Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/1158 Esas 2022/29 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/1158
Karar No: 2022/29
Karar Tarihi: 18.01.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/1158 Esas 2022/29 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/1158 E.  ,  2022/29 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi


    Sanık ...’ın Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan TCK’nın 302/1. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına; 6136 sayılı Kanun’un 13/2, 3713 sayılı Kanun’un 5 ve TCK’nın 52/2-4. maddeleri uyarınca 7 yıl 6 ay hapis ve 15.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye; her iki suç yönünden TCK’nın 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin ... Ağır Ceza Mahkemesince verilen 09.06.2016 tarihli ve 78-137 sayılı hükümlerin sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 03.04.2017 tarih ve 7350-3632 sayı ile;
    "...
    PKK terör örgütünün 2012 yılında başlayan çözüm sürecini istismar ederek 6 - 8 Ekim olayları sonrası ciddi miktarda silah, mühimmat, patlayıcı stokladığı, örgütün il ve ilçe merkezlerine gönderdiği kırsal kadroları ve şehir yapılanmaları vasıtasıyla Suriye'nin Ayn-El Arap (Kobane)'de uygulanan taktikleri uygulamaya çalıştığı bu kapsamda örgütün barınma, toplanma karargâh ve mühimmat deposu gibi yoğun faaliyet gösterdiği şehir merkezlerinde bu yerlere ulaşımı sağlayan cadde ve sokakların güvenlik güçlerinin müdahalesine engel olacak şekilde hendek ve barikatlarla kapatılarak yüksek miktarda patlayıcı, silah, roket vb. kullanılarak güvenlik çemberi oluşturmaya çalışıldığı, bu kapsamda...ilçesinde 11.12.2015 - 29.12.2015 tarihleri arasında sokağa çıkma yasağı ilan edildiği, sanığın operasyonlar kapsamında olayların olduğu bölgede 27.12.2015 tarihinde yakalandığı dosyada; sanığın kendisine silah verildiğini ancak kullanmadığını savunması karşısında: suçun sübutunda ve vasfın belirlenmesinde, en küçük kuşkuya yer verilmeksizin varabilmek için; Suç tarihinde meydana gelen olaylar ve neticesinde gerçekleşen ölüm ve yaralanma eylemlerinin dosyaya eksiksiz yansıtılması bakımından,
    1- a) Dargeçit ilçesinde gerçekleşen eylemlere ilişkin düzenlenen tüm tutanakların dosyaya konulması;
    b) Terör örgütü mensuplarının ilçe genelinde başlattığı sözde öz savunma eylemi kapsamında barikat kurma, çukur kazma, emniyet ve askeri güçlere silahlı, roketli, bombalı saldırı eylemlerine sanığın katılıp katılmadığının ve bulunduğunu beyan ettiği yerlerde vahim nitelikte bir eylemin gerçekleşip gerçekleşmediğinin ilgili birimlerden sorulması, gerçekleşmiş ise bu olaylarla ilgili başka soruşturma veya kovuşturmalar kapsamında savunma ya da ifadelerine başvurulan şahısların varsa sanıkla ilgili olanlarının tespiti ile ifade tutanaklarının onaylı suretlerinin dosya içine temini,
    c) Sanığın silah kullanıp kullanmadığı hususunda ilgililerin ve savunmasında geçen ..isimli şahısların tanık olarak dinlenilmesi,
    d) Olay mahallinde ele geçen silah ve mühimmatların bu olayda veya başka eylemlerde kullanılıp kullanılmadığı, atışa elverişliliği teknik olarak ya da fiili bakımdan, tespit edilebilen silah veya patlayıcıları sanığın bulundurma ya da kullanma eylemini gerçekleştirip gerçekleştirmediği,
    e) Hükme esas alınan bir kısım belge ve tutanakların tasdiksiz fotokopilerden ibaret olması karşısında, asılları veya tasdikli örneklerinin dosyaya konulmaması,
    f) Sanık savunmasında örgüt mensuplarıyla olduğu dönemde rahatsızlandığı ve tedavi gördüğünü beyan etmesi karşısında, sanığın silahlı çatışmaya girip girmediğini tespit bakımından sanığın yaralı olup olmadığına dair varsa doktor raporunun dosyaya getirtilmesi, rapor yok ise sanığın vücudunda yara izi olup olmadığına ilişkin doktor raporu aldırılması,
    g) Sanığın aşamalardaki savunmalarında, kendisine verilen silahı kullanmadığını beyan etmesine ve el sıvaplarında atış artığına rastlanmamasına rağmen, mahkeme gerekçesinde sanığın ikrarı esas alınarak silahla ateş ettiği kabul edilmek suretiyle yazılı olduğu şekilde mahkûmiyet hükmü kurularak gerekçe ile deliller arasında çelişki oluşturulması,
    Toplanacak bu delillerle birlikte tüm dosya kapsamı değerlendirilip sonucuna göre, sanığın güvenlik güçleri ile silahlı çatışmalara fail ya da yardım eden sıfatı ile girdiğinin anlaşılması hâlinde TCK’nın 302. maddesi uyarınca, aksi hâlde örgüte katıldığı anlaşıldığından silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılacağı, yine çatışmalarda ele geçen silahlardan herhangi birisinin sanık tarafından kullanıldığının tespiti veya bulundurduğu silahın atışa elverişli olduğunun belirlenmesi hâlinde de 6136 sayılı Kanun'a muhalefet etme suçundan mahkûmiyet hükmü kurulacağı gözetilmeden, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
    2-Kabul ve uygulamaya göre de;
    Sanık hakkında Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan hüküm kurulurken, kabul bölümünde uygulanması gerektiği belirtilmesine rağmen, hüküm fıkrasında 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca artırım yapılması gerektiğinin gözetilmemesi," isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 09.06.2017 tarih ve 310123 sayı ile;
    ... sözde yürütme konseyinin öz yönetimden başka seçenek kalmadığına yönelik çağrısı üzerine, terör örgütünün amaca ulaşmak için gerçekleştirdiği stratejik hamlelerden en önemlilerinden birisi olan, yoğun olarak Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ve Ülkemizin değişik yörelerinde hakimiyet alanları oluşturmak için güvenlik güçlerine ve kamu binalarına topluca saldırı girişiminde bulunmak kararı kapsamında,.... terör örgütünün şehirlerdeki milisleri ve kırsal alandaki örgüt mensuplarının silahları ile şehir merkezlerine gizlice girerek halkın arasına karıştıkları, zaman zaman bir kısım belediyelerin araç ve gereçlerini de kullanmak suretiyle insanların yoğun olarak yaşadıkları sokaklara, mahallelere hendekler kazarak el yapımı bomba ve düzenekleri yerleştirdikleri, umumun kullandığı karayollarına mayın döşeyerek patlamaya hazır hâle getirdikleri, tonlarca patlayıcı yüklü kamyonlar, ... makineleri ve diğer araçlarla canlı bomba saldırıları hedefledikleri, güvenlik güçlerinin kamu düzenini ve bu yörede yaşayan vatandaşların güvenliğini sağlamak için operasyon yapma zorunluluğu sonucunda, örgüt mensuplarıyla güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalar sırasında daha önce yerleştirilen patlayıcıların infilak ettirilmesi ve bireysel ya da araçlarla gerçekleştirilen canlı bomba saldırılarıyla çok sayıda sivil vatandaş, kamu görevlisi ve güvenlik güçlerinin ölüm ve yaralanmasına sebebiyet verdikleri, bu süreçte yöre halkının oturduğu evleri terk etmelerini cebren engelleyerek canlı kalkan yaptıkları, yerleşim alanlarının teröristlerden ve patlayıcılardan temizlenmesi için sürdürülen operasyonların haftalarca sürdüğü, çok sayıda özel konut ve işyeri, okul, hastane gibi kamu konutları ve şehrin alt yapı tesislerinin ağır hasar görerek kullanılamaz duruma geldiği, bölge halkının büyük bir çoğunluğunun terör örgütünün yasalara ve devlet otoritesine itaatsizlik çağrısına itibar etmemesiyle, silahlı çatışmaya giren birçok örgüt mensubunun etkisiz hale getirilerek, yerleşim alanlarının, örgütün işgalinden ve patlayıcılardan temizlenerek, kamu düzeninin sağlandığı bilinen bir gerçektir. Bu bağlamda, yakın tarihlerde eş zamanlı olarak 09/08/2015 tarihinde ... ili,.....ilçesinde, 10/08/2015 tarihinde .... il merkezinde, 12/08/2015 tarihinde ... ili, .... ilçesinde, 13/08/2015 tarihinde ...' ili, .....ilçesinde, 14/08/2015 tarihinde ... il merkezinde, 14/08/2015 tarihinde ... ili, ... ve ... ilçelerinde, 15/08/2015 tarihinde ... il merkezinde, 15/08/2015 tarihinde ... ili, Sur ilçesinde, 16/08/2015 tarihinde ... ili, ... ilçesinde, 17/08/2015 tarihinde ... ili, ...ilçesinde, 18/08/2015 tarihinde ... ili, Lice ilçesinde, 18/08/2015 tarihinde ... ili, ...ilçesinde, 19/08/2015 tarihinde Bitlis ili,...ilçesinde, 28/08/2015 tarihinde ... ili, ... ilçesi, Fırat Mahallesinde, 08/09/2015 tarihinde ... ili, ... ilçesi, .... Mahallesinde, 16/09/2015 tarihinde ... ili, ... ilçesi,.... Mahallesinde, 08/10/2015 tarihinde ... il merkezinde, 12/10/2015 tarihinde ... ili, ..... terör örgütü üyeleri tarafından öz yönetim ilanında bulunulduğu, bu öz yönetim ilanlarından sonra bu yerleşim yerlerinde de...ilçesindekine benzer terör eylemlerinin başladığı, kırsaldan gelip halkın arasına karışan terör örgütü üyeleri ve şehir milisleri tarafından bir kısım belediyelerin araç gereç yardımından da yararlanılarak hendekler kazılıp içerisine el yapımı patlayıcılar yerleştirildiği, kurtarılmış bölgeler oluşturulmaya çalışıldığı, kamunun kullanımındaki yollara mayınlar döşendiği, bomba yüklü araçlarla ve canlı bombalarla güvenlik güçlerine yönelik terör saldırılarında bulunulduğu, birçok güvenlik görevlisinin ve masum sivil vatandaşın şehit olduğu ve yaralandığı, güvenlik güçlerince yapılan operasyonlar kapsamında birçok patlamamış el yapımı patlayıcı düzeneklerinin, mayın ve bomba yüklü araçların da ele geçirildiği, terör örgütü üyeleri, milisleri ve sempatizanları tarafından topyekün sivil direniş ve hatta başkaldırı hareketine girişildiği de malumdur.
    Keza...ile birlikte hem zaman olarak ... ili .... ile ...'in.....ilçelerinde hendek kazarak bu yerleri patlayıcı düzenekleri tahkim etmek ve başında nöbet tutmak suretiyle alan hakimiyeti kurulmasına yönelik bu eylemlere karşı operasyonlar yürütüldüğü, ...ilçesinde 11 Aralık 2015 tarihinde ilan edilen sokağa çıkma yasağının 29 Aralık 2015'te kaldırıldığı, ... Valiliğinin açıklamasına göre bu süre zarfında, 32 terör örgütü üyesinin etkisiz hale getirildiği, 4 terör örgütü üyesinin ölü, 3 terör örgütü üyesinin yaralı ele geçirildiği, 2 bin kilogram patlatılmaya hazır bidon içinde el yapımı patlayıcı, 7 kalaşnikof, 2 M16 Marka keskin nişancı tüfeği, biksi makineli tüfek, 5 av tüfeği toplam 26 uzun namlulu silah, tabanca, 3 roketatar, 30 el bombası, 60 roketatar mühimmatı, 3 telsiz, 22 voleybol topu içerine hazırlanmış el yapımı bomba, 9 el yapımı patlayıcı ele geçirildiği, terör örgütü mensuplarınca güvenlik güçlerine yönelik 41 roketatarlı saldırının düzenlendiği, 7 zırhlı aracın zarar gördüğü, dört polis memuru yaralandığı, yaralanan sekiz vatandaştan ikisinin hayatını kaybettiği, 25 barikatın kaldırıldığı, 8 bomba düzeneğinin imha edildiği, 6 perde brandanın kaldırıldığı, barikat olarak kullanılan römork ve minibüsün kaldırıldığı anlaşılmaktadır.
    Bu cümleden olarak; olayların yaşandığı...ilçe merkezinde örgütün dağ kadrosundan inen mensupları ile birlikte evlerin duvarlarını balyozla yıkarak tüneller açan, barikat yapımında çalışan, kendisine verilen vahim nitelikli Kaleşnikof Marka harp silahını taşıyarak olaylara katılan sanığın, 27/12/2015 tarihinde yakalandığı anlaşılmaktadır.
    Dosyaya yansıyan anlatımlardan olaylar sırasında bir kısım örgüt mensuplarının sanık gibi hendek kazımında ve bu hendeklerin başında nöbet tutulmasında, bir kısmının hendek ve barikatların el yapımı patlayıcılarla tuzaklanmasında, bir kısmının lüzumu halinde bu patlayıcıların ateşlenmesinde, başka bir kısmının ise ateşli silah ve roketatarlarla operasyona yapan güvenlik güçlerine karşı koymakta görevlendirildikleri, tam bir ... bölümü içinde herkesin kendisine verilen görevi yerine getirdiği, bu ... bölümü çerçevesinde gerçekleştirilen eylemlerin birbirine eklenerek bir bütün haline varan ve ülkenin belli bir bölümünde alan hakimiyetinin sağlanması, bu bölgeye girmek isteyenlere de buradan çıkmak isteyenlere de izin verilmemesi şeklinde gelişen eylemlerin kül halinde vahim bir nitelik taşıdığı, olayların bu bölgelerde yaşayıp terör örgütüne destek vermeyen ... kesimi için dehşet verici ve hayatı çekilmez hale getiren, bu bölgeler dışında ülkemizin diğer bölgelerinde yaşayan toplum kesimini ise endişeye ve infiale sevkeden vahim nitelikteki olaylardan olduğu, artık sanığın uygulamada vahim nitelikte olduğu kabul edilen öldürme, öldürmeye teşebbüs, yağma vb. eylemleri bizzat gerçekleştirmesinin ya da bu suçlara fail sıfatı ile iştirak etmesinin gerekli olmadığı, bu yönde araştırma yapılmak üzere kovuşturmanın genişletilmesine de gerek olmadığı, sanığın ilçede 11-29 Aralık 2015 günleri arasında sokağa çıkma yasağı ilan edilmesine neden olan kül halinde vahamet arz eden tuzaklana patlayıcıların patlatılması, güvenlik güçlerine roketatarlı saldırı, yaralanma, öldürme olayları ile diğer olaylarının bütününe, hendek kazıp kendine verilen uzun namlulu otomatik tüfekle bu hendeklerin başında nöbet tutmak suretiyle, bu fiillerin işlenmesinin kolaylaştırarak, en azından yardım eden sıfatıyla katıldığının kabulünde zorunluluk olduğu, hatta bir bütün olarak eş zamanlı bir şekilde bölgenin bütününde gerçekleşen diğer olayların da amaç suç bakımından göz önüne alınması gerektiği düşünülmüştür. Kaldı ki CGK'nın 25/05/1999 tarihli ve 136 sayılı kararına göre TCK'nın 302. maddesindeki suçun oluşması için ayrıca vahim nitelikte bir araç suçun oluşmasının gerekmediği açıktır.
    Buna göre;
    Sanık kendisinin zorla alıkonulup olaylara iştirak etmek zorunda bırakıldığını savunmuşsa da, zorla tutulan birisine uzun namlulu otomatik harp silahının verilmiş olmasının mümkün olamayacağı düşünüldüğünden savunmasına bu yönden itibar edilmesi olanağının bulunmadığı, ancak bütünü itibariyle ikrar niteliğinde olan savunması nazara alındığında, örgüt mensubu olan ve olaylara etkin bir şekilde katıldıkları anlaşılan .....tanık sıfatı ile dinlenmelerinin sonuca bir etkisinin olmayacağı, ... isimli şahsın ise, sanığın savunmasında geçtiği şekli ile yer tarifi sırasında bu şahsın evine atıf yapıldığı, olaylara tanıklığının bulunduğuna dair bir anlatımın olmadığı, bu nedenle dinlenmesinin sonuca etkili olmayacağı, sanığın kendi anlatımına göre kendisine verilen silahı bir kez ateşlediği, AK- 47 Kaleşnikof Marka silahın özellikleri itibariyle vahim nitelikte olduğunun bilinmesine, sanığın anlatımı ile atışa elverişli olduğunun anlaşılmasına göre bu yönde soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunmadığı, sanığın olaylar sırasında yaralanıp yaralanmadığının da olaylara katılmış olması nedeniyle bir öneminin bulunmadığı, bu nedenle bu hususlara yönelen bozma kararının yerinde olmadığı, kabule göre yapılan bozmanın ise aleyhe temyiz yokluğu nedeniyle bozma konusu değil fakat eleştiri konusu yapılması gerektiği, Anayasanın 141/son maddesi de gözetildiğinde mahkumiyet hükmünün onanması gerektiği kanaatine varılmıştır.
    Açıklanan bu nedenlerle kovuşturmasının genişletilmesine gerek olmadığı, sanığın sübut bulan Devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma suçundan verilmiş mahkûmiyet hükmünün onanması gerektiği..." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 26.09.2017 tarih ve 1778-4973 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma ile 6136 sayılı Kanun’a muhalefet etme suçlarından mahkûmiyetine karar verilen sanık hakkında eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından,
    PKK terör örgütünün ülkemizde faaliyet gösteren ..... gibi gençlik örgütlerinin arasındaki sorunların ortadan kaldırılması, gençlik örgütlerinin tek çatı altında toplanması amacıyla .....(Kürdistan Demokratik Gençlik Konfedaralizm)'ne bağl.... (Yurtsever Demokratik Gençlik) çatısı altında örgütlenmesine karar verilerek yerelde komite tarzı yapılanmayı esas alan Y..... (Yurtsever Demokratik Gençlik Harekati) adı altında yürütülmesine karar verilmiştir.
    Örgütün demokratik özerklik hedefine ulaşmak için devrimci ... savaşı başlatmayı ve terör örgütüne müzahir kimseyi kent isyanları olarak nitelendirdiği bir direnişe hazırlamayı plandığı, 2012 yılında başlayan çözüm sürecini istismar ederek 6-8 Ekim olayları sonrası ciddi miktarda silah, mühimmat, patlayıcı stokladığı, örgütün il ve ilçe merkezlerine gönderdiği kırsal kadroları ve şehir yapılanmaları vasıtasıyla ....(Kobane)'de uygulanan taktikleri uygulamaya çalıştığı bu kapsamda örgütün barınma, toplanma karargâh ve mühimmat deposu gibi yoğun faaliyet gösterdiği şehir merkezlerinde bu yerlere ulaşımı sağlayan cadde ve sokakların güvenlik güçlerinin müdahalesine engel olacak şekilde hendek ve barikatlarla kapatılarak yüksek miktarda patlayıcı, silah, roket vb kullanılarak güvenlik çemberi oluşturmaya çalışıldığı, bu kapsamda...ilçesinde de terör örgütünün başlattığı sözde öz savunma faaliyetine güvenlik güçlerince müdahalede bulunulması amacıyla 11.12.2015 tarihinde sokağa çıkma yasağı ilan edildiği,
    27.12.2015 tarihli tutanağın; “Saat 10.40 sıralarında haber herkezinin 60 938 kod nolu ekibimizi anons ederek Kapama noktalarında görev yapan .. ekibinin ... Mahallesi ...içerisinden çıkan şahıs ve o şahsı aracına almak isteyen iki şahsın olduğunun bildirmesi üzerine sanığın yakalandığı” şeklinde olduğu,
    11.12.2015 tarihinde .... terör örgütü mensuplarını etkisiz hâle getirmek amacıyla yapılan operasyonlar kapsamında 27.12.2015 tarihinde gözaltına alman ...'ın açık alan Facebook sosyal paylaşım sitesine ait hesapta yapılan incelemede; PKK/KCK silahlı terör örgütü propagandası yapılan paylaşımlar olduğu,
    Anlaşılmaktadır.
    ... müşteki sıfatıyla 19.12.2015 tarihinde alınan beyanında; oğlu olan sanığın eve gelmediğini PKK örgüt mensuplarınca kaçırılmış olabileceğini, oğlunun kesinlikle kendi isteğiyle gitmiş olamayacağını ve oğlunu kaçıranlardan şikâyetçi olduğunu beyan etmiştir.
    ... 14.01.2016 tarihinde müşteki sıfatıyla Cumhuriyet savcılığında; “... kazma barikat kurma suretiyle yapılan direniş eylemine kendi rızası ile katılmayarak kendisini zorla yüzü maskeli şahıslar tarafından zorlanarak eylemlere katılımı sağlanmıştır. Oğlumun bana anlattığına göre yüzü maskeli şahıslar tarafından ‘baba gel beni al, beni zorla burda tutuyorlar’ dedi. Oğlum hiçbir olaya da karışmadı. Oğluma kendi çabaları ile kaçmasını söyledim. Oğlum kaçarak daha sonra yeğenim olan ....ın evine gitti. Ben de hemen daha yasak kalkmadan 155'i arayarak oğlumun yerini kendilerine söyledim. Oğlumu ben kendim emniyet görevlilerine teslim ettim. Daha sonra oğlumu emniyete aldılar. Ben oğlumu zorla alıkoyarak, olayların içine çeken kişilerden davacı ve şikayetçiyim. Ben ve oğlum kesinlikle teröre destek verek insanlar değiliz, terör yüzünden mağdurum ve lanetliyorum. Ben İlçe Jandarma Komutanlığı'na bağlı tüm karakollara ekmek verdiğim için yüzü kapalı şahıslar hatta oğluma hitaben ‘seni yaşatmayacağız, biz açız, siz nasıl askere ekmek verirsiniz’ dediklerini söyledi. Devletimize, milletimize bağlı insanlarız. Söyleyeceklerim bundan ibarettir.”,
    ... tanık sıfatıyla Mahkemede; “Oğlum teröristler tarafından kaçırılmıştır, çünkü biz sunduğum belgelerden anlaşılacağı üzere askeriyenin ekmeğini veriyorduk, komşularımız dahi bizi bundan dolayı sevmiyorlardı, oğlum yeğenim ...'ın yanına gitmiş, teröristlerin elinden kaçıp onun yanına gitmiş,...in telefonundan beni arayarak kendisinin kaçırıldığını zorla tutulduğunu söyledi, ben de 155'i arayarak oğlumun bulunduğu yeri söyledim, birlikte gidip oğlumu teslim aldık.”,
    Tanık ... soruşturmada; “Ben....te fırıncı olarak çalışıyorum,... benim yanımda Bereket Fırın'ında işçi olarak çalışır, Eko Market'in yakınlarından... babasını telefonla aramış, 'Marketin 200 metre aşağısındayım' diye haber etmiş. Ben de ...’un babasıyla birlikte önce emniyeti arayıp aracımızın plakasını söyledik ...'un oradan geleceğini bizim de oraya gideceğimizi söyledik, ...'un olduğu yere 3 tane zırhlı araç gelmişti, bu araçlar sürekli orda duruyordu, ...kendisi gelip teslim oldu, emniyetten bir araç geldi, ...’u aldı emniyete götürdü. Biz de babasıyla emniyete gittik. ...anlattığım şekilde kendisi teslim olmuştur.”,
    Mahkemede; “Biz ...ile fırında birlikte çalışıyorduk, sokağa çıkma yasağı olacağı için ve gündüz fırında ...durduğundan akşam kendisini arayıp durumu söyledim ve çıkıp gelmesini söyledim, on dakika sonra kendisinden haber alamadık, daha sonra babasına ulaştı, bende babasının yanındaydım, ben kendi telefonumdan polisi aradım ve durumu anlattım, biz babası ile birlikte ...'ın evinin olduğu yere gittik, orada bizi gören bir kadında dışarı çıktı, sonra babası ile birlikte onu aldık, yanımıza bahsettiğim kadın ile birlikte geliyorlardı, polis kadının durmasını istedi, daha sonra yanımıza tek başına geldi, orada üç tane zırhlı polis aracı vardı, ...yanımıza gelirken yüzü açıktı, elinde silah da yoktu, bizim emniyeti sürekli aramamıza rağmen ne zaman alacağımızı biz size söyleyeceğiz dediler.”,
    Tanık ... soruşturmada; “...'ı hem fırında çalıştığı için hem de komşum olduğu için tanıyorum. Benim evim Kılavuz Caddesi üzeri ... Mahallesi'ndedir. ...'u sokağın başında gördüm, polis araçları da bu sokağın orda sürekli nöbet tutuyordu, babasının polislere telefon açmış, babası bana bunu söyledi, babası polislerin yanındaydı, ...geldi kendisi polislere teslim oldu. Ben bunu kendi gözümle gördüm. Olayla ilgili bildiklerim bunlardır. Başka bir bilgim yoktur.”,
    Mahkemede; “... ile evlerimiz yakındır, evimizin önünde polisler vardı, sanığın babası ve ...'da polislerin yanındaydılar, ben de dışarı çıkmıştım. ...dışarıdan gelerek polislere teslim oldu, yüzü açıktı, elinde silah yoktu, sakalı vardı, üzerinde ve altında siyah bir elbise vardı.”,
    Tanık ... soruşturmada; “Ben ...'ı tanıyorum, evim ... Mahallesi,....Sokak'tadır. Olaylar sırasında silah seslerini duyuyorduk. Ben ...'u kendi başına gelirken evimin yakınlarında gördüm, ...ile konuşmadım, babası sokağın başındaydı, babası da ...’un yanına geldi, ben sokakta polis olduğunu görmedim, babasının ...'u polise teslim ettiğini biliyorum, olayla ilgim görgüm bilgim bunlardan ibarettir.”,
    Mahkemede; “Huzurdaki sanık bir sabah evimin kapısını çaldı, önce tanıyamadığım için korkudan kapıyı açmadım, daha sonra tanıdığım için kapıyı açtım, kendisinin PKK tarafından kaçırıldığını söyledi, ben babasını aradım, durumu anlattım, daha sonra babası gelip çocuğunu aldı, yanında kimse yoktu, babasını telefonla ben aradım, ben konuştum, herhangi bir polisin geldiğini görmedim” çelişki nedeniyle sorulduğunda; “Huzurunuzda verdiğim ifadem doğrudur, ben ...'u uzaktan izlemedim, kendisi evin kapısını çaldı.”,
    Tanık ... mahkemede; “Ben ... ile bugün tanıştım, daha önce görüşmüşlüğümüz yoktur, onunla ilgili bir beyanım da olmamıştır, ben kendim ile ilgili olarak zorla katılmadığımı, kendi isteğimle gittiğimi söylemiştim.”,
    Şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
    Sanık ... soruşturma aşamasında Kollukta müdafisiz olarak; “Ben sokağa çıkma yasağının başlayacağı ... günü akşam saat 16.30 sıralarında ...Caddesi'ndeki çalıştığım....Fabrikası'ndan eve gideceğim esnada....'nin yanındaki...ın bulunduğu yerde yüzleri kapalı üzerlerinde normal sivil kıyafet olan ellerinde tabanca bulunan 2 erkek şahıs kolumdan çekerek ....'a doğru götürdüler ve kilisenin arka tarafından gözlerimi kapattılar ve beni mağara tarzında bir yere götürdüler, içinde inek vardı. Ben bulunduğum yerden .... görebiliyordum. .... evinin yanlarındaydı. Gözlerimi açtıklarında benimle birlikte yaklaşık 4 kişi vardı. Hepsinin yüzü kapalıydı, sadece bir kişinin yüzü açıktı ancak o bu ilçeden değildi. Şahıslarda Kaleşnikof silah vardı. Biz mağaradayken yanımıza örgütün sorumlusu olan Çektar isimli şahıs geldi, yüzü açıklı. ‘Bana gösterirseniz tanırım demesi üzerine kendisine arşivlerde bulunan ve .....(Çektar Kod) isimli terör örgütü mensubunun fotoğrafı gösterilmiş ve evet bu şahıs mağarada yanımıza gelen şahıstır’ ‘ Bize bu bizim savaşımız’ dedi ve gitti. Daha sonra burada uyuduk, gözlerimi açtığımda gündüzdü ve bizi Vural Sokak üzerine götürdüler. Gittiğimde bir beyaz renkli transiti yola koyup barikat yapmışlardı. Biz de aynı sokak üzerinde transitin yukarı tarafına doğru orada bulunan malzemelerden taş demir kapı hepsinden barikat oluşturduk. Branda çekmedik barikata tüp koydular ve kablo çektiler. Ben barikat kurarken komşumuz olan ....... gördüın. ...’ın yüzü kapalıydı elinde de keleş vardı çünkü herkeste silah vardı ben bir kere yüzünü açtığını görünce tanıdım. O yukarı sokaklara yani Ilısu Caddesi tarafına gitti, ben de mağara tarzındaki yerimize gittim. Altı mağara, üstü evdir. Burada 2 gün kaldım ve bizi yukarı taraftaki yerlere götürdüler. Benimle birlikte 4 kişiydik hepimizin yüzü kapalıydı. Onlar beni tanıyorlardı tahminimce fırıncının oğlu diyorlardı bana. Daha sonra oradan çıkıp Vural Sokak üzerindeki kurduğumuz barikatın oradan Kıbrıs Sokak ile Gülistan Sokak arasındaki sokağa yakın kısımdaki evlerin duvarlarını balyozla kırarak ilerledik ve iki sokak arasındaki bir evde kaldık, birkaç gün oradaki evde kaldık ve yemek ihtiyaçlarımızı oradaki evlerden karşılıyorduk. Evlerde bulunan tüm malzemeleri alıp yiyorduk. Her grubun başında bir sorumlu kişi vardı. Bulunduğumuz yerlerde birçok patlamalar meydana gelince biz de biraz yukarı doğru çıktık ve orada bir evde kaldık. Telsizler sorumlu kişilerde vardı. İlk günler ..... Oral isimli şahsın öldürülmesini anons ettiler ve 'Akıllı durmuyor bir sigara için öldü' dediler. Bize de sigara dağıtıyorlardı. .... kod adı mühendis ve brüsk (şimşek) bizim bulunduğumu,,,,yukarısındaki sokaktan geçti, yüzü açıklı elinde Kaleşnikof silah vardı. Daha sonra 3-4 gün sonra Muhammed Akyüz'ün vurulduğunu telsizden söylediler ve dediler ki ‘Muhammed eşşeklik yapmış kapının önüne çıkmış.’ Bende de Kaleşnikof silah vardı ancak hiç kullanmadım polislere sıkmadım zaten kaleşnikof herkeste vardı. Yaklaşık 1 hafta sonra telsizden yine anons geçildi ve bbbbvuruldu’ dediler. .... Barajı'nda çalışan birisini öldürmesinden dolayı dağa gittiğini söylediler. Yaralılar vardı ancak ben hiç yara almadım hastalandım. Hastalandığımda.....evinin karşısındaki bir evin oraya gittim ve üst kata çıktık, orada tedavi eden bir kız vardı, kı..... Esmer tenli düz siyah saçlı bir kızdı doktor görmedim kız da hastanede çalışan değildi, olsaydı bilirdim. Bu işleri internetten öğrenmiş. Tedavim yapıldı ve yerimize geçtik. Yukarıda dediğim gibi bende keleş vardı ancak hiçbir zaman kullanmadım ve kimseye zarar vermedim. Mühimmat depoları nerededir bilmiyorum, mayınların yerlerini de tam bilmiyorum çünkü herkesin yaptığı işler farklıydı. Ama ...oradan Cumhuriyet Okulu'na kadar olan her yerde bomba ve tuzaklamalar vardı. Bizim grup sorumlumuzun kod adı ... Yaklaşık 10 gün kaldıktan sonra benim grubumdaki Rezan isimli şahsın yanına silahımı bıraktım ve.....Market'in oradan aşağıya doğru kaçtım. ....'nin oradan inerken bana ateş geldi ancak kim ateş etti görmedim. Kilisenin oralara geldim kiliseye de girdim (oranda bulunan neredeyse her evin altında mağara var özellikle kilisenin içinde) orada Süryaniler vardı ve ben biraz kaldıktan sonra beni çıkardılar ‘Git buradan’ dediler. Ben de orada ayrıldım ve mağara bodrumlarda 2 gün kaldım ve daha sonra akrabam olan .... evine gittim ve burada babamı aradım ve 'Beni buradan kurtarın' dedim ve 27.12.2015 günü babam beni oradan aldı ve emniyete geldik. TEM Büro Amirliğinde bulunduğum süre içerisinde darp cebir ve kötü muamele görmedim.”,
    Cumhuriyet savcılığından müdafisi huzurunda; “Ben müdafiim huzurunda ifademi vermek istiyorum, konuyla ilgili Emniyette ifademi vermiştim, Emniyetteki ifademi aynen tekrar ederim, bu ifademe ek olarak ben ...hendek kazma, barikat kurma suretiyle yapılan direniş eylemine kendi rızam ve isteğimle katılmadım, örgüt mensuplarının beni zorlaması ile katıldım, Emniyetteki ifademde ‘Can Feda’ kod olarak belirttiğim...isimli şahısta da keleş silahı vardı. Abdulcabbar ile ilgili barajda çalışan birisini öldürdüğü için kaçak olduğu söyleniyordu. Ben bu şekilde bir söylenti duydum, olaylar sırasında bende keleş vardı. Ancak ben bu silahla polise askere veya sivillere yönelik bir saldırıda kullanmadım, daha sonra olay yerinden ayrıldım, akrabam olan Selahattin Acar'ın evine gittim, babamı aradım, 'Beni buradan kurtarın' diye söyledim, babam beni almaya geldiğinde yanında da polislerde vardı bu şekilde yakalandım, ben eylemlere kendi rızamla katılmadım beni zorla götürdüler, ancak buna rağmen yine de pişmanım, ben de beni zorla götüren ancak tanımadığım yüzü kapalı olan ve yine yüzleri açık olmasına rağmen tanımadığım ve daha önce Dargeçit'te hiç görmediğim şahıslardan şikâyetçiyim, konuyla ilgili anlatacaklarım söyleyeceklerim bundan ibarettir.”,
    Sorguda; “Beni zorla götürdüler, ben zorla oradaydım, emniyette vermiş olduğum ifadem doğrudur, ona diyeceğim birşey yoktur, savcılıkta verdiğim ifadem de doğrudur, ona diyeceğim yoktur, ....sokağa çıkma yasağı ilan edilmeden önceki gece beni zorla götürdüler, benim babamın...merkezde..... İlköğretim Okulu'nun orada fırını vardır, ben babamın fırınında çalışıyorum, bize ara sıra tehdit zarfı geliyordu. ‘Askere niye ekmek veriyorsunuz’ diye zarf gönderiyorlardı, bir iki defa böyle bir zarf geldi. Ben o gün akşam yani....sokağa çıkma yasağının başlayacağı gün akşam fırını kapattım eve doğru gidiyordum,.... İlkokulunun orada iki kişi benim yanıma geldi. Ellerinde tabanca vardı. Hem kapüşonları vardı hem de yüzleri kapalıydı. Bana ‘sen kimsin askere ekmek veriyorsun, bizimle gel’ dediler. ....aşağı doğru .... Mahallesi'ne yürüdük, Üstüner Sokak'a geldiğimizde kilisenin arkasında yüzümü kapattılar, bir gün boyunca yüzüm kapalıydı. Benim yüzüme bir örtü taktılar, sabaha kadar yüzüm kapalıydı. Açtığımda bir mağaradaydım, ellerinde tabanca olduğu için ben birşey sormadım, ‘nereye götürüyorsunuz’ demedim, mağarada dört kişi vardı. Mağarada birinin yüzü açık üç kişinin kapalıydı. Benle beraber dört kişi vardı. Yüzü açık olanı tanımıyorum, buralı değildi. Yüzü açık olan ‘...’ denilen birisiydi. Onun yüzü açıktı, fakat ben onu tanımıyorum, diğer üç kişinin yüzleri kapalıydı. Biz o mağarada iki gün kaldık, ben götürdükleri gün mağarada kaldım ertesi gün gidip barikat kurduk, sonra tekrar gelip gene mağarada kaldım, ‘Çektar’ isimli örgütün sorumlusu mağarada ve yüzü açıktı. Çektar kel mavi gözlü biriydi. Emniyetteki ifademde bana Çektarın fotoğrafını gösterdiler, ben de buydu diye Emniyet görevlilerine söyledim, Çektar 'Bu bizim savaşımız' diyordu, götürdükleri günün sabahında bizi bir yere götürdüler, burada barikat kuracağız dediler, yüzü kapalı iki kişi taşları kırıyorlardı, yoldaki parke taşlarını kırıyorlardı. Biz de o taşlarla barikat yapıyorduk, onlar konuşuyorlardı, fakat ben tanımıyordum, bana fırıncının oğlu diyorlardı, ... Çelik isimli biri vardı yüzünü bir defa açtı öyle tanıdım o da bizim mahalledendir, beni de zorla getirdiler. ...'ın elinde keleş vardı, bana da keleş vermişlerdi. Kaldığımız mağara ....Mahallesi'nde idi. Ben gözümü açtığımda...minaresini görüyordum, bütün gruplar böyle dörder kişilikti, bana söylediklerine göre kırk kadar genç varmış, bizim kaldığımız dört kişiydik, hepsi öyleymiş böyle bir çok grup varmış. ‘...’ bizim grubun başıydı. Kaldığımız evden başka bir eve geçtik, bize balyoz verdiler bir evin duvarını kırarak delik açarak başka bir eve geçtik, grup başlarında telsiz vardı. Takyaddin başka bir gruptaydı, ... de başka bir grupta fakat bize yakın bir gruptaydı, ... bir defa yanımıza gelmişti, ...'i bir gruptan başka bir gruba göndermişler, geçerken bize de uğradı, bizim gruptan biriyle konuştu sonra gitti, yüzü açıktı, o yüzünü kapatmıyordu, ... şu an hastanedir, Takyaddin'i bilmiyorum, ‘Canfeda’ kod adlı birinin de vurulduğunu ben bizim telsizlerden duydum, Canfeda zaten dağdan gelmiş elinde keleş vardı, .... ben görmedim, ben hastalandım, benim uzak bir yere yukarıda bir yere götürdüler, burada emniyetteki ifademde bahsettiğim kız vardı, bu kız hastanede çalışan birisi değildi. Ben hastanede çalışan herkesi tanırım bu hastane çalışan birisi değildi, bana iğne yapacaktı, ben 'İğne yapma sadece parol ... kesici ver yeter' dedim, 'Ben gideyim' dedim. Ben toplam 11 gün kaldım, polise roket atanlar dağdan gelenlerdi, kod adları vardı. ... roket atmıyordu, fakat büyük bir silahı vardı. O ara sıra atıyordu, ben roket atılırken görmedim, roket atanlar içerisinde Helin vardı, Çektar vardı, ara sıra yanımızdan geçiyordu, ben hiç kurşun sıkmadım bana silahı verdiler, ben bir yere bıraktım, beni zorla götürüyorlar, burayı kır diyorlardı. Ben ‘Neden kırıyoruz, siz kendi halkınız için geldik diyorsunuz, neden kırıyorsunuz?’ dedim, ben böyle dedim balyozu bırakıp çekildim başkası devam etti, ben neden kırıyoruz deyince bana kürtçe ‘Ne yapalım sıkıştığımızda çekilmek için kırıyoruz’ dedi. Bunu söyleyen ...'dı. Benim emniyette grup sorumlumuz dediğim ve kod adı ‘...’, dediğim kişi sizin ... dediğiniz kişidir, asıl telafuzu ‘Dılğuvaz’ şeklindedir, ben yaklaşık 5-6 gün önce ‘Rezan’ kod adlı kişiye ‘Ben zaten kaçmak istiyorum ölürsem de ölürüm,’ dedim. Silahı ona bıraktım ve kaçmaya başladım. Ben kaçtıktan sonra arkamdan ateş edildi, bana ateş edenin kim olduğunu bilmiyorum, kaçtıktan sonra bir gün bizim fırının karşısında bir bina var, orada yattım, daha sonra Selahattin Acar'ın evine gittim kaldığım binanın bodrumu boştu, bir gün orada kaldım Selahattin Acar benim yeğenim olur, ben Selahattin Acar'ın evine gitmeden önce kiliseye gittim, orada kalmak istedim fakat izin vermediler, daha sonra Selahattin Acar'ın evine gittim babamı aradım 'Beni kurtarın buradan' dedim, Biz mağarada kalıyorduk, bir ... olduğunda ... bizi çıkarıyordu, mecburen yapıyorduk. Ben fırını kapatıp gidiyordum demek ki beni götürenler beni tanıyormuş, evleri yer değiştirmek için deliyorlardı. Mevziden mevziye bu deliklerden gidiyorlardı. Ben dosyada bulunan ve bana sorduğunuz Facebook sayfamdaki ‘Diren Kobani’, başlıklı paylaşımı ... günü yapmıştım, dosyada bulunan Facebook paylaşımlarım benim paylaşımlarımdır. Başkası paylaşmıştı ben de paylaştım, dosyada bulunan fotoğraflar Nevruzda çekilmiş fotoğraflardı. Ben 'Belki yıktığımız evlerin sahipleri de kürttür, neden yıkıyoruz?' dedim. Bana 'Arkadaşın yıkıyor sen de yıkacaksın' dedi. Bu yıkma işini delik açmak için yapıyorduk, başka söyleyeceğim birşey yoktur, daha önceki ifadelerimde ne yazıyorsa odur.”,
    Mahkemede; “Ben fırını kapatıp eve doğru giderken iki kişi beni zorla bir mağaraya götürmüştür ve zorla elime Kaleşnikof marka silah vermişlerdir. Ben bu silahı hiç kullanmadım, yaklaşık 10-11 gün kaçmaya çalıştım, ben 10-11 gün boyunca dört kişi ile birlikteydim, bu karşılaştığım kişilerden sadece birisinin yüzünü gördüm, bu kişinin adı kendi söylediğine göre ‘Çektar’dı, ben gitmek istediğini, kaçmak istediğimi ona da anlatmıştım, diğer üç kişiyi tanımıyorum, isteyerek onlarla birlikte yer almadım, hepimizin yüzü kapalıydı, 2-3 gün bir yerde kaldıktan sonra başka bir yere gittik, Çektar ara sıra evlerden bize yiyecek getiriyordu, ben yanımdaki kişilerin telsizlerinden ‘... şeklinde isimler duyuyordum, ....isimli şahıs arkadaşların söylediğine göre yanımızdan bir kere geçmiş ve daha sonra vurulduğunu da söylediler, yine ... ismini de telsizden duydum, ben elimdeki silahı hiç kullanmadım, yanımdaki şahıslarda bu konuda bana bir şey söylemediler, gittiğim yerlere zorla gidiyor, zorla orada olduğum için bir eylemim olmadı, ben her ne kadar ifademde geçmiş ise de balyozla duvarda kırmadım, kod adı Rezan olan şahısda vardı, ben sadece Çekdar'a ‘Neden Kürt Halkına böyle zulüm yapıyorsunuz?’ dedim, ‘Bu bizim savaşımız’ gibi bir şeyler söylemişti, devamını hatırlamıyorum, ben daha sonra kaçarken.... isimli bir akrabamızın evine gittim, onun telefonundan babamı aradım ve beni bunların elinden kurtarmasını söyledim, aramam üzerine ....n yanında bekledim, bir süre sonra babam arayarak bir yere gelmemi söyledi, polislerle beni bekliyordu, ben de onların yanına gidip teslim oldum, ben ...'ın yanına gelmeden önce silahımı bırakmıştım, biz askeriyeye ekmek veriyorduk, o yüzden de sürekli tehdit alıyorduk, bu nedenle bütün anlattıklarımı zorla yaptırdılar, atılı suçlamayı kabul etmiyorum, Facebook'taki paylaşımları ben yaptım, 2012 yılına ait paylaşımlardır, Kobani ve ..... ile ilgili paylaşımlardır.”,
    Şeklinde savunma yapmış atılı suçlamaları kabul etmemiştir.
    Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenmesi için öncelikle Devletin Birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçuna değinmekte yarar bulunmaktadır.
    Devletin varlığı ya da bütünlüğü öncelikle Anayasada teminat altına alınan değerdir. Anayasa'nın 3. maddesinde, Türk Devleti'nin, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğu ifade edilmiş, 14. maddesinde, Anayasa'da yer alan hak ve özgürlüklerin, Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmak amacıyla kullanılamayacağı, üçüncü fıkrasında ise, bu amaca aykırı faaliyetlerin yaptırımlarının yasa ile belirleneceği hüküm altına almıştır.
    Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak suçu 5237 sayılı TCK'nın 302. maddesinde;
    “(1) Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya veya Devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya veya Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik bir fiil işleyen kimse, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.
    (3) Bu maddede tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiştir.
    Madde gerekçesi ise;
    “Madde, Devletin ülkesine, egemenliğine ve birliğine karşı cürümlerden en ağırını cezalandırmaktadır; korunan hukukî yarar Devletin ülkesinin bütünlüğü ve egemenliğidir. Söz konusu suç, serbest hareketli bir suçtur.
    Bu suçun oluşabilmesi için belli amaca yönelik fiillerin işlenmesi gerekir.
    Bu amaç, madde metninde,
    1.Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymak,
    2.Devletin birliğini bozmak,
    3.Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmak,
    4.Devletin bağımsızlığını zayıflatmak, olarak belirlenmiştir.
    Söz konusu suçun oluşabilmesi için, işlenen fiilin bu amaçları gerçekleştirmeye elverişli olması gerekir. Bu bakımdan, fiillerin söz konusu neticeleri yaratabilecek nitelikte bulunması, suçun oluşması için şarttır. Devletin birliğini bozmak, topraklarının bir kısmını veya tamamını başka bir devletin egemenliği altına koymak, topraklarından bir kısmını Devlet egemenliğinden ayırmak, Devletin bağımsızlığını azaltmak sonuçlarını doğurması mümkün bulunmayan bir fiil suçun maddî unsurunu oluşturmayacaktır. Fiilin bu niteliği taşıyıp taşımadığı ise olayların özelliğine göre takdir edilecektir.
    Bu fiillerin, cebrî nitelikli olması gerekir. Maddede ayrıca ‘yönelik cebrî fiiller’ denilmesi gereksiz (lüzumsuz, zait) sayılmıştır; zira maddede belirtilen maksatlar çerçevesinde, fiillerin kendisinin nitelikleri gereği cebrî olması icap ettiği aşikârdır.
    Suçun oluşabilmesi için, maddede yazılı hedeflerin gerçekleşmiş bulunmasına ihtiyaç yoktur. Belirtilen amaçlara yönelik fiillerin işlenmiş bulunması yeterlidir.
    Bu suçun işlenmesi sırasında örneğin kişiler öldürülmüş, kasten yaralanmış ya da kişilerin veya kamu mallarına zarar verilmiş olabilir. Maddenin ikinci fıkrasında, bu suçlardan dolayı da ayrıca cezaya hükmolunacağı kabul edilmiştir.
    Maddenin üçüncü fıkrasına göre, bir ve ikinci fıkrada yer alan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacaktır.” şeklinde olup, 01.06.2005 tarihinden önce bu maddenin karşılığını oluşturan 765 sayılı TCK’nın 125. maddesinden farklı olarak, suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan da cezaya hükmolunması gerekeceği belirtilmiştir. Böylelikle, TCK'nın 302. maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan amaç suçun işlenmesi sırasında işlenen araç suçlardan dolayı TCK'nın 302. maddesinin ikinci fıkrası gereği ayrıca cezaya hükmolunacağı kabul edilmiştir.
    Her devlet siyasal fonksiyonu kapsamında, ülke, egemenlik ve millet/ulus unsurlarını, anayasal düzenini ve bu düzenin işleyişini koruma altına alır. Anayasa'nın 3. maddesine göre, Türkiye Cumhuriyeti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Kişi hak ve hürriyetlerinden hiçbirisi Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz (Anayasa madde 14). Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini korumak devletin/siyasal iktidarın temel amaç ve görevlerindendir (Anayasa madde 5). 5237 sayılı TCK'nın 302. maddesinde düzenlenen Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak suçu, bu temel görevin hukuki zeminini oluşturmaktadır.
    Suçta korunan hukuki yarar; Devletin birliği, ülke ve ulus bütünlüğü ile egemenliği, suçun konusu; Devletin ülkesi, egemenliği ve milli birliği, suçun faili; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olsun ya da olmasın, yöneten veya yönetilen herkes, suçun mağduru; Devletin millet/ulus unsurunu oluşturan her bir bireyi olup söz konusu suçun oluşabilmesi için, işlenen fiilin cebri nitelikte olması ve bu amaçları gerçekleştirmeye elverişli bulunması gerekirse de, maddede yazılı hedeflerin gerçekleşmesine ihtiyaç yoktur. Fiilin cebri niteliğinden, maddi cebrin anlaşılması gerekmektedir. Cezalandırılan hareket devletin hayatını tehlikeye koyan icra hareketleridir.
    Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma suçu bir kalkışma suçu olarak, peşinen tamamlandığı kabul edilen suçlardandır. Kalkışma suçlarında öngörülen zarar neticelerinin gerçekleşmesine yönelik elverişli, uygun hareketlerin yapılmasıyla oluşmaktadır. Kanun koyucu, çok önemli gördüğü bazı hukuksal değerlerin zarar görmesini önlemek için bu değerlere zarar tehlikesi meydana getirilmesini dahi tamamlanmış suç gibi cezalandırmaktadır. Suçun oluşması için zarar neticesinin gerçekleşmesi aranmamakta, suçun oluşması için failin hareketinin söz konusu neticenin gerçekleşmesine yönelik olması ve hareketinin o neticeyi gerçekleştirmeye elverişli olması yeterli olacaktır (“Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozma Suçu” konulu makale, Doç Dr. Vesile Sonay Evik, s.1733.).
    Araç fiilin işlenmesine yönelik icra hareketinin, hem zarar ya da tehlike suçu niteliğindeki araç suçun (TCK 302/2) hem de tehlike suçu niteliğindeki amaç suçun (TCK 302/1) “fiil” unsurunu teşkil ettiği görülmektedir. Buna göre elverişli/vahim eylemin diğer tabirle araç suçun, hazırlık hareketi aşamasından icra hareketi safhasına geçmesi, en azından teşebbüs boyutuna ulaşması amaçlanan sonucu doğurabilecek icra hareketi olarak belirginleşmesi gerekmektedir (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 09.02.2010 tarihli ve 103-22 sayılı kararı). Fiilin elverişli/vahim niteliği taşıyıp taşımadığı ise her olayın özelliğine göre; örgütün amacı, faaliyet alanı, ülke genelindeki organik bütünlüğü, fiilin niteliği, işleniş biçimi, işlenme zamanı, toplumda meydana getirdiği etki, ortaya çıkan zarar ve tehlikenin ağırlığı gibi ölçütler değerlendirilerek takdir edilecektir. Toplumda kaos ve tedirginlik oluşturacak, Devlet otoritesine olan güveni sarsacak, kamu düzenini, toplum barışını bozarak amaç suçun gerçekleşmesi için elverişli tehlike ortamını hazırlayacak vahim eylemler bu suçun oluşmasında kriter olarak dikkate alınmaktadır.
    Suç tamamlandığında eylemlerin cezalandırılamayacak olması ve teşebbüsün oluşumu için minimum gerekenlerin zaten suçun tamamlanması için yeterli olmasından dolayı kalkışma suçlarından olan Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçuna teşebbüs mümkün değildir. (Antolisei, 633; Fiandaca-Musco, 12; Lattanzi-Lupo, 20; Dolcini-Marinucci, 1834 ten alıntı Erem Faruk-Toroslu Nevzat, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Savaş Yayınevi, ..., 1983, s 74.).
    Diğer taraftan uyuşmazlığın çözümü için ceza hukukunda “Tipiklik” ve “Nedensellik bağı” kavramlarının da ayrıca açıklanması gerekmektedir.
    Suç teşkil eden haksızlığın temelini kanuni tipin gerçekleştirilmesi oluşturur. Fiilin haksızlık içeriği tipteki unsurlar içinde ifade edilmiştir. Olay hareket ve netice bakımından ifade ettiği değersizlik soyut olarak tipte gösterilmiştir. İşte bir davranışın kanuni tipteki haksızlığın tanımıyla örtüşmesi hâlinde, tipiklik gerçekleşmiş olur. Tipiklik kavramıyla suçta kanunilik ilkesi arasında çok yakın bir ilişki bulunmaktadır. Anayasa (m. 38/1) ve Ceza Kanununda (m. 2/1) yer alan “kanunsuz suç olmaz” ilkesi, cezalandırılabilirliğin bağlantı noktasının kanundaki bir suç tipi olduğunu ortaya koymaktadır. Kanunilik ilkesi gereğince kanun koyucu hangi fiillerin suç teşkil ettiğini açık bir şekilde kanunda göstermelidir. Kanunda suç olarak tanımlanmayan bir fiilden dolayı kimsenin cezalandırılması mümkün değildir. Böylece ceza hukuku bakımından önem taşıyan hareketleri, önem taşımayanlardan ayırmak, tipikliğin önde gelen görevini oluşturmaktadır. Bunun önemli sonucu olarak, ceza hukukunu ilgilendiren hareketlerin belli normlar tarafından tarif edilmesi, hukuk düzeninin değerlendirme faaliyetinin bir parçasıdır. Bir başka deyişle, her bir suç tanımının yarattığı soyut hareket tipi, hukuk düzeninin bunlar hakkında yaptığı olumsuz değerlendirmenin konusunu oluşturur. Kısacası hareket, tipiklik yargısının konusudur (Koca Mahmut – Üzülmez İlhan, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, SeçkinYayınevi, ..., 2018, s 107.).
    Keza hukuka aykırılık ve normatif anlamda kusurluluk yargılarının konusu da yine harekettir. Suçun bir unsuru olarak kastedilen tipiklik ise dar anlamda tipikliktir (haksızlık tipi). Her bir suça kendi özelliğini veren ve onun haksızlık içeriğini karakterize eden tanımdaki unsurlar dar anlamda tipikliği oluşturur. Haksızlık tipinin (dar anlamda tipikliğin) fonksiyonu, yasaklanmış davranışın tipik haksızlık içeriğini belirleyen, özel suç tiplerine şekil ve biçim veren unsurları göstermektir. Kanundaki her bir suç tanımı, cezayı gerektiren haksızlığın özel bir biçimini, yani “haksızlık tipini” oluşturur. Suçun kanuni tarifi (kanuni tip), bir fiilin tipik haksızlık içeriğini somutlaştıran unsurları bir araya getirme fonksiyonuna sahiptir. Böylece suç tipleri, kanun koyucunun cezaya layık olarak gördüğü davranış şekillerini belirler. Tipiklik, burada, vatandaşların tipleştirilen emir ve yasaklara göre kendilerini yönlendirmeleri fonksiyonunu yerine getirir. Buna “tipikliğin uyarı fonksiyonu” denir (Appellfunktion des tatbestandes ten alıntı Koca Mahmut – Üzülmez İlhan, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, SeçkinYayınevi, ..., 2018, s 108.).
    Tipiklik, insan hareketlerinin soyut kavramlarla tanımlanmasıdır. Şayet somut hareket, daha önce yapılan bu soyut tanıma uygunsa, bu hareketin tipe uygunluğundan bahsedilir. Hareketin suç tipindeki fiile, hareket edenin de suç tipindeki faile uygun olması gerekir. Bu itibarla tipiklik, ceza kanununun özel kısmında tanımlanan tüm suçların taşıdıkları özellikleri bu suçlardan soyutlayarak gösteren, yani her suça uyabilen soyut, çerçeve bir model olmaktadır. Tipiklik, sadece bir suç tipinin değil, tüm suçların özelliklerini taşıyan soyut bir kavramdır. Failin tipe uygun davranmasıyla tipik haksızlık da gerçekleşmiş olur. Çünkü kanunda tanımlanan her bir suç, bu somut tanımıyla, tipik haksızlığı oluşturan davranış tarzlarını ortaya koymuş olmaktadır.
    Nedensellik bağı kavramına gelince;
    Dış dünyada meydana gelen değişikliğin (neticenin) bir kimseye yüklenebilmesi ve dolayısıyla onun sorumlu olabilmesi, söz konusu neticenin o kimsenin hareketinden meydana gelmesine bağlıdır. Diğer bir deyişle, hareket ile netice arasında bir nedensellik bağı, bir sebep-sonuç ilişkisi bulunmalıdır. Şayet hareket ile netice arasında böyle bir ilişki yoksa netice hareketten meydana gelmemişse, kısaca nedensellik bağlantısı bulunmuyorsa neticenin faile yüklenebilmesi mümkün değildir. (Artuk-Gökcen, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Turhan Kitapevi, ...-2007, s 412.). Hiç kimse, kendi hareketinin neden olmadığı, kendi hareketinin sonucu olmayan bir neticeden sorumlu tutulamaz. Bir neticeden dolayı sorumlu tutulabilmenin temelini, hareket ile netice arasındaki sebep-sonuç ilişkisini ifade eden nedensellik bağı oluşturur. Sırf hareket suçlarında, suçun oluşması için hareketin yapılması yeterli olduğundan, bu suçlarda nedensellik bağı problemi ortaya çıkmaz. Nedensellik bağı, kanuni tanımında hareketin yanı sıra neticeye de yer verilen suçlarda gerekli olan bir olgudur (Koca Mahmut – Üzülmez İlhan, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, SeçkinYayınevi, ..., 2018, s 131.).
    Neticeli suçlarda, tamamlanmış bir suçun kabulü, tipe uygun neticenin gerçekleşmesine bağlıdır. Ancak bu suçlarda, sadece hareketin varlığının ve neticenin gerçekleştiğinin belirlenmesi yeterli olmayıp, hareket ile netice arasında belli bir bağın bulunması da gerekir. Şayet hareketle netice arasında nedensellik bağı yoksa, o netice faile yüklenemez.
    Nedensellik bağı, neticeli suçlarda, suçun kanunda tanımlanmayan unsurları arasında yer almaktadır. Nedensellik bağı konusu, ceza hukukunda çoğu zaman bir sorun olarak karşımıza çıkmaz. Bu yüzden, ceza kanunları, genelde, nedensellik bağıyla ilgili olarak bir düzenlemeye gitmezler. Esasen bu konuda bir düzenlemeye gidilmesi gerekli de değildir. Zira nedensellik bağı, her neticeli suçta mutlaka bulunması gereken doğal bir olaydır. Bir başka deyişle, hareket ile netice arasındaki bağı ifade eden nedensellik, hukuki bir konu ve kavram olmayıp, doğa kanunlanna göre belirlenecek bir husustur. Nitekim hem mülga 765 sayılı TCK’da, hem de 5237 sayılı yeni TCK’da nedensellik bağına ilişkin genel bir hükme yer verilmemiştir. Özel kısımda yer alan suçların çoğunda da nedensellik bağına vurgu yapan bir açıklamaya rastlanmaz. Bununla birlikte, bazı suçların (netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama, kasten yaralama.) tanımında bu bağı belirten kelimelere yer verilmektedir. (Koca Mahmut – Üzülmez İlhan, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, SeçkinYayınevi, ..., 2018, s 132.). Türk Ceza Hukuku sistematiğinde nedensellik bağlantısının tespitinde, sonuca etkili olan her şart dikkate alınmalı ve bu şartlar arasında neticeyi meydana getirmeye elverişli olan, en etkili şartla nedensellik bağı (maddi nedensellik) kurulmalıdır (Artuk-Gökcen, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Turhan Kitapevi, ...-2007, s 425.).
    Terör konusunu özel bir kanunla düzenleme yoluna giden kanun koyucu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 1. maddesinde terörü; “Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”; aynı Kanun'un 2. maddesinin birinci fıkrasında terör suçlusunu, "Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi..." şeklinde tanımlamış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, terör örgütüne mensup olmasa da örgüt adına suç işleyenlerin de terör suçlusu sayılacağını hüküm altına almıştır.
    Bu genel terör ve terör suçlusu tanımları dışında; 3713 sayılı Kanun'un 3. maddesinde doğrudan terör suçları, 4. maddesinde de dolaylı terör suçları düzenlenmiştir.
    18.07.2006 tarihli ve 26232 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5532 sayılı Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 17. maddesiyle, terör örgütünün tanımını yapan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun birinci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış; madde gerekçesinde, Türkiye'nin de taraf olduğu Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 2. maddesinin (a) bendine uygun olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinde suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüt tanımlaması yapıldığı için, Terörle Mücadele Kanunu'nda ayrıca örgüt tanımlaması yapılmasına gerek görülmediği belirtilmiştir.
    TCK'nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendine göre örgüt mensubu suçlu; suç işlemek için örgüt kuran, yöneten, bu örgüte katılan veya örgüt adına suç işleyen kişidir.
    TCK'nın “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinde;
    “(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
    (2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (3) Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
    (4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur...” hükmüne yer verilmiştir.
    Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve araç niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışın bozulması bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasa'da güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın, kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir.
    Bu suçun mağduru ise; öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve toplumu oluşturan bireylerdir.
    TCK'nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından sözedebilmek için; en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak amaç suçları işlemeye elverişli araç ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.
    Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp, bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arzeden örgütün varlığı için ileride ihtimal dahilindeki suç/suçları işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.
    Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere, TCK'nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,
    a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
    b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp, örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
    c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup, örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi halinde, fail, örgütteki konumuna göre, üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında, ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
    d) Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde, örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
    e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli, üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
    Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara suç örgütü denmektedir. Terör örgütleri ise ideolojik amaçları olan suç örgütleridir. Terör örgütlerini, suç örgütlerinden ayıran bu ideolojik amaç; 3713 sayılı Kanun'un 1. maddesinde gösterilen Cumhuriyetin Anayasa'da belirtilen niteliklerine karşı olabileceği gibi, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Türk Devleti ve Cumhuriyetin varlığına, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya veya yıkmaya ya da ele geçirmeye, Devletin iç ve dış güvenliğine, kamu düzeni veya genel sağlığa ya da temel hak ve hürriyetlere yönelik de olabilmektedir.
    3713 sayılı Kanun'un "Terör örgütleri" başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hükmü ile TCK'nın 314. maddesine atıf yapılmıştır.
    TCK'nın 314. maddesinde tanımlanan "Silahlı örgüt" suçu ise;
    "(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
    (3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır." şeklinde düzenlenmiştir.
    Örgütlü suçluluğun özel bir türü olarak öngörülen, TCK'nın "Silahlı Örgüt" başlıklı 314. maddesinde; TCK'nın ikinci kitap dördüncü kısmının dördüncü bölümünde yer alan devletin güvenliğine karşı suçlar ile beşinci bölümünde yer alan anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran, yöneten ve örgüte üye olanların cezalandırılmaları öngörülmüş ve maddenin son fıkrasında; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin, bu suç açısından aynen uygulanacağı ifade edilmiştir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri ile .... belirli bölgelerini de içine alan Marksist-Leninist ilkelere dayalı bağımsız bir Kürt Devleti kurma amacı olan PKK silahlı terör örgütünün, özerklik hedefine ulaşmak için devrimci ... savaşı başlatmayı ve terör örgütüne müzahir kimseleri kent isyanları olarak nitelendirdiği bir direnişe hazırlamayı plandığı, 2012 yılında başlayan çözüm sürecini istismar ederek 6-8 Ekim olayları sonrası ciddi miktarda silah, mühimmat, patlayıcı stokladığı, örgütün il ve ilçe merkezlerine gönderdiği kırsal kadroları ve şehir yapılanmaları vasıtasıyla Suriye'nin Ayn-El Arap (Kobane)'de uygulanan taktikleri uygulamaya çalıştığı, bu kapsamda örgütün barınma, toplanma karargâh ve mühimmat deposu gibi yoğun faaliyet gösterdiği şehir merkezlerinde bu yerlere ulaşımı sağlayan cadde ve sokakların güvenlik güçlerinin müdahalesine engel olacak şekilde hendek ve barikatlarla kapatılarak yüksek miktarda patlayıcı, silah, roket vb kullanılarak güvenlik çemberi oluşturmaya çalışıldığı, bu kapsamda...ilçesinde de terör örgütünün başlattığı sözde öz savunma faaliyetine güvenlik güçlerince müdahalede bulunulması amacıyla 11.12.2015 tarihinde sokağa çıkma yasağı ilan edildiği, sanık ...'ın operasyonlar kapsamında olayların olduğu bölgede 27.12.2015'te yakalandığı, sanık savunmasında hendek kazma ve barikat kurma eylemlerine kendi rızası ile katılmadığını, terör örgütü üyelerinin kendisini kaçırdığını, zorla hendek kazdırdıklarını beyan ederek üzerine atılı suçlamaları kabul etmediği, sanığın yakalandığında üzerinde silah bulunmadığı, sanık yakalanmadan önce babası olan ...’ın 19.12.2015 tarihinde oğlunun kaçırılmış olabileceğini belirterek emniyete başvurduğu gibi sanık yakalanmadan önce oğlunu kendilerinin teslim ettiklerini iddia ettikleri, bu iddialarının tanıkların beyanları ile de doğrulandığı ancak sanığın babasının kullandığı telefona ait HTS kayıtlarının Yerel Mahkemece araştırılmadığı, sanığın olay yerinde olduklarını iddia ettiği bir kısım şüphelilerin Mahkemece dinlenilmediği, kollukta müdafisi bulunmadan alınan beyanına dayanılarak sanığın silah kullandığının kabul edildiği ancak müdafisinin bulunduğu Cumhuriyet savcılığı, sorgu ve Mahkeme beyanlarında sanığın silah kullanmadığını savunduğu dosyada;
    Sanığın cezalandırılmasına karar verilen Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçununun konusu; Devletin ülkesi ,egemenliği ve milli birliği, suçun faili; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olsun ya da olmasın, yöneten veya yönetilen herkes, suçun mağduru; Devletin millet/ulus unsurunu oluşturan her bir bireyi olup söz konusu suçun oluşabilmesi için, işlenen fiilin cebri nitelikte olması ve bu amaçları gerçekleştirmeye elverişli bulunması gerekirse de, maddede yazılı hedeflerin gerçekleşmesine ihtiyaç yoktur. Fiilin cebri niteliğinden, maddi cebrin anlaşılması gerekmektedir. Cezalandırılan hareket devletin hayatını tehlikeye koyan icra hareketleridir. Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma suçu bir kalkışma suçu olarak, peşinen tamamlandığı kabul edilen suçlardandır. Kalkışma suçlarında öngörülen zarar neticelerinin gerçekleşmesine yönelik elverişli, uygun hareketlerin yapılmasıyla oluşmaktadır. Suçun oluşması için failin hareketinin söz konusu neticenin gerçekleşmesine yönelik olması ve hareketinin o neticeyi gerçekleştirmeye elverişli olması yeterli olacaktır. Buna göre elverişli/vahim eylemin diğer tabirle araç suçun, hazırlık hareketi aşamasından icra hareketi safhasına geçmesi, en azından teşebbüs boyutuna ulaşması amaçlanan sonucu doğurabilecek icra hareketi olarak belirginleşmesi gerekmektedir.
    Fiilin elverişli/vahim niteliği taşıyıp taşımadığı ise her olayın özelliğine göre; örgütün amacı, faaliyet alanı, ülke genelindeki organik bütünlüğü, fiilin niteliği, işleniş biçimi, işlenme zamanı, toplumda meydana getirdiği etki, ortaya çıkan zarar ve tehlikenin ağırlığı gibi ölçütler değerlendirilerek takdir edilecektir. Somut olayda sanığın savunmalarının araştırılmadığı, vahim eylemlerinin somut şekilde hiçbir durakasamaya yer bırakmayacak şekilde karara yansıtılmadığı, suçun yaptırımının ağırlığı da düşünüldüğünde adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşılması için toplanma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu nedenlerle özel daire bozma kararı yerinde görülmekle; haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine, tutuklu geçirilen süre ve bozma nedenine göre sanık ...'ın başka suçtan tutuklu veya hükümlü değilse derhal tahliyesi ile sanık hakkında CMK'nın 109/3-a bendi uyarınca yurt dışına çıkamamak şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının REDDİNE,
    2- Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozma ve 6136 sayılı Kanun'a muhalefet etme suçlarından mahkûmiyete ilişkin ... Ağır Ceza Mahkemesince verilen 09.06.2016 tarihli ve 78-137 sayılı karara sanık müdafisince yapılan temyiz başvurusu üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 03/04/2017 tarihli ve 7350-3632 sayılı kararı ile sanık hakkında verilen mahkumiyet hükümlerinin bozulmasına yönelik ilâma Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 09.06.2017 tarihinde yapılan itirazın reddine karar verildiğinden tutuklu geçirilen süre ve bozma nedenine göre sanık ...'ın başka suçtan tutuklu veya hükümlü değilse derhal TAHLİYESİ ile sanık hakkında CMK'nın 109/3-a bendi uyarınca YURT DIŞINA ÇIKAMAMAK ŞEKLİNDE ADLİ KONTROL TEDBİRİ UYGULANMASINA,
    3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 18.01.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.


    Hemen Ara