Esas No: 2012/10093
Karar No: 2012/14566
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2012/10093 Esas 2012/14566 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 11/12/2009
NUMARASI : 2009/711-2009/681
Davacı vekili dava dilekçesinde davacı tarafından davalı aleyhine işe iade davası açıldığını, davanın kabulüne ilişkin kararın onanarak kesinleştiğini, ancak davacının davalı tarafça işe iade edilmediğini beyanla ile işe başlatmama tazminatı, fark kıdem ve ihbar tazminatı, fark boşta geçen süre ücreti alacağı ve sosyal yardım alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; işe davet edilen davacının işe başlamadığını, işe davete uymayan davacının işe başvuru talebinin hiç yapılmamış sayılması gerektiğini, feshin geçersizliği kararı gereği işverenin işe başlatmaması kaynaklı olan alacakların hüküm altına alınmasının yerinde olmayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece davacının işe iade kararının kesinleşmesi üzerine söz konusu kararın 16.04.2009 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafından 15.05.2009 tarihli yazı ile işe başlatılamayacağı belirtilerek iş akdinin feshinin kesinleştiği gerekçesi ile bilirkişi raporu benimsenerek davacının davasının kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki ihtilaf kesinleşen işe iade kararı sonrasında işe iade için başvuran davacının davalı işveren tarafından usulüne uygun biçimde işe davet edip etmediği, davacı çalışanın işe iade başvurusunun samimi olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 21. maddesinin 5. fıkrasına göre, işçi kesinleşen mahkeme kararının kendisine tebliğinden itibaren 10 iş günü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. Aksi halde işverence yapılan fesih geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur. İşçinin işe iade yönündeki başvurusu ciddi ve samimi olmalıdır. İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez.
4857 sayılı Kanun"un 21. Maddesine göre işveren işe iade için başvuran işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. Aksi halde feshin geçersizliği davasında belirlenen iş güvencesi tazminatı ile çalıştırılmadığı en çok dört aylık süre ücret ve diğer hakları ödenmelidir. İşverenin işe davete dair beyanının da ciddi ve samimi olması gerekir. İşverenin işe başlatma amacı olmadığı halde işe başlatmama tazminatı ödememek için yapmış olduğu çağrı, gerçek bir işe başlatma daveti olarak değerlendirilemez.
İşçinin işe iade sonrasında başvurusuna rağmen işe başlatılmaması halinde, işe başlatılmayacağının sözlü ya da eylemli olarak açıklandığı tarihte veya bir aylık başlatma süresinin sonunda iş sözleşmesi işverence feshedilmiş sayılır. İhbar ve kıdem tazminatı ile iş güvencesi tazminatı belirtilen fesih tarihindeki emsal işçi ücretine hesaplanır.
İş sözleşmesi geçersiz nedenle feshedilen işçinin süresinde başvurusuna rağmen işe başlatılmaması veya başlatılması halinde çalıştırılmadığı en çok dört aylık süre ücret ve diğer hakları geçersiz sayılan feshi izleyen dönem ücretine göre hesaplanmalıdır.
Kural olarak işçi, feshin geçersizliği ve işe iade kararı sonrası işe başlatılmak için başvurduğunda işveren tarafından geçersizliği tespit edilen fesih tarihinde çalıştığı işyerinde ve önceki görevi ile ilgili işte işe başlatılmalıdır. Kural bu olmakla birlikte, karardan sonra işe başlamak için işverene başvuran işçinin önceki işe veya işyerine işe iade olanağı kalmadığı için, işveren öncelikle iş şartlarında esaslı değişiklik olanağı yaratmadan iş teklifi yapmalı, bu olanak yoksa o zaman 4857 sayılı Kanun’un 22. Maddesi uyarınca değişiklik teklifinde bulunmalıdır. İşçinin işverenin yeni iş teklifini kabul etmemesi durumunda, eğer iş şartlarında esaslı değişiklik yoksa işçinin kural olarak başvurmadığı ve geçersiz sayılan feshin geçerli hale geldiği kabul edilmelidir. İşverenin yeni iş teklifi iş şartlarında esaslı değişiklik yaratıyor ise, bu durumda işveren 4857 sayılı Kanun’un 22. maddesi uyarınca hareket etmelidir.
Somut olayda davacı davalı şirkete ait ... Mahallesi ... Caddesi No: 52 - 54 ...- Gaziemir/İzmir adresindeki işyerine kesinleşen işe iade kararı sonrası süresi içinde 16.04.2009 tarihinde işe iade başvurusunda bulunmuş, davalı işveren tarafından 15.05.2009 günlü cevabi ihtarname ile şirketin bağlı bulunduğu holdingin aldığı kararın uygulamaya konulması sonucu davacının çalıştığı İzmir - ...- ..... adresindeki işyerinin kapatıldığı, işe başlamak üzere 20.05.2009 tarihinde İstanbul - ...-... Center"da bulunan şirket merkezine başvurması istenmiştir.
Davacı davalının davet ettiği işyerinin ...Holding"de bulunduğu şirket merkezi olduğunu, davacının ise üretimde çalışan bir işçi olduğunu ve ailesinin İzmir de bulunduğunu, davalı işe davetinin gerçek anlamda bir işe davet olmadığını iddia etmiştir.
Mahkemece davalı işverenin fesih öncesi İzmir’deki işyerinde çalışan davacı işçinin şirketin İzmir’de bulunan işyerinin kapatıldığı belirtilerek İstanbul’daki şirket merkezine başvurması yönündeki işe davet ihtarını usulüne uygun bir davet olmadığından davacının işe başlatmayacağı yönünde bir irade beyanı olarak kabul edilerek feshin 15.05.2009 tarihinde kesinleştiği kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de işverenin işe davet ihtarında belirtilen şekilde bir davacının çalıştığı işyerinin kapatılmasına yönelik bir işletmesel karar olup olmadığı, işyerinin fiilen kapatılıp kapatılmadığı araştırılmadan davanın kabulüne hükmedilmesi hatalıdır.
Buna göre mahkemece yapılacak iş davalı şirketin fesih öncesi davacının çalıştığı İzmir’deki işyerinin kapatılıp kapatılmadığı araştırılarak, kapatılmış olduğunun belirlenmesi halinde işverenin davacıya teklif edebileceği bir işyerinin başvuru tarihi itibari ile bulunup bulunmadığının belirlenmeli, şayet İzmir veya yakınında davacıya iş verme olanağı yoksa davacının davalı şirketin İstanbul’daki şirket merkezine işe başlaması yönündeki davetinin 4857 sayılı Kanun’un 22. maddesi kapsamında değerlendirmeye tabi tutularak oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 26.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.