Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2014/694 Esas 2014/753 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2014/694
Karar No: 2014/753

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2014/694 Esas 2014/753 Karar Sayılı İlamı

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO    : 2014 / 694

          KARAR NO : 2014 / 753

          KARAR TR  : 14.7.2014

ÖZET : Trafik kazası sonucu uğranılan maddi zararın bir kısmının, kazanın oluşumunda sorumlu olduğundan bahisle, idarece tazmin edilmesi istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

 

          Davacı           : M.K.

          Vekili            :  Av. E.B.

          Davalı            : Bingöl Belediye Başkanlığı

           Vekili            : Av.N.H.

 

O L A Y : Davacı vekili, dava dilekçesinde,  müvekkiline ait 12 AH 010 plakalı aracın Bingöl İli, Merkez Cumhuriyet Caddesi üzerinde park halinde iken, Bingöl Emniyet Müdürlüğü’ne ait 12 A 0218 plakalı aracın, yolun buzlu olması nedeniyle kayması sonucu ağır hasar gördüğünü; Adli Tıp Kurumundan alınan rapora göre davalı Belediye Başkanlığının % 75, Bingöl Emniyet Müdürlüğüne ait aracı kullanan Abdülkadir Bingöl’ün ise % 25 kusurlu olduğunun tespit edildiğini; bilirkişi raporunda, müvekkilinin herhangi bir kusurunun olmadığını, araçta meydana gelen 8.100,00 TL"lik zararın %25i olan 2.025,00 TL’den Abdülkadir BİNGÖL’ün, % 75 i olan 6.075,00 TL’den de Bingöl Belediye Başkanlığının sorumlu olduğunun belirtildiğini; bu nedenle bu rapor doğrultusunda, araçtaki zararın %75’inin davalı Belediye Başkanlığı’ndan tahsiline karar verilmesini talep ettiklerini belirterek;  fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkilinin aracında meydana gelen 8.100,00 TL’lik zararın 6.075,00 TL.sinin avans işlemlerinde uygulanan reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle 30.11.2011 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

BİNGÖL 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 21.6.2012 gün ve E:2012/268,  K:2012/320 sayı ile; Mahkemelerinin 15.05.2012 tarih 2011/631 Esas, 2012/237 Karar sayılı kararı ile Mahkemelerinin işbu dosyası ile Mahkemelerinin 2011/637 Esas sayılı dava dosyası arasında bağlantı bulunduğundan birleştirilmesine karar verilmiş; ancak açılan davanın belediyenin hizmet kusurundan kaynaklandığının anlaşılması üzerine Mahkemelerinin 31.05.2012 tarihli duruşmasında dosyanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydına karar verilmiş olduğu;  Davacı tarafın iddia ve savunmalarına ilişkin delil olarak, kaza tespit tutanağının, sigorta poliçesinin celbedildiği, Adli Tıp"dan kusur ve hasar konusunda bilirkişi incelemesi yaptırıldığı; Adli Tıp Kurumunca düzenlenen 09.03.2011 tarihli raporda; davacının aracında meydana gelen toplam hasar tutarının 8.642,44 TL hurda değeri ve kıymet kazanma tenzilinin indirilmesi sonucunda hasarın 8.100,00 TL olduğu, davalı sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı olan 12 A 0218 plakalı araç sürücüsünün % 25, davacının kusursuz, yol üzerine akan sudan dolayı oluşan buzlanmanın olay üzerine % 75 oranında etken olduğunun belirtildiği;  davacının aracında meydana gelen zararda, Adli Tıp Kurumunca düzenlenen 09.03.2011 tarihli raporda yol üzerine akan sudan dolayı oluşan buzlanmanın olay üzerine % 75 oranında etken olduğunun belirtildiği, uyuşmazlığın davalı belediyenin hizmet kusurundan kaynaklandığı, hizmet kusurundan kaynaklanan davalarda 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 2. maddesi uyarınca İdari yargının görevli olduğu, yargı yolunun kamu düzeni ile ilgili olması sebebiyle yargılamanın her aşamasında resen göz önünde bulundurulabileceği gerekçesiyle; iş bu davaya bakmakta idari yargı görevli olduğundan dava dilekçesinin yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle reddine karar vermiş;  bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

   Davacı vekili bu kez aynı istemle, idari yargı yerinde dava açmıştır.

ELAZIĞ 1. İDARE MAHKEMESİ; 2.4.2013 gün ve E: 2013/287, K:2013/341 sayı ile, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 6099 sayılı Yasanın 14 üncü maddesiyle değişik 110 uncu maddesinde; "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." kuralına yer verildiği; dava dosyasının incelenmesinden; davacı tarafından, 12 AH 010 plakalı aracıyla 15.12.2009 tarihinde yaptığı maddi hasarlı kazanın meydana gelmesinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle, söz konusu kaza neticesinde oluşan maddi zararın davalı idarenin kusuruna tekabül eden 6.075,00.-TL"lik kısmının yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmakta olup, 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinde 6099 sayılı Yasanın 14 üncü maddesiyle yapılan değişiklik ile, işleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları da dâhil olmak üzere, bu Kanundan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği belirtildiğinden, 2918 sayılı Kanundan doğan sorumluluk davası niteliğinde bulunan iş bu davanın, görüm ve çözümünde Adli Yargının görevli olduğu ve işin esasının Mahkemelerince incelenme olanağının bulunmadığı sonucuna varıldığı; nitekim, benzer bir uyuşmazlıkta Malatya Bölge İdare Mahkemesi"nin 06.11.2012 gün ve E:2012/711, K:2012/733 sayılı kararının da bu yönde olduğu gerekçesiyle; 2577 sayılı Yasa"nın 15.maddesinin 1/a bendi uyarınca davanın görev yönünden reddine karar vermiş, itiraz edilmesi üzerine bu karar Malatya Bölge İdare Mahkemesinin 1.10.2013 gün ve E:2013/1197, K:2013/1305 sayılı kararıyla onanmış ve kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR,  Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 14.7.2014 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, UYAP üzerinden temin edilen adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, trafik kazası sonucu uğranılan maddi zararın bir kısmının, kazanın oluşumunda sorumlu olduğundan bahisle, idarece tazmin edilmesi isteminden ibarettir.

  2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, davacıya ait motorlu  aracın 15.12.2009 tarihinde Bingöl İli Merkez Cumhuriyet Caddesi üzerinde park halindeyken, Bingöl Emniyet Müdürlüğü’ne ait aracın kontrolden çıkarak çarpması sonucu hasar gördüğü; düzenlenen kaza tespit tutanağında; “ ... dönmek isterken, kavşak içerisinin buzlu olmasından dolayı aracı kaydırarak sol ön kısmıyla park halindeki 12 AH 010 plakalı aracın sol ön kısmına çarpması sonucu çift taraflı maddi hasarlı trafik kazası meydana gelmiştir. Bu kazanın oluşumunda rögar (loğar) kapağından suyun taşması neticesinde yolun buzlanmış olması ve buzlanmayla ilgili herhangi bir çalışmanın önleyici tedbirlerin alınmadığından dolayı Bingöl Belediyesi’nin kusurlu olduğu, diğer araç sürücüsünün herhangi bir kusuru olmadığı kanaatine varılmıştır.” ifadelerinin kullanıldığı; davacı vekili tarafından; olayın meydana gelişinde davalı idarenin kısmen(%75) kusuru bulunduğundan bahisle, oluşan maddi zararın bir kısmının tazmininin istenildiği anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur.Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Bingöl 2.Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Bingöl 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 21.6.2012 gün ve E:2012/268,  K:2012/320 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 14.7.2014 gününde Üye Eyüp Sabri BAYDAR’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

 

 

 

 

 

                                                          KARŞI OY

 

Somut uyuşmazlıkta, davalı Belediyenin karayolunun yapım, bakım ve korunmasındaki ihmali sonucu zarara neden olan kazanın meydana geldiği iddia edilmektedir.

2918 Sayılı KTK"nın 10.md. "Belediyelerin yapım ve bakımından sorumlu olduğu yollan, trafik düzen ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmak, karayolu yapısında ve üzerinde yapılacak çalışmalarda gerekli tedbirleri almakla görevli" olduğuna işaret edilmiş,

TC Anayasası"nın 125/son md. "idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu" kurala bağlanmış,

2577 Sayılı İYUK 2/1-b md. "idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haklan ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davalan, idari dava çeşitleri arasında" sayılmıştır.

Bu durumda belediye sınırları içindeki yolun yapım, bakım ve onanmının yapılmadığı nedeniyle doğan zararın tazmininin amaçlanmış olması karşısında, idarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü esnada kişilere verdiği zarann ödetilmesine yönelik bulunan uyuşmazlık konusu davanın, olayda kamu hizmetinin usulüne ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tespitinde esas alman idare hukuku kurallanna ve 2577 Sayılı İYUK 2/1 -b md. sayılan tam yargı davasında görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevli bulunmaktadır.

Sayın çoğunluk, karayolunun yapım, bakım ve korunmasındaki ihmalden doğan zararda Adli Yargıyı görevli kabul eden görüşünde hukuki dayanak olarak 2918 Sayılı KTK 110/1 md. hükümlerini esas almıştır.

11.01.2011 gün 6099 Sayılı Yasa"nın 14. maddesi ile 2918 Sayılı KTK 110. maddesine eklenen 1.fıkra ile "işleteni veya sahibi devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçlann sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanlan dahil bu kanundan doğan sorumluluk davalan Adli Yargıda görülür... " hükmü getirilmiştir.

Sayın çoğunluk görüşünün aksine eldeki uyuşmazlık anılan yasa hükmü kapsamında kalmamaktadır.

Çünkü, 2918 Sayılı KTK 85.maddesinde açıkça belirtildiği gibi yasa motorlu araçlann işletilmesinden doğan zararlar nedeniyle işletenin hukuki sorumluluğunu düzenlemektedir.

Yasa hükmünde geçen bu kanundan ve Adli Yargıda görülmesi gereken sorumluluk davaları, 2918 Sayılı Yasa"nın 85.maddesinde düzenlenen motorlu araçların işletilmesi nedeniyle verilen zararlardan dolayı araç işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin davalardır.

Yasa değişikliğinden önce kamu araçlarının işletilmesi nedeniyle verilen zararlardan dolayı kamu idaresinin sorumluluğunun hangi yargı kolunda görüm ve çözümü konusunda yasada bir düzenleme bulunmadığından İdari ve Adli Yargı organlan arasında çıkan görev uyuşmazlıklarını sonlandırmak üzere sözü geçen yasa hükmü getirilmek suretiyle kamu araçlarının verdiği zararlar nedeniyle işletenin sorumluluğunda 2918 Sayılı Yasa"nın amacına uygun olarak Adli Yargıda görüm ve çözüm esası benimsenmiştir.

2918 sayılı yasanın 110. maddesinde yapılan yasa değişikliğine ilişkin Hükümet gerekçesi de getirilen yeni hükmün bu nedenle maddeye eklendiğini teyit etmektedir.

Diğer taraftan, sayın çoğunluk 2918 sayılı yasanın 110. maddesi hükmünün iptali istemi ile Anayasa Mahkemesine açılan dava sonucunda verilen yorumlu redjprarlannı, karara dayanak almakta ise de bu görüşe de itibar edilmesi mümkün değildir.

Z/ra; "T.C. Anayasasında, Anayasa Mahkemesinin iptal veya iptal talebinin reddi dışında yorumlu red kararı verebileceğine dair bir işaret yoktur. Tersine T.C. Anayasasının 153/2 maddesi "Anayasa Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu hareketle yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez." hükmü böyle bir anlayışın benimsenmemiş olduğunun kanıtı olarak kabul edilebilir. Gerçi madde iptal kararlarından bahsetmektedir, ama Anayasa koyucunun amacının Anayasa Mahkemesinin kanun koyucu gibi hareket etmesini önlemek olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Yorumlu red kararlarının ise diğer mahkemeleri, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlaması itibariyle bir çeşit pozitif kanun koyuculuk anlamına geldiğine şüphe yoktur. (Türk Anayasa Hukuku Prof. Dr. Ergun Ozbudun. Sh. 440 vd.)

Hakkında yorumlu red kararı verilen bir kanun maddesi yürürlükte kalmaya devam eder. Dolayısıyla somut olaylara uygulanır. Somut olaylarda o maddenin ne anlama geldiğine, yani nasıl yorumlanacağına, bundan sonra da Anayasa Mahkemesi değil onu uygulayacak Mahkemeler karar verir. Anayasa Mahkemesinin yorumlu red kararı verirken yaptığı yorumunun diğer mahkemeleri bağlaması mümkün değildir. Bir kanun maddesinin nasıl yorumlanacağına onu uygulayacak olan Adli- idari ve Askeri Yargı organları karar verir. Anayasa Mahkemesi Adli, idari ve Askeri kollarının üst mahkemesi olmadığına göre bu yargı kollarındaki mahkemelere kendi yorumunu empoze etmesi mümkün değildir. O halde Anayasa Mahkemesinin verdiği yorumlu red kararlarının kendilerinden beklenen fonksiyonu ifa edebilmeleri, diğer mahkemelerin Anayasa Mahkemesinin bu yorumlarını benimsemelerine bağlıdır. Oysa hukukumuzda, Anayasa Mahkemesi kararlarında yapılan yorumlar diğer mahkemeleri bağlamaz. Zira Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı bu kararların hüküm fıkralarına münhasırdır. (Türk Anayasa Hukuku Dersleri, Kemal Gözler, sh. 444)

Keza, Sayın çoğunluğun kararı dayandırdığı T.C. Anayasasının 158. madde hükümlerininde uyuşmazlıkta uygulama yeri bulunmamaktadır. Uyuşmazlık Mahkemesinin görev ve yetkilerini düzenleyen T.C. Anayasasının 158. maddesi açık hükmünden de anlaşıldığı üzere Anayasa Mahkemesi ile diğer yargı kollan arasında olumlu veya olumsuz görev uyuşmazlığının doğması halinde Anayasa Mahkemesi görüşünün üstün tutulacağına ilişkin düzenlemenin, uyuşmazlıkta Anayasa Mahkemesinin görevlilik veya görevsizlik kararının bulunmaması, diğer yargı kolları ile arasında bir görev ihtilafının çıkmaması nedeniyle uygulanması mümkün değildir.

Açıklanan gerekçelerle uyuşmazlıkta idari yargı görevli olup, benzer ihtilaflarda da idari yargının görevli olduğu Yargıtay 4, 11, 17 Hukuk Dairelerinin istikrarlı kararlarıyla Içtihad edildiği gibi Danıştay kararlarında da uyuşmazlıkta İdari Yargının görevli olduğu benimsenmiştir. (Danıştay 10. Daire E 2011/11522, K 2012/5347 sayı, E. 2011/10856 ve K. 2013/670 Sayı, vs.)

Somut uyuşmazlıkta davanın karayolunun yapım, bakım ve korunmasındaki idarenin hizmet kusuruna dayanmasına,

2918 Sayılı Yasa"nın 110/1 md. motorlu araçların işletilmesinden doğan zararlardan dolayı işletenini hukuki sorumluluğunun Adli Yargıda görüm ve çözümünü düzenleme altına almasına,

Somut uyuşmazlığın anılan yasa hükmü kapsamında bulunmamasına,

Kamu hizmetinin usulüne ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin hizmet kusuru veya idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tespitinde, 2577 Sayılı IYUK 2/1-b md. sayılan tam yargı davasında görüm ve çözümünde İdari Yargının görevli olmasına göre,

 

Uyuşmazlıkta Adli Yargıyı görevli kabul eden sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.

ÜYE

EYÜP SABRİ BAYDAR

 

Hemen Ara