanunun 88. Maddesi uyarınca 6183 sayılı kanun hükümleri uyarınca prim borçlusu takip başlatılmış ve taşınmazına haciz uygulanmıştır. Davacı taşınmazın kendisine ait olduğunu belirterek haczin kaldırılmasını talep etmiştir. Dava tarihi itibari ile İş Mahkemesinin görevli olduğu açıktır. Zira 88. Maddenin 16. Fıkrasında “kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanacağı” belirtilirken, açıkça 26 ve devamı tasarrufun iptali ile ilgili hükümler hariç bırakılmamıştır. Aynı maddenin 19. Fıkrası ise açıklandığı gibi “Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesini yetkili kılmıştır. Bu açık düzenleme karşısında, 6183 sayılı Kanun’un 24. Maddesindeki “6183 sayılı Kanun’un 79/4. maddesinde haciz bildirisi tebliğ edilen üçüncü şahsın herhangi bir nedenle yedi günlük itiraz süresini geçirmesi halinde haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açabilir” kuralının uygulanması olanaklı değildir. Zira 5510 sayılı Kanunu özel kanun olduğu gibi 6183 sayılı kanundan sonra yürürlüğe girmiş ve yetkili yer yanında görevli mahkemeyi de açıkça düzenlemiştir.
    11. Yerel mahkemenin kararının esastan incelenmesi gerektiği görüşünde olduğumuzdan Sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılınmamıştır.


    Hemen Ara