Esas No: 2008/9-43
Karar No: 2008/62
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/9-43 Esas 2008/62 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2008/9-43 E., 2008/62 K.
"İçtihat Metni"
Sanık D…
….. Ö…
…."in 5237 sayılı TCY"nın 85/2, 22/3 ve 62. maddeleri uyarınca 8 yıl 10 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, TCY"nın 53/6. maddesine göre cezasının infazından sonra ehliyetinin 1 yıl süre ile geri alınmasına ilişkin Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 12.02.2007 gün ve 59-24 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9.Ceza Dairesince 03.07.2007 gün ve 6006-5856 sayı ile;
"Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre olayda bilinçli taksirin koşullarının oluşmadığı gözetilmeden sanık hakkında tayin olunan cezanın 5237 sayılı TCK"nun 22/3. maddesi uyarınca artırıma tabi tutulması..." isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise 17.09.2007 gün ve 178-145 sayı ile;
"...Olay günü sabah erken saatlerde, görüş mesafesi ve hava açıkken, her hangi bir yağış yokken, sevk ve idaresindeki otobüs ile kavşağa geldiğinde, kendi yönünden gelen araçlara "dur işareti levhası" anlamını taşıyan kırmızı fasılalı ışık yandığı halde, durup yolun geçişe uygun, açık olduğunu gördükten sonra yeniden hareket etmesi gerekirken, bunu yapmayıp, hızını dahi azaltmayarak bu şekilde kavşağa girmiş, fasılalı kırmızı ışığın yandığı iki trafik levhasını geçmiştir. Bu sırada aynı kavşağa açılan sağ taraftaki yoldan kavşağa giriş yapmak üzere olan maktul M…
….. Ç…
……"ın geliş yönündeki araçlara, kavşağa girerken yavaşlayarak dikkatlice geçilmesi anlamını taşıyan sarı fasılalı ışık yanmaktadır. Geçiş önceliği adı geçen maktulde iken ve sanığın maktulün kullandığı araca durup bekleyerek yol vermesi gerekirken, maktulün kullandığı araca çarparak kazaya neden olabileceğini öngörmesine rağmen, kullandığı araçla hızlı ve kontrolsüz bir şekilde "geçerim" düşüncesi ile kavşağa giriş yapmış, bu şekilde geçiş önceliğine sahip diğer aracı altına alarak metrelerce sürükleyip iki kişinin ölümüne neden olmuştur. Karayolları Trafik Kanunu"nun 47/b maddesinde, karayollarından faydalananların trafik ışıklarına uymak zorunda oldukları hükme bağlanmış, 19.10.1985 tarihli Trafik Işıkları Hakkındaki Yönetmeliğin 9. maddesinde ise trafik ışıklarının, trafiğin güvenli akışını sağlamak, araçların ve yayaların yolu sıra ile kullanmalarını düzenlemek amacıyla tesis edilen ışıkların işlevleri ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Ehliyetli sürücü olan ve trafik kurallarını bilen sanığın meydana gelen neticeyi istemediği, ancak öngördüğü, fakat buna rağmen neticenin meydana gelmeyeceğine olan güven ile yükümlülüklerine aykırı davrandığı, dolayısıyla bilinçli taksirle hareket ettiği açıktır..."gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii ve o yer C.Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "onama" istekli 28.01.2008 günlü tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca yürürlükte olan 1412 sayılı CYUY"nın 318. maddesinde, Ceza Genel Kurulunda incelemenin duruşmalı yapılabileceğine ilişkin bir hüküm yer almadığından, sanık müdafiinin temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteminin reddine karar verildikten sonra dosya üzerinden yapılan incelemede:
Sanığın taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçundan 5237 sayılı TCY"nın 85/2, 22/3 ve 62. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilen somut olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümü gereken uyuşmazlık, bilinçli taksir halinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Olayın oluş şekline ilişkin bir uyuşmazlık ve bu kabulde dosya içeriği itibariyle de herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
İnceleme konusu olayda;
Sanığın 19.09.2006 günü saat 06.00 sıralarında kullandığı halk otobüsü ile olayın meydana geldiği kendisine fasılalı kırmızı ışığın yanmakta olduğu kavşağa girdiği sırada, kendi yönüne fasılalı sarı ışık yanan ölen Mehmet Çallar" ın kullandığı araca kavşak içerisinde çarparak bu aracın 33 metre sürüklenmesine ve araçta bulunan sürücü M…
….. Ç…
……ile yolcu U…
…. Ç…
….."ın ölümüne sebebiyet verdiği, sanığın kullanmış olduğu halk otobüsünün çarpmanın etkisiyle duramayarak önce orta kaldırımı (refüj) aşıp karşı şeride geçtiği, sonrasında tekrar kendi şeridine dönerek çarpma noktasına 150 metre mesafede durabildiği, Ego Genel Müdürlüğü"nün 03.03.2006 günlü yazısından süresiz olarak toplu taşıma araçlarında çalışmama cezası almış bulunan sanığın kazadan sonra halk otobüsünü olay yerinde bırakarak kaçtığı, bir süre sonra kullandığı başka bir araç ile kaza yerine hızla gelip duramayarak olay yeri güvenliği için polis tarafından konulan plastik dubalara çarptığı ve bu nedenle görevli polislerle bir süre tartıştığı, bir süre sonra tekrar olay yerine yaklaştığı sırada kendisinin ölümlü trafik kazasının şüphelisi olduğunu yapılan telsiz anonsu ile anlayan polislerce durması yönünde kendisine yapılan ihtarlara karşın durmayarak aracıyla kaçtığı, takip edildiyse de süratli olması nedeniyle yakalanamadığı ve ancak saat 14.00 sıralarında kendiliğinden gelerek teslim olduğu, Adli Tıp Kurumundan alınan 02.12.2006 tarihli üç kişilik bilirkişi heyeti raporunda; sanığın meydana gelen olayda dikkatsiz, tedbirsiz ve kurallara aykırı hareketleri ile tamamen kusurlu olduğu, diğer sürücü ölen M…
….. Ç…
……"ın ise herhangi bir hatalı davranışının ve mevcut koşullarda alabileceği bir önlemin bulunmadığından kusursuz olduğunun tespit edildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi bakımından taksir ve bilinçli taksir kavramlarının incelenerek karşılaştırılması gerekir.
5237 sayılı TCY"nın 22/2. maddesinde "dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi" şeklinde tanımlanan taksir, görüldüğü gibi istisnai bir kusurluluk şeklidir. Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için bir takım önlemler alması ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama zorunluluğundan doğabileceği gibi, Devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç bu kuralların ihlal edilmesi sonucu belirir, fail tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 01.02.2005 gün ve 213-3; 23.03.2004 gün ve 12-68; 09.10.2001 gün ve 181-204; 21.10.1997 gün ve 99-202 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında da vurgulandığı üzere, öğretide ve uygulamada taksirin unsurları;
1-Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
2-Hareketin iradiliği,
3-Neticenin iradi olmaması,
4-Hareketle netice arasında nedensellik bağının bulunması,
5-Neticenin öngörülebilir olması, şeklinde kabul edilmektedir.
Bilinçli taksir ise 5237 sayılı TCY"nın 22/3. maddesinde, "kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi" olarak tanımlanmıştır. Görüldüğü gibi taksir ile bilinçli taksir arasındaki yegane fark; taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörmemesi, bilinçli taksir halinde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır.
Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü halde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlike hali, bunu öngörmemiş olan kimsenin tehlike hali ile bir tutulamaz; neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun, bu neticeyi meydana getirecek harekette bulunmamakla özellikle görevlidir.
Öte yandan 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasasının 47/B maddesinde sürücülerin trafik ışıklarına uymak zorunda olduğu, 52/A maddesinde kavşaklara yaklaşırken hızlarını azaltmalarının gerektiği, 57/A maddesinde ise kavşaktaki koşullara uyacak şekilde yavaşlamak, dikkatli olmak ve geçiş hakkı olan araçların geçmesine imkân vermek zorunda oldukları hükme bağlanmakta, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 95/B, 101/A ve 109/A maddelerinde de bunlara paralel düzenlemeler yer almaktadır. 19.06.1985 gün ve 18789 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Trafik İşaretleri Hakkında Yönetmeliğin 9. maddesinde fasılalı olarak yanıp sönen sarı ışık, "ikaz anlamında olup bu yerin yavaş ve dikkatli geçilmesini bildirir. (yolver işaret levhası gibi)" şeklinde, fasılalı olarak yanıp sönen kırmızı ışık ise, "dur işareti levhası anlamında olup gidilecek yolun açık olduğu görüldükten sonra yeniden hareket edilmesini bildirir" biçiminde tanımlanmıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olayı incelediğimizde;
Ego Genel Müdürlüğü tarafından verilen süresiz olarak toplu taşıma araçlarında çalışmama cezası bulunan sanığın kullanmakta olduğu halk otobüsü ile olayın olduğu kavşağa yaklaşırken 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasasının 52/A ve 57/A maddeleri uyarınca hızını azaltması ve dikkatli olmak suretiyle geçiş hakkı olan araçların geçmesine imkân vermesi gerekirken süratli bir şekilde kavşağa yaklaşması, Trafik İşaretleri Hakkında Yönetmeliğin 9. maddesine göre dur işareti anlamına gelen ve ancak gidilecek yolun açık olduğunu gördükten sonra hareket edilmesi gerektiğini belirten fasılalı kırmızı ışığın kendisine yanıyor olmasına karşın anılan Yasanın 47/B maddesine aykırı olarak durmak bir yana hızını dahi azaltmadan kavşağa girmesi, kavşağın ortasındaki ikinci fasılalı kırmızı ışığı da geçtikten sonra kendisine fasılalı sarı ışık yanması nedeniyle kavşağa giren ölen M.... Ç....."ın kullandığı araca fren yapma fırsatı bile bulamadan yandan çarpması hususları bir bütün olarak göz önüne alındığında, sanığın meydana gelen neticeyi 5237 sayılı TCY.nın 22/3. maddesi kapsamında öngördüğünün ancak istemediğinin dolayısıyla da olayda bilinçli taksir halinin bulunduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle Yerel Mahkemenin direnme kararı isabeti olduğundan onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Kurul Üyesi; "olayda bilinçli taksirin koşullarının bulunmadığı" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1-Yerel Mahkeme direnme hükmünün ONANMASINA,
2-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.03.2008 günü yapılan müzakerede oyçokluğu ile tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak karar verildi.