Esas No: 2008/9-1
Karar No: 2008/26
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/9-1 Esas 2008/26 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Ceza Genel Kurulu 2008/9-1 E., 2008/26 K. numaralı kararda, sanık M.B. hakkında açılan kamu davasında eylemlerinin terör örgütü üyeliği suçunu oluşturduğu kabul edilerek ceza verilmesi gerektiği belirlendi. Ancak Yerel Mahkeme, aleyhine bozma kararına karşı sanığın diyecekleri sorulmadan ilk hükümde ısrar ettiği için kararın usule aykırı olduğu ve bu nedenle bozulması gerektiği kararlaştırıldı. Kararda geçen kanun maddeleri şunlardır: 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 221/3, 221/5, 54/1 maddeleri, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 247, 248, 199 maddeleri, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 326 maddesi.
Ceza Genel Kurulu 2008/9-1 E., 2008/26 K.
"İçtihat Metni"
Sanık M..... B..... hakkında, Devletin hâkimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik eylemlerde bulunmak suçundan açılan kamu davasında, eylemlerinin yasadışı terör örgütü üyesi olmak suçunu oluşturduğu kabul edilerek, hakkında 5237 sayılı TCY’nın 221/3.maddesi gereğince ceza tertibine yer olmadığına, aynı maddenin 5.fıkrası gereğince 1 yıl süre ile denetimli serbestlik altında tutulmasına ve emanete alınan Suriye parasının 5237 sayılı TCY’nın 54/1.maddesi uyarınca müsaderesine ilişkin Van 4. Ağır Ceza Mahkemesince 12.10.2005 gün ve 11-150 sayı ile oyçokluğuyla verilen hüküm,
O yer C.Savcıları tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 13.04.2006 gün ve 1038-2247 sayı ile;
“Silahlı terör örgütü mensubu olan sanığın örgütün amacı doğrultusunda yurtdışında çeşitli silahlı çatışmalara ve örgütsel faaliyetlere katıldığı, başka örgüt mensupları ile birlikte yurtdışından Türkiye"ye silahlı olarak grup halinde giriş yapmak istedikleri sırada güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucu tekrar yurtdışına kaçmak zorunda kaldığı, daha sonra da Suriye Devleti yetkilileri tarafından yakalanarak Türk makamlarına teslim edildiği anlaşılmış olup bütün bu eylem ve faaliyetleri birlikte ele alınıp değerlendirildiğinde hukuki durumunun suç tarihi itibariyle lehe olan 765 sayılı TCK.nun 125. maddesi kapsamında takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm tesisi,
Kabul ve uygulamaya göre de;
Yurt dışında yakalanarak Türk makamlarına teslim edilen sanığın etkin pişmanlığa ilişkin 5237 sayılı TCK.nun 221. maddesinde öngörülen şekilde yeterli bilgi vermediği, bu nedenle de yasal koşullarının oluşmadığı gözetilmeden hakkında etkin pişmanlık hükümleri uygulanarak ceza tayinine yer olmadığına karar verilmesi,”
” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Van 4. Ağır Ceza Mahkemesince 19.03.2007 gün ve 125-77 sayı ile;
Sanığın eylemlerinin örgüt üyeliği düzeyinde kaldığı ve etkin pişman olduğu gerekçeleriyle, ilk hükümde oyçokluğuyla direnilmiştir.
Bu hükmünde O Yer C.Savcısı ve sanık müdafii tarafından temyizi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının, sanık müdafiinin temyiz isteminin reddi ve hükmün onanması istekli 11.12.2007 gün ve 240867 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, sanık müdafiinin hükmün onanmasına ilişkin isteminin temyiz talebi niteliğinde bulunmadığı saptanmakla, bu istemle ilgili herhangi bir karar verilmesine yer olmadığı kararlaştırılıp, gereği görüşülüp, düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, suç niteliğinin belirlenmesi ve buna bağlı olarak, 5237 sayılı TCY’nın 221. maddesinde düzenlenmiş bulunan etkin pişmanlık koşullarının belirlenmesine ilişkin ise de;
Dosyanın incelenmesinde;
Yerel Mahkemece, bozmadan sonra yapılan yargılamada sanık adına müteakip kereler duruşma davetiyesi çıkartıldığı, davetiyelerin 7201 sayılı Yasaya uygun olarak tebliğine rağmen, sanığın duruşmaya katılmadığı ve aleyhine olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan sanığın yokluğunda önceki hükümde ısrar edildiği anlaşılmaktadır.
Hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY.nın 326. maddesi uyarınca sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup, bu zorunluluk 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının 307/2. maddesinde de aynı şekilde benimsenmiştir. Anılan bu yasa hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğuracak olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki kanıtlarını sunma olanağı tanınmalıdır. Bu yasa hükümleri, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayanmakta olup, uyulmasında zorunluluk bulunan buyurucu kurallardandır.
Usul kuralları, adil ve etkin yargılamaya ilişkin kurallara yer verirken, davanın sujelerine bir takım haklar ve sorumluluklar yüklemekte, yargılama makamlarına da, sujelerin kural dışı davranışları veya yargılamayı akamete uğratma çabalarına karşı bir takım olanaklar tanımaktadırlar. Yargılamanın kamusallığı uyarınca, ceza yargılaması normları, yargılama makamlarını kural dışı davranışlara karşı çaresiz ve etkisiz bırakmaz.
İnceleme konusu somut olayda, Yerel Mahkemece sanık adına bir kez davetiye tebliği yeterli olmasına karşın, gereksiz olarak birden fazla davetiye çıkarılıp ve sanık tarafından bu davete uyulmamasına rağmen, sanığın hazır bulunmak zorunda olduğu bu ahvalde, 5271 sayılı CYY’nın 199. maddesinde zikredilen zorla getirme veya yakalama emri çıkartılması önlemine başvurulmaksızın, bundan da sonuç alınamaması halinde isnat edilen suçun niteliği de dikkate alınarak, 5271 sayılı CYY’nın 247 ve 248. maddelerinde düzenlenmiş bulunan kaçaklık ile ilgili hükümler uygulanmak suretiyle, sanık hakkında kaçaklık kararı verilmesi ve bu şekilde sanık hakkında hüküm verilmesi gerektiği halde, bu yasal yöntemlerden hiç birine başvurulmaksızın, aleyhe bozma kararına karşı sanığın diyecekleri saptanmadan, yokluğunda ilk hükümde direnilmesi yasaya aykırıdır.
Bu itibarla diğer yönleri incelenmeyen direnme hükmünün öncelikle saptanan bu usul yanılgısı nedeniyle bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;
1-Yerel Mahkeme direnme hükmünün, öncelikle saptanan bu usul yanılgısı nedeniyle BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, tebliğnamedeki isteme aykırı olarak, 19.02.2008 günü oybirliği ile karar verildi.