Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/5837 Esas 2022/10427 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/5837
Karar No: 2022/10427
Karar Tarihi: 13.09.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/5837 Esas 2022/10427 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2021/5837 E.  ,  2022/10427 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Bozüyük 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

    Dava, iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM
    Davacı vekili dava dilekçesi ile 500,00 TL maddi, 40.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
    II-CEVAP
    Davalılar davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
    III-MAHKEME KARARI:
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine bölge adliye mahkemesi davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, müvekkilinin sürekli iş göremezlik oranının Türkiye Kamu Hastaneleri Engelli Sağlık Kurulundan alınan rapora göre %34 olduğunu, SGK ve Yüksek Sağlık Kurulu raporlarında %0 olarak belirlenmesinin nedeninin müvekkilinde iş gücü kaybına neden olan skafoid kırığının kurumca iş kazasından önce olduğunun kabul edilmesi olduğunu, fakat Kurum müfettişinin hazırladığı raporda dahi skafoid kırığının iş kazasında olduğunun açıkça yazıldığını, diğer bir deyişle Kurum‘un kendi müfettişinin hazırladığı raporun aksine bir rapor hazırladığını, davacıdaki skafoid kırığı hesaba katıldığında iş gücü kaybının %34 olduğunu , dosyada bulunan SGK ve YSK raporlarının gerçeği yansıtmadığını, bu kurumların verdiği rapora göre sol el skafoid kırığının kazadan önce olduğundan maluliyet gerektirmediğinin belirtildiğini, oysa davacının sol elindeki skafoid kırığının kazadan 1.5 sene yani 18 ay önce olduğunu ve iyileştiğini, kazadan sonra ilk anda müvekkilinin kolundaki rahatsızlıkla ilgili işlem yapılmadığını, filmi çekilmediğini, fakat skafoid kırığıyla ilgili rahatsızlığının alevlenmesi üzerine kazanın hemen akabinde hastaneye başvurduğunu ve skafoid kırığı olduğu ortaya çıktığını, bundan dolayı 20 gün sonra ameliyat olduğunu, müfettiş raporunda da belirtildiği gibi müvekkilinin kolundaki rahatsızlığın kaza neticesinde daha önce 2013 senesinde kırılan ve zaten zayıf olan kolundaki skafoid kırığının kaza nedeni ile tekrar kırıldığını, bu nedenlerle maddi tazminat isteminin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, Kurum’un müvekkili kazalıya karşı açtığı alacak davasında davanın reddedildiğini, bu nedenle eldeki dosyada verilen karar ile o dosyada verilen kararın çeliştiğini ileri sürmüştür.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden, kaza tarihi olan 2014 yılında 23 yaşında olan davacının, davalı ...’nin sigortalısı olarak davalı şirkete ait seramik fabrikasında ebatlama elemanı olarak çalıştığı, olay tarihinde davacının seramik döndürme makinesinde çalışırken seramik dolu olan paletin üstüne daha fazla seramik yüklemesi sonucu seramiklerin kayarak üzerine düşmesi sonucu yaralandığı, kazadan sonra davacının hastaneye götürüldüğü, davacının sol el bileğinden bir yakınması olmadığı için davacının sadece sağ bacağının röntgeninin çekildiği, bunun sonucunda hastane tarafından düzenlenen ve davacıya 2 günlük istirahat verildiğine ilişkin belgede teşhisin yumuşak doku bozuklukları olarak belirtildiği, davacının iş kazası tahkikatı sırasında kurum müfettişine ifade verirken kaza dolayısıyla sol el bileğinde bir yaralanma olup olmadığını hatırlamadığını beyan ettiği, yapılan yargılama neticesinde davacı vekilinin dava dilekçesinde ileri sürdüğü sağ bacak kırığının yargılamaya konu 11/12/2014 tarihli iş kazasından dolayı değil, iş kazası niteliğinde olmayan çatıdan düşme şeklindeki 15/03/2015 tarihli olay neticesinde meydana geldiği, sol el bileğinde meydana gelen kırığın ise davacının işyerinde çalışmaya başlamadan önce 2013 yılında geçirdiği bisiklet kazasında meydana geldiğinin anlaşıldığı, kurum tarafından yapılan iş kazası tahkikatı sonrasında düzenlenen inceleme raporunda Kurum kayıtlarına 11/03/2016 tarihinde intikal eden Bozüyük Devlet Hastanesi cevabi yazısına göre davacının sol el bileğinde kazadan önce mevcut olan bulguların iş kazasından sonra alevlendiği ve daha belirgin hale geldiğinin belirtildiği, Kurum Sağlık Kurulu ve YSK tarafından davacının tedavi belgelerinin değerlendirildiği, bacakta meydana gelen kırığın ve sol el bileğindeki kırığın iş kazasından kaynaklanmadığı gözetilerek, 09/03/2016 tarihli tek hekim raporunun dikkate alınması neticesinde davacının yargılamaya konu 11/12/2014 tarihli iş kazasından dolayı sürekli iş göremezlik oranı %0 olduğuna karar verildiği, davacı tarafın itirazı üzerine Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alındığı, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’nin 14/10/2019 tarihli raporunda dosya mevcut tüm raporlar özetlendikten sonra “Dosyada bulunan grafilerin değerlendirilmesinde; 13/02/2014 tarihli sol el bilek grafisinde skafoid kemikte psödoartroz görüldüğü, 24/07/2019 tarihli grafide sol el bilek skafoid kemikte deformasyon ve kaynamış kırık sekeli görüldüğüne göre; davacının 11/12/2014 tarihinde geçirmiş olduğu iş kazasına bağlı olay tarihli herhangi bir rapor mevcut olmadığı cihetle … maluliyet tayini yapılamadığı oy birliği ile mütalaa olunur.” şeklinde görüş bildirildiği anlaşılmaktadır.
    Sürekli iş göremezlik ve malullük halinin belirlenmesinde izlenecek yol; 5510 sayılı Kanun'un “Sağlık Raporlarının Usul ve Esasları”na dair 95. maddesinde hükme bağlanmıştır. Buna göre, kurum sağlık tesisleri tarafından raporlara dayanılarak verilen kararlara karşı ilgililerin S.S. Yüksek Sağlık Kurulu'na itiraz hakları mevcuttur. Söz konusu kurulun raporlarının Kurumu bağlayacağı diğer ilgililer yönünden bağlayıcı olmayıp, Adli Tıp Başkanlığı veya Tıp Fakültelerinin ilgili ana bilim dalı konseylerinden Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılmasını isteyebilecekleri 28.06.1976 tarih ve 6/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararının gereğidir. Öte yandan; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.02.2010 gün ve 2010/21-60 Esas, 2010/90 Karar sayılı ilamı ile 06.10.2010 gün ve 2010/10-390 Esas, 2010/448 Karar sayılı ilamların da belirtildiği üzere Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın ilgili ihtisas kurulu ile üniversitelerin tıp fakülteleri ilgili bilim dalı başkanlıklarınca ya da S.S. Yüksek Sağlık Kurulu'nca düzenlenen raporlar arasında çelişkinin mevcut olması halinde, çelişkinin Adlî Tıp Kurumu Başkanlığı Adli Tıp Üst Kurulu tarafından giderilerek, sigortalının sürekli iş göremezlik oranı ve başlangıç tarihi kesin olarak karara bağlanması da zorunludur.
    Somut olayda Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’nin 14/10/2019 tarihli raporunda 13/02/2014 tarihli sol el bilek grafisinde skafoid kemikte psödoartroz görüldüğü, 24/07/2019 tarihli grafide sol el bilek skafoid kemikte deformasyon ve kaynamış kırık sekeli görüldüğüne göre; davacının 11/12/2014 tarihinde geçirmiş olduğu iş kazasına bağlı olay tarihli herhangi bir rapor mevcut olmadığı cihetle maluliyet tayini yapılamadığı belirtildiği dikkate alınarak davacı taraftan dosyada mevcut tıbbi kayıtlar dışında, sol el bileğindeki ve sağ bacağındaki kırıklar dolayısıyla davacının başka sağlık kuruluşlarında tedavi görüp görmediği sorularak ilgili sağlık kuruluşlarının isimlerinin bildirilmesi ve akabinde başka sağlık kuruluşlarında da tedavi gördüğünün tespiti halinde ilgili sağlık kuruluşlarından yargılamaya konu 11/12/2014 tarihli kazadan önceki ve sonraki tedavi kayıtları ve hasta dosyalarının celp edilmesi, yine aynı dönemlere ilişkin davacı yanın elinde bulunan röntgen, grafi, tedavi evrakları varsa bunların da celp edilmesi sağlanıp dava dosyasının Adli Tıp Kurumu İkinci Üst Kurulu’na gönderilmesi suretiyle 11/12/2014 tarihli kaza öncesi ve sonrası tedavi, kayıt, rapor ve grafiler gözetilerek iddia olunan sol el bilek ve sağ bacak arazlarının davaya konu iş kazası sonucu gerçekleşip gerçekleşmediği ya da 11/12/2014 tarihli kazadan önce anılan arazların gerçekleştiği kanaatine varıldığı takdirde uyuşmazlığa konu kazanın iddia olunan arazlara yol açıp açmayacağı hususlarını irdeleyen, bu kapsamda yargılamaya konu 11/12/2014 tarihli iş kazasından kaynaklanan bir sürekli iş göremezlik durumu var ise oranını da tespit eden bir rapor alınmasından sonra çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
    Kabul ve uygulamaya göre de yukarıda açıklanan hususlar tahkik ve tespit edilmeden ve sürekli iş göremezlik oranının %0 olması halinde dahi geçici iş göremezlik döneminin tespit edilerek bu dönem için maddi tazminat hesabı yapılması giderek davacı lehine manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gözetilmeksizin sonuca gidilmesi doğru değildir.
    O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak ilk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine, karardan bir suretin bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, 13/09/2022 gününde oybirliği ile karar verildi.

    Hemen Ara