Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/1-5 Esas 2008/33 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2008/1-5
Karar No: 2008/33

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/1-5 Esas 2008/33 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2008/1-5 E., 2008/33 K.

Ceza Genel Kurulu 2008/1-5 E., 2008/33 K.

  • BİLİNÇLİK TAKSİR
  • KASTEN KARISINI ÖLDÜRMEK
  • TAKSİR
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 22 ]
  • "İçtihat Metni"

    Kasten karısını öldürmek ve yasak silah taşımak suçlarından sanık Ö... S....’in, suç niteliğinin değiştiği, eyleminin ise taksirle adam öldürme suçuna uyduğu kabul edilerek, lehine hükümler getirmesi nedeniyle 5237 sayılı TCY.nın 22/6. maddesi uyarınca hakkında ceza verilmesine yer olmadığına, ruhsatsız silah taşımak suçundan 6136 sayılı Yasanın 13/1, 765 sayılı TCY.nın 59. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 366 YTL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, bu cezasının 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine, emanette kayıtlı tabanca ve eklerinin 765 sayılı TCY.nın 36. maddesi uyarınca zoralımına ilişkin Trabzon Ağır Ceza Mahkemesince 15.11.2005 gün ve 395-372 sayı ile verilen kararın, katılan tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 30.10.2007 gün ve 2978-7841 sayı ile;

    “1- Yasal yetkisi bulunmayan katılanın, 6136 sayılı Yasaya aykırı eylemde bulunmak suçuna yönelen temyiz isteminin CMUK’nun 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmiş, öldürme eylemine ilişkin temyiz incelemesi yapılmıştır.

    2- Toplanan deliller karar yerinde, incelenip, sanığın suçunun sübutunda isabetsizlik bulunmamıştır.

    Ancak;

    03.08.2004 tarihli otopsi raporuna göre maktulenin sırtta sağ scapula’nın 3-4 cm altından, eşi olan sanık Ö... S.... tarafından ruhsatsız tabancayla vurulması sonucunda öldüğü olayda;

    a- Tanığı bulunmayan olayda sanık, temizlerken silahının ateş alması sonucu eşinin vurulduğunu savunmuşsa da, silahın namluda kurşun varken ve sökülmeden temizlenmesinin fizik kurallarına aykırı bulunması, tetik mekanizmasına en az 2,5 kg basınç uygulanmış olması, katılan Muhammet’in anlatımlarına göre sanığın aralarında yaklaşık 44 yıl yaş farkı bulunan maktuleye evlilikleri süresince sürekli kötü davranması, değişik tarihlerde birkaç kez tabanca kabzasıyla göğsüne ve kafasına vurmuş olması, özellikle olay sonrası eylemini sonuçlandırmak üzere kurtulma ümidi bulunan maktuleyi tedavi için hastaneye kaldırmadığı gibi ölüm gerçekleştiğini anlayınca yatağa yatırarak üstünü örttükten sonra eve çağırdığı hekime “

    “yüksek tansiyon hastası”

    ” olduğunu söyleyip doğal ölüm olduğuna inandırarak defin ruhsatı almayı başarması, kanıtları karartmak için komşularından olayı gizleyerek adli soruşturma açılmadan gömülmesini sağlaması, bir süre sonra maktulenin ailesine “

    “kızınız öldürüldü”

    ” şeklinde yapılan telefon ihbarı üzerine olaya adli makamlarca el konularak mezarın açılması sonucu eylemin ortaya çıkmış olması karşısında, tüm bu davranışlarının sanığın kastının öldürmeye yönelik olduğunu açıkça ortaya çıkarmasına karşın oluşa uygun düşmeyen savunmaya itibar edilerek eyleme yanlış nitelik verilmek suretiyle beraatına karar verilmesi;

    b- Kabule göre de;

    Sanığın, ateş alabileceğini öngörerek dolu silahı temizleme işlemini maktul eşi ile ortak çocuklarının bulunduğu ortamda, maktule hedef olacak şekilde tutarak yapması ve en az 2,5 kg basınçla düşen tetiğine basması sonucunda silahın ateş alarak maktulenin ölümüne neden olmasına göre, istememesine karşın öngördüğü sonucun meydana gelmiş olması karşısında eylemin bilinçli taksirle insan öldürme suçunu oluşturduğu gözetilerek 765 sayılı ve 5237 sayılı TCK’nun bu eylemle ilgili hükümleri somut olarak karşılaştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması”

    ” isabetsizliğinden hükmün oyçokluğu ile bozulmasına karar verilmiş;

    Daire Başkanı C. Erdoğan ile Daire Üyelerinden S.E. Yağcı ise; “

    “Maktule ile 05.06.2003 tarihinde resmen evlenip aynı haneyi paylaşan sanık Ö... S....’in; olay günü maktule eşi yatak odasında arkası kendisine dönük vaziyette beşikteki yeni doğmuş bebeğini emzirirken, aynı oda içinde tabancasını silme ve temizleme ihtiyacı duyarak bu meşguliyeti sırasında bilinçsiz ve tedbirsiz bir şekilde tuttuğu silahının tetiğine elinin gitmesi ile normalin altında 2,5 kg basınçla patlayacak konumdaki silahın aniden istek ve iradesi dışında ateş alması sonucu eşinin sağ kürek kemiği altına isabet eden tek ateşli silah mermi çekirdeğinin sol akciğerde oluşturduğu harabiyetle iç organ hasarı ve kanamasıyla ölümüne neden olduğu olayda;

    Görgü tanığı bulunmayan olayın bu şekilde meydana geldiğine dair sanığın özde tutarlılık gösteren aşamalardaki samimi savunmaları, tanık beyanları, ATK Fizik İhtisas Balistik Şubesinin 03.06.2005 tarihli ve 1311 sayılı raporu, ölü muayene ve otopsi tutanağı, fethi kabir gibi veriler yanında eşini yaraladığını fark eder etmez kurtarma gayret ve çabasına girerek onu yatağına yatırması, derhal çevreden ve Acil 112’den biran önce hastaneye yetiştirilmesi için yardım talep etmesi durumları birlikte değerlendirildiğinde; aynı çatı altında müşterek yuvayı paylaşan ve dosyaya yansıyan hiçbir sorunları ve geçimsizlikleri bulunmayan bir birlerine karşı sevgi, saygı ve minnet borcu ile bağlı olan müşterek evlilikten bir de yeni doğmuş çocukları bulunan sanığın eşi maktuleyi dikkatsizlik ve tedbirsizlikle arızalı tabancasının gevşek tetiğinin düşmesi sonucu ölümüne neden olduğu anlaşılmaktadır.

    Yukarıda belirlenen oluşa ve dosya içeriğine göre gerekli dikkat ve özen yükümlülüğünü ihlal eden sanık Ö... S....’in neticeyi istediğini söylemek olanaklı değildir. Burada sanığın neticeyi istememesine rağmen neticenin meydana gelmesi başka bir anlatımla ağır ve yoğunlaşmış bir taksir halinin varlığı söz konusudur.

    Şu hale göre suçun vasfı bakımından sanığın öldürme ve yaralama kastı ile maktule ateş etmediği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun sanık Ö... S....’in eyleminin eşe karşı kasten insan öldürme olduğu yönündeki görüşünü benimsemiyoruz”

    ” görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.

    Yargıtay C.Başsavcılığı ise 31.12.2007 gün ve 15156 sayı ile;

    “Maktule F.... Seyis ile 05.06.2003 tarihinde evlenen ve aynı haneyi paylaşan sanık Ö... S....’in olay günü maktule eşinin arkası kendisine dönük vaziyette yeni doğmuş bebeğini emzirirken, aynı oda içinde ruhsatsız yerli el yapımı tabancasını dıştan temizlediği sırada, dikkatsiz ve bilinçsiz davranışı sonucu elinin silahın tetiğine gitmesi ile 2,5 kg basınçla patlayacak durumdaki silahın ateş alması sonucu eşinin sırtından sağ kürek kemiği altına isabet eden tek mermi ile iç organ hasarı ve kanamaya bağlı olarak ölümüne neden olduğu olayda;

    Görgü tanığı bulunmayan olayın bu şekilde meydana geldiğine dair sanığın özde tutarlılık gösteren aşamalardaki savunmaları, tanık beyanları, ATK Fizik İhtisas Balistik Şubesinin raporu, ölü muayene raporu ile birlikte, eşinin yaralandığını fark ettiğinde hemen 112 Acili arayarak tıbbi yardım talep etmesi, taraflar arasında dosyaya yansıyan hiçbir sorunun olmaması dikkate alındığında; sanığın tedbirsiz ve dikkatsizlik sonucu normalin altında basınç gerektiren tetiğin düşmesi sonucu eşinin ölümüne neden olduğu anlaşılmaktadır.

    Sanığın her ne kadar eşinin ölümüyle sonuçlanan neticeyi istediğini söylemek mümkün değil ise de; ağır ve yoğunlaşmış taksirin varlığı söz konusu olduğundan, bilinçli taksirle ölüme neden olmak suçundan cezalandırılması gerektiği sonucuna varılmıştır.”

    ” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve Yerel Mahkeme hükmünün açıklanan nedenle bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

    Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    CEZA GENEL KURULU KARARI

    Olay tarihi olan 27.07.2004 tarihinde saat 18.00 sıralarında sanık Ö... S....’in, evlilikten olma ortak çocukları ile ilgilenmekte olan resmi nikahlı eşi F....’yı, ruhsatsız tabancası ile sağ scapulanın 3-4 cm altından giren ateşli silah mermi çekirdeği ile vurduğu, merminin maktulün vücudunda kaldığı, sanığın maktulü yatağa yatırdıktan sonra, aynı mahallede bakkallık yapan tanık A...... Tarakçı’ya eşinin rahatsızlandığını söylemesi ve bu tanığın da telefonla durumu 112 acil servise bildirmesi üzerine, olay yerine ambulans geldiği, gelen doktorun maktulün ölmüş olduğunu saptamayıp bildirmesi üzerine, sanığın eşinin tansiyon hastası olduğunu belirttiği ve maktule bunun dışında tıbbi olarak herhangi müdahale ve muayene yapılmadığı, sanık tarafından durumun maktulün babası olan ve Tonya ilçesinde yaşayan katılan Muhammet’e telefonla bildirildiği ve yine sanığın girişimiyle maktulün cenazesinin, haklarında beraat kararı kesinleşen sanıklar H.... ve Y.... tarafından yıkandığı, yıkama sırasında cesedin sırt kısmından kan geldiğinin sanığa bildirildiği, fakat sanığın bu hususa da açıklama getirerek eşinin alerjisi olduğunu kaşıyıp kanatmış olabileceği, yeni doğum yaptığı için bunun etkisinin bulunduğu gibi sözlerle diğer sanıkların da ölümün doğal bir ölüm olduğu hususunda inandırıldıkları, maktulün cenazesinin baba memleketi olan Tonya ilçesinde defnedilmesinden 3-4 gün sonra adını açıklamayan bir kişinin katılanı telefonla arayarak, maktul kızının, sanık tarafından öldürüldüğünü bildirmesi üzerine, katılanın dilekçe ile C.savcılığına başvurduğu, maktulün mezarı açılmak suretiyle gerçekleştirilen otopsi ile ölüm nedeninin sol akciğeri boydan boya geçen mermi trasesi ile uyumlu iç organ hasarı ve kanamasına neden olan ateşli silah yaralanmasına bağlı olduğunun belirlendiği, bu arada sanığın ifadesi alınmak için kolluk tarafından çağırıldığında olayda kullandığı silahı getirerek kolluğa teslim ettiği, katılan ve tanıkların anlatımları, savunma, otopsi raporu ve tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır.

    Yukarıda dosya kapsamına uygun şekilde oluşu açıklanan olayda, Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki hukuki uyuşmazlık, sanığın sabit olan eyleminin hangi suç niteliğine uyduğunun belirlenmesine ilişkindir.

    Ancak, işin esasının görüşülmesine geçilmeden önce Kurul Üyelerinden H.Eken, Yerel Mahkemece olay yerinde sanık da hazır bulundurulmak suretiyle keşif yapılarak sanığın hukuki durumunun belirlenmesinin gerektiği, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının bu değişik gerekçe ile kabulüne ve hükmün öncelikle eksik soruşturma nedeniyle bozulmasına karar verilmesi hususunu ileri sürmesi üzerine, bu husus Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak ele alınmıştır.

    Olayın görgü tanığının bulunmaması, hemen ortaya çıkmaması ve olayın ortaya çıkması sonrasında C.savcısı tarafından olay yerinde keşif yapılmış olması da nazara alındığında, yargılamanın ulaştığı aşama itibariyle keşif yapılmasının, dosyada bulunan kanıtların değerlendirilmesine herhangi bir katkısının bulunmayacağı anlaşılmaktadır. Bu nedenle keşif yapılmak suretiyle soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunmadığına oyçokluğu ile karar verilmiştir.

    Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Kurul Üyesi ise, soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunduğu yönünde oy kullanmışlardır.

    Ön sorun bu şekilde çözümlenmekle, işin esasına yönelik incelemeye geçildi;

    Sanık Ö... S...., 02.08.2004 tarihinde kolluk tarafından saat 17.10’da alınan ifadesinde; 27.07.2004 günü Akçaabat ilçesi Dürbınar mahallesindeki evinde saat 18.00 sıralarında köye, fındığa gitmek için hazırlık yaptıklarını, ruhsatsız 7.65 mm çaplı el yapımı tabancasını evin yatak odasında temizlediğini, bu sırada eşi F....’nın da karşısında sırtı kendisine dönük olacak şekilde oturmakta olduğunu, silahın aniden patladığını, eşine seslendiğini ve dokunduğunda daha ölmemiş olduğunu, 112 acil servise telefon açıp adresi vererek ağır hasta olduğunu acele gelmelerini söylediğini, 15 dakika sonra geldiklerini, bu arada eşini yatağa sırt üstü yatırdığını, gelen doktorun eşinin nabzını kontrol edip, “

    “bu ölmüş”

    ” dediğini, ancak eşinin başka herhangi bir yerine bakmadığını, doktora eşinin yüksek tansiyon hastası olduğunu söylediğini ve doktorun gittiğini, eşinin tansiyondan öldüğünü düşündüğünü, odaya vantilatör koyarak sabaha kadar orada kalmasını sağladığını, mahalleden H.... E.... adlı yaşlı bayanın cenazeyi yıkadığını, yıkamaya başladığı sırada kendisine seslenerek, eşinin arka tarafından kan geldiğini, burada bir delik olduğunu söylediğini, gidip baktığında sağ böbreğinin üzerinde delik olduğunu görünce bir gün önce elinde kazayla silahın patlaması sonucu merminin eşine isabet ettiğini anladığını, ancak yine de gelen kanın, yakın zamanda sezaryanla doğum yaptığı için dikiş yerlerinden geldiğine kendisini inandırarak yıkanmasına engel olmadığını, yıkama işi bitip kefenlendikten sonra cenazeyi Tonya ilçesinden gelen eşinin babasına teslim ettiğini ve götürdüklerini, cenaze gömülüp herhangi bir problem çıkmadığından olayı gizlemeye çalıştığını, ancak vicdanen rahat olmadığı için kendisini toparlayıp C.savcılığına açıklamaya karar verdiğini, mahalle muhtarının karakola gitmesi için haber göndermesi üzerine olayda kullandığı silahı da boş olarak yanına alıp gelip teslim olduğunu, olayın kazaen meydana geldiğini, tabancasının içerisinde tek mermi olduğunu, olayın istemeyerek meydana geldiğini ve pişman olduğunu, eşini kesinlikle bilerek öldürmediğini, bir aylık çocukları bulunduğunu ve bu çocuktan dolayı da çok mutlu olduğunu beyan etmiştir.

    Aynı gün saat 18.30’da ikinci kez ifadesi alındığında; ilk ifadesinde belirttiği gibi eşinin kendisine sırtı dönük vaziyette çocuğun beşiğini sallamakta olduğunu, tabancanın kazaen patladığını, eşinin ölümünün tabancadan olduğunu ancak sabahleyin cenaze yıkanırken anladığını, vurulma olayını hiç kimseye söylemediğini, defin ruhsatı almak için 30.07.2004 Cuma günü Akçaabat Merkez Sağlık Ocağına gittiğini, onların da kendisini Trabzon Numune Hastanesine gönderdiklerini, aynı gün bu hastanenin 112 Acil Sevisine uğradığını ve Dr. K.... Y.... tarafından imzalanan “

    “tutanak”

    ” başlıklı belgeyi verdiklerini, ancak bu doktorun olay gecesi ambulans ile gelen doktor olmadığını belirtmiştir.

    04.08.2004 tarihinde C.savcısı tarafından alınan ifadesinde; olayları kolluk ifadesine benzer anlatmakla birlikte, Salı akşamı olay sırasında tabancayı bezle yüzünden temizlemekte olduğunu, tabancayı kurmadığını, eskiden kurulu kalmış olduğunu, uzun süredir eline almadığı için içinde kaç mermi olduğunu bilemediğini, patladıktan sonra da içinde kaç mermi olduğuna bakmadığını, tabanca patlayınca karısının “

    “uyy”

    ” diyerek yere düştüğünü, şüphelenip sağa sola baktığını, merminin yatak ile karısı arasından geçtiğini zannettiğini, sağına soluna baktığında eşinde yara bere görmediğini, yatağa yatırdığını, yüksek tansiyondan şüphelendiğini ve daha canlı olduğu için ambulansa haber verdiğini, 10-15 dakika sonra geldiğini, eşinin ne zaman öldüğünü bilemediğini, gelen doktorun bakıp “

    “bu öldü”

    ” dediğini, doktor gidince akşam H.... kadın, A...... ve komşusu Z....’nın geldiklerini ve cenazeyi soyduklarını, ancak cenazeyi çarşamba sabahı yıkadıklarını, H.... kadının kan aktığını söylemesi üzerine temizleyip kefenlediklerini, Tonya’dan gelen babası ile birlikte Tonya’ya götürüp cenazeyi defnettiklerini, aynı gün geri döndüğünü ve Perşembe günü de kuran okutmaya Tonya’ya gittiğini, Cuma günü defin ruhsatı almaya gittiğinde Acil serviste başka bir doktor bulunduğunu, neden öldüğünü sorduğunda eşi 2 yıl önce tansiyon nedeniyle hastanede yattığı için doktora, “

    “herhalde tansiyondan öldü”

    ” dediğini, kendisinin de karısının kurşundan dolayı öldüğünü bilmediğini, kolluk ifadesinde yanlış yazılmış olacağını, vicdan azabı çekiyordum, gidip savcıya anlatacaktım demediğini, olay gecesi gelen doktorun raporda yazıldığı gibi muayene etmediği gibi kurtarmak için de bir çaba göstermediğini, cenaze yıkanırken kan aktığı söylenince, “

    “lohusadır, ameliyat olmuştu, belki ondan akıyordur, sen boşver yıka”

    ” dediğini, suçsuz olduğunu söylemiş, Sulh Ceza Hakimliğindeki sorgusunda da benzer şekilde anlatımda bulunmuştur.

    Duruşmada da benzer anlatımda bulunmakla beraber, silahta üç adet mermi olduğu söylemiştir.

    Hakkında suç kanıtlarını gizlemek suçundan verilen beraat kararı kesinleşen sanık H.... E...., aşamalardaki ifadelerinde özünde tutarlı şekilde, olay günü saat 18.00 sıralarında sanık Ö...’in eşinin öldüğü haber verilip yardımcı olması istenince gelini Y.... ile birlikte sanığın evine gittiklerini, evde mahalleden birçok insan bulunduğunu, ölenin yüksek tansiyonu ve alerjisi olduğu için bayılıp bir daha kalkamadığının konuşulduğunu, cenazenin yanına gidip odada teneşirin üzerine yatırdıklarını ve ertesi sabah yıkamalarının söylendiğini, gece de sanığın kızları ile birlikte orada kaldıklarını sabah gelini Y.... ile birlikte cenazenin üzerine çarşaf örtüp altından el yordamı ile yıkarken suya kan karışınca sağ taraftan hafif kaldırıp baktığında, kaburgasının altında tırnak üstü kadar büyüklüğünde kanlı bir yer gördüğünü, yıkadığında bir daha kan gelmediğini, sanık Ö...’i çağırıp bu yeri gösterdiğinde, bilemediğini, alerjisi olduğu için kaşıyıp kanattığının olduğunu söyleyince yıkamaya devam ettiğini, doğumdan mı yoksa adet mi gördüğü için ayrıca kanamalı bezi olduğunu, yıkama işlemini bitirip kefenledikten sonra tabutun içine naylon serip cenazeyi tabuta yerleştirdiklerini, o zamana kadar hiç kurşun yarası görmediğini, silahla vurulduğunu da karakolda öğrendiğini beyan etmiştir.

    Diğer sanık Y.... E.... de bu sanık gibi anlatımda bulunmuştur.

    Acil serviste doktor olarak görev yapan tanık Tarkan Kalaycıoğlu, acil çağrısı alıp olayın geçtiği eve gittiklerinde kapının önünde başı örtülü orta yaşlı bir bayanın, “

    “bitirdi”

    ” dediğini, bu sözün kendisine ölmek üzere olan bir hastaya yetişemedikleri anlamında söylenmiş gibi geldiğini, içeri girdiğinde kısa boylu bir delikanlı görerek nesi olduğunu sorduğunda, yüksek tansiyonu olduğunu söylediğini, daha sonra içeri giren orta yaşlı bir adamın “

    “Ne, öldü mü, öldü mü”

    ” diyerek vahlandığını, yatak üzerinde bacak bacak üstünde yatan bir bayan gördüğünü, yaşının 35-36 olduğunun söylendiğini, normal muayenesini yaparak ışık ve kornea refleksine baktığını, nabzını kontrol ettiğini, steteskopla kalbini dinlediğini, solunum olmadığı için ölü olduğunu kabul edip normal vaka formu düzenlediğini, cesedin elinin soğuk olduğunu, yana uzatılmış kollarında ve yüzünde morluklar, ağzında hafif köpük olduğunu, bunları asfiksi ölümünden kaynaklanan morluklar zannettiğini, adli olay aklına gelmediğinden cesedin ölüm zamanını belirlemek için muayene yapmadığını, eve girerken ve içinde bir dağınıklık, kan izi görmediğini, ancak ölenin elbisesine bakmamış olduğunu, evdeki insanların ve mahallenin çok sakin olmasının dikkatini çektiğini beyan etmiştir.

    Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 01.02.2005 gün ve 184 sayılı ilk raporda; gönderilen tabancanın tetik horoz tertibatı arızalı olduğundan inceleme yapılamadığı, tabancanın arızasının silah ustası tarafından giderildikten sonra gönderilmesi halinde gerekli incelemenin yapılabileceği bildirilmiş;

    Trabzon C.Başsavcılığınca talep edilmesi üzerine görevlendirilen, İl Jandarma Komutanlığı Silah Kısım Amiri Astsb. Üstçvş. Erkan Merter tarafından 18.04.2005 tarihinde düzenlenen tutanakta, silahın kontrolünde horozunun düşmediği tespit edildiği, bunun nedeninin ise tetik manivelasının aşınıp horozun düşmesini engellediği görülerek aşınan yerleri düzeltilip silahın faal hale getirildiği belirtilmiş;

    Silahın yeniden gönderilmesi üzerine Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 03.06.2005 gün ve 1311 sayılı raporda;

    “1- Yerli yapım, 7.65 mm çapında, 2222 okunabilen numaralı gizli horozlu yarı otomatik tabancanın;

    A- Atışa hazır hale getirilmesi için sürgüsü elle yavaşça çekilerek fişek yatağına mermi sürülerek sürgüsü, horozunun kurulu kalacak şekilde yavaşça bırakılmasından sonra beton gibi sert bir zemine bırakılması esnasında horozunun düştüğünü, ancak fişek yatağındaki mermiyi patlatmadığını,

    B- Yine atışa hazır hale getirilmesi için sürgüsünün sert bir şekilde çekilip bırakılması sırasında horozunun düşerek fişek yatağındaki mermiyi patlattığını, ancak sürgüsünün yavaş bir şekilde elle çekilip bırakıldığında tetiğine normalin altında kabul edilen 2,5 kg civarında basınç uygulandığında (normal basınç 3,5 kg civarında olarak kabul edilmektedir) fişek yatağındaki merminin patladığını,

    2- Bir adet 7.65 mm çapında mermi çekirdeğinin birlikte gönderilen tabancadan elde edilen mukayese mermi çekirdekleriyle mikroskopta yapılan incelenmesinde üzerlerinde taşıdıkları yiv-set izlerinin özelliği bakımından aralarında uygunluk ve benzerlik saptandığını,

    Dolayısıyla bir adet 7.65 mm çapında mermi çekirdeğinin birlikte gönderilen, yerli yapım tabancadan atılmış olduğu”

    ” bildirilmiştir.

    Bütün bu bilgi ve belgeler bir arada ele alınıp değerlendirildiğinde;

    Maktulün, sanığın silahından çıkan mermi ile yaralanarak öldüğü konusunda bir kuşku bulunmamaktadır. Ancak, olay anının görgü tanığı bulunmamaktadır. Sanık, aşamalardaki anlatımlarında olayın silahını temizlerken kaza sonucu meydana geldiğini savunmuş ise de her aşamadaki beyanı, özellikle olayın saat kaçta meydana geldiği, silahta kaç mermi bulunduğu, tanıkları neden ölümün doğal nedenlerden kaynaklandığını söylediği ve olayı gizlemeye çalıştığı hususlarında çelişkilidir. Sanığın aşamalardaki çelişkili savunmalarına itibar edilmesine olanak yoktur.

    Olayın sanık tarafından gizlenmeye çalışılması, olayda kullanılan silahın tespit edilen özellikleri, olaydan sonra maktulün biran önce tedavisinin sağlanması yerine, tanık anlatımlarından da anlaşıldığı üzere gecikmeli haber verilmesi, ambulans gelmesinden önce ölüm olayının gerçekleşmiş olması nazara alındığında, Yerel Mahkemece, sanığın eyleminin taksirle adam öldürme suçuna uyduğunun kabulü isabetsiz olup, Özel Dairece kasten insan öldürme suçuna uyduğunun kabul edilmesi isabetli ve yasaya uygundur.

    Ancak, katılan M...... B...., sanık hakkında kamu davası açılmasından sonra 23.12.2004 havale tarihli dilekçe ile davaya katılma isteminde bulunmuş ve 15 milyar lira maddi ve manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir. Yerel Mahkemece, katılanın bu tazminat talebi konusunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması yasaya aykırıdır. Her ne kadar bu husus Özel Dairece bozma nedeni yapılmamış ise de; Yerel Mahkemece bozma kararından sonra yapılan yargılamada, bu husus dikkate alınarak katılanın tazminat talebi konusunda da bir karar verilmelidir.

    Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

    Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Başkanı ve Üyeler ise; “

    “İncelenen dosya kapsamında sanığın, eşini taksirle öldürdüğüne ilişkin savunmasının aksine kanıt bulunmamaktadır. Evrensel ceza hukuku ilkelerinden “

    “şüpheden sanık yararlanır”

    ” ilkesi uyarınca, sanığın aksi kanıtlanamayan savunmalarına itibar edilmesi, silahının niteliğini bilmesi ve namlu yatağında mermi olduğu halde eşi ve küçük çocuğunun bulunduğu mahalle tevcih ederek temizlemeye kalkışırken ateş almasına sebebiyeti sonucu eşinin ölümüne neden olması halinin bilinçli taksir kapsamında mütalaa edilmek gerekmesi nedeniyle, bilinçli taksirle adam öldürme suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi gerekmektedir. Bu itibarla haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.”

    ” görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.

    SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;

    1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

    2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine,

    Ön sorun hususunda birinci müzakerede oyçokluğu ile; işin esası yönünden ise 12.02.2008 günü yapılan birinci müzakerede çoğunluk sağlanmadığından, 26.02.2008 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.

    Hemen Ara