Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/5-21 Esas 2008/45 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2008/5-21
Karar No: 2008/45

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/5-21 Esas 2008/45 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Bu karar, sanık S.B.'nin 854.193.600 lira para cezasına çarptırılmasına ve cezanın ertelenmemesine ilişkindir. Temyiz süreci sonucunda mahkeme kararının önceki hükümlerle uyumlu olmadığı belirlenmiştir ve yeniden hüküm oluşturulması gerekmektedir. Kanun maddeleri olarak 5320 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 8. maddesi ve TCK'nun 30/2. maddesi yer almaktadır.
Ceza Genel Kurulu 2008/5-21 E., 2008/45 K.

Ceza Genel Kurulu 2008/5-21 E., 2008/45 K.

  • CEZANIN ERTELENMESİ
  • YÜRÜRLÜĞE GİREN YASAL DÜZENLEMELERİ DİKKATE ALMADAN HÜKÜM TESİS ETMEK
  • 5320 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ... [ Madde 8 ]
  • "İçtihat Metni"

    Sanık S.... B.....’in, 765 sayılı TCY’nın 421/2, 647 sayılı Yasanın 4 ve 5. maddeleri uyarınca, 1’er ay ara ile 10 eşit taksitte tahsil edilmek üzere 854.193.600 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, cezasının ertelenmesi halinde ileride bu kabil bir suç işlemeyeceği hususunda tam bir vicdani kanaat hasıl olmaması sebebiyle cezasının ertelenmesine yer olmadığına ilişkin, Tekirdağ Sulh Ceza Mahkemesince verilen 05.03.2002 gün ve 801-141 sayılı hüküm;

    Sanık müdafi tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 16.02.2004 gün ve 3545-802 sayı ile;

    “647 sayılı Yasanın 6. maddesinde öngörülen, sanığın geçmişteki hali ve suç işleme hususundaki eğilimleri irdelenmeden, yasal ve yeterli gerekçe de gösterilmeden tayin olunan hapis cezasının ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesi,

    10.02.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4806 sayılı Yasanın 1. maddesiyle değişik TCK’nun 30/2. maddesi gereğince “

    “bin”

    ” lira küsurlarının hesaba katılamayacağının gözetilmesi lüzumu”

    ” isabetsizliğinden bozulmuş,

    Bozma ilamının para cezasının hesaplanması yöntemiyle ilgili bölümüne uyan Yerel Mahkeme, 07.10.2004 gün ve 376-809 sayı ile; önceki gerekçenin yasal ve yeterli olduğu görüşüyle ilk hükümde direnilmiş,

    Sanık müdafii tarafından temyiz edilen hüküm, Yargıtay C.Başsavcılığının 10.10.2005 günlü yazısıyla 5237 ve 5326 sayılı Yasa hükümleri uyarınca mahkemesince değerlendirme yapılması gerektiği görüşüyle iade edilmiştir.

    Tekirdağ Sulh Ceza Mahkemesince 2004/376 esasa kayıt edilen dosyada;

    İstinabe suretiyle 23.12.2005 tarihinde sanığın bozmaya karşı diyecekleri saptanıp, uzlaşma önerisinde bulunulmuş,

    16.12.2005 tarihli oturumda ise, 5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulmasına ve Anayasa Mahkemesi kararının bekletici mesele yapılmasına karar verilmiş,

    Anayasa Mahkemesince 05.04.2007 gün ve 127-42 sayı ile, anılan fıkranın iptal edilerek 10.04.2007 tarihli yazıyla mahkemesine bildirilmesi üzerine dosya, gönderme formu ile Yargıtay C.Başsavcılığına gönderilmiştir.

    Yargıtay C.Başsavcılığının 21.10.2007 gün ve 201925 sayılı “

    “bozma”

    ” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilen dosya, Özel Dairece de 25.12.2007 gün ve 12857-10370 sayı ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği görüşülüp düşünüldü.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    CEZA GENEL KURULU KARARI

    Direnmeye ilişkin husus, ertelememe gerekçesinin yasal ve yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Ceza Genel Kurulunca öncelikle değerlendirilmesi gereken husus, temyiz incelemesine esas bir hükmün bulunup bulunmadığıdır.

    Tekirdağ Sulh Ceza Mahkemesince verilen 05.03.2002 gün ve 801-141 sayılı hükmün, Yargıtay 5. Ceza Dairesince 16.02.2004 gün ve 3545-802 sayı ile bozulmasına karar verilmesi üzerine, bu bozmaya karşı direnmeye ilişkin 07.10.2004 gün ve 376-809 sayılı hüküm, Yargıtay C.Başsavcılığının 10.10.2005 günlü yazısıyla 5237 ve 5326 sayılı Yasa hükümleri uyarınca mahkemesince değerlendirme yapılması gerektiği görüşüyle iade edilmekle ve yerel mahkemece de iade benimsenip dosya esasa kayıt edilmekle önceki hüküm yasal varlığını yitirmiştir.

    Kuşkusuz, başlamış olan temyiz sürecini bu aşamada sonlandıran ve yeni bir süreç başlatan bu işlem, Ceza Muhakemesi Yasasındaki sisteme aykırı ve yeni bir hüküm verilmesi zorunluluğu nedeniyle de, bozma etkisi doğurması bakımından, Usul Yasamızdaki sistemle bağdaşmıyor ise de, Yerel Mahkemelere önceki hükmü ıslah veya değiştirme yetkisi de veren ve kesinlikle yeni hüküm kurma zorunluluğu yükleyen bu istisnai düzenleme, pozitif bir hukuk normu olarak yasadaki yerini almıştır. Kuralın yerindeliği ve sisteme uyumluluğu tartışılabilirse de, anılan norm geçerliliğini korudukça yargı mercileri ona uymak yetki ve sorumluluğu taşımaktadır.

    Mahkemece iade kararı benimsenerek duruşma açılması halinde, artık önceki hüküm varlığını yitirmiş olacak ve yeniden hüküm verme zorunluluğu doğacaktır.

    Yargıtay C.Başsavcılığına iade yetkisi bahşeden, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesinin 2. fıkrasının, diğer başvurularla birlikte, direnme kararı veren Mahkemenin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesinin, 07.11.2007 gün ve 26693 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 05.04.2007 gün ve 127-42 sayılı kararı ile iptal edilmiş olması ve bu iptal kararının 10.04.2007 tarihli yazıyla anılan mahkemeye bildirilmiş olması da iade üzerine ortadan kalkan hükme hukuki varlık kazandır¬

    ¬mayacaktır.

    Anayasanın 152. maddesinin 3. fıkrasında; “

    “Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.”

    ” hükmü yer almakta ise de, iptal edilen hükmün bir usül normu olması ve niteliği gereği ancak o zamana kadar yapılmamış usuli işlemlere uygulanabilmesi, Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümezliği ve iptal edilen fıkranın ilk muhatabının Yargıtay C.Başsavcılığı olması, Yargıtay C.Başsavcılığınca da, 10.10.2005 tarihinde iade yetkisinin kullanılması ve Mahkemecede bu iade benimsenerek, dosyanın esasa kayıt edilip, sanığın iade üzerine diyeceklerinin saptanması ve uzlaşma önerisinde bulunulması ile iade kararının bozma sonucu doğurması ve önceki hükmün varlığını yitirmiş olması karşısında, Yerel Mahkemeye düşen görev, sonraki yasal düzenlemeleri de dikkate almak suretiyle sanık hakkında yeniden hüküm tesis etmekten ibarettir.

    Hal böyle iken, Yerel Mahkemece herhangi bir hüküm tesis edilmeksizin, iptal kararından sonra dosyanın incelenmek üzere gönderilmiş olması isabetsizdir.

    Bu itibarla, temyiz incelemesine esas bir hüküm bulunmadığından, dosyanın incelenmeksizin mahkemesine iadesine karar verilmelidir.

    SONUÇ: Açıklanan nedenlerle,

    1- Temyiz incelemesine konu bir hükmün bulunmadığına,

    2- Dosyanın incelenmeksizin mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 04.03.2008 günü oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara