Esas No: 2008/9-13
Karar No: 2008/41
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/9-13 Esas 2008/41 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2008/9-13 E., 2008/41 K.
"İçtihat Metni"
Taksirle bir kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan sanık M..... Z.... Ç....’ın 5237 sayılı TCY’nın 85/2. maddesi uyarınca 6 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5237 sayılı TCY’nın 62. maddesinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına, mahsuba, vekâlet ücreti ve yargılama giderinin tahsiline ilişkin Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 04.06.2007 gün ve 63-166 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 06.12.2007 gün ve 10473-9018 sayı ile;
“Suçun işlendiği yer ve zaman diliminin, gerekçeli karar başlığına mahallinde ilave edilmesi mümkün görülmüştür.
Yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sabıkası bulunmayan, dosyaya yansıyan başkaca olumsuz davranışı da tespit edilemeyen sanık hakkında, 5237 sayılı TCK.nun 62. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi...”
” isabetsizliğinden oy çokluğuyla bozulmuştur.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 15.01.2008 gün ve 206627 sayı ile;
“... Yargılama boyunca sanığı yüz yüze gözleyen ve geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama süresindeki davranışları konusunda olumsuz kanaate ulaşan mahkeme heyetinin takdiri indirim hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına ilişkin kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Gösterilen gerekçeler de yasal ve yeterli olup, bozma kararı mahkemenin takdir yetkisini kısıtlayıcı niteliktedir...”
” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurmuştur.
Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
13.01.2007 tarihinde kullandığı yolcu otobüsünü Ankara’nın girişinde kaydırıp devirerek taksirle bir kişinin ölümüne birden fazla kişinin de yaralanmasına neden olan sanığın Yerel Mahkemece 5237 sayılı TCY’nın 85/2. maddesi uyarınca 6 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilen yargılama konusu olayda Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasın¬
¬daki uyuşmazlık sanık hakkında 5237 sayılı TCY’nın 62. maddesinin uygulanmasının gerekip gerekmediğine ilişkindir.
Toplanan kanıtlara göre sanığın taksirle bir kişinin ölümüne birden fazla kişinin de yaralanmasına neden olma suçundan cezalandırılmasında herhangi bir isabetsizlik ve bu kapsamda suçun sübutu ve nitelendirilmesinde de herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Dosya içeriğine göre;
Sanığın şehirlerarası yolcu taşımacılığı yapan bir firmada otobüs şoförü olarak çalıştığı, olay tarihinde Eskişehir Ankara seferini yapmakta olan kullandığı otobüsün Ankara’nın girişinde devrilmesi sonucu bir kişinin öldüğü 18 kişinin de yaralandığı, dosyada bulunan bilirkişi raporlarına göre, kazanın oluşumunda Karayolları Trafik Yasasının trafik güvenliği ve düzeni ile ilgili olan kural, yasak, zorunluluk ve yükümlülüklerine uymadığı, bu bağlamda hızını azaltmayıp, hava ve zemin koşullarının gerekliliklerine uygun hareket etmediği, iniş eğimli, zemini karlı ve buzlu sokakta tamamen meslek ve idare hatası sonucu aracını kaydırarak devirdiği, bunun sonucu olarak ta kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğunun tespit edildiği, kaza anından hemen önce yolcuların kendisine yaptığı uyarıları dikkate almadığı, olaydan sonra ölen ve yaralananların zararlarının giderilmesi hususunda herhangi bir girişiminin bulunmadığı, gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasındaki savunmalarında kusurlu olmadığını ve sorumluluğun Karayolları Genel Müdürlüğü ile Belediyeye ait olduğunu ileri sürdüğü, son savunmasında ise pişman olduğunu beyan ettiği, yargılama sonucunda Yerel Mahkemece 5237 sayılı TCY’nın 85/2. maddesi uyarınca “
“suçun işleniş şekli, zamanı ve kusur durumu”
” göz önüne alınarak alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle teşdiden 6 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve “
“geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama süresinden sonraki davranışları göz önünde bulundurularak 5237 sayılı TCK’nun 62. maddesindeki yazılı takdiri indirim hükümlerinin uygulanmasına takdirin yer olmadığına”
” karar verildiği anlaşılmaktadır.
“Takdiri indirim nedenleri”
” başlıklı 5237 sayılı TCY’nın 62. maddesindeki;
“(1) Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir.
(2) Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir.”
” şeklindeki düzenleme, 765 sayılı TCY’nın 59. maddesindeki; “
“Kanuni tahfif sebeplerinden ayrı olarak mahkemece her ne zaman fail lehine cezayı hafifletecek takdiri sebepler kabul edilirse ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası yerine müebbet ağır hapis ve müebbet ağır hapis yerine 30 sene ağır hapis cezası hükmolunur.
Diğer cezalar altıda birden fazla olmamak üzere indirilir.”
” biçimindeki düzenleme ile temelde aynı olmakla birlikte 2. fıkra yönünden kısmen farklıdır. 5237 sayılı TCY’nın 62. maddesinin 2. fıkrasında takdiri indirim nedenleri sayıldıktan sonra “
“gibi”
” denilmek suretiyle takdiri indirim nedenlerinin yasada sayılanlarla sınırlı olmadığı, aksine bunların örnek olarak sayıldığı açıkça vurgulanmıştır. Burada sayılan “
“failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri”
” nedenleri uygulamada hâkimi sınırlayıcı değil yol gösterici nitelikteki gerekçelerdir. Bunun sonucu olarak ta 5237 sayılı TCY’nın tıpkı 765 sayılı TCY’nda olduğu gibi takdiri indirim nedenleri yönünden sınırlayıcı sistemi değil serbest değerlendirme sistemini benimsediği kabul edilmelidir.
Serbest takdir sisteminin bir gereği olarak, olayda takdiri indirimin uygulanmasını gerektiren nedenlerin varlığını veya yokluğunu belirleme yetkisi yargılamayı yapan kişiye yani hâkime ait olacaktır. Zira yargılama süreci boyunca maddi gerçeğe ulaşma ve adaleti temin etme yolunda çaba harcayan hâkim, sanığı birebir gözlemleyen ve bu bağlamda takdiri indirim nedenlerinin varlığını ya da yokluğunu en iyi tespit edebilecek konumdaki kişidir. Hâkim, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkilerinin yanında her somut olaya göre değişebilecek ve önceden öngörülemeyecek nedenleri de birlikte değerlendirerek bu hususta hak, adalet ve nesafet kurallarına uygun biçimde uygulama yapacaktır.
07.06.1976 gün ve 3-4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve bu doğrultudaki birçok Ceza Genel Kurulu kararında da vurgulandığı üzere, yasa koyucu hakime bu konuda geniş bir takdir yetkisi tanıyarak, uygulamada çıkabilecek olan ve önceden öngörülme olanağı bulunmayan çeşitli halleri kapsayacak bir kalıp bulmanın zorluğu karşısında hakimin bu yetkisini kısıtlamaktan özenle kaçınmış, bu tavrını 5237 sayılı TCY’nda da devam ettirmiştir.
Ancak hâkimin bu konudaki takdir yetkisi sınırsız değildir. Bütün kararlarda olduğu gibi takdiri indirimin uygulanmasına veya uygulanmamasına ilişkin kararlar da gerekçeli olmalıdır. Bununla birlikte gösterilen gerekçelerin hak, adalet, nesafet kuralları ile dosya içeriğine uygunluğunun Yargıtay denetimine tabi olacağında da kuşku bulunmamaktadır.
Bu açıklamaların ışığında tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde;
Uzun yıllar otobüs şoförlüğü yapması nedeniyle mesleğinin insanların can ve mal güvenliği açısından önemini yakinen bilecek tecrübeye sahip olması beklenen sanığın olay tarihinde kar yağışlı olan hava koşulları ile eğimli, karlı ve buzlu olan zemin koşullarını dikkate almadan içinde onlarca yolcu bulunan kullandığı otobüsü kaydırıp devirmesi, olaydan önce yolcuların kendisine yaptığı uyarıları dikkate almaması, kazada ölen ve yaralananların zararlarını giderme yolunda hiçbir çabasının bulunmaması, alınan bilirkişi raporlarına göre kazanın oluşumunda tam kusurlu olduğunun tespit edilmesine karşın son savunmasına kadar tüm aşamalarda kusurunun olmadığını belirtip suçu bazı kurumlara yükleme gayretine girişmesi göz önüne alındığında, sanık hakkında “
“geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama süresinden sonraki davranış¬
¬larını”
” gerekçe göstererek takdiri indirimin uygulanmamasına karar veren yerel mahkemenin kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Dairenin bozma kararının kaldırılmasına, usul ve yasaya uygun olan Yerel Mahkeme kararının onanmasına karar verilmelidir. Öte yandan 5271 sayılı CYY’nın 232/2-c maddesi uyarınca, suçun işlendiği yer ve zaman diliminin, gerekçeli karar başlığına mahallinde ilave edilmesi olanaklı görülmüştür
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Başkanı; “
“765 sayılı Yasanın 59. maddesinde olduğu gibi 5237 sayılı Yasanın 62. maddesi de, serbest değerlendirme yetkisini yargıca tanıyacak tarzda bir ifadeyle düzenlenmiştir. Ancak takdiri indirimin uygulanmasına ya da uygulanmamasına yönelik gerekçenin Yargıtay denetiminden uzak, dosyadaki bilgi, belge ve tespitlerle ve adalet ölçüleriyle çelişik olamayacağı gibi kabul edilebilir verilere dayanması gerektiği tartışmasızdır.
İncelemeye konu somut olayda Yerel Mahkeme alt sınırdan uzaklaşarak temel cezayı teşdiden tayin ettiği sanık hakkında üç nedene dayanarak takdiri indirimin uygulanmamasına karar vermiştir:
a-Sanığın geçmişi: Dosya içeriğine göre, uzun yıllardır şoför olan sanığın herhangi bir sabıkası olmadığı gibi geçmişini olumsuz olarak değerlendirmemize neden olacak bir veri de bulunmamaktadır.
b-Sosyal ilişkileri: Sanığın sosyal ilişkileri ile ilgili dosyada herhangi bir bilgi yoktur. Sanığın ekonomik, sosyal ve mali durumunun tespiti için mahkemece yazılan müzekkere bila ikmal iade edilmiştir. Bu nedenle bu husus ta sanık aleyhine değerlendirmeye konu olmamalıdır. Eğer bu husus sanık aleyhine değerlendirilecekse hangi sosyal ilişkilerinin olumsuz olduğu kararda gösterilmelidir.
c-Fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları: Sanık olaydan sonra olay yerinden kaçmamıştır. Tutuklu bulunduğundan dolayı da ölen ve yaralananlarla ilgilenmesi imkân dâhilinde değildir. Yargılama sürecinde duruşma tutanaklarına yansıyan bir olumsuzluğu bulunmadığı gibi olaydan dolayı pişman olmuş hatta son savunmasında bunu ‘
‘ pişmanım keşke ben ölseydim’ şeklinde samimi olarak ifade etmiştir. Kaldı ki, ‘
‘yargılama süresinden sonraki davranışları’ ile neyin ifade edilmek istendiği de anlaşılamamaktadır. Burada kastedilen 5237 sayılı Yasanın 62/2 maddesinde geçen ‘
‘ yargılama sürecindeki davranışları’ ise sanığın hangi davranışları mahkemede olumsuz kanaatin oluşmasına neden olmuştur? belirsiz olduğu gibi bu yöndeki değerlendirmenin dosyada dayanağı bulunmamaktadır.
Açıkça görüldüğü üzere Yerel Mahkeme yargıcının takdiri indirimin uygulanmamasına ilişkin gerekçeleri, dosya içeriğine ters düşmektedir. Dosya içeriğiyle uyuşmayan gerekçe kullanılması halinde, bu çelişki serbest takdir sisteminin gereği olarak kabul edilemeyeceğinden, isabetsiz olan böyle bir takdir Yargıtay tarafından bozma nedeni yapılmalıdır.
Bu nedenlerle Özel Daire çoğunluğunun kararı isabetli olduğundan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir”
” görüşüyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Kurul Üyesi de, benzer düşüncelerle itirazın reddi yönünde karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 9.Ceza Dairesinin 06.12.2007 gün ve 10473-9018 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 04.06.2007 gün ve 63-166 sayılı kararının ONANMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 19.02.2008 tarihinde yapılan ilk müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 04.03.2008 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.