Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/12429 Esas 2022/10876 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/12429
Karar No: 2022/10876
Karar Tarihi: 20.09.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/12429 Esas 2022/10876 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2021/12429 E.  ,  2022/10876 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :İş Mahkemesi

    İş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminat istemleri davasının yapılan yargılaması sonunda; bozmaya uyularak ilâmda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin hükmün taraf vekilleri tarafından süresi içerisinde temyiz edilmesi ve davalı vekilince de duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 20/09/2022 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü duruşmalı temyiz eden davalı Şirket adına Av. ... geldi. Davacılar adına gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak, hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    A- Davalı vekilinin, davacılardan ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... lehlerine hükmedilen manevi tazminatlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:
    5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8. maddesinin 1. fıkrasına göre karar tarihi itibariyle iş mahkemelerinin para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararları hariç miktar veya değeri bin lirayı geçmeyen davalar hakkındaki nihaî kararlar kesindir.
    Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.06.1975 gün ve 1975/6-8 sayılı içtihadında, HUMK’un 427. maddesindeki kesinlik sınırının iş mahkemelerinde verilen kararlarda da uygulanması gerektiği belirtilmiştir.
    1 Ekim 2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş, anılan Kanunun 450. maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için, Hukuk Muhakemeleri Kanununda geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
    Bu bağlamda 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3. maddesinde, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı açıkça düzenlenmiştir.
    16.07.1981 gün ve 2494 sayılı Kanunun geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
    Temyiz kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir. Temyiz sınırı belirlenirken yalnız dava konusu edilen taşınır malın veya alacağın değeri dikkate alınır.
    Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması halinde temyiz (kesinlik) sınırının saptanmasında alacağın tamamının gözetilmesi, tümü dava konusu yapılan bir alacağın kısmen kabulünde ise temyiz (kesinlik) sınırının belirlenmesinde kabul ve reddedilen miktarların esas alınması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununu Geçici 3. maddesi gereğince 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 427'nci maddesi hükmü gereğidir.
    21.07.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı "Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" ve ayrıca 5236 sayılı Kanun; katsayı artışı da uygulanmak suretiyle bu kanunların yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 2021 yılı için 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını 4.270,00 TL olarak değiştirmiştir.
    Somut olayda ilk derece mahkemesince verilen 14.10.2021 tarihli kararda iş bu davacılar ..., ..., ..., ... , ..., ..., ve ... lehlerine ayrı ayrı 3.000,00 TL’şer manevi tazminata hükmedildiği ve kararın davalı tarafından temyiz edildiği gözetildiğinde dava yığılması kapsamında her bir davacının her bir tazminat isteminin diğer istemlerden bağımsız ve ayrı olarak temyiz (kesinlik) sınırının altında bulunduğu anlaşılmakla, anılan hükümlere karşı temyiz yoluna başvurulması miktar itibariyle mümkün bulunmadığından, davalı vekilinin bu hükümlere yönelik temyiz dilekçesinin miktar itibarıyla kesinlik nedeniyle reddine, karar verilmiştir.
    B- Davacılar vekili ile davalı vekilinin diğer hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:
    1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere, uyulan bozma kararı ile taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklara göre, asıl ve birleşen dosyalarda davacılar vekili ile davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    2-6100 sayılı HMK’nun 26.maddesine göre “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” Aynı Kanunun Hükmün Kapsamını düzenleyen 297.maddesinin 1/c maddesinde “c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri. Aynı maddenin 2. Fıkrasına göre de "Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir." Hükmü yer almaktadır.
    Bu açıklamalar doğrultusunda somut olay incelendiğinde mahkemece maddi tazminat olarak sigortalının eşi davacı ... lehine 5.000 TL ve çocuk ... lehine 5.000 TL maddi tazminata hükmetmekle beraber kararın gerekçesinde hükme esas aldığı hesap raporuna göre itibar ettiği maddi tazminat tutarlarını göstermemesi hatalı olmuş ise de; dosya kapsamında maddi tazminatın hesabı noktasında alınan 06.04.2015 tarihli tek hesap raporu olduğu bu hesap raporuna göre davacı eş ...’ın 117.665,22 TL ve Çocuk ...’nın 12.396,37 TL olarak maddi tazminat alacağının hesaplanmış olması karşısında, uyulan bozma kararları gereğince maddi tazminat yönünden dava dilekçesindeki istemle bağlı olarak anılan şekilde karar verilmesi yerinde ise de bu durumun gerekçede açıkça belirtilmemiş olması hatalı olmuştur.
    Mahkemece, yukarda belirtilen maddi ve hukuksal olgular gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O halde, davacılar ve davalı vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği anlaşıldığından hüküm bozulmamalı 6100 sayılı HMK Geçici 3/2 maddesi delaletiyle uygulama imkanı bulan 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 1086 sayılı HUMK’nun 438/7.maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle ... 7. İş Mahkemesinin 14.10.2021 tarih ve 2021/147 E- 2021/305 K sayılı kararında kararın gerekçesinde yer alan:
    “Davacıların murisleri olan kazalının ölümü ile sonuçlanan bu kazanın 5510 Sayılı Yasanın 13. Maddesine göre bir iş kazası olduğu, davalı işveren şirketin bu kazada %50 oranında kusurlu bulunduğu, davacılardan kazalının kızı ... ve Eşi ... için SGK. tarafından gelir bağlandığı, maddi zararları olduğu gibi baba eşlerini kaybetmeleri nedeniyle yaşadıkları elem ve acıdan dolayı manevi olarak da zarar gördükleri, birleşen dosya davacılarının davacının annesi ve kardeşleri olup onların da bu ölümden etkilenip kazalının eşi ve kızı kadar olmasa da manevi olarak zarar görmüş oldukları kabulünün yaşamın doğal akışına uygun olduğu anlaşılmıştır. Uyulma kararı verilen bozma ilamı usuli kazanılmış haklar ve mahkememizin taktiri manevi tazminat talepleri için felaketi özlenir hale getirmeyecek, ve bir miktar duyulan üzüntüyü hafifletmek üzere aşağıdaki gibi manevi tazminata karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” Paragraflarının çıkarılarak yerine:
    “Davacıların murisleri olan sigortalı ...’un, geçirdiği kaza neticesinde 01.11.2007 tarihinde vefat ettiği, bu kazanın SGK tarafından bir iş kazası olarak kabul edildiği ve bozma kapsamında bilirkişi heyetinden alınan raporda davalı işveren şirketin bu kazada %50, dava harici şoför ...’nın %25 ve müteveffa sigortalının %25 oranında müterafik kusurlarının bulunduğunun belirtildiği ve mahkememizce bu kusur oranlarının dosya kapsamına uygun olduğu, dosya kapsamında hesap bilirkişiden alınan 06.04.2015 tarihli raporda, sigortalının eşi davacı ...’ın 117.665,22 TL ve çocuğu davacı ...’nın 12.396,37 TL tutarında maddi tazminat alacaklarının bulunduğunun belirtildiği ve mahkememizce bu hesabın dosya kapsamına uygun olduğu kabul edilmiştir. Her ne kadar davacılar vekili dava dilekçesinde iş bu davacılar için 5.000 TL’şer maddi tazminat isteminde bulunmuş ve maddi tazminat istemini 22.06.2015 tarihli ıslah dilekçesiyle hesap raporunda belirtilen bu tutarlara artırmış ise de; uyulan 21.03.2017 tarihli bozma kararında da belirtildiği üzere ıslahın yapıldığı tarih itibariyle Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 04.02.1948 gün 1944/10 E. 1948/3 K. Sayılı kararı gereğince, dosyanın daha önce verilen kararın bozulması üzerine yargılamanın devam ettiği, bu kapsamda bozmadan sonra yapılan ıslahın yok hükmünde kabul edilmesinin gerekmesine göre, davacıların maddi tazminat alacakları eş ... için 117.665,22 TL ve çocuk ... için 12.396,37 TL olarak belirlenmekle beraber, dava dilekçesindeki taleplerle bağlı olarak eş ... lehine 5.000 TL ve ... lehine 5.000 TL maddi tazminata hükmetmek gerekmiştir. Öte yandan manevi tazminat istemleri yönünden ise gerek kaza tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunun 47 ve gerekse hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 56. maddeleri ve 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının dayandığı gerekçeler çerçevesinde yapılan inceleme, uyulan bozma kararları ile taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar da gözetilerek, eş ... lehine 40.000 TL, çocuk ... lehine 20.000 TL, kardeşler lehine 3.000 TL’şer ve yargılama sürecinde vefat eden anne ... lehine (mirasçılarına payları oranında dağıtılmak üzere) 9.000 TL manevi tazminata hükmedilmiştir.” rakam ve sözcüklerinin yazılmasına, hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, temyiz harçlarının istem halinde taraflara iadesine, davalı şirket avukatı yararına takdir edilen 3.815,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davacılara yükletilmesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 20.09.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara