Esas No: 2018/292
Karar No: 2018/298
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2018/292 Esas 2018/298 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2018 / 292 KARAR NO : 2018 / 298 KARAR TR : 28.5.2018 |
ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazası sonucunda; sigorta şirketince davalı idareye ödenen hasar bedelinin iadesine, trafik kazasında sigortalı araçta bulunan mağdur kişiye ödenen tazminat bedelinin davalı belediyeden tahsiline karar verilmesi istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacı : N. Sigorta A.Ş.
Vekilleri : Av. M. A.-Av. M.Ö.T., Av.M.I.
Davalı : İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. D.T.
O L A Y : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili şirkete sigortalı 50 D... plakalı aracın sürücüsünün, 14.01.2011 tarihinde Buca köprüden Yenişehir istikametine seyir halinde iken, Yeşildere Caddesi, Mehmetçik Parkına 200 mt. kala, asfalt zemin üzerinde orta şeridin sol kısmında yaklaşık 70 cm eninde ve 600 m uzunluğunda mazot, yağ veya benzeri bir sıvıdan dolayı kaydığını, orta refüj, bordür taşlarına çarptığını ve sonucunda yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini; kaza sonucu, Belediyeye ait bordür taşları hasar gördüğü için davalı Belediye tarafından müvekkili sigorta şirketinden 653 00 TL.hasar bedeli talep edildiğini; müvekkilinin parayı 04.03.2011 tarihinde hesaba sehven yatırdığını; bu ödemenin iadesinin gerektiğini çünkü; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kânunun madde 7-a bendinde; “a) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek” hükmünün yer aldığını; bu maddedeki yükümlülüklerini yerine getirmeyen İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin hizmet kusuru bulunduğunu; idarenin, sorumluluk alanında bulunan yol üzerindeki bakım ve gözetim yükümlülüğünü ihmal etmek suretiyle kazanın oluşumuna sebebiyet verdiğini; yine meydana gelen kazada sigortalı araçta bulunan ve yaralanan mağdur N.K.’ın “sağ omuzda humerus boyun kırığı” oluştuğunu, Hastaneden verilmiş olan sağlık kurulu raporunda özür oranının %11 olarak belirtildiğini, İşbu kaza nedeniyle sigortalıya da 19.377,00 TL tazminat bedeli ödendiğini; 6099 sayılı Kanunun 14 maddesinde; “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. “ denildiğini ifade ederek; müvekkili şirketçe davalı belediyeye sehven ödenen 653,00 TL hasar bedelinin iadesine, trafik kazası sonucu yaralanan mağdur N.K.’a ödenen 19.377,00 TL tazminat bedelinin ödeme tarihi olan 30.03.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı belediyeden tahsiline karar verilmesi istemiyle 7.12.2012 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.
Dava Karayolları Genel Müdürlüğüne de ihbar olunmuştur.
İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi; 15.03.2013 gün ve E:2012/442, K:2013/93 sayı ile davada İzmir Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı vermiş; bu karar üzerine dosyanın tevzi edildiği İzmir 11. Asliye Ticaret Mahkemesi, 25.04.2013 gün ve E:2013/145, K:2013/241 sayı ile yine görevsizlik kararı vermiş ve dosyayı görev yeri tayini için Yargıtay 17. Hukuk Dairesine göndermiş; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi; 12.07.2013 gün ve E:2013/10982, K:2013/11236 sayı ile, İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin Yargı Yeri olarak belirlenmesine karar vermiştir.
İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, 10.07.2014 gün ve E:2013/370, K:2014/456 sayı ile uyuşmazlığın esasını inceleyerek davanın reddine karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 25.04.2017 gün ve E:2014/22776, K:2017/4521 sayı ile “(…)mahkemece, hizmet kusuruna dayanılarak açılan bu davada adli yargının yargı yolu bakımından görevsiz bulunması nedeniyle dava dilekçesinin yargı yolu caiz olmadığından dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine hükmedilmesi gerekirken, davanın esasına girilerek yazılı olduğu biçimde karar verilmesi yerinde görülmemiştir
Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına…” karar vermiştir.
İZMİR 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 31.10.2017 gün ve E:2017/624, K:2017/987 sayı ile “(…)Kaza tespit tutanağı içeriğine göre; kazanın davacı şirkete sigortalı aracın önünde seyir halinde olan motorsikletin zeminden dolayı kayarak yere düşmesi sonucu sürücüye çarpmamak için fren yaptığı, direksiyon hakimiyetini kaybettiği, davacı şirkete sigortalı 50 D... plaka sayılı araç sürücüsünün yola dökülen kaygan sıvı maddeden dolayı aracı kaydırarak kontrolünü kaybettiği, olayda davalı idarenin yola gerekli bakım ve özeni göstermediği bu nedenle hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülmekte ise de davalı idarenin sorumluluğundaki tüm yollara, akan trafik içinde zararlı bir madde veya engel bırakıldığı yönünde delil bulunmadığı, dava konusu kazada ise idarenin yoldaki kaygan sıvıdan önceden haberdar olduğu yönünde bir bilgi ve tespitin bulunmadığı, kazadan hemen önce oradan geçen bir başka aracın da bu duruma sebep olabileceği, dolayısıyla davacı iddialarının yerinde olmadığı, davalı idareye yükletilebilecek somut bir kusur olmaması nedeni ile davanın reddine karar verilmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 25/04/2017 tarihli, 2014/22776 Esas, 2017/4521 Karar sayılı bozma kararının içeriği nazara alınarak, Davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 2/1-b maddesi gereğince İdari Yargı"da görülmesi gerektiği anlaşıldığından HMK"nun 114/1-(b) ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE, karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 2/1-b maddesi gereğince İdari Yargı"da görülmesi gerektiği anlaşıldığından HMK"nun 114/1-(b) ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE…” karar vermiş; bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.
Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.
İZMİR 5.İDARE MAHKEMESİ; 14.2.2018 gün ve E:2018/104 sayı ile “(…)2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun 7.maddesinde, Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkilerine; 8.maddesinde Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının; 9.maddesinde Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığının 10.maddesinde belediye trafik birimlerinin; 12. maddesinde il ve ilçe trafik komisyonlarının görev ve yetkilerine yer verilmiş; aynı Kanunun 13.maddesinde, karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve ilgili bütün kuruluşların, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlü oldukları belirtilmiştir.
2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik "Görevli ve Yetkili Mahkeme" başlıklı 110. maddesinde işleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir” hükmüne yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacı şirket tarafından sigortalanan 50 D... plakalı aracın 14.01.2011 tarihinde Buca köprüsünden Yenişehir istikametine seyir halinde iken,asfalt zemin üzerinde orta şeridin sol kısmında yaklaşık 70 cm eninde ve 600 m uzunluğunda mazot, yağ veya benzeri bir sıvıdan dolayı kayarak orta refüj,bordür taşlarına çarpmak suretiyle yaralamalı ve maddi hasarlı yaptığı kaza nedeniyle bordür taşlarının zarar görmesi nedeniyle davalı idareye ödenen 653,00 TL ve sigortalıya ödenen 19.377,00 TL tutarın, kazaya hizmet kusur nedeniyle davalı idarenin sebep olduğu gerekçesiyle 30.03.2012 olan ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle bakılmakta olan dava açıldığı anlaşılmaktadır.
2918 sayılı kanunun 110.maddesi hükmünün iptali istemiyle idare mahkemesince yapılan başvuruyu, mahkemesinin yetkisizliği nedeniyle reddeden, Anayasa Mahkemesinin 8/12/2011 tarih, E:2011/124, K:2011/160 sayılı kararında yer verilen; "2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 110. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun’dan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği öngörülmektedir. İtiraz başvurusunda bulunan mahkeme ise idare mahkemesi olup davaya bakmakta görevli ve yetkili mahkeme değildir." yolundaki gerekçe dikkate alındığında, anılan yasada yer alan görev kuralının idarelerin hizmet kusurundan kaynaklanan davaları da kapsadığının kabulü zorunlu kılınmaktadır.
Kaldı ki, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce; 24.12.2012 tarih ve E:2012/628, K:2012/498 sayılı, 09.05.2016 tarih ve E:2016/258, K:2016/298 sayılı ve 30/11/2015 tarih ve E:2015/786, K:2015/801 sayılı kararları ile bunun gibi birçok emsal nitelikli kararında; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 110. maddesi çerçevesinde, "Sigortalı araç için araç sahibine ödemede bulunan sigorta şirketince, zararın giderilmesi istemiyle idare aleyhine açılan davanın, adli yargı yerinde "Çözümlenmesi gerektiği" belirtilerek, bu konudaki görev uyuşmazlıkları nihai olarak çözümlenmiştir.
Bu durumda; 2918 sayılı Kanun"un 110. maddesinde yapılan söz konusu değişiklik sonrası, Karayolları Trafik Kanunu"na dayalı olarak Kanun değişikliğinin yürürlüğe girdiği 19.01.2011 tarihi sonrasında açılan sorumluluk davalarında adli yargı mercilerinin görevli olduğu hükmü karşısında işbu davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; İzmir 1.Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 31.10.2017 tarih ve E:2017/624,K:2017/987 sayılı kararı ile davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle usulden reddedilerek 18.01.2018 tarihinde kesinleşmesi üzerine Mahkememizde bu dava açıldığından, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulmasına, işin incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi"nce karar verilmesine değin ertelenmesine, Mahkememize ait dava dosyası ile İzmir 1.Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 31.10.2017 tarih ve E:2017/624,K:2017/987 sayılı dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi"ne gönderilmesine…” karar vermiş; Mahkemece 10.4.2018 tarihli üst yazıyla gönderilen dava dosyası, 13.4.2018 tarihinde Mahkememiz kaydına girmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 28.5.2018 günlü toplantısında:
I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazası sonucunda; sigorta şirketince davalı idareye ödenen 653,00 TL. hasar bedelinin iadesine, trafik kazasında sigortalı araçta bulunan mağdur kişiye ödenen 19.377,00 TL. tazminat bedelinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı belediyeden tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davacı şirket tarafından sigortalanan 50 D... plakalı aracın 14.01.2011 tarihinde Buca köprüsünden Yenişehir istikametine seyir halinde iken, asfalt zemin üzerinde orta şeridin sol kısmında yaklaşık 70 cm eninde ve 600 m uzunluğunda mazot, yağ veya benzeri bir sıvıdan dolayı kayarak orta refüj, bordür taşlarına çarptığı, yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği; kaza nedeniyle bordür taşlarının zarar gördüğünden bahisle, davalı idareye ödenen 653,00 TL ve sigortalı araçta bulunan mağdur kişiye ödenen 19.377,00 TL tutarın, kazaya hizmet kusur nedeniyle davalı idarenin sebep olduğu iddia edilerek; ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle bakılmakta olan davaların açıldığı anlaşılmaktadır.
2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, İzmir 5.İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, İzmir 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.10.2017 gün ve E:2017/624, K:2017/987 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İzmir 5.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, İzmir 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.10.2017 gün ve E:2017/624, K:2017/987 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 28.5.2018 gününde Üye Turgay Tuncay VARLI’nın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Nuri NECİPOĞLU |
Üye Şükrü BOZER
|
Üye Mehmet AKSU
|
Üye Suna TÜRE |
|
|
Üye Alaittin Ali ÖĞÜŞ |
Üye Süleyman Hilmi AYDIN
|
Üye Turgay Tuncay Varlı
|
|
KARŞI OY
03.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtilmiş olan düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 28.5.2018
ÜYE
Turgay Tuncay VARLI