Esas No: 2012/8529
Karar No: 2012/13250
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2012/8529 Esas 2012/13250 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Manisa 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 27/01/2012
NUMARASI : 2009/1028-2012/45
Davacı işçi, davalı Bakanlığa bağlı Manisa 1. Piyade Eğitim Tugayı Komutanlığı Batı Kışla mutfağında, değişik alt işverenlerin işçisi olarak aralıksız çalıştığını, işyerinde iki vardiya halinde 04:30-14:30 ve 10:30-20:30 saatleri arasında çalışıldığını, Ramazan ayı boyunca saat 24.00"e kadar çalıştırıldığını, davacının genellikle 2. vardiyada haftanın altı günü on saat, bazen de on saatten fazla çalıştığını, bazen dini bayramların 1. gününde tatil yaptığını, bunun da hafta tatiline sayıldığını, Ramazan ayında hafta tatili yaptırılmadığını, fazla çalışma ve genel tatil ücretlerinin ödenmediğini, davalı ......A.Ş."nin 30/04/2008 tarihinde ihaleyi kazanarak son devralan şirket olduğunu, davalı şirketin bu işyerindeki faaliyetini 29/04/2009 tarihinde sonlandırdığından burada çalışan tüm işçilerin işine son verdiğini, işçilere, yazılı fesih bildirimi verilmediğini ve çalıştıkları günlere ilişkin haklarının da ödenmediğini, davalıların 4857 sayılı İş Kanunu"nun 2. maddesi gereğince asıl işveren-alt işveren olarak dava konusu alacaklardan müşterek ve müteselsilen sorumlu olduklarını ileri sürerek davacının, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere kıdem ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, hafta tatili, genel tatil ve ulusal bayram günleri ücret alacağı ile fazla mesai, ücreti alacaklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı bakanlık vekili; Manisa 1. Piyade Eğitim Tugay Komutanlığının hazır yemek işini 30.04.2009 tarihinden itibaren yürüten .............. Şti."nde halen çalışmaya devam ettiğini, davacının, dava açmakta hukuki yararının olmadığını, dava şartlarının oluşmadığından davanın sıfat yokluğu ve dava açma süresi yönünden reddi gerektiğini, müvekkili kurumun ihale makamı olduğunu, hazır yemek hizmetini bütünü ile, anahtar teslimi olarak ve ihale yolu ile satın aldığını, davalı Kurum ile diğer davalı şirket arasında alt işveren-asıl işveren ilişkisinin bulunmadığını, yüklenici ile akdedilen sözleşmenin eki niteliğindeki "Hizmet İşleri Genel Şartnamesinin" 38. maddesi uyarınca yüklenici şirketlerden alacaklı olan personel varsa başvurmaları hususunun her hak ediş döneminde işçilere ilan edildiğini, işçilik alacağını alamadığını bildiren işçilere bu hak edişlerden gerekli ödemenin yapıldığını, 4857 sayılı Kanun"un 36. ve Genel Şartnamenin 38. maddeleri gereğince Milli Savunma Bakanlığı’nın dava konusu alacaklardan sorumlu tutulamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ..... A.Ş. davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davalı ..... A.Ş. hakkında davanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmediğinden davalı şirket hakkındaki davanın açılmamış sayılmasına, karar verilmiştir.
Davalı Milli Savunma Bakanlığı ile davalı şirket arasında alt işverenlik ilişkisinin bulunduğu, davacının bir yıllık çalışma şartın gerçekleşmediğinden dava konusu kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti isteğinin reddine, işyerinde yapılan işin niteliği gereği fazla çalışma yapmaya elverişli olduğu, ücret bordrolarında fazla çalışma ücretlerinin mevcut olmadığı, davalı tarafın denkleştirme çalışması veya telafi çalışması yaptırdığına ilişkin bir savunması bulunmadığı, dosya içinde çalışma sürelerini gösteren nöbet çizelgesi, fazla çalışma talimatı, vardiya listesi, işyeri giriş çıkış kayıtları, elektronik takip kartı gibi belgelerin mevcut olmadığı dikkate alınarak görüşüne başvurulan hesap bilirkişisinin tanık anlatımlarına göre düzenlediği rapora itibarla raporda hesaplanan fazla mesai ücreti, bayram ve genel tatil ücreti, hafta tatili ücret alacağından % 30 hakkaniyet indirimi yapılarak, davanın kısmen kabulüne dair hüküm tesis edilmiştir.
Kararı kanuni süresi içinde davalı Milli Savunma Bakanlığı vekili ve davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacının tüm; davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı işçinin fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram genel tatil çalışması yapıp yapmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Günlük çalışma süresinin onbir saati aşamayacağı Kanunda emredici şekilde düzenlendiğine göre, bu süreyi aşan çalışmaların denkleştirmeye tabi tutulamayacağını ve zamlı ücret ödemesi veya serbest zaman kullanımının söz konusu olacağı kabul edilmelidir.
Yine işçilerin gece çalışmaları günde yedibuçuk saati geçemez (m.69/3). Bu hal de günlük çalışmanın, dolayısıyla fazla çalışmanın bir sınırını oluşturur. Gece çalışmaları yönünden haftalık 45 saat olan kanuni çalışma sınırı aşılmamış olsa da günde 7.5 saati aşan çalışmalar için fazla çalışma ücreti ödenmelidir.
Sağlık Kuralları Bakımından Günde Ancak Yedibuçuk Saat veya Daha Az Çalışılması Gereken İşler Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesine göre hükümlerine göre günde 7.5 saat çalışmasını gerektiren işlerde çalışan işçinin 7.5 saati aşan çalışma süreleri ile 7.5 saatten az çalışılması gereken işler bakımından Yönetmeliğin 5. maddesinde sözü edilen günlük çalışma sürelerini aşan çalışmalar doğrudan fazla çalışma niteliğindedir. Sözü edilen çalışmalarda haftalık 45 saat olan yasal sürenin aşılmamış olmasının önemi yoktur.
Fazla çalışma yönünden diğer bir kanuni sınırlama da, 4857 sayılı Kanun’un 41. maddesinde yazılı olan fazla çalışma süresinin toplamı bir yılda ikiyüzyetmiş saatten fazla olamayacağı şeklindeki hükümdür. Ancak bu sınırlamaya rağmen işçinin daha fazla çalıştırılması halinde, bu çalışmalarının karşılığı olan fazla mesai ücretinin de ödenmesi gerektiği açıktır. Kanundaki sınırlama esasen işçiyi korumaya yöneliktir.
Fazla çalışmanın yazılı delil yada tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Fazla çalışmanın belirlenmesinde 4857 sayılı Kanun"un 68. maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin dikkate alınması gerekir.
Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca son yıllarda indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Ancak, fazla çalışmanın taktiri delil niteliğindeki tanık anlatımları yerine, yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir.
Somut olayda davacı, davalı Milli Savunma Bakanlığı’na ait işyerinde alt işveren durumundaki şirketler işçisi olarak çalışmıştır. Mahkemece karara esas alınan bilirkişi raporunda ücret bordrolarında fazla çalışma ücretlerinin mevcut olmadığı, davalı tarafın denkleştirme çalışması veya telafi çalışması yaptırdığına ilişkin bir savunması bulunmadığı, dosya içinde çalışma sürelerini gösteren nöbet çizelgesi, fazla çalışma talimatı, vardiya listesi, işyeri giriş çıkış kayıtları, elektronik takip kartı gibi belgelerin mevcut olmadığı gerekçesiyle tanık anlatımlarına göre hesaplama yapılmış ise de yapılan araştırma karar verilmeye yeterli değildir. Mahkemece öncelikle her iki davalıdan işyeri kayıtları, hizmet alım sözleşmesi, ihale belgeleri, teknik ve idari şartnameler, işe giriş ve çıkış kayıtları, kamu idaresi tarafından alt işverene verilmiş işle ilgili olarak özellikle alt işverende çalışan işçilerin özlük haklarına yönelik tuttuğu kayıt ve belgeler varsa getirtilmeli, davacı işçilerin çalıştıkları işyerlerini günlük çalışma düzenine ilişkin olarak asıl işveren tarafından yapılmış düzenlemeler varsa ilgili belgelerin getirtilmeli, alt işverenin üstlendiği işte çalışacak işçi sayısı ve günlük çalışma sürelerinin kanuni sınırları aşmasının mümkün olup olmadığı, bu hususta asıl işverenin izninin veya icazetinin gerekip gerekmediği araştırılıp tespit edilmeli, belirtilen tüm bu yönler açıklığa kavuşturulduktan sonra bilirkişiden yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda hesaplama yapılmak üzere ek rapor alınmalı, alınan bilirkişi raporu dosyadaki tüm delillerle birlikte yeniden bir değerlendirmeye tabi tutularak oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece tüm bu yönler gözetilmeden dava sonucundan yararı olan ve işverene aynı haklarla ilgili dava açan tanık beyanlarına itibarla bilirkişi tarafından yapılan hesaplama doğrultusunda karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 12.06.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.