Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/1105 Esas 2022/27 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/1105
Karar No: 2022/27
Karar Tarihi: 18.01.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/1105 Esas 2022/27 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/1105 E.  ,  2022/27 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : (Kapatılan)16. Ceza Dairesi



    Sanık ... hakkında Cumhurbaşkanına hakaret etme, tehdit ve hakaret suçlarından açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda 5271 sayılı CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca sanığın beraatine ilişkin ...1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 11.11.2015 tarihli ve 51-493 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı ve katılan ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 26.04.2017 tarih, 2833-3972 sayı ve oy çokluğuyla;
    "...
    1- Katılan vekilinin 11.08.2016 tarihinde dilekçe vererek şikâyetten vazgeçtiği anlaşıldığından CMK'nın 243. maddesi hükmü karşısında katılma kararı hükümsüz kalıp bu nedenle müşteki vekilinin, katılan vekili sıfatıyla hükmü temyiz etme yetkisi bulunmadığından, temyiz incelemesine yer olmadığına,
    2- Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları yönünden;
    05.01.2015 tarihli iddianame ile sanığın katılan ...'e yönelik karakolun önünde ve içinde gerçekleştirdiği eylemler hakkında dava açıldığı ancak sanığın araç içinde katılan ... hakkında söylediği sözler yönünden iddianamede dava bulunmadığı saptanarak yapılan incelemede;" açıklamasıyla onanmasına karar verilmiş,
    Daire Üyeleri ...ve... "Olay tutanakları, katılan polis memurlarının ve tutanak mümzi tanıkların beyanları, sanığın savunması ile oluş ve dosya kapsamına göre; sanığın suç tarihinde çevreye rahatsızlık verildiği anonsu üzerine olay yerine gelen görevliler ile tartışıp nüfus cüzdanını yere atıp gittiği ardından karakola kimliğini almak üzere geldiği, olayın devamında adli rapor tanzim edilmesi için hastaneye götürüldüğü sırada araç içerisinde olay tutanağına göre, ‘Ben adamın a.. koyarım, onu yaşatmam, onun ismini ve sicil numarasını bana verin, vereceksin ulan, ben adamı sinkaf ederim, beni burda tutamayacaksınız, çıkışta görüşeceğiz onunla, ben PKK'ya katılacağım, ben bu devletin a.. koyarım, bayrağını sinkaf ederim, ben bu kimliği taşımak zorundamıyım, Başbakan'ın da a.. koyarım, Cumhurbaşkanının da’ dediği, sanığın uyarılması üzerine de ‘sizin de a.. koyacağım, siz hiç ailenizle sokakta dolaşmayacak mısınız?’ diyerek hakeret ve tehdit içeren sözler söylediğinin sabit olduğu anlaşılmakla, yüklenen suçlardan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği görüşü ile sayın çoğunluğa katılmıyoruz." düşünceleri ile karşı oy kullanmışlardır.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 19.07.2017 tarih ve 27652 sayı ile;
    "...
    Yerel Mahkemenin dayandığı güvenlik kamerası görüntülerinden bir kısmının sessiz olduğu, beyanına dayanıldığı bildirilen tanıklardan ... Serkan Doğan'ın polis merkezi içinde olduğundan merkez dışındaki olaylara dair bilgisinin olmadığını beyan ettiği, sanık hakkında 08.12.2014 tarihinde saat 03.50'de tutulan tutanağın ekip otosu içindeki olaylara dair olduğu ve müştekiler dışında kalanların doğrudan tanık olmadıkları bir zaman dilimine ait olduğu, Başbakan ve Cumhurbaşkanı hakkında söylenen hakaret içerikli sözlerin de bu zaman diliminde söylendiği, bu sözleri duymadığını beyan eden tanıkların zaten araç içindeki olaya tanık olmadıkları, hakaret ve tehdit içerikli sözleri duyanların sadece katılanlar olmasının, bu kişilerin beyanlarına sırf bu sıfatları nedeniyle itibar edilmemesini gerektirmeyeceği, somut nedenlerle dayanmayan bu kabulün yasal olmadığı..." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 13.09.2017 tarih ve 1868-4873 sayı ile itiraz nedeni yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı hakaret, tehdit ve Cumhurbaşkanına hakaret etme suçlarının sabit olup olmadıklarının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    08.12.2014 tarihinde saat 02.40'ta düzenlenen tutanakta; “Saat 02.20 sıralarında haber merkezinin.....Kavşağı civarında alkollü şahısların çevreye rahatsızlık verdiğinin bildirilmesi üzerine... kod nolu ekipler olarak belirtilen yere intikal edilmiş, bahse konu yerin karsak kavşağı karşısında bulunan Konur Tıp Merkezi yanında bulunan üç kişinin kendi aralarında muhabbet ettikleri fakat çevreyi rahatsız etme konusunun olumsuz olduğu, şahısların alkollü oldukları davranışlarından belli olduğu, iki şahsın evlerine gittikleri ve diğer şahsın tarafımızdan tanınan ... isimli şahıs olduğu görülmüş, ... biz görevlilere kendisinin alkollü olduğu aracının kendisi tarafından yakında olduğunu beyan etmiş kendisini alkollü olması sebebi ile aracına binmemesi konusunda uyarılmış, şahsın eve gitmesini söylememiz üzerine şahıs kimliğini yere fırlatarak olay yerinden kimliğini almadan uzaklaşmış, şahsın kimliği biz görevlilerce yerden alınarak Polis Merkezi Amirliğine teslim edilmek üzere geçici olarak muhafaza altına alınmıştır” ifadelerine yer verildiği,
    08.12.2014 tarihinde saat 03.50’de düzenlenen tutanakta; “Saat 03.10 sıralarında... kod nolu nöbetçi amirinin, ekibimizi anons ederek Polis Merkezi Amirliğine gelmemizi bildirmesi üzerine Polis Merkezi Amirliğine gelinmiş, daha önce saat 02.20 sıralarında ... isimli şahsın 'Kimliğim sizde mi?' şeklindeki sorusu üzerine şahsın kimliğini....Kavşağı Konur Tıp Merkezi önünde şahsın alkollü olduğunu, kendisini alkollü olmasından dolayısıyla eve gitmesi konusunda uyardığımızda kimliğini yere atarak olay yerinden uzaklaştığını ve bahse konu kimliğin .... kod nolu ekipler tarafından geçici olarak muhafaza altına alındığını söylememiz üzerine kimliğini aramak için tekrar Polis Merkezî Amirliğine gelerek görevli polis memurları ve ...kod nolu nöbetçi amire hakaret, polis memurunun görevini engelleme, tehdit ve küfürden dolayı şahsın Doktor Raporu alınması istenmiş, ....kod nolu ekibimizce ...Devlet Hastanesine götürüldüğü anda ekip aracının nezaret kısmında ... kod nolu nöbetçi amire hitaben ‘Ben adamın amına koyarım, onu yaşatmam, onu ismini ve sicil numarasını bana verin, vereceksiniz ulan, ben adamı sikerim, beni burada tutamayacaksınız ben buradan çıkacağım, çıkınca görüşeceğiz onunla, benim kim olduğumu biliyor mu, ben PKK'ye katılacağım, ben bu devletin amına koyarım, bayrağım sikerim, ben bu kimliği taşımak zorunda mıyım, Başbakanın da amına koyarım Cumhurbaşkanın da’ demesi üzerine biz görevlilerce devlet büyüklerine ve nöbetçi amir ve memurlara hakaret ve küfür etmemesi yönünde uyarılmış, şahıs 7366 kod nolu ekipte bulunan biz görevlilere de ‘sizin de amınıza koyacağım, siz hiç mi sokak da ailenizle dolaşmayacaksınız’ diyerek tehdit ve hakaretlerine devam ederek ‘beni mahkemeye çıkaracaksınız beni içeri atacak savcının ve hakimin de amına koyarım’ demesi üzerine biz görevlilerce tekrar uyarılmış, şahıs aynı şekilde tehdit, hakaret ve küfürlerine devam etmiş, ‘zaten evi terk ettim, çoluk çocuktan vazgeçtim, zaten saracak kişi arıyorum, kimse olmadığı için size sardım, iyi de oldu’ cevabını vermiş, Doktor Raporu ...Devlet Hastanesi Acil kısmından alınarak hakkında adli tahkikate binaen işlem yapılması üzerine Polis Merkezi Amirliğine getirilerek teslim edilmiştir.” şeklinde ibarelerin bulunduğu,
    08.12.2014 tarihinde saat 04.00’te düzenlenen tutanakta; “... olarak tespit edilen şahıs Polis Merkezi Amirliğimiz önünde park hâlinde olan ve ... Büro Amirliğimiz hizmetlerinde kullanılan .... plaka sayılı ekip otosunu göstererek ‘Bu aracın sürücüsü kim, benim kimliğimi aldılar vermediler, bana kimliğimi verin' diyerek yüksek sesle bağırmayla başladı o esnada nöbetçi amir olan komiser ...’e ‘Bu araçtaki polisler benim kimliğimi aldı vermediler.’ diyerek bağırmaya devam etti daha sonra cep telefonu ile birilerini arayarak konuşmaya başladı daha sonra polis merkezi önünde beklerken biz görevlilere hitaben ‘Sizin amınıza koyacağım’ diyerek Cami istikametine doğru yöneldi bu arada yine cep telefonu ile konuşmaya devam ediyordu daha sonra Polis Merkezi Amirliği giriş kapısı önüne gelerek merdivenlerde bulunan Komiser ...’e yüksek sesle bağırarak ‘Bana sicilini ver, ismini ver.’ diyerek agresif hareketlerine devam etti, ancak ... tarafından sakin olması, probleminin ne ise sakin bir şekilde anlatması. sakince konuşması için Polis Merkezine davet edilmiş, şahsın kaba üst araması yapılmış şahsın üzerinde her hangi bir suç ve suç unsuruna rastlanılmadığı anlaşılmış şahsın görünüş ve konuşmasından alkollü olduğu ve alkol koktuğu anlaşılmış, şahıs Polis merkezimiz içinde yine bağırıp çağırıp 'Amına koyacağım, sicilini ver, sen beni tanımıyormusun, ben bu akşam öğrenirim vermesen de, şimdi birilerini ararım burnunuzdan getiririm’ diyerek görevli memurlara sözlü olarak tehdit ve hakaretlerine devam etmiş, şahsa biz görevlilerce yapılan tüm ikazlarımıza rağmen sakinleşmeden agresif davranışlarına devam etmiş daha sonra kimliğinin ekiplerimiz tarafından alınmadığı, ekiplerimiz sorulduğunda şahsın kendi kimliğini yere artarak almadan olay yerinden ayrıldığı görevlilerimizden öğrenilmiş, gerekli yasal işlemler yapılabilmesi ve doktor raporunun alınması amacı ile 7366 kod nolu ekibiz aracılığı ile MAGDH Acil servisinden darp cebir raporu aldırılması için hastane Acil servisine gönderilmiştir” şeklinde açıklamaların bulunduğu,
    Dosya arasındaki CD içerisinde yer alan 3 adet güvenlik kamerası kaydı incelendiğinde sanığın üstünün arandığına ilişkin olan görüntüde seslerin kaydedilmediği ancak bu kayıtta sanığın bağırdığına dair herhangi bir belirtinin olmadığı, üzerinin aranması sırasında da herhangi bir zorluk göstermediği, içinde sanığın görüntü ve konuşmalarının da yer aldığı ve her biri 30'ar dakika olan kayıtlar incelendiğinde sanığın sürekli kimliğinin nerede olduğunu sorduğu, ayrıca ısrarla katılanlardan ...'den sicilini sorduğu ve ondan şikâyetçi olduğunu belirttiği, izlenen görüntülerde sanığın söylediği iddia edilen hakaret ve tehdit içerikli sözlerinin anlaşılamadığı,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan ... kollukta; “...İlçe Emniyet Müdürlüğü Devriye Hizmetleri Büro Amirliğine bağlı....kod nolu ekipte polis memuru olarak görev yapmaktayım. 08.12.2014 tarihinde saat 03.10 sıralarında... kod nolu nöbetçi amirinin.... kod nolu ekibimizi anons ederek çağırması üzerine Polis Merkez Amirliğine geldik. Gerekli işlemler için doktor raporu alınması gereken ... isimli şahsı ekip otosunun nezarethane kısmına konmuş ve şahıs ile birlikte ekip otosu ile ...Acil servisine şahsın darp ve cebir raporu alınması amacı ile intikal ederken ekip otosu içerisinde biz görevlilere nöbetçi amirini kastederek ‘Ben adamın amına koyarım, onu yaşatmam, onun ismini ve sicil numarasını bana verin, vereceksin ulan, ben adamı sikerim, beni burada tutamayacaksınız, çıkınca görüşeceğiz onunla, benim kim olduğumu biliyor mu, ben PKK'ya katılacağım, ben bu devletin amına koyarım, bayrağını sikerim, ben bu kimliği taşımak zorunda mıyım, Başbakanın da amına koyarım, Cumhurbaşkanının da' demesi üzerine şahıs uyarılmış, ancak bunun üzerine bana ve yanımdaki arkadaşlarıma hitaben 'Sizin de amınıza koyacağım, siz hiç mi ailenizle sokakta dolaşmayacak mısınız?' diyerek bize de tehdit ve hakarette bulunmuştur. Ben bu olay ile ilgili olarak görevimden dolayı bana tehdit ve hakarette bulunan ... isimli şahıstan şikâyetçiyim.”,
    Katılan ... kollukta; “...İlçe Emniyet Müdürlüğü Devriye Hizmetleri Büro Amirliğine bağlı... kod nolu ekipte polis memuru olarak görev yapmaktayım. 08.12.2014 tarihinde saat 03.10 sıralarında ...kod nolu nöbetçi amirinin ....kod nolu ekibimizi polis merkez Amirliğimize anons ederek çağırması üzerine gerekli işlemler için doktor raporu alınması gereken ... isimli şahıs ekip otosunun nezarethane kısmına konmuş ve ...G.D.H Acil servisine darp ve cebir raporu alınması amacı ile intikal ederken şahıs ekip otosu içerisinde biz görevlilere nöbetçi amirini kastederek 'Ben adamın amına koyarım, onu yaşatmam, onun ismini ve sicil numarasını bana verin, vereceksin ulan, ben adamı sikerim, beni burade tutamayacaksınız, çıkınca görüşeceğiz onunla, benim kim olduğumu biliyor mu, ben PKK’ya katılacağım, ben bu devletin amına koyarım, bayrağını sikerim, ben bu kimliği taşımak zorunda mıyım, Başbakanın da amına koyarım, Cumhurbaşkanının da’ demesi üzerine şahıs uyarılmış, ancak bunun üzerine bana ve yanımdaki arkadaşlarıma hitaben 'Sizin de amınıza koyacağım, siz hiç mi ailenizle sokakta dolaşmayacak mısınız?' diyerek bize de tehdit ve hakarette bulunmuştur. Ben bu olay ile ilgili olarak görevimden dolayı bana tehdit ve hakarette bulunan ... isimli şahıstan şikâyetçiyim.”,
    Mahkemede; “Gelen ihbar üzerine sanığın taşkınlık yaptığı söylenen yere gittiğimizde kendisi bize 'Lan' diye hitap etti. Kimliğini bize fırlattı. Sanık daha sonra karakola gitmiş. Gelen anons üzerine karakola gidip sanığı alacağımız sırada komiser ... sanığın kendisine hakaret ettiğini söyledi. Biz bunları duymamıştık. Daha sonra adli rapor düzenlenmesi için sanığı hastaneye götürürken sanık ‘PKK 'lı mı olayım dağa mı çıkayım, bu ülkenin Başbaşkanın da Cumhurbaşkanın da amına koyayım’ dedi. Ayrıca bize de ‘sizin de ananızı sinkaf edeceğim, sürdüreceğim sizi vuracağım’ dedi. Ben araç içerisinde sanığın komiser Hakan'ı kastederek küfür ettiğini duymadım.”,
    ... müşteki sıfatıyla Kollukta; “..., ekip otosunun nezarethane kısmına konmuş ve ...G.D.H acil servisine dap ve cebir raporu alınması amacı ile intikal ederken şahıs ekip otosu içinde biz görevlilere nöbetçi amirini kastederek ‘Ben adamın amına koyarım, onu yaşatmam,onun ismini ve sicil numarasını bana verin, vereceksin ulan, ben adamı sikerim, beni burada tutamayacaksınız, çıkınca görüşeceğiz onunla, benim kim olduğumu biliyor mu, ben PKK’ya katılacağım, ben bu devletin amına koyarım, bayrağını sikerim, ben bu kimliği taşımak zorunda mıyım, Başbakanın da amına koyarım, Cumhurbaşkanının da' demesi üzerine şahıs uyarılmış, ancak bunun üzerine bana ve yanımdaki arkadaşlarıma hitaben 'Sizin de amınıza koyacağım, siz hiç mi ailenizle sokakta dolaşmayacak mısınız' diyerek bize de tehdit ve hakarette bulunmuştur. Ben bu olay ile ilgili olarak görevimden dolayı bana tehdit ve hakarette bulunan ... isimli şahıstan şikâyetçiyim.”,
    Katılan ... Kollukta; “...İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro Amiri olarak görev yaparım. 08.12.2014 tarihinde saat 03.00 sıralarında nöbetçi amiri olduğum Polis Merkezi Amirliğimiz önüne gelen ve isminin daha sonrasında ... olarak tespit edilen şahıs Polis Merkezi Amirliğimiz önünde park hâlinde olan Tem Büro Amirliğimiz hizmetlerinde kullanılan ...' plaka sayılı ekip otosunu göstererek ‘Bu aracın sürücüsü kim, benim kimliğimi aldılar vermediler, bana kimliğimi verin' diyerek yüksek sesle bağırmayla başladı ve bana hitaben ‘Bu araçtaki polisler benim kimliğimi aldı vermediler.’ diyerek bağırmaya devam etti, daha sonra cep telefonu ile birileri arayarak konuşmaya başladı, ardından Polis Merkezi önünde beklerken biz görevlilere hitaben ‘Sizin amınıza koyacağım’ diyerek Cami istikametine doğru yöneldi, bu arada yine cep telefonu ile konuşmaya devam ediyordu daha sonra Polis merkezi Amirliği giriş kapısı önüne gelerek bana hitaben yüksek sesle bağırarak ‘Bana sicilini ver, ismini ver.’ diyerek agresif hareketlerine devam etti ancak ben şahsa sakin olmasını, probleminin ne ise sakin bir şekilde anlatmasını, yapılabilecek bir şey varsa yardımcı olabileceğimizi söyleyerek şahsı Polis Merkez Amirliğimize davet ettim. 'Sicilini ver vermesen de, şimdi birilerini ararım burnunuzdan getiririm’ diyerek biz görevlilere sözlü olarak tehdit ve hakaretlerine devam etmiş, tüm ikazlarımıza rağmen sakinleşmeden agresif davranışlarına devam etmiş, daha sonra kimliğinin ekiplerimiz tarafından alınmadığı, ekiplerimize sorulduğunda şahsın kendi kimliğini yere atarak almadan olay yerinden ayrıldığı görevlilerimizden öğrenilmiş, gerekli yasal işlemler yapılabilmesi için işlemlere başlanılmıştır. Ben bu olay ile ilgili olarak görevim icabı şahsıma tehdit ve hakarette bulunan ... isimli şahıstan davacı ve şikâyetçiyim.”,
    Mahkemede; “Ben olay günü ilçe nöbetçi amiri olarak görev yapıyordum. Dışarıya sigara içmek için çıkmıştım. Sanığın sarhoş bir şekilde emniyet binasına geldiğini gördüm. Sanık terör ekibinin aracını göstererek ‘nerede lan bunun şoförü’ diyordu ve kimliği ile ilgili bir şeyler söylüyordu. Sanık bana' siktir lan, bu adamlar nerede yalan söyleyip durma’ dedi. Daha sonra bana ‘İsmini sicilini ver seni sürdüreyim’ dedi. Sanık taşkınlığını artırınca polis memurları vasıtasıyla onu karakola aldırdım. Ayrıca sanık 'Amına koyacağım’ şeklinde söz de sarf etti. Sanığın söylediği iddia edilen diğer sözler benim olduğum sırada söylenmemişti. Doktor raporuna sevk ettiğimiz sırada ekip arabasında söylemiş.”,
    Tanık ... Serkan Doğan aşamalarda; “Ben olay tarihinde polis merkezinde nezarethane sorumlusu olarak görev yapıyordum. Olaya müdahale eden grupta değildim. Polis merkezindeydim. Emniyetin önünde olan olayı da bilmiyorum. Ancak Hakan komiser sanıktan şikâyetçi olunca şahsı karakolun içine getirdiler. Biz şahsın işlemlerini yaptık. Sanığın karakolda Hakan komiseri kastederek ‘Bu kim, bu kim’ diye sorduğunu duydum ayrıca ‘sicilini ver sicilini, sen kimsin’ şeklinde konuşmalarda bulunmuştur. Bunun dışında iddianamede belirtilen Başbakan'a küfürlerini veya diğer polis memurlarına küfür ve hakaretlerini duymadım. Söylediğim gibi polis merkezinin içerisinde olduğum için neler yaşandığını bilmiyorum. Söyleyeceklerim bundan ibarettir.”,
    Tanık ... Palabıyık aşamalarda; “Gelen sözler üzerine karakolun kapısına çıktığımda komiser Hakan ile sanığın konuştuğunu ve sanığın bağırarak ‘Kimliğimi verin, siz aldınız, sizi sinkaf ederim’ şeklinde sözler sarf ediyordu. Daha sonra ‘size göstereceğim, sicilinizi verin’ şeklinde sözler sarf etti. Ben sanığın karakola alındığını tam olarak hatırlamıyorum. Ben sanığın ‘Başbakanın da amına koyarım’ dediğini duymadım.”,
    Tanık Şaban Mutlu aşamalarda; “Ben karakolun dışından gelen sesler üzerine dışarıya çıktığımda sanık ... komiserimize ‘Benim kimliğimi kimin aldığını sen biliyorsun, onu bulun, bana ismini ver, sicilini ver, ben seni tanır bulurum’ gibi sözler söyledi. Komiserim sanığı sakin olmasına rağmen sanık sakin olmayınca komiser Hakan sanığı içeriye almamızı söyledi. Ben sanığın küfür içerikli sözler söylediğini duymadım. Ancak benim tanık olmadığım tartışmanın başında sanığın çeşitli şekillerde küfür ettiğini söylediler. Sanığı karakolun içine aldığımızda ‘amınıza korum’ şeklinde hatırladığım sözlerle küfür ettiğini duydum. Ben sanığın ‘Başbakanın da amına koyarım’ şeklinde küfür ettiğini hatırlamıyorum.”,
    Tanık ... Serdar Güven aşamalarda; “Karakolun önünde ... komiserimizin yanında olduğumuz sırada sanık yanımıza gelerek ‘Benim kimliğimi aldılar, kim aldıysa bana verin’ dedi. ... onu sakinleştirmeye çalıştı. Komiserimiz bu sırada sivil giyimliydi. Sanık kimliğini aldığını düşündüğü kişileri kastederek ‘Amına koyacağım, onlara göstereceğim’ şeklinde sözler sarf etti. Daha sonra sinirlerine hakim olamayan sanık, komiser...a ‘Bana ismini ver sicili ver’ dedi. Sanık taşkınlığa devam ettiği için onu karakola aldık. Ben sanığın karakolda da küfürler ettiğini hatırlıyorum. Ancak neler söylediğini tam olarak hatırlamıyorum. Ben sanığın ‘Başbakanın da amına koyarım’ şeklinde küfür ettiğini duymadım.”,
    Tanık ... Çoban aşamalarda; “Ben esasen tutanak tanzim etme ve ifade alma ile görevliyim. Sanığın söylemiş olduğu sözlerin tamamını içeride olmam nedeni ile duyamadım. Ancak bir süre sonra dışarıya çıktığımda sanığın şuan da hatırlayamadığım şekilde hakaret ettiğini duydum.”,
    Şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
    Sanık ... Kollukta; “08.12.2014 tarihinde saat 02.40 sıralarında.....üzerinde bulunduğum esnada yanıma polis ekipleri geldi ve benden kimliğimi istedi, ben de kimliğimi görevli polislere verip oradan yürüyerek uzaklaşıp ayrıldım daha sonra tek başıma emniyetin önüne geldim ve görevli polislerden kimliğimi istedim ancak kimliğimin polis merkezinde olmadığını öğrendim daha sonra polis merkezinde ve polis otosu içinde istemeyerek de olsa alkolün verdiği tesir ile görevli polislere şu an hatırlamağım tehdit ve hakaretleri söyledim. Bundan dolayı çok üzgünüm ve pişmanım.”,
    Sorguda; “Atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Olay günü alkollü vaziyette arkadaşlarımla dolaşırken sivil asayiş ekibi geldi ve benden kimlik istediler. Tam olarak hatırlayamamakla birlikte kimliği resmî ekibe verdim. Alkollü olduğum için tam olarak hatırlayamıyorum. Ekiptekilere 'Diğerlerinden neden kimlik istemiyorsunuz da benden istiyorsunuz’ dedim. Daha sonra olay yerinden ayrılarak giderken kimliğimi geri istemek için emniyete gitmeye karar verdim. Emniyete gittiğimde oradaki başkomisere kimliğimi almaya geldiğimi söyledim. Aramızda tartışma çıktı. Bunun üzerine ben de ‘Bana sicilini, ismini ver, seni şikâyet edeceğim’ dedim. Başkomiser ise ismini vermeyince ‘Senin ismini öğrenirim’ dedim ancak tehdit etmedim. Daha sonra raporu aldırmak üzere ekip otosuyla hastaneye giderken görevli polis memurlarına ne dediğimi hatırlamıyorum. Ayrıca görevli başkomiseri kast ederek tehdit ya da hakaret içerikli sözler söyleyip söylemediğimi de hatırlamıyorum. Ben zaten başkomiserden de özür diledim. Ben sadece kimliğimi istemek üzere emniyete gitmiştim, kimliğimi verselerdi hiçbir şey olmayacaktı. Suçlamaları kabul etmiyorum.”,
    Mahkemede; “Olay günü İstiklal Caddesinde 3 arkadaş alkollü şekilde dolaştığımız sırada polis ekipleri yanımıza geldi ve bir tek benden kimlik istedi. Ben de kimliğimi verdim ve oradan uzaklaştım. Daha sonra karakola giderek kimliğimi istedim. Kapıdaki polis ...'den kimliğimi istedim. ... bana ‘Ekip arabası daha gelmedi. Kimliğin bizde yok’ şeklinde cevap verdi. Ben de ‘Sicili ver, ben de seni şikâyet edeceğim’ dedim. Küfür edip etmediğimi alkollü olmam nedeni ile hatırlamıyorum. Daha sonra beni alıp nezarete attılar. Ben kesinlikle Başbakana veya Cumhurbaşkanına hakaret ve tehdit içerikli herhangi bir söz söylemedim. Hakim savcılara hitaben de hakaret ve tehdit içerikli bir söz söylemedim. PKK'ya katılacağıma dair herhangi bir şey söylemedim. Sadece Hakan Başkomser ile aramda bir diyalog geçti. Az önce de belirttiğim gibi bu diyaloğun nedeni benim alkollü olmamdır. Atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Beraatimi talep ederim. Beraatime karar verilmezse hakkımda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini kabul ederim.”,
    Şeklinde savunma yapmıştır.
    Uyuşmazlığın esasını oluşturan kanuni düzenlemelerin açıklanması gerekmektedir.
    Tehdit suçu TCK’nın 106. maddesinde; "(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
    (2) Tehdidin;
    a) Silahla,
    b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
    c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
    d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
    İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
    (3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir." şeklinde düzenlenmiştir.
    Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğü'ne göre, "Gözdağı verme" anlamına gelen tehdit, bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması mümkün olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür. Bu nedenle tehdit suçu; söz, yazı, resim, şekil veya işaret ile de işlenebilecek bir suç olup önemli olan gerçekleştirileceği belirtilen haksızlığın mağdurun bilgisine ulaştırılmasıdır (M. Emin Artuk, A. Gökcen, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitabevi, ..., 6. Bası, s. 100.).
    Tehdidin, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli olması yeterli olup, saldırının kişinin veya başkasının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına, belirli bir ağırlıkta olmak kaydıyla malvarlığına veya bunlar dışındaki sair bir kötülüğe yönelik olması gereklidir. Suçun oluşabilmesi için mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmadığının veya korkup korkmadığının ayrıca araştırılmasına gerek yoktur. Önemli olan failin tehdidi oluşturan fiili "Korkutmak amacıyla" yapmış olmasıdır (Majno, Ceza Kanunu Şerhi, Sevinç Matbaası, ... 1978, C. II, s. 127; A. Pulat Gözübüyük, Mukayeseli Türk Ceza Kanunu, 5. Bası, C. II, s. 517 ve 873.).
    Tehdit suçuyla korunan hukuki yarar TCK’nın 106. maddesinin gerekçesinde; "Tehdidin koruduğu hukukî değer, kişilerin huzur ve sükûnudur; böylece kişilerde bir güvensizlik duygusunun meydana gelmesi engellenmektedir. Bu nedenle, söz konusu madde ile insanın kendisine özgü sulh ve sükûnuna karşı işlenen saldırılar cezalandırılmış olmaktadır. Fakat, tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetidir." şeklinde açıklanmıştır.
    TCK'nın “Hakaret” başlıklı 125. maddesi;
    “(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
    (2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
    (3) Hakaret suçunun;
    a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
    b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
    c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
    İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz
    (4) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
    (5) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
    Bu düzenleme ile 765 sayılı TCK'dan farklı olarak hakaret ve sövme ayrımı kaldırılmış, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek, hakaret suçunu oluşturan seçimlik hareketler olarak belirlenmiştir. (Mahmut Koca - İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, ... Yayınevi, ..., 2013, s. 430).
    Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir.
    Eleştiri ise, herhangi bir kişiyi, eseri, olayı veya konuyu enine, boyuna, derinlemesine her yönüyle incelemek, belli kriterlere göre ölçmek, değerlendirmek, doğru ve yanlış yanlarını sergilemek amacıyla ortaya konulan görüş ve düşüncelerdir. Genelde beğenmemek, kusur bulmak olarak kabul görmekte ise de eleştirinin bir amacının da konuyu anlaşılır kılmak, sonuç çıkarmak ve toplumu yönlendirmek olduğunda kuşku yoktur.
    Her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
    Kamu görevlilerinin, görevlerini yerine getirirken fonksiyonlarını etkilemeyi ve saygınlıklarına zarar vermeyi amaçlayan aşağılayıcı saldırılara karşı korunmaları zorunlu olmakla birlikte, demokratik bir hukuk devletinde, kamu görevini üstlenenleri denetlemek, faaliyetlerini değerlendirmek ve eleştirmek de kaynağını Anayasa'dan alan düşünceyi açıklama özgürlüğünün sonucudur. Eleştirinin sert bir üslupla yapılması, kaba olması ve nezaket sınırlarını aşması, eleştirenin eğitim ve kültür düzeyine bağlı bir olgu ise de eleştiri yapılırken görüş açıklama niteliğinde bulunmayan, küçültücü, aşağılayıcı ifadeler kullanılmamalı, düşünceyi açıklama sınırları içinde kalınmalıdır.
    Öte yandan; Cumhurbaşkanına hakaret ve sövme fiillerini yaptırıma bağlayan 765 sayılı mülga TCK’nın 158 ve aynı eylemleri yaptırıma bağlayan 5237 sayılı TCK’nın 299. maddeleri incelendiğinde;
    765 sayılı mülga TCK’nın 158. maddesinde “Reisicumhura muvacehesinde hakaret ve sövme fiillerini işleyenler... cezalandırılır.
    Hakaret ve sövme Reisicumhurun gıyabında vaki olmuş ise faili, bir seneden üç seneye kadar hapis olunur. Reisicumhurun ismi sarahaten zikredilmeyerek ima veya telmih suretiyle vaki olsa bile mahiyeti itibariyle Reisicumhura matufiyetinde tereddüt edilmeyecek derecede karineler varsa tecavüz sarahaten vuku bulmuş addolunur” hükmüne yer verilmiş,
    Aynı fiiller 5237 sayılı TCK’da hakaret ve sövme ayrımının kaldırılması nedeniyle,Cumhurbaşkanına hakaret suçlarını yaptırıma bağlayan 299. maddesinde,
    “(1) Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Suçun alenen işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
    Her iki maddedeki suçun maddi unsuru, “hakaret ve sövme” teşkil edecek herhangi bir hare¬ettir. Söz konusu hareketler söz, yazı, resim, işaret veya benzeri vasıtalarla gerçekleştirebilir, ancak; hakaret ve sövme içeren bu eylemlerin Cumhurbaşkanına matufiyeti şarttır. Madde¬deki hakaret ve sövme terimleri 765 sayılı mülga TCK’nın 480 ve 482., 5237 sayılı TCK’nın 125. maddelerine göre belirlenecektir.
    Bu suçla Cumhurbaşkanlığının fonksiyonları değil Cumhurbaşkanının şeref varlığı korunmaktadır. Genel hakaret ve sövme suçlarında olduğu gibi Cumhurbaşkanına hakaret ve sövme suçunun oluşması için de; onun sosyal değeri konusunda kendisinin veya toplumun sahip olduğu düşünce ve duyguları sarsıcı fiil veya sıfatlar isnat veya izafe edilmelidir. Ne tür hareketlerin şeref ve itibarı ihlal edici olduğu, toplumda hâkim olan ortalama düşünüş ve anlayışa göre belirlenmelidir, bunu tayinde ölçü bireyin özel duyarlılığı değildir, bu itibarla basit bir saygısızlık hakaret ve sövme olarak nitelendirilemez. (Erman S.Hakaret ve Sövme Suçları, S.80 vd.)
    Suçun işlenmesi için genel kast yeterlidir, failde siyasi veya Devlet Başkanlığı sıfat ve görevi ile ilgili saik aranmasına gerek bulunmamaktadır.
    Bir eylemin hukuk düzeni tarafından cezalandırılması ancak onu hukuka uygun kılan diğer bir anlatımla hukuka aykırılığı ortadan kaldıran bir nedenin bulunmamasına bağlıdır. Bu kapsamda, basın yoluyla işlenen suçlarda hukuka uygunluk nedeni oluşturan haber verme ve eleştiri hakkı üzerinde de durulmasında yarar bulunmaktadır. Temelini Anayasanın 28 ve devamı maddelerinden alan haber verme ve eleştirme hakkının kabulü için, açıklama veya eleştiriye konu olan haberin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamu ilgi ve yararının bulunması, açıklanış şekliyle konusu arasında düşünsel bir bağ bulunması gerekir. Düşünce özgürlüğü ve dolayısıyla eleştiri, demokratik toplumlarda vazgeçilmez bir haktır. Toplumun ilerlemesi ve yararı için zorunludur. İfade özgürlüğü sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenilmeye değmez görülen haber ve düşünceler için değil, devletin veya nüfusun bir bölümünün aleyhinde olan, onları rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bu demokratik toplum düzeninin ve çoğulculuğun gereğidir. Eleştiri de kaynağını bu özgürlükten alır, eleştirinin doğasından kaynaklanan sertlik suç oluşturmaz, eleştiri övgü olmadığına göre, sert, kırıcı ve incitici olması da doğaldır.
    Ancak, eleştiri hak ve görevi kötüye kullanılmamalı, yazıda küçültücü, incitici, abartılı sözlerden kaçınılmalıdır. Sayılan öğelerden birisinin olmaması halinde, haber verme ve eleştiri hakkından söz edilemeyecek, eylem hukuka aykırı olacaktır.
    Bu kapsamda, Devletin birliğini temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamının da özgürlükçü parlamenter rejimlerde diğer anayasal ve yasal kurumların konumu gibi eleştiriye açık olması doğaldır.
    Öte yandan amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden kurmak olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; "Suçsuzluk" ya da "Masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın uzantısı olan, Latincede "İn dubio pro reo" olarak ifade edilen "Şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ve gerçekleştirilme biçimi konusunda şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak bir kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanık aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve bu ispat, hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkan vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa ihtimale dayanarak sanığın mahkûmiyetine karar vermek, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm kurmak anlamına gelecektir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Olay tarrihinde ...İlçe Emniyet Müdürlüğünün önüne gelen sanık ...’ın müdürlüğün önünde bulunan nöbetçi amir katılan ...'e oradaki bir devriye aracını göstererek "Bu araçtaki polisler benim kimliğimi aldı vermediler" diyerek bağırmaya başladığı ve katılan ...'a hitaben "Sizin a. koyacağım" dediği, sonrasında müdürlüğün içine alındığında koridorda “a. koyacağım sicilini ver, sen beni tanımıyor musun, ben bu akşam öğrenirim vermesen de, şimdi birilerini ararım burnunuzdan getiririm" diyerek tehdit içerikli sözler söylediği, sanık hakkında işlem yapılmak üzere adli raporunun alınması için götürüldüğü esnada hastane yolunda ilerlerken sanığın “Ben adamın a. koyarım onu yaşatmam, onun ismini ve sicil numarasını bana verin, vereceksin ulan, ben adamı sinkaf ederim, beni burda tutamayacaksınız, çıkına görüşeceğiz onunla, benim kim olduğumu biliyor mu, ben PKK'ya katılacağım, ben bu devletin a. koyarım, bayrağını sinkaf ederim, ben bu kimliği taşımak zorunda mıyım, Başbakanın da a. koyarım" dediği, uyarılması üzerine de "Sizin de a. koyacağım, siz hiç ailenizle sokakta dolamayacak mısınız?" diyerek hakaret ve tehdit içerikli sözler kullandığı iddiasıyla sanığın atılı suçlardan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de;
    Sanık ...’ın atılı suçlamaları kabul etmediği, dosya kapsamında bulunan tutanakların altında imzası bulunan kolluk görevlilerinden bir kısmının hakaret içerikli sözler duymadıklarını yalnızca sanığın katılan ...’e yönelik "Sicilini ver" şeklinde sözler söylediklerini duyduklarını beyan etmeleri ve özellikle CD incelemesinde de "Sicilini ver" şeklindeki sözlerin duyulmasına rağmen hakaret ve tehdit içerikli sözlerin duyulmadığı gibi sanığın fiziki hareketlerinde de taşkınlık yaptığının tespit edilemediği ve bu kapsamda ceza mahkûmiyetinin, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil kesin ve açık bir ispata dayanması ve bu ispatın, hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olması gerektiği, yüksek de olsa ihtimale dayanarak sanığın mahkûmiyetine karar verilmesinin, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan maddi gerçeğe ulaşmadan hüküm kurmak anlamına geleceğinden sanığın beraatine dair verilen kararların isabetli olduğu kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan ve sübutun varlığına yönelen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığa atılı suçların sabit olduğu ve bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 18.01.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.


    Hemen Ara