Esas No: 2022/5421
Karar No: 2022/10973
Karar Tarihi: 21.09.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/5421 Esas 2022/10973 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2022/5421 E. , 2022/10973 K.Özet:
Davacı, davalı işveren nezdinde 18.09.1998 ile 17.04.2006 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığının tespitini talep etmiş, ancak Mahkeme davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Bunun üzerine istinaf başvuruları yapılmış, ancak Bölge Adliye Mahkemesi istinaf başvurularını esastan reddetmiştir. Bunun üzerine davacı, davalı işveren ve fer’i müdahil Kurum vekilleri, kararın eksik incelemeye dayalı olduğunu beyan ederek temyiz başvurusunda bulunmuşlardır. Yapılan inceleme sonucu Mahkeme, davacının 2000 yılı sonrası çalışmalarının hak düşürücü süre yönüyle reddine karar verilmiş ise de, davacının dava dışı Bilkent Üniversitesi’ndeki çalışmalarının dikkate alınarak hak düşürücü süreden söz edilemeyeceği ve davanın kısmen kabulüne dair hüküm tesis edilmesinin yanlış olduğu sonucuna varmıştır. Bu nedenle, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılması ve temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün bozulması kararına varılmıştır.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : ... 13. İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davacı, davalı ve fer-i müdahil Kurum vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurularının esastan reddine dair karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı fer-i müdahil Kurum ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okundu. Temyiz konusu hükme ilişkin dava, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili, 18.09.1998 ile 17.04.2006 tarihleri arasında davalı işveren nezdinde kesintisiz çalıştığının tespitini, talep etmiştir.
II-CEVAP
Davalı ... Kurumu Genel Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde; davacının talepleri yönünden öncelikle 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, davacının belirtilen tarihlerde müvekkili kurumdaki çalışmasının tam gün esasına dayanmadığını, ihtiyaç duyulduğunda hizmetlerinden yararlanıldığını, mütercimlerin çalışmalarının işverenden emir ve talimat alınmasını gerektirmeyen parça başına ücret ödenen zaman, ücret ve bağımlılık unsurlarının oluşmadığını belirtmek suretiyle; davanın reddini taelp etmiştir.
Fer-i Müdahil Kurum vekili cevap dilekçesinde; 506 sayılı Yasanın 79/1.maddesine göre çalıştırılan işçilerin sigorta primleri hesabına esas tutulan kazançlar toplam prim ödeme gün sayıları ile sigorta primlerini gösteren belgelerin Kuruma bildirilmesi mecburiyetinin işverene ait bir yükümlülük olduğunu, bildirilmeyen bu kayıtlar için davalı Kurumun sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını belirtmek suretiyle ; davanın reddine dair karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece, davanın kısmen kabul, kısmen reddine ;davacı adına primi ödenen 1999 yılı 1. Dönem 120 gün, 1999 yılı 2. Dönem 120 gün,1999 yılı 3. Dönem 120 gün ve 2000 yılı 1. Dönem 107 günlük sürelerin davacının hizmet kaydına işlenmesi gerektiğinin tespitine ve kalan kısım yönünden davanın reddine , dair karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Davacı vekili; davacı müvekkilinin 18/09/1998 – 17/04/2006 tarihleri arasında fasılasız olarak davalı kurumda çalıştığını ve hala davalı kurumda çalıştığını, hak düşürücü süre hükümlerinin uygulanamayacağını, tanık beyanları ile bilirkişi raporunun dikkate alınmadığını, müvekkilinin davalı kurumda hizmet akdi ile çalıştığını belirterek; davanın kabulüne dair karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili; davanın hak düşürücü süre yönünden tümden reddi gerektiğini, davacının kesintisiz çalışmadığını, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Fer’i müdahil Kurum vekili; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, toplanan delillerin karar açısından yeterli olmadığını, mahkemece yeterli inceleme yapılmadığını,belirtmek suretiyle; mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince; taraf vekillerinin istinaf istemlerinin esastan reddine, dair karar tesis edilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı, davalı kurum ve davalı şirket vekilleri; kararın eksik incelemeye dayalı olduğunu beyanla, davaya konu kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihi de kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Eldeki davada, davacının 2000 yılı sonrası çalışmalarının hak düşürücü süre yönüyle reddine karar verilmiş ise de, davacının dava dışı Bilkent Üniversitesi’ndeki çalışmalarının, 18.01.2003 – 01.06.2004 döneminde, aynı zamanda davalı ...’nda sözleşmelerinin bulunduğu dikkate alındığında, bu dönem çalışmalarının fiili çalışma olması durumunda, her iki işverene hizmet verilebileceği gibi 17.04.2006 tarihinde davacının davalı ... nezdinde sigortalı çalışmaya başlaması nedeniyle; kesintisiz çalışmanın devam ettiği hususları dikkate alındığında, hak düşürücü süreden söz edilemeyeceği; öte yandan, davacının 01.10.2000 ile 31.07.2005 arasında 1740 gün, 01.09.2005 – 31.10.2005 arasında 60 gün; 01.12.2005 - 30.04.2006 tarihleri arasında 150 gün isteğe bağlı sigortalılığının da olduğu, talep dönemi ile isteğe bağlı sigortalılığının çakıştığı anlaşılmakla, çakışan sigortalılık hususu da değerlendirilmek suretiyle; inceleme yapılması gerekirken, davanın kısmen kabulüne dair hüküm tesis edilmesi isabetsizdir.
O hâlde, davacı, davalı ve fer’i müdahil Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının, HMK'nın 373/1. maddesi gereğince kaldırılarak; temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgililere iadesine, 21.09.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.