Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/8411 Esas 2022/11413 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/8411
Karar No: 2022/11413
Karar Tarihi: 28.09.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/8411 Esas 2022/11413 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2022/8411 E.  ,  2022/11413 K.

    "İçtihat Metni"


    Mahkemesi : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
    No : 2021/645-2022/752
    İlk Derece
    Mahkemesi : Tarsus İş Mahkemesi

    Dava aksi kurum işleminin iptali ile kesilen aylığın kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanmasına, Kuruma borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesince, istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
    Adana Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesince verilen kararın, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM
    Davacı vekili; müvekkilinin boşandığı eski eşi ...'tan Tarsus 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1997/279 esas 1997/318 karar sayılı 03/07/1997 tarihli kesinleşmiş ilamı ile boşandıklarını, boşanmayı müteakip müvekkilinin önce Mithatpaşa Mah. 2815 Sok. No:2 Tarsus adresindeki iki katlı evin alt katında, oğlu Bayram Hasan Kurt ise üst katında oturduklarını, yaklaşık 7 yıl önce müvekkilinin TOKİ'den uzun vadeli ve aylık taksitlerle ödemeli ev alarak .... 3858 Sok. TOKİ sitesi E 1 Blok No:2 E/6 Tarsus adresindeki eve taşınmış olduğunu ve bu evde yalnız olarak tek başına yaşamını sürdürdüğünü, boşandığı eski eşi ... ise boşandığı tarihten bu yana aralıksız ve sürekli olarak...Köyü Tarsus adresinde tek başına ve yalnız olarak yaşamakta iken 03/10/2018 tarihinde vefat ettiğini, müvekkili ile boşandığı eski eşi ... öz amca çocukları olduğunu, doğumlarından itibaren aralarında kan bağından kaynaklanan yakın akrabalık ilişkisi bulunduğunu, Sgk denetmenlerince düzenlenen raporda babası Hasan Kurt'tan aldığı aylığı muvazaalı boşanma yaptığı gerekçesi ile kesilmesine ödenen aylıkların tahsil edilmesine ilişkin işlem tesis edildiğini, Sgk'ya yapılan ihbarın asılsız olduğunu, denetmen raporunda adı geçen tanıkların davacı ile ilgili asılsız beyanlarda bulunulduğunu, davacının sağlık sorunlarının olduğunu, eski eşinin de hastalıklarının bulunduğunu, davacının eski eşiyle öz amca çocukları olması ve 4 çocukları olması hatırına biraraya geldikleri ve beraber hastaneye gittikleri olduğunu ancak bu durumun beraber yaşadıkları anlamına gelmeyeceğini, yetim aylığının kesilmesinin davacıyı çok mağdur ettiğini bu nedenlerle kurum tarafından yetim aylığının kesilmesine ilişkin işleminin iptalini ve yetim aylığının yeniden bağlanmasına kesilen yetim aylığının davalı kurumdan alınarak davacıya verilmesini dava ve talep etmiştir.
    II-CEVAP
    Davalı Kurum vekili; davacının boşandığı eşi ile muvazaalı boşanma gerçekleştirerek haksız olarak yetim aylığı aldığını, bunun üzerine gelen şikayet üzerine müvekkili kurumca gerekli araştırma ve denetim yapılarak davacının aldığı aylığın kesildiğini ve kendisine ödenen kısmın iadesine karar verildiğini, müvekkili kuruma yapılan bildirim üzerine kurum kontrol memurluğunca araştırma ve denetim yapıldığını, müvekkili kurum tarafından 08/08/2018 tarihli beyana davet yazısı gönderildiğini, davacnını 15/08/2018 tarihinde bu husustaki beyan alındıktan sonra da müvekkili kurumca işlem başlatıldığını, davacı babasından yetim aylığı almakta iken boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşadığının tespit edilmesi neticesinde aylıklarının kesilmesini ve 01/10/2018-22/10/2018 tarihleri arasında kendisine ödenen aylıkların tahsiline karar verildiğini, davacının davasının reddini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    Davanın kısmen kabulü ile;
    1-Davacıya eski eşinin vefat tarihi olan 03/10/2018 tarihinden itibaren aylık bağlanması gerektiğinin tespitine, bu tarihten itibaren ödenmesi gereken aylıkların yasal faizi ile birlikte davalı kurum tarafından davacıya ödenmesi gerektiğinin tespitine,
    2-Kurumun 01/10/2008-03/10/2018 tarihleri arasındaki aylık kesme işleminin iptaline ilişkin davacı talebinin reddine,
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    Davacı ve davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
    Davacı ve davalı vekili kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararı temyiz etmiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
    Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56'ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96'ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
    5510 sayılı Kanunun 56'ncı maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir-aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir-aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan-olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk-çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir-aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan-yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.
    Anılan 56'ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına-saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin-samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma-irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek-samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin-aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
    Gelirin-aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme-başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir-aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun-yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96'ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56'ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
    Sonuç olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56'ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa'nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi-özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge-bölgeler yönünden kapsamlı Emniyet Müdürlüğü-Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle-köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
    Somut uyuşmazlıkta, dava konusu edilen aylıklar yönünden davacı ile boşandığı eşinin fiilen birlikte yaşama olgusunun varlığına ilişkin mahkeme kabulü eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır. Getirtilen nüfus kayıt sisteminde ki davacı ve boşandığı eşine ait tüm adreslerde, birlikte yaşadıkları iddia edilen dönem 01/10/2008-22/10/2018 tarihleri arasında birlikte yaşayıp yaşamadıkları zabıta marifetiyle araştırılmalı, söz konusu adreslerdeki komşular, mahalle muhtarları ve azaları tespit edilerek ifadelerine başvurulmalı, davacı ve eşinin boşandığı dönemde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ile başka yardım kuruluşlarından yardım alıp almadıkları araştırılarak, yardım almış olmaları halinde buna ilişkin durum tespit tutanakları celbedildikten sonra, dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler değerlendirilerek boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği toplanan kanıtlar ışığında şüphe bırakmayacak şekilde ortaya konularak hüküm kurulmalıdır.
    Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu verilen karar usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Adana Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm ve sair yönler incelenmeksizin bozulmalıdır.
    SONUÇ :Adana Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1. maddesi gereği kaldırılarak, temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, 28/09/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.



    Hemen Ara