Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/8335 Esas 2022/11091 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/8335
Karar No: 2022/11091
Karar Tarihi: 22.09.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/8335 Esas 2022/11091 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2022/8335 E.  ,  2022/11091 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :İş Mahkemesi

    Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkeme, ilâmında belirtildiği üzere davanın kabulüne karar vermiştir.
    Hükmün, davalılar Kurum ile ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    İnceleme konusu davada; davacı 1997/Eylül ayından 15.05.2007 tarihleri arasında Dr. ... İlköğretim Okulunda hizmetli olarak çalıştığının tespitini talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içerisinde bulunan bilgi ve belgelerden; Dr. ... İlköğretim Okulu tarafından davacı adına düzenlenmiş 01.12.2000, 15.12.2001, 01.11.2002 tarihli imzalı işe giriş bildirgelerinin olduğu, 01.12.2000-30.06.2001, 15.12.2001-30.06.2002 tarihleri arasına ilişkin imzalı belirli süreli hizmet akidlerinin bulunduğu, 07.03.2007 tarihli 2007 yılı şubat ayına ilişkin maaş ödemesiyle ilgili gider pusulasının yer aldığı görülmektedir. Hizmet cetvelinin incelenmesinden ise davalı okul tarafından 2000/3 döneminde 30 gün, 2001/1 döneminde 90 gün, 2001/3 döneminde 16 gün, 2002/1 döneminde 120 gün, 2002/3 döneminde 60 gün, 2003/1 döneminde 31 gün bildirim yapıldığı anlaşılmaktadır.
    Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. 506 sayılı Yasanın 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur.Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde, re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
    506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun 5. maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak belirlenmiştir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir.
    Somut dosyada; Davacının 01.12.2000, 15.12.2001, 01.11.2002 tarihli imzalı işe giriş bildirgelerinin olduğu, 2000-2003 yılları arasında kısmi bildirimlerinin olduğu görülmektedir. Çalışmanın varlığına ilişkin mahkeme yaklaşımı isabetli olmakla birlikte, kabule konu talep sonu ve dava açılış tarihi gözetilerek, ilk işe giriş bildirgesinin verildiği 01.12.2000 tarihi öncesi dönem yönünden hak düşürücü sürenin irdelenmemesi yerinde değildir. Diğer yandan sömestr tatilinde çalışmanın mevcut olup olmadığı araştırılıp belirlenmeden bu süreler yönünden de kabul kararı verilmesi yerinde değildir.
    Mahkemece, hak düşürücü süre değerlendirmesi yapılmalı, sömestr tatilinde çalışılıp çalışılmadığı araştırılmalı, elde edilecek sonuç değerlendirilmek suretiyle hüküm kurulmalıdır.
    Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davalılar Kurum ile ... vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Üye ...'ın muhalefetine karşı, Başkan ... ile Üyeler ..., ... ve ...'ün oyları ve oy çokluğuyla, 22.09.2022 gününde karar verildi.
    KARŞI OY
    Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmaların tespitine ilişkin dava şartları, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesinde belirtilmiştir. Bunlar; 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılma, yönetmelikte belirtilen belgelerin işveren tarafından kuruma verilmemiş olması ya da çalışmaların Kurum tarafından saptanmaması ve davanın beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması şeklinde ifade edilmiştir. Sayın çoğunluk ile aramızdaki ihtilaf davanın hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığı noktasından kaynaklanmaktadır.
    Bildirimsiz kalan sigortalı çalışmaların tespiti davalarının, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içinde açılabileceği öngörülmüştür. Bu sürenin hak düşürücü bir süre olduğu Yargıtay'ın yerleşmiş, oturmuş görüşlerindendir.
    506 sayılı Kanunun 79/1 maddesinde açıkça, işveren tarafından sigortalılara ilişkin hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiğinin yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği'nde, işveren tarafından Kuruma verilmesi gereken belgeler; işe giriş bildirgesi, aylık sigorta primleri bildirgesi, dönem bordrosu vs. olarak belirtilmiştir. Bu belgelerden herhangi birinin Kuruma verilmesi veya Kurum tarafından fiilen ya da kayden sigortalı çalışma olgusunun tespiti halinde hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir.
    Kesintili çalışma halinde de, yukarıda açıklanan hususlar her bir çalışma dönemi açısından geçerli olacaktır.
    Yönetmelikte belirtilen işe giriş bildirgesinin, sigortalı işe alınır alınmaz düzenlenerek Kuruma verilmesi gerekirken, somut uyuşmazlıkta olduğu gibi, çalışmaya başlandıktan bir süre sonra verildiği sıkça karşılaşılan bir durumdur. Bu nedenle işe giriş bildirgesinden önceki çalışmalar, işe giriş bildirgesi sonrasında da kesintisiz olarak devam etmiş ise; başka bir anlatımla blok bir çalışma dönemi varsa bu dönem içerisinde işe giriş bildirgesinin Kuruma verilmesi halinde hak düşürücü süreden söz edilmeyecektir. Zira işe giriş bildirgesi verilmekle sigortalının çalışmasından Kurum haberdar olduğundan, artık gerekli denetimleri yapmak sigortalının sigortalı hizmetlerinin eksiksiz bildirilmesini sağlamak Kurum sorumluluğundadır. Denetim görevini yapmayan Kurum'un kendi kusurundan yaralaması düşünülemez.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 26.2.2003 gün ve 2003/21-44- 98, 23.4.2004/21-369- 371 27.2.2008 gün ve 2008/21-163-207, 14.11.2012 gün ve 2012/21-735-795 ve 2017/21-2177-2019/ 836 ,2017/21-2463- Esas ve Karar sayılı ilamlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir
    Somut olayda da, davacının çalışmalarının talep edilen dönemde blok halinde geçtiği bir kısım çalışmalarının 1.12.2000 tarihinden itibaren kuruma bildirildiği bu tarihten itibaren çalışmalarına ara vermediği anlaşıldığından hak düşürücü sürenin geçmediği açıktır. Mahkemece de bu şekilde kabul edilmesi isabetlidir. Buna yönelik çoğunluk bozma gerekçesine katılmıyorum.

    Hemen Ara