Esas No: 2022/10287
Karar No: 2022/11892
Karar Tarihi: 05.10.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/10287 Esas 2022/11892 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2022/10287 E. , 2022/11892 K.Özet:
İş Mahkemesi'nde görülen bir hizmet tespiti davası hakkında verilen karara davalı vekili ile feri müdahil Kurum vekili tarafından istinaf edilmiş, ancak istinaf başvurusu reddedilmiştir. Bunun üzerine yapılan temyiz başvurusu sonucu, Daire kararı ile verilen karar bozulmuştur. Sonrasında davanın kısmen kabul edilmesi üzerine yapılan temyiz başvurusunda ise, hak düşürücü süreler konusunda gerekli araştırmanın yapılmadığı ve yanılgılı değerlendirme yapıldığı gerekçesiyle hüküm bozulmuştur. Kanun maddeleri olarak ise 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi ve 5510 sayılı Kanunun 86. maddesi belirtilmiştir. Bu kanun maddeleri doğrultusunda, sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların kamu düzeniyle ilgili olduğu ve özel bir duyarlılıkla yürütülmesi gerektiği vurgulanmıştır. 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerektiği belirtilmiştir.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
No :
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili ile feri müdahil Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı vekili ile feri müdahil Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 2021/7167 E. 2021/15606 K. 08.12.2021 günlü kararı ile bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma sonrası Diyarbakır 3. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Anılan kararın, davalı vekili ile feri müdahil Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi ve 5510 sayılı Kanunun 86. maddesi olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re'sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/21-43 Esas, 2003/97 Karar ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını ya da kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez. Bu halde ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.
Mahkemece; “ ... Diyarbakır 8. Hava Kuvvet Komutanlığı tarafından gönderilen giriş çıkış kayıtlarına göre davacının ilk girişinin 02/02/2007 tarihi olduğu son kaydının ise 28/12/2009 olduğu, bordro tanıklarının beyanlarında davacının 2007 yılında çalışma yaptığını beyan ettiği ve bu iş yerinde çalışma yaptığı anlaşılmıştır. Dosya arasına alınan resmi belgeler ve bordro tanık beyanları dikkate alınarak davacının 02/02/2007 -12/02/2009 tarihleri arasında toplam 731 günlük hizmet süresinin tespitine, davanın ... ve Tem. Mad. Paz. San. Tic. Ltd. Şti. şirketi yönünden kısmen kabulüne ...” kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayın incelenmesinde; davacının davalı işyerinde 22.05.2006-28.02.2013 tarihleri arasında sürekli ve kesintisiz çalıştığı yönündeki iddiasına karşılık hizmet cetvelindeki davalı 039 sicil sayılı işyerinden bildirimlerinin 13.02.2009-16.01.2011 ve 26.04.2011-28.02.2013 olduğu, öte yandan, mahkemece talebin 02/02/2007 -12/02/2009 tarihleri arası olmak üzere kısmen kabul edildiği gözetildiğinde, 25.01.2016 dava tarihi itibariyle hak düşürücü süre kapsamında kalıp kalmadığı yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde irdelenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Açıklanan maddî ve hukukî olgular gözetilmeksizin eksik araştırma, inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı gerekçelerle karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekili ile feri müdahil Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, 05/10/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.