Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/12606 Esas 2022/9501 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/12606
Karar No: 2022/9501
Karar Tarihi: 21.06.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/12606 Esas 2022/9501 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2021/12606 E.  ,  2022/9501 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
    İlk DereceMahkemesi : ... Anadolu 20. İş Mahkemesi



    Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM
    Davacı vekili, davacının 14.12.2012-18.09.2015 tarihleri arasında davalı işyerinde aylık net 2.500-3.000 TL primle çalışmasına rağmen Kuruma bildiriminin yapılmadığını ileri sürerek, hizmetlerinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    II-CEVAP
    Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davalı işletmenin faaliyetini gönüllülük esasına göre yürüttüğünü, çorap, baston, anahtarlık, kırtasiye malzemesi gibi ürünlerin satışının gönüllülük esasına göre ya da prim usulüyle yapıldığını, davacının bu eşyaları satamayacağını ancak Milli Eğitim Müdürlüklerinden dernek faaliyetleri için izin alınması hususunda çalışma yapabileceğini belirtmesi üzerine, kendisine Milli Eğitim Müdürlüklerinden okullarda ürün satma izni almak için evrak takip yetkisi verildiğini, aralarında hizmet ilişkisi olmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
    Fer’i müdahil SGK vekili cevap dilekçesinde özetle, davanın yöntemince kanıtlanması gerektiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine karar verilmiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    ... Anadolu 20. İş Mahkemesi’nin 07/03/2019 tarihli, 2015/486 Esas-2019/79 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
    Davacı vekili, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile verilen kararın bozulmasını istemiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
    Hizmet tespitine ilişkin talebin yasal dayanağı 01/10/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçiş hükümlerini içeren Geçici 7. maddesi gereğince 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddeleri olup Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır.
    Mülga 506 sayılı Kanunun 4. maddesinde “sigortalıları çalıştıran gerçek ve tüzel kişiler” işveren olarak tanımlanmıştır. “Çalıştıran” olgusu, hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen “işvereni” ifade etmektedir. Mülga 506 sayılı Kanunun 2. maddesinde, bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların sigortalı sayılacağı belirtilmiştir. Anılan Kanun kapsamında sigortalı sayılmanın koşulları; hizmet akdine göre çalışma, sözleşmede öngörülen edimin (hizmetin) işverene ait iş yerinde veya iş yerinden sayılan yerlerde görülmesi, kanunda açıkça belirtilen sigortalı sayılmayacak kişilerden olunmamasıdır. 4857 sayılı İş Kanununun 8. maddesinde, “iş sözleşmesi” tanımına yer verilmiş ise de, her iki kanunun amacı, ortaya koyduğu ilkeler ve dayandığı hukuksal normlar farklılık gösterdiğinden, bu tanımın 506 sayılı Kanun yönünden bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Pozitif hukukumuzda hizmet akdi Borçlar Kanununun 313. maddesinde tanımlanmış olup, her ne kadar tanımda, “ücret” unsuruna yer verilmiş ise de, 506 sayılı Kanunun sistematiği ve takip eden diğer maddelerin düzenleniş şekli, anılan unsurun sigortalı niteliğini kazanabilmek için zorunlu olmadığını ortaya koymaktadır. Baskın olan bilimsel ve yargısal görüşlere göre, hizmet akdinin ayırıcı ve belirleyici özelliği, “zaman” ve “bağımlılık” unsurlarıdır. Zaman unsuru, çalışanın iş gücünü belirli veya belirsiz bir süre içinde işveren veya vekilinin buyruğunda bulundurmasını kapsamaktadır ve anılan sürede buyruk ve denetim altında (bağımlılık) edim yerine getirilmektedir. Bağımlılık ise, her an ve durumda çalışanı denetleme veya buyruğuna göre edimini yaptırma olanağını işverene tanıyan, çalışanın edimi ile ilgili buyruklar dışında çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte bir bağımlılıktır.
    Hizmet tespiti davalarının amacı hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunmasıdır. Hizmet akdine dayalı çalışma olgusunun ispatında delil sınırlandırması yoksa da davacının Kurum sicil dosyası, işyeri özlük dosyası temin edilip iş yerinin Kanunun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlendikten sonra iddia edilen çalışmanın başlangıç ve bitiş tarihleri, hangi işyerinde ne iş yapıldığı, işyerinin kapsam, kapasite ve niteliği, prime esas kazanca tabi ücretin ne olduğu, çalışmanın sürekli, kesintili, mevsimlik olup olmadığı eksiksiz bir şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.
    Taraf tanıklarının sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli ve tanıklar buna göre dinlenilmeli, re’sen araştırma kapsamında sadece taraf tanıkları ile yetinilmeyip mümkün oldukça işyerinin müdür, amir, şef, ustabaşı ve postabaşı gibi görevlileri ve o işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde belirlenmelidir.
    Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığı altında eldeki davada, davacının, 2013-2014 ve 2015 yıllarında kamu kurum ve kuruluşlarında evrak takibi yapma hususunda davalı Türkiye Görme Engelliler Derneği İktisadi İşletmesince yetkilendirildiği, mahkemece dinlenen bordro tanıkları ..., ... ve ...’ın davacının davalı Dernek bünyesinde fiilen çalıştığına yönelik beyanları, davacıya ait İş Bankası hesap ekstresinde 14.12.2012-27.08.2015 tarihleri arasında havale, masraf, prim ve harcırah adı altında yapılan ödemeler karşısında, davacının davalı işverenlik nezdinde hizmet akdine dayalı olarak çalıştığı belirgindir.
    Şu halde, davacının fiilen ne kadar süre çalıştığı, çalışmanın sürekli mi, kısmi mi olup olmadığı hususundaki belirleme yetersiz olup, mahkemece yapılması gereken iş; öncelikle davacıya davası açıklattırılmalı, davalı işyerinde kimlerle ve ne kadar süre çalıştığı yönünden beyanına başvurularak bu kişilerin tespiti ile ifadelerine başvurulmalı, davacının fiilen çalıştığı süreler ve çalışmanın niteliği yöntemince araştırılmalı, davalı işyeri muhasebe sorumlusu olduğu ileri sürülen Çiğdem Aydın dinlenmeli, davacının davalı adına görüşme yaptığı Milli Eğitim Müdürlükleri ve bağlı okullarda görevli müdür, şef, öğretmen, hizmetli vb. çalışanlar tespit edilmeli ve davacının çalışmasına yönelik yöntemince beyanları alınmalı, davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp araştırma genişletilerek, uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, davacının çalışma süresi ve şekli tereddütsüz belirlenerek, varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
    Açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O hâlde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin, istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1. maddesi gereği kaldırılarak, temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 21.06.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.










    Hemen Ara