Esas No: 2012/9326
Karar No: 2012/12700
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2012/9326 Esas 2012/12700 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara 15. İş Mahkemesi
TARİHİ : 26/04/2012
NUMARASI : 2011/282-2012/504
Davacı vekili, davalı sendikanın İstanbul 1 Nolu şubesinin 9. olağan genel kurulunun 19.01.2008 tarihinde yapıldığını, seçimli olağanüstü genel kurulun ise 24.01.2009 tarihinde yapıldığını, zorunlu organ seçimlerine süresi içinde herhangi bir itirazın olmadığını, ilçe seçim kurulunun 28.01.2009 tarihli ve 195 sayılı yazısı ile sonuçların kesinleştiğinin bildirildiğini, müvekkilinin davalı sendikanın İstanbul “1 nolu” şubesine bağlı kartal yol bakım müdürlüğünde işyeri sendika temsilcisi olarak görev yaptığını, davalı sendikanın merkez yönetim kurulunun kararıyla anılan şube ile ilgili olarak yapılacak ilk seçimli olağan genel kurula kadar şubeyi yönetmek ve temsil etmek üzere bir kısım kişilerin yönetim, denetim ve disiplin kurulu üyesi olarak atandıklarını, atama yazısının müvekkiline tebliğ edilmediğini, müvekkilinin durumu 07.03.2011 tarihinde öğrendiğini, anılan kararla 28.01.2009 tarihinde gerçekleştirilen şube olağanüstü genel kurulunda zorunlu organlara seçilenlerin fiilen ve hukuken görevden alındıklarını, bu kararın ise kanuna, sendika ana tüzüğüne ve demokratik esaslara aykırı olduğunu iddia ederek davalı sendika merkez yönetim kurulunun söz konusu 27.01.2011 tarihli ve 45/1 sayılı kararın iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davalı sendikanın 9. olağan genel kurulunun 27-28.11.2010 tarihlerinde yapıldığını, İstanbul 1 Nolu şube başkanının da içinde bulunduğu bir grubun yönetime aday olduğunu, ancak seçimi büyük farkla kaybettiklerini, seçimi kaybeden grubu oluşturanların İstanbul 1 Nolu şube başkanı başta olmak üzere müvekkili sendikadan istifa ederek aynı iş kolunda kurulu rakip sendika Hizmet-İş Sendikasına geçtiklerini, davacının ihlal edilmiş bir hakkı ile hukuki menfaatinin ve taraf sıfatının bulunmadığını, davanın bir aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, davacının, sendika üyeliğinin gerektirdiği yükümlülükleri yerine getirmediği gibi bu davayı açtığını, ayrılmalar sebebiyle eski yönetim kurulunun oluşturulması imkanının da kalmadığını, bu sebeple ilk seçimli olağan genel kurula kadar dava konusu yönetim kurulu kararıyla görevlendirme yapıldığını, şubenin zorunlu organlarına seçim sürecinin ise devam ettiğini, ayrıca davacının 08.08.2011 tarihinde sendika üyeliğinden istifa ederek Hizmet İş Sendikasına üye olduğunu ve bu davada hukuki yararını bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığı ve dava devam ederken davacının üyelikten ayrılması sebebiyle hukuki yararının da kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Taraflar arasındaki öncelikle çözülmesi gerekli uyuşmazlık, davanın kanunda öngörülen hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığıdır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 83. maddesinin 1. fıkrasında “Toplantıda hazır bulunan ve kanuna veya tüzüğe aykırı olarak alınan genel kurul kararlarına katılmayan her üye, karar tarihinden başlayarak bir ay içinde; toplantıda hazır bulunmayan her üye kararı öğrenmesinden başlayarak bir ay içinde ve her halde karar tarihinden başlayarak üç ay içinde mahkemeye başvurmak suretiyle kararın iptalini isteyebilir." denilmektedir. Söz konusu fıkrası, sendika genel kurul kararlarının veya toplantısının iptalinin hukuki dayanağını oluşturmakta olup sendikanın diğer organlarının kararlarının iptaline dair açık bir düzenleme ise bulunmamaktadır. Bununla beraber genel kurul gibi sendikanın en geniş yetkilere sahip nihai karar organı olan bir organın kararlarına karşı yargı yoluna başvurulması hak düşürücü süreye tabi tutulmuşken diğer zorunlu organlarının kararlarına karşı yargı yoluna başvurulmasının her hangi bir süre sınırına tabi olmadığını söylemek güçtür. Bu sebeple 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 83. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen hak düşürücü sürenin kıyasen diğer zorunlu organların kararlarına karşı açılacak davalarda da uygulanabileceğinin kabulü gereklidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, sendika genel merkez yönetim kurulu kararına karşı iptal davasının bir aylık hak düşürücü süre içinde açılması ve bu konuda Mülga 743 sayılı Türk Kanuni Medenisi"nin 68. maddesinin uygulanması gerektiğini ifade etmiştir (YHGK., 2000/9-54 esası, 2000/43 sayılı kararı). Aynı şekilde Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2010/39953 esas, 2010/30750, sayılı kararında yönetim kurulu kararına karşı davanın hak düşürücü süre içinde açılması gerektiğine işaret etmiştir.
Somut olayda, davacının dava tarihinde davalı sendika üyesi olduğu ve aynı zamanda işyeri sendika temsilcisi görevini yerine getirdiği anlaşılmaktadır. Sendika genel merkez yönetim kurulunun ilgili şubeye gönderdiği 27/01/2011 tarihli yazıda yönetim kurulunun 45 sayılı kararı uyarınca yeni şube yönetim kurulu, denetim kurulu ve disiplin kurulu üyelerinin görevlendirildiği bildirilmiştir. Davacı taraf davanın süresi içinde açıldığını iddia ederken davalı taraf ise sendika şube yöneticileri ile işyeri sendika temsilcilerinin her çarşamba mutat toplantılar yaptığını, davacının da bu toplantılara katıldığını, bu toplantılarda görevlendirilen yeni yönetimin yer aldığını ve davacının en geç 02/02/2011 tarihinde yönetim kurulunun ilgili kararından haberdar olduğunu, bu itibarla da hak düşürücü süre geçtikten sonra davanın açıldığı savunmuştur. Dosyaya davacının 02/02/2011 tarihinden itibaren 13/04/2011 tarihine kadar yedi toplantıya yeni yönetimle birlikte katıldığına dair 25/05/2011 tarihli tutanak ibraz edilmiş, ancak tutanak mümzileri dinlenilmemiştir.
Mahkemece, davacının iptalini istediği yönetim kurulu kararını ne zaman öğrendiğinin tereddüte yer bırakmayacak şekilde tespiti ile sonucuna göre davanın süresi içinde açılıp açılmadığının değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. Bozma sebebine göre de, sair temyiz sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 07.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.