Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/5-19 Esas 2008/31 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2008/5-19
Karar No: 2008/31

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/5-19 Esas 2008/31 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2008/5-19 E., 2008/31 K.

Ceza Genel Kurulu 2008/5-19 E., 2008/31 K.

  • YASA YARARINA BOZMA
  • ZİMMET
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 247 ]
  • 5252 S. TÜRK CEZA KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ ... [ Madde 9 ]
  • 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 309 ]
  • "İçtihat Metni"

    Sanık İ..... O....’ın zimmet suçundan dolayı yapılan yargılaması sonunda, suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Yasası ile sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının ilgili hükümleri uygulanmak suretiyle bunlardan lehe sonuç verdiği saptanan 765 sayılı TCY’nın 202/1, 80 ve 59/2 maddeleri uyarınca 5 sene 10 ay hapis ve 102.815 YTL adlî para cezası ile cezalandırılmasına, adlî para cezasının taksitlendirilme-sine, zimmetine geçirdiği 123.073 YTL’nin 202/4 madde uyarınca sanıktan alınarak katılan idareye verilmesine, 219/son madde uyarınca memuriyetten müebbeden mahrumiyetine, 33. madde uyarınca hapis halinin sona ermesine kadar yasal kısıtlılık altında bulundurulmasına ilişkin Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 17.11.2006 gün ve 149-274 sayılı hükmün temyiz edilmeksizin kesinleşmesinden sonra Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü 26.07.2007 gün ve 39976 sayılı istem yazısı ile;

    “Mahkemece sanık hakkında 765 sayılı Kanun’un 202/1. maddesi gereğince alt sınırdan ceza tayin edilmiş bulunması karşısında, sanığın eylemine 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 247/1, 43/1, 62. maddelerinin tatbiki halinde bulunacak cezanın miktarı itibarıyla sanığın lehine olduğu halde, kıyaslama yapılırken, 5237 sayılı Kanun’un ilgili hükümlerinin uygulanması sırasında asgari hadden uzaklaşılarak cezanın belirlenmesi suretiyle, anılan Kanun’un lehe olmadığından bahisle, 765 sayılı Kanun’a göre hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu”

    ” görüşüyle yasa yararına bozma isteminde bulunmuştur.

    Yargıtay 5. Ceza Dairesi 18.09.2007 gün ve 9513-6672 sayı ile;

    “Kanun yararına bozma, 5271 sayılı Yasanın 309. maddesi uyarınca hakim veya mahkemece verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlere karşı başvurulan olağanüstü bir yasa yoludur.

    Kanun yararına bozma yolu ile; yasaların tüm insanlara eşit biçimde uygulanması, Yargıtay denetiminden geçmeksizin kesinleşen kararlardaki maddi hukuka ve gerekse usul hukukuna aykırılıkların giderilmesinin sağlanması amaçlanmaktadır.

    Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hakim veya mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.

    Kanun yararına bozmanın konusu hukuka aykırılıkların giderilmesi olunca; ayrıntıları 26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile Ceza Genel Kurulu’nun 28.04.1986 gün ve 35/278 sayılı ve 21.12.1978 gün 479-669 sayılı kararlarında; kanuna aykırılık halleri açıklanmış ve bunların uygulamadaki yanlışlıklar ile esasa etkili usul hatalarından ibaret olduğu belirtilmiştir.

    İnceleme konusunu oluşturan davada olduğu gibi; sanık hakkında zimmet suçundan yargılama devam ederken 5237 sayılı TCK.nun yürürlüğe girmesi ile, mahkeme 5252 sayılı Yasanın 9. maddesinin 3. fıkrasında açıklandığı üzere lehe olan yasayı belirlerken, 5237 sayılı Yasa uyarınca kurduğu hükümde alt sınırdan uzaklaşıp, 765 sayılı Yasa uyarınca kurduğu hükümde ise alt sınırdan ceza tayin ederek, netice cezaların karşılaştırılması sonucu da 765 sayılı TCK.nu lehe olarak görüp bu Yasadan uygulama yapmıştır. Karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. 5237 sayılı Kanun’un ilgili hükümlerinin uygulanması sırasında temel cezanın asgari hadden uzaklaşılarak tayin edilmesi mahkemenin takdirine tabidir. Böyle bir husus, kanun yararına bozma istemine konu edilemez.”

    ” gerekçesiyle, istemin reddine karar vermiştir.

    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 18.01.2008 gün ve 165226 sayı ile;

    “Sanığın sübut bulan eylemi için 765 sayılı TCK.nun 202/1. maddesinde 6-12 yıl ağır hapis ve ağır para cezası, 5237 sayılı TCK.nun 247/1. maddesinde ise 5-12 yıl hapis cezası öngörülmüştür. Bu durumda 5237 sayılı TCK.nun 247/1, 43, 62 ve 53. maddelerinin uygulanması sanığın lehine bulunmaktadır.

    Mahkemenin kanun yararına bozma istemine konu olan 17.11.2006 tarihli kararı ile bu karardan önceki iki kararında temel ceza alt sınırdan belirlenmiş, artırımlar en alt orandan, indirimler ise en üst orandan yapılmak suretiyle sonuç ceza belirlenmiştir.

    Sanığın hukuki durumunun 5237 sayılı TCK.nun yürürlüğe girmesi nedeniyle yeniden değerlendirilmesi sırasında 5237 sayılı TCK.nun 247/1 maddesi gereğince cezanın yazılı şekilde belirlenerek lehe hüküm olan 5237 sayılı Yasa yerine 765 sayılı Yasaya göre hüküm kurulması yasaya aykırıdır.”

    ” görüşü ile itiraz etmiş ve Özel Daire kararının kaldırılmasını, Adalet Bakanlığının isteminin kabulü ile Yerel Mahkeme kararının yasa yararına bozulmasını istemiştir.

    Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    CEZA GENEL KURULU KARARI

    İncelenen olayda;

    Yerel Mahkeme, sanık İ..... O....’ın sonuncusunu 30.12.2002 tarihinde gerçekleştirdiği zincirleme eylemlerinin gerek suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 202/1. maddesinde, gerekse sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 247/1. maddesinde tanımlanmış bulunan zimmet suçunu oluşturduğunu, her iki yasaya göre zincirleme suç nedeniyle cezada artırım yapılması gerektiğini, ayrıca olayda takdire dayalı indirim koşullarının da var olduğunu kabul etmiştir. Kararın gerekçe kısmında ise, her iki yasanın ilgili hükümlerini bir bütün halinde ayrı ayrı olaya tatbik suretiyle iki farklı uygulama gerçekleştirmiştir. Ardından da, 765 sayılı TCY’nın 202/1, 80 ve 59. maddelerinin uygulanması halinde sanığa 5 yıl 10 ay hapis cezası verilmesi gerekeceği, oysa 5237 sayılı TCY’nın 247/1, 43 ve 62. maddelerinin tatbiki durumunda sanığın 6 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılması gerekeceğine işaret ederek, 765 sayılı Yasanın uygulanmasının daha lehe sonuç verdiğinden bahisle anılan yasa maddeleri ile uygulama yapmış, bu hüküm Yargıtay denetiminden geçmeksizin kesinleşmiştir.

    Adalet Bakanlığı, sanık hakkında 765 sayılı Yasanın 202/1. maddesi gereğince alt sınırdan temel ceza tayin edildiğini, oysa lehe yasanın saptanmasına ilişkin karşılaştırma sırasında 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 247/1, 43/1, 62. maddeleri ile uygulama gerçekleştirilirken temel cezanın asgari had aşılmak suretiyle belirlendiğini, bu ikinci uygulamada da cezanın asgari hadden başlatılması halinde 5237 sayılı Yasanın daha lehe sonuç vereceğini belirterek hükmün yasa yararına bozulması isteminde bulunmuştur.

    Özel Daire, temel cezanın alt düzeyden uzaklaşılarak tayin edilmesinin mahkemenin takdirine tabi olduğunu, bu hususun yasa yararına bozma başvurusuna konu edilemeyeceğini belirterek istemi reddetmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise, yasa yararına bozma isteminin kabulü gerektiğini belirterek itiraz etmiştir.

    Çözümü gereken hukuki sorun; temel ceza miktarının yasada öngörülen sınırlar içinde saptanması işlemi yapılırken takdirin hatalı kullanılmış olmasının, yasa yararına bozma istemine konu edilip edilemeyeceğine ilişkindir.

    Yasa yararına bozma yöntemi, karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesini ve ülke sathında uygulama birliğine ulaşılmasını sağlama amacıyla, olağanüstü bir denetim muhakemesi yolu olarak Ceza Yargılaması Yasası’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu denetimin konusu, maddi ve yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılıklardır. Ancak, gerek kesin hükmün otoritesinin korunması zorunluluğu, gerekse olağanüstü bir denetim yolu olması nedeniyle dar kapsamlıdır; her türlü hukuka aykırılığın öne sürülüp incelenmesine elverişli bir denetim yolu değildir. Nitekim, yasa yolunun bu özelliği nedeniyle, hakimin takdirini hatalı kullanmasına ilişkin hususlardaki hukuka aykırılıklar, örneğin; temel ceza miktarının saptanmasında kullanılan ölçütlerin hatalı takdir edilmesi, cezada artırma ve indirme yapılırken kullanılan oranların seçimindeki isabetsizlik gibi hususlar, Yargıtay’ın sadece olağan bir denetim yolu olan temyiz incelemesi sırasında dikkate alabileceği hukuka aykırılıklardandır. Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddi gerekmektedir.

    SONUÇ :Açıklanan nedenlerle;

    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

    2- Dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 19.02.2008 günü oybirliği ile karar verildi.

    Hemen Ara