Esas No: 2014/391
Karar No: 2015/359
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/391 Esas 2015/359 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Başkale 2. Asliye Ceza Mahkemesi, sanık E.Ç.'nin 5607 sayılı Kanuna muhalefet suçundan beraat kararı vermiştir. Karar, temyiz edilmiş ve Yargıtay 7. Ceza Dairesi tarafından isabetsizlik nedeniyle bozulmuştur. Ancak yerel mahkeme, aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan önceki kararında direnmiştir. CMUK ve CMK hükümleri, sanığın beyanının alınması zorunluluğunu belirtmektedir. Dolayısıyla, yerel mahkemenin aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurması, savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelmektedir. Bu nedenle, mahkeme kararı sair yönleri incelenmeden bozulmuştur. Kanun maddeleri: 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi, 326/2. ve 326/3. maddeleri, 5271 sayılı CMK'nun 148/4. ve 307/2. maddeleri.
"İçtihat Metni"
Tebliğname :2014/161540
Mahkemesi : BAŞKALE 2. Asliye Ceza
Günü : 11.12.2013
Sayısı : 143-103
Sanık E.. Ç.."in 5607 sayılı Kanuna muhalefet suçundan beraatine ilişkin, Başkale 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 23.03.2009 gün ve 40-16 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 29.05.2013 gün ve 10780-11494 sayı ile;
"Sanığın hazırlık ifadesinde suça konu mazot ile bunun taşındığı atların kendisine ait olduğunu kabul ettiği, olay tutanağına göre de kaçak mazotun bu semerli atların üzerinde yakalandığı anlaşılmakla atılı suçun oluştuğu gözetilmeden yazılı şekilde beraat kararı verilmesi" isabetsizliğinden oyçokluğuyla bozulmasına karar verilmiş,
Daire Üyeleri .. ve ...; "5271 sayılı CMK"nun 148/4. maddesi uyarınca kollukça alınan ifade hakim veya mahkeme huzurunda sanık tarafından kabul edilmedikçe hükme esas alınamayacağı ve sanık hakkında aleyhe başka delilde bulunmadığından yerel mahkemenin kararı doğru olup onanması gerektiği" düşüncesiyle karşıoy kullanmışlardır.
Yerel mahkeme ise 11.12.2013 gün ve 143-103 sayı ile;
“...5271 sayılı CMK"nun 148/4. maddesinde "Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz" denilmektedir. Hal böyle olunca Yargıtay bozma ilamına katılmak mümkün olmamıştır. Kanun koyucunun iradesi ve bu düzenlemeden beklenen amaç açıkça belirli olmasına karşın sanığın müdafi huzurunda alınmamış ve mahkeme huzurunda inkar edilmiş ve somut olaydaki tek delil olan ifadesini hükme esas almak yasaya açıkça aykırı olduğu..." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de katılan vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C. Başsavcılığının 13.05.2014 gün ve 161540 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı suçun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceği hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece, aleyhe bozmadan sonra yapılan yargılamada, duruşma gün ve saatini bildirir davetiyenin sanığın adresine tebliğe çıkarıldığı ancak tebligatın bila tebliğ iade edildiği, böylece sanığa, aleyhine olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan yokluğunda önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup aynı kurala 5271 sayılı CMK"nun 307/2. maddesinde de yer verilmiştir. Anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.
Bu zorunluluk beraat hükmünde direnilmesi halinde de geçerlidir. Zira Ceza Genel Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda Özel Dairenin aleyhe bozması isabetli bulunup yerel mahkeme hükmünün bozulması mümkündür. 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/3. maddesi uyarınca ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir. Bu durumda sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan beraat hükmünde direnilebileceğinin kabulü savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilecektir. Savunma hakkı sanığın vazgeçilmez ve en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması 1412 sayılı CMUK"nun 308/8. maddesi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönünde bulunmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Yerel mahkeme hükmünün Özel Daire tarafından aleyhine bozulması nedeniyle bozmaya karşı sanığın beyanının alınması gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devam olunarak yokluğunda direnme kararı verilmesi 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine aykırıdır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Başkale 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.12.2013 gün ve 143-103 sayılı direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.11.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.