Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/8979 Esas 2022/11036 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/8979
Karar No: 2022/11036
Karar Tarihi: 22.09.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/8979 Esas 2022/11036 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, prime esas kazanç tutarının tespiti için dava açmıştır. İş Mahkemesi, davanın kabulüne karar vermiştir. Ancak davalılar vekilleri Temyiz Mahkemesine başvurarak hükmün bozulmasını talep etmiştir ve Temyiz Mahkemesi, davacının sadece belirli aylar için talebinin kabul edilmesi, geriye kalan süreler için talebin reddedilmesi gerektiğine hükmetmiştir. Kararda 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 77 ve 5510 sayılı Kanunun 80. maddeleri olduğu belirtilmiştir. Kararda ayrıca gerçek ücretin, sigortalının kıdemi, yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre ödenmesi gereken ücret olduğu ve ücretin ispatında yazılı delil gerekliliğinin bulunduğu vurgulanmıştır. Kanunun 78. maddesi ve 5510 sayılı Kanunun 82. maddesi de günlük kazançların alt ve üst sınırlarını belirlemektedir.
10. Hukuk Dairesi         2022/8979 E.  ,  2022/11036 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :İş Mahkemesi

    Dava, davacının prime esas kazanç tutarının tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkemece bozma kararından sonra ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 77 ve 5510 sayılı Kanunun 80. maddesidir. Bu kapsamda davacı işçinin, işin ve işyerinin kapsam ve niteliği dikkate alınarak, ücretinin ve davalı ...’na davalı işveren/işverenler tarafından ödenen ve ödenmesi gereken primlerin miktarının belirlenebilmesi amacıyla, prime esas kazancın tespitinde, gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Gerçek ücret; sigortalının kıdemi, yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre ödenmesi gereken ücrettir. Hizmet akdinin tarafları görünüşte bir ücret belirlemiş olabilirler, ancak bu ücret tarafların aralarında kararlaştırdıkları gerçek ücret olmayabilir. Uygulamada bazen taraflar arasında kararlaştırılmış olan gerçek ücret (örneğin SSK primlerini daha az ödemek amacıyla) bordroya yansıtılmamakta, daha düşük (örneğin asgari ücret) gösterilmektedir. Bu gibi durumlarda yargıç tarafından gerçek ücretin saptanması yoluna gidilmelidir (Prof. Dr. S. Süzek, İş Hukuku, 2. Bası, Beta Yayınları, Sy:287). Davanın niteliği gereği, çalışma olgusunun her türlü delille ispatlanabilmesine karşılık ücretin ispatında bu denli bir serbestlik söz konusu değildir. Çalışma olgusunun her türlü delille kanıtlanması olanağı bulunmakla birlikte; Hukuk Genel Kurulu’nun 2005/21-409 E., 2005/413 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 288. maddesindeki yazılı sınırları aşan ücret alma iddialarının yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır. Ücret miktarı HMK’nun geçici 1. maddesinin ikinci fıkrası delaletiyle HUMK 288. maddesinde belirtilen sınırları aşıyorsa, tespiti gereken gerçek ücretin; hukuksal geçerliliğe haiz olarak düzenlenmiş bulunmaları kaydıyla, işçinin imzasının bulunduğu aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtları gibi delillerle sigortalının imzasını taşıyan ücret bordroları veya hizmet sözleşmesinde yazılı olan ücretin gerçek olmadığı kanıtlanabilir. Yazılı delille ispat sınırın altında kalan miktar için yine HMK’nun geçici 1. maddesinin ikinci fıkrası delaletiyle HUMK’nun 289. maddesi gereğince tanık dinletilebilir. Tespiti istenen miktar sınırı aşıyor olsa bile varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık dinletilmesi mümkündür.
    506 sayılı Kanunun 78. maddesinde ve 5510 sayılı Kanunun 82. maddesinde prime esas günlük kazançların alt ve üst sınırlarının ne olacağı gösterilmiştir. Günlük kazancın alt sınırı HUMK’nun 288. maddesinde belirtilen sınırı aşıyorsa ücretin yazılı delille saptanması gereğinin pratikte bir önemi kalmayacaktır. Zira 506 sayılı Kanunun 78. maddesine göre, “...günlük kazançları alt sınırın altında olan sigortalılar ile ücretsiz çalışan sigortalıların günlük kazançları alt sınır üzerinden hesaplanır”. 82. madde de bu düzenlemeye paralel bir hüküm içermektedir. Ücretin alt sınırla tespit edilen miktardan fazla olması halinde ise günlük kazancın hesaplanmasında asgari ücret esas alınır.
    Eldeki dava dosyası incelendiğinde; her ne kadar mahkemece dairemizce verilen bir önceki bozma ilamına direnilmiş ise de, anılan direnme kararı üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.05.2022 tarihli ve 2019/10-513 Esas, 2022/638 Karar numaralı ilamıyla, ilk derece mahkemesince ikinci bozma kararından sonra Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle yeni bir karar verildiği, bu durumda ortada Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenmesi gereken bir direnme kararı olmadığı, bozma konusu ile ilgili bozma kararı sonrası yeni gerekçeye dayalı olarak oluşturulan yeni bir hüküm bulunduğu ve bu durumda yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının Özel Dairece incelenmesi gerektiği belirtilerek dosya yeniden dairemize gönderilmiştir. Bu bilgiler ışığında somut dosyada davacı, 14/07/2008-15/05/2012 tarihleri arasında davalı işverenin yanında çalıştığını, işe giriş tarihinde net 1.200.00 TL, işten çıkış tarihinde ise net 1.600.00 TL ücretle çalıştığını, aynı dönemde primlerinin eksik yatırıldığını ve belirtilen dönemlerde yatırılmayan primlerinin gerçek ücret üzerinden yatırılmasını talep etmiş, mahkemece ilamında belirtildiği üzere davanın talep gibi kabulüne karar verilmiştir. Yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda yerel mahkemece, davacı tarafından dosyaya sunulan davalı şirket yetkilisi tarafından da kabul edilen imza ve işyeri kaşesi bulunan Ocak-2010, Nisan-2011 ve Ekim-2011 tarihli aylık bordro kayıtları uyarınca, belirtilen bu aylar için davacının talebinin kabulüne, geriye kalan süre zarfında ise yukarıda belirtilen kayıtların bulunmaması sebebiyle talebin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
    O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, 22.09.2022 gününde oybirliğiyle karar verilmiştir.

    Hemen Ara