Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2021/31 Esas 2022/16 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2021/31
Karar No: 2022/16
Karar Tarihi: 13.01.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2021/31 Esas 2022/16 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2021/31 E.  ,  2022/16 K.

    "İçtihat Metni"

    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 19. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Sayısı : 960-540

    Sanık ...'ın 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’a muhalefet suçundan aynı Kanun’un 164/4, TCK'nın 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin İstanbul 13. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 04.06.2015 tarihli ve 263-199 sayılı hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 19. Ceza Dairesince 22.11.2018 tarih ve 6331-12342 sayı ile;
    “30.03.2014 günü yapılan Mahalli İdareler Genel Seçimleri nedeniyle Kağıthane 1. ve 2. İlçe Seçim Kurulu Başkanlıklarınca 298 sayılı Kanun'un 21. maddesi gereği görevlendirilen sandık kurullarının oluşturulduğu ve toplamda 985 sandıkta oyların kullanıldığı, seçim sonuçlarına Cumhuriyet Halk Partisi Kağıthane İlçe Başkanlığı tarafından itirazda bulunulması üzerine yapılan incelemede 36 ayrı sandıkta oylar üzerinde hem rakam, hem de yazıyla ekleme veya değiştirme yoluyla tahrifat yapıldığı belirtilerek suç duyurusunda bulunulduğu, 36 ayrı sandık başkanı için evrakların tefrik edildiği ve 1244 numaralı sandık başkanı olan sanık hakkında da tefrik edilen evrak üzerinden soruşturma yürütüldüğü, 1244 numaralı sandığa ait Kağıthane Belediye Başkanı ve Belediye Meclisi Üyeliği seçimi sandık sonuç tutanağının, belediye başkanlığı seçimi için olan bölümde Adalet ve Kalkınma Partisine ait 126 (yüz yirmi altı) oyun 2 rakamının 3, yirmi kelimesinin otuz yapılarak 136 (yüz otuz altı) şeklinde değiştirildiği, belediye meclisi üyeliği seçimi için olan bölümde Adalet ve Kalkınma Partisine ait 119 (yüz on dokuz) oyun 1 rakamının 2, on kelimesinin yirmi yapılarak 129 (yüz yirmi dokuz) şeklinde değiştirildiği, sandık başkanının sanık ... olduğu, ayrıca sandık memur üyesi ... ile partili üyeler ...'ın da sandıkta görevli oldukları, itiraz sonucunda seçim torbaları içerisinde bulunan tutanaklar ile karşılaştırmalar yapılarak tutanaklar üzerindeki tahrifatların düzeltildiği ve seçim sonucuna etkisi olmadığı anlaşılmıştır.
    Sanık ...'ın tüm aşamalardaki savunmalarında; seçim tutanaklarında değişiklik ve tahrifatı kendisinin yapmadığını, kimin yaptığını bilmediğini, tutanakları kendisiyle birlikte görev alan diğer şahısların yazdığını, gerekli kontrolleri yaptıktan sonra İlçe Seçim Kurulu'nda bir bayan görevliye teslim ettiğini, yazı ve rakamların kendisine ait olmadığını, tutanakları teslim ettikten sonra değişiklik yapılmış olabileceğini beyan ettiği, Kağıthane İlçe Seçim Kurulu'nun 09.06.2014 tarihli yazısına göre seçim sonuçlarını teslim almakla görevli 18 kişinin bulunduğu, hangi sandığın kim tarafından teslim alındığının tespitinin mümkün olmadığı, teslim alınan yerde kamera kayıtlarının bulunmadığı, seçim sonuçlarını teslim alan veri kontrol memurlarından ..., ..., ... ve ...'ın alınan beyanlarında; sandık başkanları tarafından verilen sandık sonuç tutanaklarını kontrol ederek teslim aldıklarını, tahrifat yapılmış tutanak olması durumunda teslim almayacaklarını, olay günü böyle bir tutanakla karşılaşmadıklarını ifade ettikleri, ...'ın ise ayrıca 1210-1244 numaralı sandık sonuçlarını ... ile birlikte kendisinin teslim aldığını beyan ettiği belirlenmiştir.
    07.07.2014 tarihli bilirkişi raporunda; sanığın ve tutanakları teslim aldığı anlaşılan ...'ın rakam ve yazı örnekleri ile seçim tutanakları arasında yapılan karşılaştırma sonucuna göre; tutanak aslında üstten gidilme ve ilave sureti ile tahrifat yapıldığı, yapılan tahrifatın çıplak gözle kolaylıkla fark edildiği için iğfal kabiliyetini haiz olmadığı, tahrifatların sınırlı olması, ilave ve üstten gidilme şeklinde yapılması sebebiyle kim tarafından yapıldığının tespitinin teknik olarak mümkün olmadığı, niteliği yönünden kim tarafından yapıldığının tespitinin yapılacak soruşturmayla belirlenebileceğinin ifade edildiği anlaşılmıştır.
    Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; 1244 numaralı sandık başkanı olan sanığın tüm aşamalarda sandık sonuç tutanağında yapılan tahrifatı kendisinin yapmadığını belirterek üzerine atılı suçu kabul etmemesi, tutanakları teslim alan veri kontrol memurları ile 1244 nolu sandığa ait tutanağı teslim aldığını beyan eden veri kontrol memuru ...'ın tüm aşamalarda gerekli kontrolleri yaptıklarını, tahrifat yapılmış tutanakları teslim almadıklarını, seçim günü tahrifat yapılmış tutanağa rastlamadıklarını beyan etmeleri, bilirkişi raporuna göre tutanaklardaki tahrifatın kim tarafından yapıldığına ilişkin tespitin teknik olarak mümkün olmadığının belirtilmesi ve tahrifatın sanığın elinden çıktığına ilişkin bir ifadeye yer verilmemesi, 36 ayrı sandıkta görevli sandık başkanlarının seçim sonuçlarını etkileyemeyecek nitelikte oya ilişkin tahrifatları kasten yapmalarını gerektirir bir neden bulunmadığı gibi seçim müdürü tarafından seçim torbalarının içerisinde mevcut olduğu belirtilen tutanaklar ile tahrifatın yapıldığı belirlenen torba dışındaki tutanaklar arasında gerekli karşılaştırmalar yapılarak düzeltmelerin yapılabileceği aşikâr olan bir hususta görevlerini kötüye kullanmalarının hayatın olağan akışına aykırı olması hususları dikkate alındığında; her ne kadar sandıkta görevli olan diğer üyelerin beyanları alınmamış ise de sandık başkanı olan sanıktan sandık sonuç tutanaklarını teslim alan veri kontrol memurlarının beyanlarına göre tahrifatın sanığın tutanakları teslim etmesinden sonra gerçekleştiği anlaşıldığından, tüm dosya kapsamı ve bilirkişi raporuna göre sanığın mahkûmiyetine yeterli her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delillerin bulunmadığı gözetilerek şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkûmiyet kararı verilmesi,
    Kabule göre;
    1) Kısa kararda sanık hakkında 298 sayılı Kanun'da mevcut olmayan 163/4. maddesi gereğince mahkûmiyet hükmü kurulduğu hâlde gerekçeli kararda aynı Kanun'un 164/4. maddesi gereğince hüküm kurularak çelişkiye sebep olunması,
    2) Sanığa ek savunma hakkı verilmeden, iddianamede gösterilmeyen 298 sayılı Kanun’un 164/4 maddesinin uygulanması suretiyle 5271 sayılı CMK'nın 226. maddesine aykırı davranılması,
    3) Suçtan doğrudan zarar görmeyen ve kamu davasına katılma hakkı olmayan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığının katılmasına karar verilerek lehine vekalet ücreti tayin edilmesi,
    4) Kasıtlı suçtan hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesi uyarınca hak yoksunluklarına hükmedilmiş ise de 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 E, 2015/85 K. sayılı kararı ile anılan maddenin bazı hükümlerinin iptal edilmiş olması nedeniyle yeniden değerlendirme yapılması zorunluluğu,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
    İstanbul 13. Asliye Ceza Mahkemesi ise 28.05.2019 tarih ve 960-540 sayı ile; asıl bozma nedenine ve kabule göre yapılan (1), (2) ve (4) numaralı bentlerindeki bozma nedenlerine uymuş, kabule göre yapılan (3) numaralı bozma nedenine ise;
    “Her ne kadar Yargıtay bozma ilamında daha önce katılma kararı verilen Cumhuriyet Halk Partisi'nin dosyada suçtan zarar gören sıfatının olmadığı, bu nedenle katılma kararının yerinde olmadığı belirtilmiş ise de katılan partinin sahtecilik yapılan seçimlere katıldığı, oylarda yapılan usulsüzlüklerin doğrudan katılan partiyi etkilediği” gerekçesiyle direnerek sanığın beraatine karar vermiştir.
    Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 26.12.2019 tarihli ve 73352 sayılı “red” istekli tebliğnamesi ile dosya 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 19. Ceza Dairesince 17.02.2020 tarih ve 699-1520 sayı ile direnme kararı yerinde görülmeyerek Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığının 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun'a muhalefet suçundan açılan kamu davasına katılma ve hükmü temyiz etme hak ve yetkisinin bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; Yerel Mahkemece Özel Dairenin bozma ilamına uyularak sanığın beraatine hükmedildiği hâlde kamu davasına katılmaya ilişkin ara karara ve bu karar doğrultusunda hükmedilen vekalet ücretine yönelik "kabule göre" yapılan bozma nedenine direnmenin mümkün olup olmadığının, bu bağlamda Yerel Mahkemece verilen kararın "yeni hüküm" niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 16.07.2014 tarihli ve 34455-10538 sayılı iddianamesiyle, sanık ...’ın 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’a muhalefet suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
    İstanbul 13. Asliye Ceza Mahkemesince 04.06.2015 tarih ve 263-199 sayı ile; sanığın 298 sayılı Kanun’un 164/4, TCK'nın 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve 1.500 TL maktu vekalet ücretinin sanıktan alınarak katılan ... Başkanlığına verilmesine karar verildiği,
    Hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 19. Ceza Dairesince 22.11.2018 tarih ve 6331-12342 sayı ile; asıl bozma nedeni olarak sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken mahkûmiyetine karar verilmesi, kabule göre ise kısa kararla gerekçeli kararda çelişkiye sebep olunması, sanığa ek savunma verilmemesi, TCK’nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi nedeniyle yeniden değerlendirme yapılmaması ve suçtan doğrudan zarar görmeyen ve kamu davasına katılma hakkı olmayan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığının katılmasına karar verilerek lehine vekalet ücreti tayin edilmesi isabetsizliklerinden bozulduğu,
    İstanbul 13. Asliye Ceza Mahkemesi ise 28.05.2019 tarih ve 960-540 sayı ile; asıl bozma nedenine ve kabule göre yapılan diğer bozma nedenlerine uymuş ancak kabule göre yapılan ve kamu davasına katılmaya ilişkin ara karara ve bu karar doğrultusunda hükmedilen vekalet ücretine yönelik olan bozma nedenine ise; “Her ne kadar Yargıtay bozma ilamında daha önce katılma kararı verilen Cumhuriyet Halk Partisi'nin dosyada suçtan zarar gören sıfatının olmadığı, bu nedenle katılma kararının yerinde olmadığı belirtilmiş ise de katılan partinin sahtecilik yapılan seçimlere katıldığı, oylarda yapılan usulsüzlüklerin doğrudan katılan partiyi etkilediği” gerekçesiyle direnerek sanığın beraatine karar verildiği,
    Bu hükmün de katılan vekili tarafından direnme kararının yerinde olduğu ancak sanığın beraatine ilişkin hükmün usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle temyiz edildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;
    a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
    b) Bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususları tartışmak,
    c) Bozma sonrasında yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,
    d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçelerle veya sonradan yürürlüğe girip lehe hükümler içermekle uygulanması gereken yeni kanun normlarına dayanarak hüküm kurmak,
    Suretiyle verilen hüküm, özde direnme kararı olmayıp yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi hâlinde ise incelemenin Yargıtayın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.
    Öte yandan Ceza Genel Kurulunun 04.12.2007 tarihli ve 236-260 sayılı, 29.09.2015 tarihli ve 431-288 sayılı, 16.05.2017 tarihli ve 140-280 sayılı, 02.04.2019 tarihli ve 60-267 kararlarında açıklandığı üzere "kabule göre" yapılan bozma, esasa ilişkin bozmadan farklı olup dosyanın mevcut durumuna göre yerel mahkeme uygulamasının hatalı görülen yönüne, uyarma, öğretme ve yol gösterme amacıyla değinmekten ibaret olup direnmeye konu olamaz. Esasa ilişkin bozmaya uyulduktan sonra verilecek yeni kararda "kabule göre" yapılan bozma sebebinin ortadan kalkması mümkündür. İşin esasına ilişkin bozmaya uyulduktan sonra kurulan hükmün yeni ve değişik nitelikli olması nedeniyle "kabul" kısmının aynen tekrarlanması da ısrar niteliğinde değildir.
    Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin yapılan değerlendirmede;
    Yerel Mahkeme asıl bozma nedenine uyarak gereğini yerine getirmiş, ancak kabule göre yapılan bozmaya karşı bu kez Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığının kamu davasına katılmasına ilişkin 04.12.2014 tarihli ara kararının isabetli olduğuna ilişkin gerekçe göstererek direnmiştir.
    Esasa ilişkin asıl bozma nedeni Özel Daire ilamında gösterilmiş ve bu hususa Yerel Mahkemece uyulmuştur. Yerel Mahkemenin uyma kararı sonucunda verdiği sanığın beraatine ilişkin hüküm “direnme kararına konu hüküm” niteliğini de taşımamaktadır. Yerel Mahkeme, sanığın cezalandırılmasına ve katılan vekili lehine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin bozma öncesi verdiği hükmü tamamen ortadan kaldırarak Özel Dairenin bozma ilamındaki asıl bozma nedenine uyup önceki kararda bulunmayan yeni ve değişik gerekçe ile sanığın beraatine ilişkin hüküm kurmuştur.
    Bu nedenle, Yerel Mahkemenin son uygulaması, direnme niteliğinde olmayıp bozmaya uyma sonucu ve ilk hükümdeki mahkûmiyet kararından tamamen farklı ve yeni gerekçe ile sanığın beraatine ilişkin hüküm kurulmuş olması nedeniyle yeni hüküm niteliğindedir. Bu yeni hükmün, doğrudan Ceza Genel Kurulunca incelenmesi mümkün olmadığından, dosyanın temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    İstanbul 13. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 28.05.2019 tarihli ve 960-540 sayılı karar yeni hüküm niteliğinde olduğundan; Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 22.06.2021 tarihli ve 196 sayılı kararı uyarınca Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 01.07.2021 tarihinden geçerli olarak kapatılmasına ve tüm işlerin Yargıtay 7. Ceza Dairesine devredilmesine karar verildiğinden, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 7. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 13.01.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.




    Hemen Ara