Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/6150 Esas 2022/9579 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/6150
Karar No: 2022/9579
Karar Tarihi: 22.06.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/6150 Esas 2022/9579 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2022/6150 E.  ,  2022/9579 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
    İlk Derece Mahkemesi : ... 41. İş Mahkemesi


    Dava, davacının Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun ve yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti ile aksine Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10.Hukuk Dairesi tarafından istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 10 Hukuk Dairesince verilen kararın, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM:
    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 01/04/1999 tarihinden itibaren tarım Bağ-Kur sigortalısı olan davacının yaşlılık aylığı için yaptığı başvurunun prim gün sayısının 3600 gün olmadığı gerekçesi ile reddedildiğini, bunun üzerine davacının ... SGK İl Müdürlüğüne başvurarak prim gün sayısını borçlanmak istediğini beyan ettiğini, davacıya 22.392,32 TL prim borcu çıkarıldığını, davacının bu miktarı yatırdığını, ancak buna rağmen davacının yaşlılık aylığı talebinin; “...Tarım Ürünleri listesinin kuruma intikal etmediği bu nedenle geriye dönük tescil işlemi yapılamadığı” gerekçesi ile reddedildiğini, davacı tarafından 14/03/1999 tarihli faturanın Kuruma ibraz edildiğini, ancak söz konusu faturanın fotokopi olduğu ileri sürülerek aslının istenildiğini ve davacının emekli işlemlerinin yapılmadığını belirterek; davacının borcunu ödediği ve başvurusunu yaptığı tarih itibariyle yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti ile bu tarihten itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına ve yaşlılık aylıklarının faizleri ile birlikte tahsiline ve yaptığı ödemenin fazla olduğu tespit edilirse fazlalıkların ödeme tarihlerinden itibaren faiziyle birlikte iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    II- CEVAP:
    Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taleplerin yerinde olmadığını beyanla, davanın reddini istemiştir.
    III- MAHKEME KARARI:
    A- İLK DERECE MAHKEME KARARI
    İlk derece Mahkemesince "davanın reddine" karar verilmiştir.
    B- BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    Bölge Adliye Makemesince, “Somut olayda, davacı adına tevkifatların bulunduğu 1999, 2004 ve 2005 yılları yönünden talebin reddedilmesi hatalı olmuştur. Çünkü davacı adına düzenlenen ve dava dışı özel kuruluşa teslim ettiği ürün bedellerinden yapılan tevkifatların bulunduğu görülmektedir.
    Hal böyle olunca, davacının prim ödeme şeklinin 2926 sayılı Kanunun 36. maddesine uygun olarak yapıldığı, dava dışı özel kuruluşlara teslim edilen ürün bedellerinden tevkifat yolu ile yapılan prim kesintisinin Kuruma intikalinin takip görevinin Kurumun müfettişlerinin ve denetim memurlarının görevinde kaldığı, davacının teslim ettiği ürünlerden kesilen Bağ-Kur priminin Kuruma intikal edip etmemesinin davacının sorumluluğu kapsamında olmadığı, bu nedenle geçerli bir prim kesintisinin bulunduğu ve davacıya sigortalılık hakkı kazandırması gerekmektedir.
    Bu açıklamalar ışığında davacı adına kesinti yapılan ve dosyada bulunan Mart 1999, Kasım 2004 ve Mart 2005 tevkifatları yönünden Tarım bağkur sigortalısı olarak kabulü zorunludur. Mart 2005 tarihli prim kesintisi sonrası Şubat 2007 tarihli ürün teslimi bulunduğu ve yerleşik Yargıtay içtihatlarında belirtildiği gibi prim kesintisini takiben ürün teslimi bulunması ve ürün tesliminin prim kesintisinden sonra iki yıllık süre içerisinde yapıldığı gözetildiğinde davacının tarımsal faaliyetinin bu dönemde süreklilik arz ettiği anlaşılmakla bu tarihler arasınında da Tarım bağkur sigortalısı olarak kabulü gerektiği, kabul edilen sigortalılık süreleri yaşlılık aylığı için yeterli olmadığından yaşlılık aylığı talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
    O halde davacının istinaf talebi kabul edilerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyada mevcut deliller hüküm kurmak için yeterli olduğundan, delil toplanmasına ve duruşma açılmasına gerek olmaksızın davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” Gerekçesiyle “1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.3 maddesi gereğince kabulüne, ... 41. İş Mahkemesinin 2020/106 E., 2021/304 K. sayılı kararının kaldırılmasına,
    2- Davanın kısmen kabulü ile,
    a)Davacının 01/04/1999-31/12/1999 ve 01/12/2004-31/12/2007 tarihleri arası dönemlerde tarım bağkur sigortalısı olduğunun tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davacı vekili, müvekkilinin mağduriyetinin hiçbir kanun tarafından korunamayacağı ve Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu, Davacı müvekkilinin 5510 sayılı kanunda öngörülen borçlanma şartlarını taşıdığı, davanın tam kabulüne karar verilmesi gerektiğini, kararın, usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararının bozulmasını istemiştir.
    Davalı kurum vekili, tevkifat belgesine göre tescilinin başlatılmasının talep edilmesi karşısında, müvekkil kurum tarafından bu dilekçeye istinaden tarih ile sigortalılığının başlatıldığı görülmekle, bu yönde bulunan müvekkil kurum işleminin isabetli bulunduğu; bu durumda, davacının sigortalılık süresi 3 Yıl 9 Ay 8 gün olması nedeniyle davacının yaşlılık aylığına da hak kazanamayacağı, davacı adına 1999, 2004 ve 2005 yıllarında teslim ettiği ürünlerden kesilen tevkifatlar bulunmakta ise de, söz konusu tevkifatlar özel kuruluşlara teslim edilen ürünlerden yapılmış olduğu, tevkifatların Kurum kayıtlarına geçmediğini, Bölge Adliye Mahkemesi 10.Hukuk Dairesi tarafından bütün bu unsurlar gözardı edilerek karar verildiğini belirterek temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 7. maddesi delaletiyle mülga 2926 sayılı Kanunun 2.,3.,6.,9. ve 10. maddeleridir.
    2926 sayılı Kanunun 2. maddesinde, Kanunla veya Kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3. maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılacakları belirtilmiştir.
    Anılan Kanunun 3. maddesinin (b) bendinde; "Tarımsal faaliyette bulunanlar: kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanlar veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar" olarak tanımlanmış, 5. maddesinde, sigortalı olmanın zorunlu olduğu, sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı, 6. maddesinde ise, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamına tabi bir işte çalışanların, çalışmaya başladıkları tarihten bir gün önce, sigortalılıklarının sona ereceği hüküm altına alınmıştır. Diğer yandan re'sen tescil başlığını taşıyan 9.maddeye göre bu Yasa kapsamında sigortalı sayılanların sigortalılıklarının başladığı tarihten itibaren 3 ay içinde Kurum’a kayıt ve tescilini yaptırmayanların tescil işlemlerinin Kurumca re’sen yapılması gerekmektedir. 2926 sayılı Yasa’nın 36.maddesi kapsamında Kurum’un prim alacaklarını Bakanlar Kurulu Kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi mümkündür. Bu bağlamda 2.madde kapsamına girenlerin belirtilen şekilde prim borçlarının ürün bedellerinden tevkifat suretiyle kesilerek Bağ-Kur’a ödenmesi halinde kayıt ve tescil için Kurum’a başvuru olmasa dahi bahse konu biçim de prim ödenmesi suretiyle kayıt ve tescil konusundaki iradelerini ortaya koydukları tartışmasızdır. Bağ-Kur’un iş bu prim ödenmesine rağmen, sigortalıyı re’sen kayıt ve tescil etmemesi Yasanın kendisine yüklediği re’sen tescil mükellefiyetine aykırılık teşkil etmektedir.
    Kurumun prim alacaklarını Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi halinde, Bağ-Kur’un prim ödenmesine rağmen, sigortalıyı re’sen kayıt ve tescil etmemesi, yasanın kendisine yüklediği re’sen tescil yükümlülüğüne aykırılık teşkil ettiğinden, prim tevkifatının yapıldığı tarihi izleyen aybaşından itibaren sigortalı olarak kabulü gerekmektedir.
    İlk prim kesintisini izleyen yıllarda prim kesintisi veya ürün tesliminin gerçekleştiğinin belirlendiği durumlarda, bu yıllar için de tespit kararı verilmesi gerekmektedir.
    Anılan Kanunun 10. maddesine göre ise, kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin T.Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir.
    Tarım Bağ-Kur sigortalılığının yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Kanunda, bildirimsiz kalan sigortalılar için 506 sayılı Kanunun 79 ve 5510 sayılı Kanunun 86. maddesinde öngörülen "hizmet tespiti" davasına koşut bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Anılan düzenlemede, kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takiben başlayacağının hükme bağlanmış olması karşısında, kayıt ve tescil, yada tescil yerine geçen iradi prim ödemesi veya prim tevkifatı öncesine isabet eden tarımsal faaliyet ve buna dayalı "Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti" söz konusu olamayacaktır.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 gün, 2011/10-230 Esas 2011/319 Karar sayılı, 29.02.2012 gün ve 2011/10-769 Esas 2012/107 Karar sayılı ve 27.06.2012 gün 2012/10-292 Esas ve 2012/415 Karar sayılı kararlarında da açıkça belirtildiği üzere, davacının tarımsal faaliyetinin kesintisiz sürüp sürmediğinin tespiti için, mahkemece;
    1-Çekişmeli dönemde davacının nerede oturduğu; nüfus müdürlüğü, ilçe seçim kurulu başkanlığı ve muhtarlık kayıtları esas alınarak belirlenmeli,
    2-Dönem içinde Ziraat Bankası, kooperatif veya birlikler aracılığıyla "Tarımsal Amaçlı Kredi" kullanıp kullanmadığı araştırılmalı,
    3-Dönem içinde ürün teslimatından dolayı prim kesintisi yapılıp yapılmadığı veya sigortalılık iradesini ortaya koyacak şekilde prim ödemesinin bulunup bulunmadığı araştırılmalı,
    4-25.04.2006 gün 26149 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5488 sayılı Tarım Kanunun 19. maddesi uyarınca Çiftçi Kayıt Sistemine dahil edilerek doğrudan gelir desteği alıp almadığı ve bu bağlamda davacının hangi ürünleri ekerek bunları nerelere sattığı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun "Zirai Kazanç, Zirai Faaliyet, Zirai İşletme, Çiftçi ve Mahsulün Tarifi" başlıklı 52., "Zirai Kazançta Vergileme" başlıklı 53., ve "Vergi Tevkifatı" başlıklı 94. vd. maddeleri ile 213 Vergi Usul Kanununun "Vergi Kesenlerin Sorumluluğu" başlıklı 11. maddesi kapsamında zirai kazançlarından dolayı vergi ödeyip ödemedikleri araştırılmalıdır. Konu ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.12.2010 gün ve 2010/10 E. -580-647 K. sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere "Tevkifat yapma ve kurum hesaplarına aktarma yükümü, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 94/11.maddesinde öngörülen çiftçilerden satın alınan zirai mahsuller için yapılan ödemelerden gelir vergisine mahsuben tevkifat yapma yükümüne paralel olarak getirilmiştir. Bakanlar Kurulu Kararı kapsamındaki gerçek ve tüzel kişiler, tarımsal faaliyette bulunan bu kişilerden satın aldıkları ürün bedellerinden tevkifat yapmakla yükümlüdürler." Tevkifat suretiyle vergilendirilen çiftçiler yaptıkları satış ve hizmetleri dolayısıyla müstahsil makbuzu almak ve saklamak zorundadırlar.
    5-Tarımsal faaliyeti kapsamında ilaç, gübre ve sulama parası ödeyip ödemediği, varsa bunların fatura ve belgelerinin nelerden ibaret olduğu, ziraat odası, kooperatif veya birliklere üyeliği varsa bu kuruluşlara düzenli bir şekilde aidat ödeyip ödemediği araştırılmalı, tarımsal faaliyete elverişli tapulu taşınmazının bulunup bulunmadığı, tarımsal faaliyetin taşınmaz kiralanması yoluyla gerçekleştirildiğinin savunulması halinde; taşınmazların, kimden hangi yıllar için kiralandığı, kiracının; kiralama yoluyla faaliyetini yürütmeye elverişli alet ve edavatının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, traktörünün bulunduğunun ileri sürülmesi halinde, traktörün hangi tarihte satın alınıp ilgilisi adına trafiğe tescil edildiğini gösteren fatura ve trafik tescil belgesinin celp edilmeli,
    6-Hayvan yetiştiriciliği bulunduğunun ileri sürüldüğü hallerde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.06.2011 gün ve 2011/10 E. -306-365 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere 16.05.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununun 22. maddesi kapsamında hayvanlarına ilişkin menşe şehadetnamesinin bulunup bulunmadığı tespit edilerek, büyük ve küçükbaş hayvanlarına ilişkin istatistik bilgileri ve bu hayvanlara ilişkin yapılması zorunlu bulunan periyodik aşılara ilişkin bilgiler ilçe tarım müdürlüklerinden sorulmalı, köy muhtarı ve ihtiyar heyeti üyeleri gibi tarımsal faaliyetin varlığını yakından bilebilecek durumdaki tanıklar dinlenilerek sigortalılık olgusunun varlığı hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.
    Ayrıca 2926 sayılı Kanunun 6. maddesinde belirtilen şekilde sigortalılığın sona erip ermediği araştırılmalı ve bu bağlamda çekişmeli dönemde 506 sayılı Kanun kapsamında SSK sigortalılığı ya da 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı varsa ve bu sigortalılık süresi makul süreyi aşmışsa, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 14.02.2007 gün, 2007/21-73-71 sayılı ve 14.03.2012 gün, 2011/10-804-152 sayılı kararları göz önünde bulundurularak sigortalılığın sona erdiği olgusu da dikkate alınmalıdır.
    Öte yandan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2926 sayılı Yasa'nın uygulanmasına ilişkin 26/03/1994 günlü 4 nolu tebliğine göre ürün bedellerinden % 1 oranında tevkifat yapmakla yükümlü gerçek ve tüzel kişilerin bu tevkifatı yaparak kurum hesabına intikal ettirmek zorunda oldukları, kesinti yaptığı halde Kurum hesabına yatırmayan gerçek veya tüzel kişilerin, Kuruma karşı sorumlu oldukları, bu kesintilerin yasal faiziyle birlikte kendilerinden tahsil olunacağı TCK.'nun 526.maddesi gereğince cezalandırılmaları için suç duyurusunda bulunulacağı bildirildiğinden davacının sattığı ürün bedelinden kesinti yapıldığının tespiti sigortalılığın kabulü için yeterli olup, kesintiyi yapan davalı Kuruma karşı sorumlu olacağından kesinti yapıldıktan sonra Kurum hesabına yatırılmamış olması dahi sonuca etkili değildir.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15/02/2017 tarih 2015/10- 1283 E. 2017/242 K. sayılı kararına göre de tevkifat kesintisinin kuruma intikal etmemesi Tarım Bağ-Kur sigortalılık hakkı kazanmasına engel değildir.
    Eldeki dava dosyasında, 14.10.1954 doğumlu, ... ... Ziraat Oda kaydının 02.01.1987 tarihinde başlayıp halen devam etmekte olduğu; ... Tarımsal Kalkınma Kredi Koop. üyeliğinin 07.06.1971-30.05.2008 tarihleri arasında bulunduğu, Çiftçi Kayıt Sisteminde; 2003-2004-2005-2006-2007-2008-2009-2011 ve 2012 yıllarında çiftçi kaydı bulunduğu, 2002-2010-2013 yıllarında ÇKS kaydının bulunmadığı, ...Tarım Ürünleri Ltd. Şti tarafından davacı adına düzenlenen 14.3.1999, 24.11.2004, 10.3.2005, 9.2.2007, 15.1.2010, 25.11.2010 25.3.2012 tarihli müstahsil makbuzlarından ürün teslimi yapıldığı, 01.10.2014 tarihinde tahsis taleninde bulunması üzerine, kurum tarafından, 14.3.1999 tarihli müstahsil makbuzunun karşılığının kurum kayıtlarında çıkmadığından talebinin reddedildiğinin bildirildiği ve kurum tarafından davacının tarım bağkur sigortalılığının 23.6.2011 itibariyle başlatıldığı, bunun üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
    Eldeki incelenen tarım sigortalılığının kabul edilmemesine ilişkin kurum işleminin iptaline konu davada; mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular ışığında, tarımsal faaliyet ile uğraştığı dosya kapsamından anlaşılan davacının tarım sigortalılığı için ürün tesliminin olduğu yıllarda tevkifat kesintilerinin kuruma intikalinin şart olmadığı gözetilerek deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
    Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2. maddesi gereği BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 22.06.2022 gününde karar verildi.








    Hemen Ara