Esas No: 2008/7-81
Karar No: 2008/94
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/7-81 Esas 2008/94 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
İtirazname : 183629
Yargıtay Dairesi : 7.Ceza Dairesi
Mahkemesi : Ilgın Sulh Ceza
Günü : 31.05.2006
Sayısı : 72-141
Sanıklar H.. A.., H.. Ç.. ve İ.. Ö.. hakkında yönetim kurulu üyeliğini yaptıkları S.S. Misafirli Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nin her yıl yapmaları gereken yıllık olağan genel kurul toplantısını 30.04.2004 tarihinden sonra bir daha yapmadıklarından bahisle 1163 sayılı Kooperatifler Yasasının 3476 sayılı Yasa ile değişik 45. maddesi delaletiyle aynı Yasanın Ek 2/2. maddesi uyarınca cezalandırılmaları istemiyle açılan kamu davaları sonunda Ilgın Sulh Ceza Mahkemesince 31.05.2006 gün ve 72-141 sayı ile; “….Sanıkların üzerlerine atılı suçtan eylemlerine uyan 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 45. maddesi delaletiyle Ek 2/2 ve 765 sayılı TCY nın 59. maddeleri uyarınca 2 ay 15 gün hapis ve 407 YTL adli para cezasıyla cezalandırılmalarına, hükmolunan kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın 647 sayılı Yasanın 4. maddesi gereğince 900 YTL adli para cezasına çevrilmesine, 765 sayılı TCY nın 72. maddesi uyarınca içtimaen 1307 YTL adli para cezasıyla cezalandırılmalarına, sanıklar hakkındaki cezaların 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine, yargılama giderine…..” hükmedilmiş ve bu hükümler temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
T.C. Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 03.10.2006 gün ve 44919 sayılı yazısı ile T.C. Adalet Bakanı tarafından yasa yararına bozma yoluna başvurulması üzerine, bu talep; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19.10.2006 gün ve 242141 sayılı, “1163 sayılı Kanun’un Ek 2. maddesine göre, öngörülen hürriyeti bağlayıcı cezaların paraya tahvil edilemeyeceği hükmüne rağmen sanıklara verilen 2 ay 15 gün hapis cezasının 647 sayılı Kanun’un 4. maddesi uyarınca adli para cezasına çevrilmesinde isabet görülmemiştir.” şeklindeki ihbarnamesiyle Yargıtay’a ulaştığında, Yargıtay 7. Ceza Dairesince 16.07.2007 gün ve 13795 -5755 sayı ile; “…1163 sayılı Kooperatifler Kanununun ek 2/2 madde fıkrasında, genel kurulu olağan toplantıya çağırmayan yönetim kurulu üyeleri hakkında fiilin önem ve mahiyetine göre bir aydan altı aya kadar hapis ve ellibin liradan beşyüzbin liraya kadar adli para cezası ile cezalandırılacakları hükme bağlandığı halde, yerel mahkeme tarafından uygulama yapılırken hürriyeti bağlayıcı ceza olarak 3 ay hapis cezasına hükmolunduğu anlaşılmakla bu hususta da kanun yararına bozma isteminde bulunulup bulunulmayacağı takdir edildikten sonra mevcut kanun yararına bozma hususunda bir karar verilmek üzere dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine” şeklindeki kararla geri çevrilmiş ve bu kez T.C. Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 06.09.2007 gün ve 45069 sayılı yazısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25.09.2007 gün ve 183629 sayılı ihbarnamesi ile; “1) 1163 sayılı Kanun’un Ek 25. maddesine göre, öngörülen hürriyeti bağlayıcı cezaların paraya tahvil edilemeyeceği hükmüne rağmen sanıklara verilen 2 ay 15 gün hapis cezasının 647 sayılı Kanun’un 4. maddesi uyarınca adli para cezasına çevrilmesinde, 2) 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun Ek 2/2. madde fıkrasında genel kurulu olağan toplantıya çağırmayan yönetim kurulu üyeleri hakkında fiilin önem ve mahiyetine göre bir yıldan altı aya kadar hapis ve ellibin liradan beşyüzbin liraya kadar adli para cezası ile cezalandırılacakları hükme bağlandığı halde yerel mahkeme tarafından uygulama yapılırken hürriyeti bağlayıcı ceza olarak 3 ay hapis cezasına hükmolunduğu anlaşılmakla herhangi bir teşdit gerekçesi gösterilmeden 3 ay hapis cezasına karar verilmesinde, isabet görülmemiştir.” açıklaması yapılmak suretiyle yeniden yasa yararına bozma isteminde bulunulmuştur.
Bunun üzerine de; Yargıtay 7. Ceza Dairesince 13.02.2008 gün ve 13598-1003 sayı ile; “……Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname münderecatı yerinde görüldüğünden Ilgın Sulh Ceza Mahkemesinin 31.5.2006 gün ve 2006/72 Esas, 2006/141 Karar sayılı kararının CMK.nın 309/4-d. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma gereği yeniden uygulama yapılarak sanıkların 1163 sayılı yasanın 45. maddesi delaletiyle ek 2/2.maddesi uyarınca 1 ay hapis ve suç tarihi itibariyle 489 YTL. adli para cezası ile ayrı ayrı cezalandırılmalarına, cezanın TCK.nın 59. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirilmesine ve sanıkların 25 gün hapis ve 407 YTL adli para cezası ile cezalandırılmalarına, haklarında hükmolunan kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın 647 sayılı Yasanın 4.maddesinin 1.fıkrası 4.bendi uyarınca ceza müddeti kadar her gün bir saat süreyle bir kütüphanede kitap okuma tedbirine çevrilmesine, cezalarının 647 sayılı Yasanın 6.maddesi uyarınca ertelenmesine, infazın bu şekilde yapılmasına ve hükmün diğer kısımlarının aynen bırakılmasına” biçiminde karar verilmiş ise de; Yargıtay C.Başsavcılığınca 01.04.2008 gün ve 183629 sayı ile itiraz yoluna başvurulmak suretiyle, Özel Dairece paraya çevirme yönünden aleyhe bozma yapılamayacağı ve uygulamaya göre de paraya çevirme yerine hükmedilen tedbirin 647 sayılı Yasanın 4. maddesinde düzenlenen tedbirlerden birisi olmadığı gerekçe gösterilerek Özel Daire kararının kaldırılmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Hükümlüler H.. A.., H.. Ç.. ve İ.. Ö..’ün yönetim kurulu üyeliğini yaptıkları S.S Misafirli Tarımsal Kalkınma Kooperatifinin her yıl yapmaları gereken olağan genel kurul toplantısını yapmamaları tarzında gerçekleşen olayda sanıkların 1163 sayılı Yasanın 2/2 ve 765 sayılı TCY nın 59. maddesi uyarınca 2 şer ay 15 şer gün hapis ve 407 şer YTL adli para cezası ile cezalandırılmalarına, hapis cezalarının 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca günlüğü 12 şer YTL den 900 er YTL adli para cezasına çevrilmesine, adli para cezalarının kişi başı 1307 YTL olarak içtima ettirilmesine ve verilen cezaların 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine hükmedilmiş ve temyiz edilmeyen bu hükümler kesinleşmiştir.
Dosya incelendiğinde; sanıklar hakkında 1163 sayılı Yasanın Ek 2/2 maddesi uyarınca “asgari hadden takdiren 3 ay hapis ve suç tarihi itibarıyla 489 YTL adli para cezasına”, 765 sayılı Yasanın 59. maddesi uygulanmak suretiyle de 2 ay 15 gün hapis ve 407 YTL adli para cezasına hükmedildiği görülmektedir. 647 sayılı Yasanın 4/1. maddesinde yer alan, “Ağır hapis hariç kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar, suçlunun kişiliğine, sair hallerine ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre mahkemece: 1-Kabahatlerde, beher gün karşılığı bir milyon ila iki milyon hafif, cürümlerde iki milyon ila üç milyon hesabıyla ağır para cezasına, …… çevrilebilir.” hükmüne istinaden 2 ay 15 gün olan hapis cezası 647 sayılı Yasanın 1. fıkrasında yazılı tedbirlerden birisi olan “paraya çevirmeye” tahvil edilmiştir. Buna karşılık, hükmün verildiği 31.05.2006 tarihinde yürürlükte olduğu şekliyle 1163 sayılı Yasanın Ek 2/5. maddesinde, “Bu maddede öngörülen hürriyeti bağlayıcı cezalar paraya tahvil edilemez” hükmü yer almaktadır. İlk yasa yararına bozma talebi de bu hususla ilgili olup, 1163 sayılı Yasanın 2/5. maddesindeki yasak karşısında sanıklar hakkında hükmedilen hapis cezalarının paraya çevrilmesinin mümkün olmadığına ilişkindir.
Belirtilen mevzuat karşısında, hapis cezasının para dışındaki tedbirlerden birine çevrilmesinin mümkün ancak paraya çevrilmesinin mümkün olmadığı açıkça anlaşıldığından, bu konuya ilişen yasa yararına bozma istemi yerindedir.
Öte yandan, yasa yararına bozma istemi üzerine inceleme yapan Özel Dairece; bu hususun yanında, “ceza tayin edilirken, asgari hadden ceza verilmesine denildikten sonra, alt sınırdan uzaklaşılarak ceza verilmiş olmasının da hukuka aykırı olduğu ve bu konunun yasa yararına bozma talebine eklenmesi gerektiğine işaret edilerek” talep geri çevrildiğinde, Adalet Bakanınca “ceza tayin edilirken alt sınırdan gerekçesiz olarak uzaklaşılmış olması” hususuna da yer verilen ikinci bir yasa yararına bozma talebinde bulunulmuştur.
Bu kez; Özel Dairece 5271 sayılı Yasanın 309/4 (d) maddesi uyarınca, hükmün bozulmasına, sanıkların alt sınırdan uygulama yapılarak 1163 sayılı Yasanın 45, Ek 2/2 ve 765 sayılı Yasanın 59. maddeleri uyarınca 25 gün hapis ve 407 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, haklarındaki cezanın 647 sayılı Yasanın 4. maddesinin 1. fıkrasının 4. bendi uyarınca “ceza müddeti kadar her gün bir saat süreyle bir kütüphanede kitap okuma tedbirine çevrilmesine” ve cezaların 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine karar verilmiştir.
İtiraza getirilen konu, Özel Dairece paraya çevirme yönünden aleyhe bozma yapılamayacağına ve uygulamaya göre de, paraya çevirme yerine hükmedilen tedbirin yasada düzenlenen tedbirlerden birisi olmadığına ilişkindir.
Yasa yararına bozmaya konu edilen iki husus; 1-Paraya çevirme tedbirine hükmedile¬meyeceği, 2-Ceza tayin edilirken gerekçesiz olarak alt sınırdan uzaklaşılmasının hukuka aykırı olduğudur.
Konuyu bu çerçevede içerisinde ele aldığımızda;
İlk olarak belirtmek gerekir ki; eğer “asgari hadden” ifadesi kullanılmadan, sanıklar hakkında alt sınırdan uzaklaşılmış ve bu şekilde ceza takdir edilmiş olsa idi. Bu husus, hakimin takdirine ilişkin bir husus olarak kabul edilir ve yasa yararına bozmaya konu edilemeyeceği düşünülürdü. Zira, Ceza Genel Kurulu’nun 11.12.2007 günü oybirliği ile verdiği 267-271 sayılı kararda da bu husus açıkça belirtilmiş ve “takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvuruların” reddine karar verilmesi gerektiği kabul edilmiştir.
Olayımızda ise, takdire dayalı bir hususla ilgili olarak hakim takdirini ne şekilde kullanacağını açıkça ifade etmiş, fakat sehven belirttiği takdirin üzerinde ceza tayin etmek suretiyle sanıklar aleyhine bir durum yaratmıştır. Dolayısıyla buradaki hukuka aykırılık, esaslı bir konuya ilişkindir. Bu nedenle de belirtilen hususun yasa yararına bozmaya konu edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Şu durumda, Özel Dairece bu husus incelenmiş ve hüküm hukuka uygun olarak bozulmuştur. Bozmadan sonra da, daha az cezaya hükmedilmesi gerektiğinden 5271 sayılı Yasanın 309/4-d maddesi uyarınca bizzat Özel Dairece yeni bir cezaya hükmedilmiştir. Özel Daire tarafından verilen sonuç hapis cezası 25 gün olduğundan, yani ceza miktar itibarıyla 647 sayılı Yasanın 4/2. maddesinin uygulanma alanı içerisine girmiştir. Dolayısıyla yeni belirlenen hapis cezasının tedbire çevrilmesi zorunlu hale gelmiştir.
İşte bu aşamada (1) numaralı başvuru nedenini doğuran durum ortaya çıkmıştır:
647 sayılı Yasanın 4. maddesinin 1. fıkrasında kısa süreli hapis cezası yerine uygulanabilecek seçenek yaptırımlar düzenlenmiştir. Söz konusu fıkra incelendiğinde; (1). bendinde paraya çevirme, (2). bendinde iade ve tazmin, (3). bendinde eğitim ve ıslah kurumuna devam etme, (4). bendinde belirli bir yere gitmekten ve bazı faaliyetleri yapmaktan veya meslek ve sanatı icradan men, (5). bendinde ehliyet ve ruhsat belgelerinin geçici süreyle geri alınması tedbirlerine yer verildiği görülmektedir. 1163 sayılı Yasanın Ek 2/5. maddesinde açıkça düzenlenmiş olan “paraya çevirme yasağı” nedeniyle, yasa yararına bozmaya konu edilen (1) numaralı konuyla ilgili olarak ta talebin yerinde olduğu görülmektedir.
Bu aşamada; itiraz yazısında belirtildiği gibi, 647 sayılı Yasanın 4/1. maddesi uyarınca sanıklar hakkında uygulanabilecek diğer tedbirlerin “paraya çevirme” tedbirinden daha ağır sonuçlar doğuracağı, dolayısıyla da Özel Dairenin yeni bir tedbire karar veremeyeceği, sadece hükmü aleyhe sonuç doğurmayacak şekilde bozmakla yetinmesi gerektiği söylenemeyeceğinden, 5271 sayılı CYY nın 309/4 (d) maddesindeki “cezanın kaldırılmasının gerektiği veya daha az cezaya hükmedilmesi icap ettiği durumlarda Yargıtay Dairesinin kendiliğinden buna karar vereceği” şeklindeki düzenleme uyarınca Özel Dairenin yeni bir karar vermesi gereklidir. Zaten, ceza miktarı değişmiş ve yeniden belirlenen miktar zorunlu olarak tedbir uygulanmasını gerektiren sınırlar içerisinde kalmıştır. Bu nedenle, Özel Dairece yeni bir tedbire hükmedilmiş olmasında da esas itibarıyla bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Şu halde; Özel Dairece yeni bir hüküm verilmiş ve sonuç cezanın 25 gün hapis ve para cezası olarak belirlemiş olması nedeniyle, 1 ayın altında olan bu cezanın 647 sayılı Yasanın 4. maddesinin 2. fıkrası uyarınca tedbire çevrilmesi mecburiyeti doğduğundan, hapis cezalarının 1. fıkranın (1). bendindeki paraya çevirme tedbiri dışındaki tedbirlerden birisine çevrilmesi gerekmiştir. Olayımızda bu tercih, (4). bentten yana kullanılmıştır.
(4). bende göre, hapis cezası “bir yılı geçmemek kaydıyla muayyen bir yere gitmekten, bazı faaliyetleri veya meslek ve sanatı icradan men’e” çevrilebilir. Açıkça görüleceği üzere, (4). bentte, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanma ile meslek ve sanatı icradan men şeklinde üç ayrı tedbirden bahsedilmektedir. Buna karşılık, bahsedilen tedbirlerden her üçü de, “bir şeyi yapmaktan yasaklanma” biçimindedir. Aksine, (4). bent uyarınca “bir şeyi yapma” tedbirine karar verilmesi olanaklı değildir. Özel Dairece ise, (4). bent uyarınca “her gün 1 saat süreyle bir kütüphanede kitap okuma tedbirine çevrilmesine” yani “bir şeyi yapma” tedbirine hükmedilmiştir. Bunun gibi, uygulanmasına karar verilen tedbir, 4. maddenin 1. fıkrasının (3). bendinde; “altı ayı geçmemek üzere bir eğitim veya ıslah kurumuna devam etmeye” biçiminde düzenlenen tedbir kapsamında da değerlendirilemez. Çünkü, kütüphane bir eğitim ve ıslah kurumu değildir.
Diğer taraftan hükmün kesinleşmesinden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 340. maddesiyle 1163 sayılı Kooperatifler Yasasındaki paraya çevirme yasağı kaldırılmış, 562. maddesiyle de hükmün tefhiminin ertelenmesi ile ilgili olarak kapsam genişletilmiş ise de; bu değişiklikler hükmün kesinleşmesinden sonra vaki olmaları sebebiyle yasa yararına bozmanın değil, kesin hükümde değişiklik yargılamasının konusunu teşkil edebileceklerinden inceleme sırasında göz önünde bulundurulmamışlardır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 20.09.2005 gün ve 99-103 sayılı kararı da bu konuyla ilgilidir.
Bu nedenlerle; sanıklar hakkındaki hürriyeti bağlayıcı cezaların 647 sayılı Yasanın 4. fıkrasının (4) bendi uyarınca “.. ceza müddeti kadar her gün bir saat süreyle bir kütüphanede kitap okuma tedbirine çevrilmesine” olanak bulunmadığından; itirazın kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve yeni bir müeyyideye karar verilmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 13.02.2008 gün ve 13598-1003 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın tedbire yönelik, yasal nitelikte bir müeyyide belirlenmek suretiyle yeniden karar verilmesi için Yargıtay 7. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 29.04.2008 günü oybirliğiyle karar verildi.