Esas No: 2022/8553
Karar No: 2022/10897
Karar Tarihi: 21.09.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/8553 Esas 2022/10897 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2022/8553 E. , 2022/10897 K.Özet:
İş Mahkemesi'nde görülen bir hizmet tespiti davası üzerine, isteğin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Fer'i müdahil Kurum avukatı tarafından temyiz edilmiş ancak Yargıtay bozma ilamına uygun biçimde karar verildiği gerekçesiyle temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir. Karşı oyda, hak düşürücü süre nedeniyle davacının öncesi çalışmalarının reddine katılamadığı belirtilmiştir. Yargıtay'ın kabul ettiği hak düşürücü süreler, 506 sayılı Kanun'un 79. maddesinin 10. fıkrası ile düzenlenmiştir. Bu fıkra, \"Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilmeyen sigortalıların hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak hizmet tespiti isteyebilecekleri\" hükmünü içermektedir. Kanun'un 79. maddesinin 1. fıkrası ise işverenin Kuruma vermesi gereken belgeleri yönetmeliğe bırakmıştır. Bu belgelerin herhangi birisi verilmişse hak düşürücü süreden söz edilemez.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak ilâmında belirtildiği şekilde isteğin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, fer'i müdahil Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosyadaki yazılara, hükmün uyulan önceki Yargıtay bozma ilâmına uygun biçimde verilmiş olmasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça ve yasaca cevaz bulunmamasına göre, yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Üye ... 'in muhalefetine karşı, Başkan ... ile Üyeler ..., ... ve ...'ün oyları ve oy çokluğuyla, 21/09/2022 gününde karar verildi.
KARŞI OY
Davacı davalıya ait işyerinde 01.11.1993 ile 31.03.1997 tarihleri arasında çalıştığını ve bu tarihler arasında sigortasız geçen çalışmalarının tespitini talep etmiştir. Davacının 16.01.1994 öncesi çalışmalarının hak düşürücü süre nedeniyle reddine dair verilen hükmün onanmasına ilişkin verilen karara aşağıda belirtilen nedenlerle katılamamaktayım.
Hak düşürücü süre ile ilgili olarak;
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi son olarak bildirilminin yapıldığı yıldan itibaren beş yıl içinde dava açılması halinde, aynı şekilde yıllar önce verilen işe giriş bildirgesinden önceki sürelerin tesbitini kabul etmektedir.
Sigortaya işveren tarafından hiç bildirimi olmayan sigortalıların işten ayrıldıkları tarihten itibaren beş yıl içine dava açmaları halinde, geçmişe doğru kesintisiz olarak 10 yıl 15 yıl hatta 20 yıl hizmet tesbitine karar verilmesi halinde hakdüşürücü süre sözkonusu olmamaktadır.
Somut olay ve benzer durumdaki olaylarda, işveren dilediği zaman işe giriş bildirgesi düzenleyerek vermekte ve hizmetleri kısmen bildirmektedir. Sigortalının bu bildirime itiraz etme şansı yoktur. İşe bildirgesini imzalamak zorunda kalmaktadır.
Hiç bildirimi olmayan ve kısmen çalışmaları bildirilen sigortalıların çalışmalarının kesintisiz olarak devam ettiği durumlarda, hukuk önünde aynı haklara sahip olması gerekir.
Sigortalı hizmetin tespiti davaları kamu düzenini ilgilendirmekte olup, bu niteliği gereği özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerekmektedir. Bu davaların kanuni dayanağı Mülga 506 sayılı Kanun'un 79. maddesinin 10. fıkrası olup bu bentte “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilmeyen sigortalıların hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak hizmet tespiti isteyebilecekleri” açıklanmıştır.
Bu kapsamda işe giriş bildirgesi düzenlenmediği veya düzenlenmesine karşın kanuni hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmediği, bu süre içerisinde Kuruma verilen dönem bordroları ile bildirimin yapılmadığı, sigorta primlerinin Kuruma yatırılmadığı, çalışmanın varlığı yönünde sigorta müfettişince herhangi bir saptamanın söz konusu olmadığı durumlarda, hizmetin varlığını ileri süren kişilerin hak düşürücü süre gerçekleşmeden yargı yoluna başvurması zorunludur.
İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği 506 sayılı Kanun'un 79. maddesinin 1. fıkrasında açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi, dört aylık sigorta primleri bordrosu, sigortalı hesap fişi vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması halinde artık Kanun'un 79. maddesinin 10. fıkrasında yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir. Diğer taraftan, Kurum tarafından yapılan bir tespitin olması halinde de aynı kabul şekline ulaşılmaktadır. Bu kabul şeklinin temelinde yatan neden, hiç bildirim yapılmayan sigortalılarla, kısmi bildirim yapılan sigortalıların aynı hukuksal statüye tabi tutulmalarının hukuka ve hakkaniyete aykırı olacağının düşünülmesidir.
Somut olayda, davacının kısmi çalışmalarının bildirilmesi nedeniyle kesintisiz devam eden birleşen blok çalışmalarının bulunması hâlinde 506 sayılı Kanun'un 79. maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin dolduğundan söz edilemez. (HGK 02.07.2019 gün 2016/10-917 E-2019/833 K ) sayılı kararı da aynı yöndedir.
Bu nedenlerle, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin hak düşürücü süre nedeniyle onama yönündeki çoğunluk görüşüne katılamamaktayım.