Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/375 Esas 2022/13 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2020/375
Karar No: 2022/13
Karar Tarihi: 13.01.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/375 Esas 2022/13 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2020/375 E.  ,  2022/13 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza


    Kasten yaralama suçundan sanık ...’nun TCK'nın 86/2, 86/3-a, 62/1 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 3.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin ...Asliye Ceza Mahkemesince verilen 17.03.2015 tarihli ve 1861-479 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 02.03.2020 tarih, 16617-4168 sayı ve oy çokluğuyla;
    “...a) Sanığın yaralama eylemini silahtan sayılan hortumla eşine karşı gerçekleştirmesi karşısında; TCK'nın 86/2. maddesine göre temel hapis cezasının aynı olayda iki nitelikli hâlin TCK'nın 86/3-a ve 86/3-e maddelerinin birleşmesi nedeniyle alt sınırdan uzaklaşılarak tayin edilmesi gerekirken, yazılı şekilde cezanın alt sınırdan belirlenmesi suretiyle sanık hakkında eksik cezaya hükmedilmesi,
    b) 5275 sayılı Kanun'un 106/3. maddesinde 6545 sayılı Kanun’la yapılan değişiklik karşısında, infazda yetkiyi kısıtlayacak şekilde ‘ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin ihtarına’ dair ihtarat yapılamayacağının gözetilmemesi,...” nedenleriyle bozulmasına karar verilmiş,
    Daire Üyesi ...; “Sanık ... hakkında neticeten 3.000 TL olarak kurulan ve suç niteliğinin belirlenmesine ilişkin veya kesinlik sınırını aşacak nitelikte bir müeyyide içermesi gerektiği yönünde aleyhe temyiz bulunmayan ve karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı olan 3.000 TL'yi geçmeyen adli para cezasına ilişkin hükmün temyiz kabiliyetinin bulunmadığından temyiz isteminin CMUK'nın 317. maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerektiği,” düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise; 17.04.2020 tarih ve 165027 sayı ile;
    “...Yerel mahkemece, kanunun amir hükümlerinin yanlış uygulanması veya suçun vasfının yanlış belirlenmesi sonucunda temyiz sınırının altında bir cezaya hükmedilmesi hâlinde, doğru uygulama yapılması hâlinde verilen cezanın temyizi kabil olacağı durumlarda hükmün temyizinin olanaklı olacağında da kuşku bulunmamaktadır. Ancak açık hukuka aykırılık olsa da Mahkemenin takdirinde olan hususların yanlış uygulanması kanaatimizce kesin nitelikteki bir hükme temyiz edilebilirlik vasfı kazandırmayacaktır. Bu nedenle Yargıtayca denetim olanağı bulunmayan bir hükmün takdire ilişkin hukuka aykırılıklar taşıdığı gerekçesiyle temyizen incelenmesi olanaksızdır.” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 28.09.2020 tarih, 18172-11844 sayı ve oy çokluğuyla; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında kasten yaralama suçundan TCK’nın 86/2, 86/3-a, 62 ve 52/2. maddeleri uyarına verilen 3.000 TL adli para cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmünün temyizinin olanaklı olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    ...Cumhuriyet Başsavcılığınca 20.11.2014 tarihli ve 1839-1789 sayılı iddianame ile; sanık ... hakkında eşi ...’nu silahla kasten yaraladığı iddiasıyla ve TCK’nın 86/2, 86/3-a-e ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı,
    ...Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, 17.03.2015 tarihli ve 1861-479 sayılı kararla, sanığın kasten yaralama suçundan TCK'nın 86/2, 86/3-a, 62/1 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 3.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye hükmedildiği,
    Hüküm fıkrasında ayrıca; “...taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi hâlinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceğinin ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin ihtarına (ihtar yapılamadı),” ibaresine yer verildiği,
    Hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından 30.03.2015 tarihli; “...Mahkemece sanık hakkında artırıcı neden olan TCK'nın 86/3-e bendinin ve buna dayanak oluşturan silah niteliğindeki hortumun gerekçede değerlendirilmediği, hükümde bu fıkraya değinilmediği gibi silah olarak esas alınıp alınmadığı yönünde de gerekçede bir değerlendirmenin yapılmadığı, bu hâlde aynı fıkranın iki ayrı bendinin ( a ve e ) ihlal edilmesi hâlinde TCK’nın 61. maddesi uyarınca temel ceza tayin edilirken (TCK 86/2) alt sınırdan uzaklaşılması gerektiği hâlde yetersiz ve hukuka aykırı gerekçeyle verilen kararın bozulması gerekmektedir.” ifadelerini içeren temyiz talebinde bulunulduğu;
    Dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 02.03.2020 tarih, 16617-4168 sayı ve oy çokluğuyla;
    “...a) Sanığın yaralama eylemini silahtan sayılan hortumla eşine karşı gerçekleştirmesi karşısında; TCK'nın 86/2. maddesine göre temel hapis cezasının aynı olayda iki nitelikli hâlin TCK'nın 86/3-a ve 86/3-e maddelerinin birleşmesi nedeniyle alt sınırdan uzaklaşılarak tayin edilmesi gerekirken, yazılı şekilde cezanın alt sınırdan belirlenmesi suretiyle sanık hakkında eksik cezaya hükmedilmesi,
    b) 5275 sayılı Kanun'un 106/3. maddesinde 6545 sayılı Kanun’la yapılan değişiklik karşısında, infazda yetkiyi kısıtlayacak şekilde ‘ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin ihtarına’ dair ihtarat yapılamayacağının gözetilmemesi,...” nedenleriyle bozulmasına karar verildiği,
    Daire Üyesi ...; “Sanık ... hakkında neticeten 3.000 TL olarak kurulan ve suç niteliğinin belirlenmesine ilişkin veya kesinlik sınırını aşacak nitelikte bir müeyyide içermesi gerektiği yönünde aleyhe temyiz bulunmayan ve karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı olan 3.000 TL'yi geçmeyen adli para cezasına ilişkin hükmün temyiz kabiliyetinin bulunmadığından temyiz isteminin CMUK'nın 317. maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerektiği,” düşüncesiyle karşı oy kullandığı,
    Anlaşılmaktadır.
    1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 305/1. maddesine göre ceza mahkemeleri tarafından verilen hükümler temyiz yoluna tabidir. İnceleme tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı CMK'nın 223. maddesinde de hükümler; "Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirlerine hükmedilmesi, davanın reddi, davanın düşmesi" olarak sayılmıştır.
    Hüküm niteliğinde bulunmamakla birlikte bazı kararların da kanun yolu bakımından temyizinin mümkün olduğu kabul edilmiştir. Örneğin; adli yargı dışında bir yargı mercisine yönelik görevsizlik kararları, geri verme talebi ile ilgili kararlar hüküm niteliğinde olmamakla birlikte temyizi kabildir.
    Hükümlerin temyiz edilebilmeleri kural, temyiz edilememeleri ise istisnadır. Anılan istisna, hukuk devletinde kabulü mümkün ve meşru bir amaçla, Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen "Hak arama hürriyeti" ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin altıncı maddesinde hüküm altına alınan mahkemelere erişim hakkının özüne zarar vermeyecek şekilde ve orantılı olmalı, ayrıca kanunda açıkça düzenlenmiş bulunmalıdır.
    1412 sayılı CMUK'nın 305. maddesinin birinci fıkrasında, ceza mahkemeleri tarafından verilen hükümlerin temyiz olunabileceği belirtildikten sonra bu kuralın istisnaları maddenin ikinci fıkrasında;
    "1- İki milyar (iki bin) liraya kadar para cezalarına dair olan hükümler,
    2- Yukarı sınırı on milyar (on bin) lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri,
    3- Bu kanun ile sair kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümler,
    Temyiz olunamaz" şeklinde düzenlenmiştir.
    İki milyar (iki bin) TL'ye kadar (bu miktar dâhil) para cezalarına ilişkin hükümlerin temyiz edilemeyeceğine dair 1412 sayılı CMUK'nın 305. maddesinin ikinci fıkrasının birinci bendinin Anayasa Mahkemesinin 07.10.2010 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 23.07.2009 tarihli ve 65–114 sayılı kararı ile iptal edilmesinden sonra ister hapis cezasından çevrilen isterse doğrudan verilen adli para cezasına ilişkin hükümlerin 14.04.2011 tarihine kadar hiçbir miktar gözetilmeksizin ve 14.04.2011 tarihli ve 27905 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 23. maddesi ile 5271 sayılı CMK'nın 272. maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde; "Hapis cezasından çevrilen adlî para cezaları hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen 3.000 Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine karşı istinaf yasa yoluna başvurulamaz" şeklinde gerçekleştirilen değişiklik ve aynı Kanun'un 26. maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun'a eklenen; "Bölge adliye mahkemeleri faaliyete geçinceye kadar hapis cezasından çevrilenler hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen üçbin Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine karşı temyiz yoluna başvurulamaz" biçimindeki geçici 2. madde göz önünde bulundurulduğunda da 14.04.2011 tarihinden sonra doğrudan hükmolunan 3.000 TL'den fazla adli para cezasına ilişkin mahkûmiyet hükümleri yönünden temyiz yolu açık hâle gelmiştir.
    1412 sayılı CMUK'nın 305. maddesinin birinci fıkrasındaki kesinlik sınırını, maddede belirtilen kesinlik sınırları içinde kalmak şartıyla başkaca hiçbir hak sınırlaması sonucunu doğurmayan para cezasına ilişkin hükümlerle sınırlı olarak yorumlamak gerekmektedir.
    Diğer taraftan temyizen incelenemeyen kesin nitelikteki bir hükümdeki açık hukuka aykırılıklar, söz konusu hükme temyiz edilebilirlik vasfı kazandırmayacaktır. Zira 1412 sayılı CMUK'nın 315. maddesi uyarınca temyiz istemi üzerine, hükmü veren mahkemece hükmün temyizinin mümkün olup olmadığı, yasal süresinde açılmış temyiz davası bulunup bulunmadığı, istemde bulunanların temyize hak ve yetkileri bulunup bulunmadığı değerlendirilerek bu şartlardan birinin eksik olduğunun tespiti hâlinde öncelikle temyiz isteminin reddine karar verilecektir. Mahkemece bu hususlarda hatalı ya da eksik değerlendirme yapılması veya hiç değerlendirme yapılmaması hâllerinde ise Yargıtay tarafından işin esasına geçilmeden önce bu üç husus, 1412 sayılı Kanun’un 317. maddesi uyarınca değerlendirilip temyiz şartlarının bulunup bulunmadığı belirlenecek ve temyiz şartlarının varlığının tespiti durumunda temyiz incelemesi yapılacaktır. Aksinin kabulü, hukuka aykırılık taşıyan her hükmün temyizen incelenebileceği sonucunu doğuracaktır.
    Kanun koyucunun kesin nitelikteki hükümlerin temyiz edilememesine ilişkin düzenlemesinin sebebi, bu kararların her zaman isabetli bulunacağı ve bünyelerinde bir hukuka aykırılık barındırmayacakları kabulüne dayanmamaktadır. Hukuk sistemi her sorunun çözümünü kendi içinde üretmiştir. Bir hükümdeki hukuka aykırılıkların olağan kanun yoluyla giderilmesi imkânının bulunmadığı ahvalde bu aykırılıkların 5271 sayılı CMK'nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenen kanun yararına bozma yoluyla giderilmesi imkânı bulunmaktadır.
    Ceza Genel Kurulunun 12.03.2013 tarihli ve 1515–102 ile 21.12.2010 tarihli ve 230–264 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında açıkça vurgulandığı gibi kesin nitelikteki hükümler ancak kesinlik sınırını aşar nitelikte yaptırım içermek şartıyla, suç vasfına yönelik ya da suç niteliği doğru belirlenmesine rağmen yanılgılı bir uygulama ile kesinlik sınırı içinde kalan cezaların verildiği hükümlere karşı yapılan aleyhe başvuru üzerine temyiz denetimine konu olabilecektir.
    Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Yerel Mahkemece sanık .. hakkında kasten yaralama suçundan TCK'nın 86. maddesinin 2. fıkrası uyarınca temel ceza "120 gün adli para cezası" şeklinde belirlendikten sonra suçun eşe karşı işlenmesi dolayısıyla TCK’nın 86/3-a maddesi uyarınca cezanın yarı oranında artılarak 180 gün adli para cezası olarak tespit edildiği, ardından takdiri indirim hükmü uygulanıp sonuç cezanın 3.000 TL adli para cezası olarak tayin edildiği dosyada; TCK'nın 86. maddesinin 3. fıkrasının "a" bendi uyarınca verilen ceza artırılması ancak silahtan sayılan hortum ile suçun işlenmesi nedeniyle aynı fıkranın "e" bendi gereğince cezada artırım yapılmaması açıkça hukuka aykırı ise de; TCK'nın 86. maddesinin 3. fıkrasında belirlenen artırım oranı verilen cezanın yarısı olacağından "e" bendi uyarınca artırım yapılmamasının sonuca etkili olmayışı, Yerel Mahkemece bu husus gerekçe yapılarak temel ceza belirlenirken alt sınırdan uzaklaşılıp uzaklaşılmamasının Mahkemenin takdirinde ilişkin oluşu, aynı bentteki artırım nedenlerinden birden fazlasının ihlal edilmesi hâlinde, Yargıtayın istikrarlı içtihatlarına göre temel ceza belirlenirken teşdit nedeni olarak kabul edilmekte ise de bu husus kanundan kaynaklanan bir teşdit nedeni olmayıp içtihatlar ile şekillenen bir durum olduğu gibi kanunda gösterilen hadler arasında temel cezanın belirlenmesinin Mahkemenin takdirine ilişkin oluşu, Yerel Mahkemece, Kanun’un amir hükümlerinin yanlış uygulanması veya suçun vasfının yanlış belirlenmesi sonucunda temyiz sınırının altında bir cezaya hükmedilmesi hâlinin incelemeye konu kararda gerçekleşmemesi, 14.04.2011 tarihli ve 27905 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 26. maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun'a eklenen; "Bölge adliye mahkemeleri faaliyete geçinceye kadar hapis cezasından çevrilenler hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen üçbin Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine karşı temyiz yoluna başvurulamaz" biçimindeki geçici 2. madde ile suç niteliğine ilişen aleyhe temyiz bulunmaması, hususları birlikte göz önünde bulundurulduğunda, karar tarihi itibarıyla kesin miktarda olan 3.000 TL'den ibaret adli para cezasına ilişkin hükmün temyiz kabiliyetinin bulunmadığı ve bu bağlamda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının yerinde olduğu kabul edilmelidir.
    Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 02.03.2020 tarihli ve 16617-4168 sayılı ilamının kaldırılmasına, ...1. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.03.2015 tarihli ve 1861-479 sayılı kararının, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 305/1. maddesi uyarınca kesin nitelikte bulunduğu anlaşıldığından, karara karşı Cumhuriyet savcısının temyiz isteminin CMUK'nın 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmelidir.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 02.03.2020 tarihli ve 16617-4168 sayılı ilamının KALDIRILMASINA,
    3- ...1. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.03.2015 tarihli ve 1861-479 sayılı kararının, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 305/1. maddesi uyarınca kesin nitelikte bulunduğu anlaşıldığından, hükme karşı Cumhuriyet savcısının temyiz isteminin CMUK'nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
    4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 13.01.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.



    Hemen Ara