Esas No: 2008/1-9
Karar No: 2008/15
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/1-9 Esas 2008/15 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2008/1-9 E., 2008/15 K.
"İçtihat Metni"
Sanık A.. İ.... D.....’un insan öldürmek suçundan beraatine, ruhsatsız silah taşıma suçundan 6136 sayılı Yasanın 13/1, 765 sayılı TCY’nın 59 ve 36. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 288.985.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, tabanca, şarjör ve bir dolu mermi ile bir adet çekirdeğin zoralımına ilişkin Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 20.10.2004 gün ve 320-231 sayılı kararın sanık müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay’a gönderilen dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca yeni yasal düzenlemelere göre bir değerlendirme yapılması için mahkemesine iade edilmiştir.
Yerel Mahkeme, ölenin annesi şikayetçi S..... G....’in iade sonrasındaki duruşmada ileri sürdüğü davaya katılma istemini, adam öldürme suçundan kurulan beraat hükmünün kesinleştiği, ayrıca şikayetçinin izinsiz silah bulundurma suçundan zarar görmediği gerekçesiyle reddetmiş ve 08.12.2005 gün ve 320-231 sayılı kararı ile; sanık hakkında insan öldürme suçundan kurulan beraat hükmünün temyiz edilmeksizin kesinleşmesi nedeniyle bu suçtan yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, sanığın ruhsatsız silah bulundurmak suçundan 6136 sayılı Yasanın 13/1, 765 sayılı TCY’nın 59/2 ve 36. maddeleri gereğince cezalandırılmasına ve zoralıma karar vermiştir.
Şikayetçi S..... G.... ile sanık A.. İ.... D..... müdafiinin temyizi üzerine Yargıtay Birinci Ceza Dairesi her iki suça ilişkin hükmü temyizen inceleyerek izinsiz silah taşıma suçuna ilişkin hükmü üç ayrı nedenle bozduktan başka adam öldürme suçundan da 27.11.2007 gün ve 6019-8843 sayı ile;
“Sanık hakkında 6136 sayılı Kanuna Muhalefet suçundan verilen mahkumiyet hükmü ile H.... K....’ı öldürme suçundan verilen 20.10.2004 tarihli beraat hükmünün sanık müdafii tarafından temyiz edildiği, hüküm tarihinden sonra 5237 sayılı TCK.nun yürürlüğe girmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının dosyayı 5237 sayılı TCK uyarınca değerlendirme yapılması amacıyla mahalline iade ettiği anlaşılmakla; sanık hakkında öldürme suçundan verilen beraat kararının kesinleşmediği, bu nedenle maktulün annesi olup, CMK.nun 234. maddesi uyarınca davaya katılma hakkı bulunan ve iadeden sonra 08.12.2005 tarihli oturumda sanık hakkında şikayetçi olduğunu beyan ederek davaya katılma isteminde bulunan, dava açılmasından sonra şikayetçi olmadığı yolunda bir beyanı bulunmayan S..... G....’in davaya katılma isteminin kabulü yerine reddine karar verilmesi”
”ni isabetsiz bularak kararı bozmuştur.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 04.01.2008 gün ve 92240 sayı ile; şikayetçinin annesi S..... G....’in insan öldürme suçundan açılan davada, iade öncesindeki yargılamada usulünce katılma isteminde bulunup katılan sıfatını kazanmadığını, bu yargılama sonunda insan öldürme suçundan beraat, ruhsatsız silah taşıma suçundan mahkûmiyet kararı verildiğini, Cumhuriyet savcısının temyiz yoluna başvurmadığını, sanık müdafiinin temyiz isteminin ise sadece mahkûmiyete konu ruhsatsız silah taşıma suçuna yöneldiğini, insan öldürme suçundan verilen ve temyiz edilmeyen beraat kararının bu suretle kesinleştiğini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesi uyarınca dosyayı iade etmesinden sonra yeniden duruşma açılıp yapılan yargılamanın izinsiz silah taşıma suçuna ilişkin dava olduğunu, dolayısıyla bu aşamada insan öldürme suçuna yönelik olarak davaya katılma isteminde bulunulamayacağını, böyle bir istemin mahkemece reddedilmesinin isabetli bulunduğunu, şikayetçinin bu karara yönelik temyiz isteminin reddi gerektiğini, belirterek itiraz etmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İncelenen olayda;
Yerel Mahkeme yargılama sonunda verdiği 20.10.2004 tarihli kararla, sanık A.. İ.... D.....’un, H.... K....’ı öldürme suçundan beraatine, izinsiz silah taşıma suçundan cezalandırılmasına hükmetmiştir. Sanık müdafilerinin temyizi üzerine dosya Yargıtay’a gönderilmiş ise de, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesinde belirtilen yetkisini kullanmış ve hükümden sonra gerçekleştirilen yasal düzenlemeler doğrultusunda yeniden bir değerlendirme yapılarak hüküm kurulması için dosyayı mahkemesine iade etmiştir.
Yerel Mahkemede iade sonrasında gerçekleştirilen duruşmaya gelen ölenin annesi S..... G...., sanıktan şikayetçi olduğunu belirterek davaya katılma isteğini dile getirmiştir. Mahkeme ise, öldürme suçundan verilen ilk beraat hükmünün aleyhe temyiz edilmemesi nedeniyle kesinleştiğini, ayrıca izinsiz silah taşıma suçuna katılma hususunda da yetkisinin bulunmadığını belirterek şikayetçinin bu istemini reddetmiş, adam öldürme suçundan önceki hükmün kesinleşmesi nedeniyle yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, ruhsatsız silah taşıma suçundan ise sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Yerel Mahkemenin bu kararına karşı şikayetçinin temyiz isteminde bulunması üzerine Özel Daire, insan öldürme suçundan beraate ilişkin ilk hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi nedeniyle henüz kesinleşmediğini, bu nedenle ölenin annesi olan şikayetçinin iade sonrasındaki yargılama sırasında ileri sürdüğü davaya katılma isteminin kabulü gerektiğini belirterek şikayetçinin istemine hasren kararı bozmuştur.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise, şikayetçinin temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle itiraz etmiştir.
Çözümü gereken hukuki sorunlar sırasıyla;
1-Ölenin annesi olan şikayetçi S..... G....’in iade öncesindeki yargılama sırasında katılan sıfatını alıp almadığı, ilk hükmü temyiz etme hak ve yetkisinin bulunup bulunmadığı,
2-Sanık müdafiinin ilk hükme yönelik temyiz isteminin, öldürme suçundan verilen beraat kararını kapsayıp kapsamadığı, dolayısıyla bu kararın önceden kesinleşip kesinleşmediği,
3- Buna bağlı olarak da, şikayetçinin iade sonrasında davaya katılma hak ve yetkisinin bulunup bulunmadığı ve temyiz yetkisinin doğup doğmadığı hususlarında toplanmaktadır.
Uyuşmazlık konularını sırasıyla inceleyecek olursak;
1- Ceza Yargılaması Hukuku’nun temel prensiplerinden biri de, yargılama işlemlerinin, gerçekleştirildiği tarihte yürürlükte bulunan yargılama kurallarına uygun biçimde yapılmış olmasıdır. Başka deyişle, yargılama hukukunda sonradan yapılan değişiklikler ancak ileriye dönük olarak hüküm ifade ederler. Dolayısıyla, şikayetçi S..... G....’in 20.10.2004 tarihli beraat hükmünden önce katılan sıfatını kazanıp kazanmadığı, o tarihte yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın hükümlerine göre saptanmalıdır. Bu Yasanın davaya katılma yöntemini düzenleyen 366. maddesine göre, davaya katılma, merciine verilecek bir dilekçe ile veya tutanak katibine yapılan beyanı içeren ve hakim tarafından onaylanacak olan bir tutanakla mümkündür.
Şikayetçi S..... G...., insan öldürme suçundan açılan kamu davasının duruşması sırasında istinabe suretiyle İnegöl Asliye Ceza Mahkemesinde 29.12.2003 ve 22.03.2004 tarihli oturumlarda dinlendiğinde, sanık A.. İ.... D.....’tan şikayetçi olduğunu bildirmiş ise de, Yasada öngörülen yöntemle davaya katılma isteminde bulunmamıştır. Bu durumda, katılan sıfatını almadığı ve ilk hükmü temyiz etme hakkının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
2- Yargılama sonunda Yerel Mahkeme, sanık A.. İ.... D.....’un insan öldürme suçundan beraatine, izinsiz silah taşıma suçundan mahkûmiyetine karar vermiştir. Bu hükümler Cumhuriyet savcısınca temyiz edilmemiş, sanık müdafii ise önce süre tutum dilekçesi, ardından da gerekçeli layiha vermek suretiyle temyiz başvurusunda bulunmuştur. Gerekçeli temyiz layihasında, izinsiz silah taşıma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün hatalı olduğu belirtilip, nedenleri de gösterildikten sonra bu hükmün bozulması gerektiği ifade edilmiş, insan öldürme suçundan verilen beraat hükmünün ise isabetli bulunduğuna işaret edilerek, bu hükmün onanması istenmiştir.
Yerleşmiş yargısal kararlarda da belirtildiği üzere, sanık veya müdafii beraat hükmünü ancak beraat gerekçesindeki hukuka aykırılıklara dayanarak temyiz edebilirler. Örneğin; sanığın yüklenen eylemi gerçekleştirdiğine ilişkin yeterli kanıt elde edilemediği gerekçesiyle verilen bir beraat hükmünün, bu kişilerce, fiilin yasada suç olarak öngörülmediği veya eylemin sanık tarafından gerçekleştirilmediğinin saptandığı ileri sürülerek temyiz edilmesi mümkündür. Ancak, somut olayda böyle bir neden ileri sürülmemiştir. Aksine, insan öldürme suçundan verilen beraat hükmünün isabetli bulunduğu ve bu hükmün onanması gerektiği belirtilmiştir. Beraat hükmünün onanması isteği, hükme karşı temyiz yasa yoluna başvurma iradesini, diğer bir ifadeyle, hükmün Yargıtay’ca denetime tabi tutulması ve bozulması isteğini içermemektedir. Bu istek, başvuru hakkına sahip diğer kişilerin beraat hükmünü sanık aleyhine temyiz etmeleri olasılığına karşılık, 1412 sayılı CYUY’nın 316. maddesinde sanığa tanınmış olan cevap hakkı yerine geçmek üzere ihtiyaten ve peşinen ileri sürülen bir savunma olarak değerlendirilmelidir.
Öte yandan dilekçenin sonuç kısmında, “
“hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ve re’sen görülecek diğer sebeplerle bozulması”
” isteğine yer verilmiş ise de, bu ibare beraat kararının gerekçe yönünden bozulmasını sağlamaya yönelik değildir. Başvuru sahibinin, mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz başvurusu sırasında öngöremediği, bu nedenle de dilekçesinde bozma nedenleri arasında yer vermediği olası diğer hukuka aykırılıkların denetim sırasında merciince saptanması halinde, mahkûmiyet hükmünün bu yönlerden de bozulmasına matuftur. O halde sanık müdafiinin temyiz başvurusu, izinsiz silah taşıma suçuna ilişkin mahkûmiyet kararına yönelik olup, insan öldürme suçundan kurulan beraat hükmünü kapsamamaktadır.
Açıklanan hukuki süreçte, insan öldürme suçundan verilen beraat hükmünün temyiz edilmeksizin kesinleştiği, sanık müdafiinin izinsiz silah taşıma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünü temyiz etmesi üzerine dosyanın Yargıtay’a gönderildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının da 5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesindeki yetkisini kullanarak, sonradan yürürlüğe giren yasal düzenlemeler doğrultusunda, izinsiz silah taşıma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü bakımından yeniden bir değerlendirme yapılması için dosyayı mahalline gönderdiği anlaşılmaktadır.
3- Her iki suça ilişkin kamu davalarının yukarıda özetlenen yargılama sürecinden de anlaşılacağı üzere, iade sonrasında sadece izinsiz silah taşıma suçundan dolayı yargılama yapılmıştır. İnsan öldürme suçundan devam eden bir yargılama bulunmadığı için, şikayetçinin sonuçlanmış bulunan bu suça ilişkin kamu davasına katılması olanaksızdır. Yerel mahkemenin, şikayetçinin katılma isteminin reddine karar vermesi yerindedir.
Bu itibarla, şikayetçinin bu karara yönelik temyiz başvurusunun Özel Dairece reddedilmesi gerekirken, temyiz başvurusunun kabul edilmesi ve şikayetçinin insan öldürme suçuna ilişkin davaya katılmasına karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozma kararı verilmesi isabetsiz görülmüştür. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulü ile, şikayetçinin temyiz isteminin reddine, Özel Daire kararından insan öldürme suçu ile ilgili bölümün çıkartılmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Kurul Üyesi ise; “
“İnsan öldürme suçundan yapılan ilk yargılama sırasında öldürülenin annesi şikayetçi S..... G.... tarafından davaya katılma isteminde bulunulmamış ve bu suçtan verilen beraat hükmü şikayetçi tarafından temyiz edilmemiş ise de, beraat hükümlerinin sanık veya müdafii tarafından gerekçedeki hukuka aykırılıklar nedeniyle temyiz edilmesinin olanaklı bulunduğunu, temyiz dilekçesinin verildiği tarihte ve halen yürürlükte bulunan yasal düzenlemeye göre hükmün temyizen incelenmesi için temyiz dilekçesi verilmesinin yeterli olduğunu, ayrıca temyiz nedeni gösterilmesinin gerekmediğini, sanık müdafiinin ilk hükme yönelik süre tutum ve gerekçeli temyiz dilekçelerinde insan öldürme suçuna ilişkin hükümden söz etmiş bulunması, dilekçenin sonuç kısmında da ‘
‘kendiliğinden görülecek sebeplerin’ nazara alınmasını istemesi, bu ibarenin gerekçedeki hukuki yanılgıları da kapsaması karşısında, bu suçtan kurulan beraat hükmünün sanık tarafça temyiz edildiğini ve kesinleşmediğini, o nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesindeki yetkisini kullanarak dosyayı mahalline iadesi sonrasında bu suçtan yeniden yargılama yapılmasının zorunlu olduğunu, insan öldürme suçundan zarar gördüğü anlaşılan ölenin annesi şikayetçi S..... G....’in bu aşamada davaya katılma isteminin mahkemece reddedilmesinin, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ‘
‘ilk derece mahkemesindeki yargılamanın her aşamasında davaya katılmanın mümkün bulunduğunu’ hükme bağlayan 237. maddesine aykırılık oluşturduğunu, dolayısıyla şikayetçinin bu hususa ilişen temyiz isteminin isabetli bulunduğunu”
” belirterek, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddi gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Şikayetçi S..... G....’in insan öldürme suçuna yönelik temyiz isteminin CYUY’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
3-Yargıtay Birinci Ceza Dairesinin 27.11.2007 gün ve 6019-8843 sayılı kararından, Başsavcılık itirazına konu edilen ve Yerel Mahkemenin insan öldürme suçundan yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına dair kararının temyizen incelenmesi ve bozulması sonucunu doğuran “
“4”
” numaralı bendin ÇIKARTILMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 05.02.2008 günü oyçokluğu ile karar verildi.