Esas No: 2008/9-6
Karar No: 2008/5
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/9-6 Esas 2008/5 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2008/9-6 E., 2008/5 K.
"İçtihat Metni"
Sanık C.... B.....’in, 765 sayılı TCY’nın 383/1, 411, 647 sayılı Yasanın 4 ve 765 sayılı TCY’nın 72. maddeleri gereğince 3.235.485.000 TL ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Antalya 8. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 13.07.2004 gün ve 297-1269 sayılı hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle dosya; Yargıtay C.Başsavcılığınca 5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesi uyarınca lehe yasa değerlendirmesi yapılması gerektiği görüşüyle, 21.09.2005 gün ve 201250 sayılı yazı ile iade edilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı iadesinden sonra duruşma açan Yerel Mahkemece sanığın yokluğunda 28.12.2005 gün ve 1284-1221 sayı ile bu kez;
765 sayılı TCY’nın 383/1, 413, 647 sayılı Yasanın 4 ve 765 sayılı TCY’nın 72. maddeleri gereğince sanığın 1.116,00 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Sanık tarafından temyiz edilen hüküm dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 28.11.2007 gün ve 1050-8709 sayı ile;
“1- Gerekçeli karar başlığına suçun işlendiği yer ve zaman diliminin yazılmaması suretiyle, 5271 sayılı CMK’nun 232/2-c maddesine muhalefet edilmesi,
2- Sanığın taksirli eylemi ile kendi dükkânının yanması olayında başkalarının hayatı, sağlığı veya mal varlığı bakımından somut bir zararın oluşmadığı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7/2, 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddeleri uyarınca yapılacak lehe yasa değerlendirmesinde 5237 sayılı TCK’nun 22/6. maddesi hükmünün de nazara alınması gerektiğinin gözetilmemesi,”
” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yargıtay C.Başsavcılığınca 03.01.2008 gün ve 74951 sayı ile;
İade kararı üzerine mahkemece duruşma açılarak 28.12.2005 tarihinde yeniden hüküm kurulmuştur. Sanığın bu hükme yönelik temyizinin süresinden sonra olduğu, iade öncesindeki temyiz isteminin de sonraki hükmün incelenmesine olanak vermediği düşünülmektedir, gerekçeleriyle itiraz yasayoluna başvurularak, Özel Daire bozma kararının kaldırılıp, sanığın temyiz isteminin süresinden sonra olması nedeniyle 1412 sayılı CMUY’nın 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmesi istenilmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasanın 8/2. maddesi hükmüne dayanılarak, lehe yasa hükümlerinin değerlendirilmesi yönünden, Yargıtay C.Başsavcılığınca mahkemesine iade edilip, Mahkemesince de duruşma açılarak karar verilen dosyalarda, önceki temyizin geçerliliğini koruyup, korumadığı, başka bir anlatımla bu temyize bağlı olarak, temyiz incelemesinin yapılıp yapılamayacağı noktasında toplanmaktadır.
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Yasasının 305. maddesi uyarınca, maddede kesin olarak belirtilen hükümler ile re’sen temyize tabi bulunan hükümlere ilişkin istisnalar hariç olağan yasa yollarından olan temyiz incelemesinin yapılabilmesi için bir temyiz davası açılmış olmalıdır. Temyiz davasının açılabilmesi için de, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Yasasının 310 uncu maddesine göre iki koşulun varlığı gereklidir.
Bunlardan ilki süre koşuludur. Usul Yasası 310 uncu maddesinde, genel kural olarak tarafların temyiz isteğinde bulunabilecekleri süreyi hükmün tefhiminden, tefhim edilmemişse, tebliğinden başlamak üzere bir hafta olarak belirlemiştir. Temyiz süresi 1412 sayılı CMUY’nın 310 uncu maddesinin 3. fıkrasındaki ayrıksı durum hariç olmak üzere, hükmün açıklanması sırasında hazır bulunanlar yönünden bu tarihte, yokluklarında hüküm verilenler yönünden ise gerekçeli kararın tebliği tarihinde başlar.
Temyiz davasının açılabilmesi için gerekli ikinci koşul ise istek koşuludur. Yargılama hukukunun temel prensiplerinden olan “
“Davasız yargılama olmaz.”
” ilkesine uygun olarak temyiz davası kendiliğinden açılmaz, bu konuda bir isteğin bulunması gereklidir. CMUY’nın halen yürürlükte bulunan 305 inci maddesinin 1 inci fıkrası ile bu kuraldan uzaklaşılmış ve bazı ağır mahkûmiyetlerde istek şartından sanık lehine vazgeçilerek, temyiz incelemesinin kendiliğinden (re’sen) yapılması kabul edilmiş ise de, onbeş yıl ve daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezalara ilişkin hükümler dışında kalan kararlarda, süre ve istek koşullarına uygun temyiz davası açılmamışsa hükmün Yargıtay’ca incelenmesi olanaksızdır.
Bu şekilde temyiz incelemesinin genel koşullarını belirledikten sonra, 5320 sayılı Yasanın 8 inci maddesinin 2. fıkrasındaki düzenlemenin niteliği ve sonuçlarının da değerlendirilmesi gerekmektedir.
Kural olarak aksine bir yasal düzenleme bulunmadıkça ve verilen hüküm yasa yolu denetiminde bozulmadıkça, hükmü veren mahkemece dosyanın yeniden ele alınması, yargılama yapılması, yasal olanak olmadığı halde kendi kararını kaldırması, sonradan benzer ya da değişik bir karar vermesi Usul Yasasına aykırı, hukuki dayanaktan yoksun ve hukuken geçersizdir.
1412 sayılı CMUY’nın 326. maddesinde, hükmü bozulan mahkemece, yeniden yapılacak yargılama ve verilecek hükümlere yer verilmiş, 5252 sayılı TCY’nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasanın 9. maddesinde ise kesinleşen hükümler hakkında lehe yasanın uygulanmasında dikkate alınacak hususlar belirtilmiş, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasanın 8/2. maddesinde ise; “
“Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce ilk derece mahkemelerince karar verilmiş olup, temyiz edilmekle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiş bulunan dava dosyalarından, lehe kanun hükümlerinin uygulanması yönünde mahkemesince değerlendirme yapılması gerektiği açıkça anlaşılanlar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca doğrudan ilgili mahkemesine iade edilebilir. Bu halde, mahkemesince duruşma yapılarak karar verilir.”
” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan hükümle, ilk derece mahkemelerince verilip temyiz edilen hükümlerde, lehe hükümlerin uygulanması yönünde mahkemesince değerlendirme yapılmasının gerektiği açıkça anlaşılması halinde, dosyanın doğrudan ilgili mahkemesine iade edilebilme yetkisi Yargıtay C.Başsavcılığına tanınmış, bu hüküm uyarınca gönderilen dosyalarda, iade kararının mahkemesince benimsenmesi halinde yeniden duruşma açılarak hüküm verme ödevi doğacaktır.
Kuşkusuz, başlamış olan temyiz sürecini bu aşamada sonlandıran ve yeni bir süreç başlatan bu işlem, Ceza Muhakemesi Yasasındaki sisteme aykırı ve yeni bir hüküm verilmesi zorunluluğu nedeniyle de, bozma etkisi doğurması bakımından, Usul Yasamızdaki sistemle bağdaşmıyor ise de, Yerel Mahkemelere önceki hükmü ıslah veya değiştirme yetkisi de veren ve kesinlikle yeni hüküm kurma zorunluluğu yükleyen bu istisnai düzenleme, pozitif bir hukuk normu olarak yasadaki yerini almıştır. Kuralın yerindeliği ve sisteme uyumluluğu tartışılabilirse de, anılan norm geçerliliğini korudukça yargı mercileri “
“kanunilik ilkesi”
”nin doğal sonucu olarak ona uymak yetki ve sorumluluğu taşımaktadır.
Mahkemece iade kararı benimsenerek duruşma açılması halinde, artık önceki hüküm varlığını yitirmiş olacak ve yeniden hüküm verme zorunluluğu doğacaktır. Verilen yeni hükmün önceki ile aynı veya değişik olması, hüküm olduğu ve önceden verilenin geçerliliğini kaldırarak onun yerine geçtiği gerçeğini değiştirmeyecektir.
Bu nitelikteki bir hükmün temyizen incelenebilmesi, CMUY’nın 305. maddesindeki re’sen temyize ilişkin koşullar saklı kalmak kaydıyla, yasayoluna başvuru hak ve yetkisine sahip kişiler tarafından, usulüne uygun olarak temyiz davasının açılmasına bağlıdır.
Kendine özgü ve geçiş dönemine ilişkin bir düzenleme olan bu hükmün, bir takım adaletsizliklere neden olacağı veya başlamış olan temyiz sürecini sona erdirmesi nedeniyle mevcut yasalarla çatıştığı ve genel ilkelere aykırı olduğu ileri sürülebilirse de, açık olan bu yasal düzenleme karşısında başka türlü bir uygulama yapma olanağı bulunmamakta, diğer yönden bu hüküm başlamış olan temyiz sürecini sona erdirmekte ise de, ilgililerin yasa yoluna başvuru haklarını ortadan kaldırmamakta, yeniden hüküm verilmekle ilgililer bu haklara yeniden sahip olmakta ve yeni bir süreç başlatabilmektedirler.
5320 sayılı Yasanın 8/2. fıkrasının Anayasa Mahkemesinin, 07.11.2007 gün ve 26693 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 05.04.2007 tarih ve 2005/127 Esas, 2007/42 Karar, sayılı ilamı ile iptal edilmiş olması da, Anayasanın 153. maddesinin 5. fıkrasındaki, “
“İptal kararları geriye yürümez”
” emredici normu ve iptale konu hükmün bir usul hükmü olması, mahkemece iade kararı benimsenerek yargılama yapılmak suretiyle yeniden hüküm verildiği evrede, anılan normun yürürlükte ve geçerli bulunduğu gerçeği karşısında varılan sonuç değişmeyecektir.
İnceleme konusu somut olayda, iade kararı üzerine mahkemece duruşma açılarak yeniden karar verilmiştir. Verilmiş bu kararın öncekinin aynı veya farklı olması verilen hükmün yeni olma niteliğini değiştirmemektedir.
Antalya 8. Aslice Ceza Mahkemesince iade üzerine verilen 28.12.2005 gün ve 1284-1221 sayılı hüküm, niteliği itibariyle re’sen temyize tabi bulunmayıp, yasa yollarına başvurma hak ve yetkisi bulunan kişilerce de süresinde temyiz edilmemiştir.
Bu itibarla, dosyanın Özel Dairece incelenmeksizin mahalline iadesi yerine, ilk temyize dayalı olarak her iki hüküm yönünden temyiz incelemesi yapıldığı izlenimi doğuracak şekilde ancak; son hükümdeki hukuka aykırılıklara işaret edilmesi nedeniyle, yalnızca bu hükme yönelik olarak temyiz incelemesi yapıldığı saptanan Özel Daire bozma kararı isabetsiz olup, Yargıtay C.Başsavcılığının itirazının kabulü ile Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, sanığın temyiz isteminin reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Kurul Üyesi; “
“Anayasaya aykırı bir norma dayanılarak başlamış bulunan temyiz sürecinin sonlandırılmasının, hakkaniyete aykırı olduğu ve adaletsiz sonuçlara yol açacağı”
” gerekçeleriyle itirazın reddi yönünde oy kullanmışlardır.
SONUÇ:Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 28.11.2007 gün ve 1050-8709 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Sanık C.... B.....’in, yasal bir haftalık süreden sonra gerçekleştiği anlaşılan temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8 ve 1412 sayılı CYUY’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
4-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 29.01.2008 günü oyçokluğuyla karar verildi.