Davacı vekili, 01/05/2007 tarihinden itibaren davalı bankada Bölge Satış Yönetmeni olarak çalışmakta iken 27/01/2011 tarihinde Göztepe Şubesine atanan davacının yapılan bu esaslı değişikliği kabul etmediğini, işe gittiği tarihlerde ise bu kez davalı işverenlikçe işe gitmediği gerekçesiyle iş sözleşmesinin feshedildiğini, feshin geçersiz ve kötüniyetli olduğunu ileri sürerek feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesini, boşta geçen süre ücret ve diğer haklar ile işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminatın belirlenmesini istemiştir.
Davalı vekili, davalı bankanın 27/01/2011 tarihli atama yazısı ile davacının Göztepe Şubesinde göreve başlamasının istendiğini, ancak göreve başlamadığını, Zirve Yolcuları Yönetici Programı kapsamında olan davacının uzun zamandır işlerini aksattığını, işe geç geldiğini, uyarılara rağmen görev yerine gitmemesi sebebiyle iş sözleşmesinin haklı sebebe dayanılarak feshedildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacı Göztepe Şubesindeki iş yerine aynı unvanla tayin edilmiş ise de, Genel Müdürlük biriminden şube birimine tayin edilmesinin davacıda psikolojik anlamda daha alt bir kadro izlenimi bıraktığı, görev tanımının Bireysel Bankacılık Bölge Satış Yönetmeni şeklinde olan davacının 40 banka şubesinde yapılan işlemlere onay verdiği ve koordine ettiği, Bölge Müdürüne bağlı olarak çalıştığı, Göztepe Şubesi"ndeki görev tanımının ise Bireysel Portföy Yöneticisi şeklinde olduğu ve Şube Müdürü"ne bağlı olarak çalıştığı, alt kademesinde bir eleman bulunmadığı, her iki görevin eşit ve birbirine eş olmadığı, yönetici adayı yapılması düşünülen davacının şubeye tayin edilmesinin çelişkili olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 22. maddesinde, “İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir sebebe dayandığını veya fesih için başka bir geçerli sebebin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda 17 ila 21. madde hükümlerine göre dava açabilir” hükmü yer almaktadır. Buna göre, işverence değişiklik önerisinin işçiye kanuni usule uyularak iletilmesi ve işçinin de kanundaki süre ve şekil çerçevesinde kabul beyanı ile hukuki geçerlilik kazanır.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davalı Banka"nın Göztepe Şubesi"ne davacının atama kararından önceki görev tanımında unvanı “Bireysel Bankacılık Bölge Satış Yönetmeni” iken Göztepe Şubesi"ne ilişkin görev tanımındaki unvanının “Bireysel Portföy Yöneticisi” şeklinde olduğu, 03/11/2011 günlü fesih bildiriminde, davacının 02/02/2011 tarihinde yeni görevi olan Göztepe/İstanbul şubesindeki işyerinde işbaşı yapmaması sebebiyle iş sözleşmesinin 4857 sayılı Kanun"un 25/II. maddesi gereğince 03/02/2011 tarihi itibariyle tazminatsız olarak feshedilmesine karar verildiğinin belirtildiği, Mahkemece yapılan yargılamada bilirkişi kurulundan alınan raporların ilkinde, davacının 31/01/2011, 01/02/2011 ve 02/02/2011 tarihlerinde kendisine tebliğ edilen yeni görev yeri olan davalı bankanın Göztepe Şubesi işyerine gitmemesinin davalı işverenliğin merkezi otoritesini kabul etmeme olarak algılanabileceği, Bölge Müdürlüğünden Şubeye atanma rütbe tenzili olarak algılanmışsa da davacının unvanında ve ücretinde bir indirim olmadığı, şubede SPK lisansı olan yöneticiye ihtiyaç duyulduğunun belirtilmesine karşılık aynı bilirkişi kurulundan alınan ek raporda ise iki görevin eşit ve birbirine eş olmadığı, iş şartlarında esaslı değişiklik olduğu, davacının bu değişikliği kabul etmediğinden görev değişikliğinin davacıyı bağlamayacağının belirtildiği anlaşılmaktadır.
Hükme esas alınan bilirkişi raporlarından ilk ve ek raporunda çelişki bulunmaktadır. İş şartlarında davacı aleyhine esaslı değişiklik yapılıp yapılmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanması bakımından sadece bankacılardan oluşturulacak üçlü bilirkişilerden rapor alınıp yeniden değerlendirmeye tabi tutularak karar verilmelidir. Mahkemece bu yön gözetilmeksizin sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi