Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/5803 Esas 2022/9234 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/5803
Karar No: 2022/9234
Karar Tarihi: 16.06.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/5803 Esas 2022/9234 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Dava, sigorta başlangıç tarihinin tespiti istemine ilişkindir. Davacı, davalı işveren yanındaki bir günlük çalıştığı sürenin tespitine karar verilmesi talep etmiştir. İlk derece mahkemesi davanın kabulüne karar vermiştir. Ancak, davalı Kurum vekili temyiz dilekçesi sunarak istinaf başvurusunda bulunmuştur. Bölge Adliye Mahkemesi istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay tarafından yapılan incelemeler sonucunda davanın yasal dayanağının 506 sayılı Kanun olduğu kabul edilmiş ve sigortalılık başlangıcı yönünden salt işe giriş bildirgesi verilmiş bulunmasının yeterli olmadığı belirtilmiştir. Fiili çalışmanın varlığının ortaya koyulması gerektiği belirtilerek, dosyadaki belgeler incelenip çalışma olgusu ortaya koyulmadığı için mahkeme kararının bozulması gerektiği ifade edilmiştir. Ayrıca, davalı şirketin davanın açılması öncesinde terkin edildiği için taraf ve dava ehliyeti olmadığı belirtilmiştir. Kararda, 506 sayılı Kanunun 108. ve 60/G maddelerine de yer verilmiştir.
10. Hukuk Dairesi         2022/5803 E.  ,  2022/9234 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
    İlk DereceMahkemesi : ... 33. İş Mahkemesi



    Dava, sigorta başlangıç tarihinin tespiti istemine ilişkindir.
    İlk derece mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karar karşı davalılardan Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin kararının, davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor ve dosyadaki belgeler incelendi, gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
    1) DAVACININ İSTEMİ
    Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesinde özetle; davacının, davalı işveren yanındaki bir günlük çalıştığı sürenin tespitine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
    2) DAVALILAR CEVABI
    Davalı Kurum davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    3) MAHKEME KARARI
    a) İlk Derece Mahkemesi kararı:
    İlk derece mahkemesi tarafından davanın kabulüne karar verilmiştir.
    b) Bölge Adliye Mahkemesi kararı:
    Usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
    4) TEMYİZ TALEBİ
    Davalı Kurum vekili tarafından sunulan temyiz dilekçesi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle ilgili karar temyiz edilmiştir.
    5) DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
    01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun geçici 7/1. maddesi hükmünde yer alan düzenleme ile genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, davanın yasal dayanağının 506 sayılı Kanun olduğu kabul edilmelidir. Sigortalılık başlangıcının tespitine ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01.06.2011 günlü 2011/307 E. - 2011/366 K. sayılı, 21.09.2011 günlüve 2011/527 E. - 2011/552 K. sayılı ilamları gözetildiğinde, 506 sayılı Kanunun 108. maddesi uyarınca, sigortalılık başlangıcı yönünden salt işe giriş bildirgesi verilmiş bulunması yeterli olmayıp, ayrıca Kanunun 2. maddesinde öngörülen şekilde fiili çalışmaların aranması da gereklidir. Bu nedenledir ki, somut olayda uyuşmazlık fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Yöntemince düzenlenip süresi içinde kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de, fiili çalışmanın varlığının ortaya koyulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Kanunun 79/8. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava, aynı zamanda sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında, adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği, ancak, yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda, çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı ve Anayasa’nın 60. maddesinde tanımlanan sosyal güvenlik hakkının niteliği gereği bu tür davalarda, hâkim, doğrudan soruşturmayı genişleterek, sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını resen belirlemelidir. Bunun için de bu tür davalarda, işyerinde tutulması gerekli dosyalar ile kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, işyeri çalışanları saptanmalı ve sigortalının hangi işte ne kadar süre ile çalıştığı açıklanmalıdır. Buna göre mevcut dosya incelendiğinde, davada tanık olarak dinlenilen kişilerin beyanları çelişkilidir. Bu sebeple öncelikle anılan tanıkların ifadelerindeki çelişkiler giderilerek, davacının iddiasına konu işyerindeki, çalışmayla ilgili beyanları açıklatılmalı, davacının işe giriş bildirgesindeki doğum tarihi ile nüfus kayıtlarındaki doğum tarihi arasındaki farklılık dikkate alınarak, anılan hususla ilgili oluşan aidiyet uyuşmazlığı yapılacak araştırmayla giderilmeli, ayrıca 506 sayılı Kanunun 60/G maddesinde “Bu maddenin uygulanmasında; 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Ancak bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir” hükmü uyarıca değerlendirme yapılıp karar tesis edilmelidir. Tüm bunların yanında davalı şirketin davanın açılmasından önce terkin edildiği, dolayısıyla taraf ve dava ehliyeti mevcut olmadığından, dava sırasında taraf kılınıp hakkında karar verilmesi isabetsiz olup, kaldı ki davanın kurum işleminin iptali niteliğinde olduğu anlaşılmakla, bu tür davalarda işverenliğe de taraf sıfatı düşmeyeceği gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeler ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
    Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmadan mahkemece verilen hüküm usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararı kaldırılarak ilk derece mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının HMK m.373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin ise Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine 16.06.2022 gününde oy birliği ile karar verildi.










    Hemen Ara