Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/192 Esas 2022/38 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2020/192
Karar No: 2022/38
Karar Tarihi: 20.01.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/192 Esas 2022/38 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2020/192 E.  ,  2022/38 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi

    Sanıklar ... ve ...'in mağdur ...'ya yönelik kasten yaralama suçundan TCK'nın 86/1, 87/1-d, 29/1, 62/1 ve 53/1. maddeleri uyarınca 2 yıl 11 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına ilişkin ... Asliye Ceza Mahkemesince verilen 19.11.2015 tarihli ve 199-1226 sayılı hükümlerin sanıklar müdafileri ve sanık ... tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 13.11.2019 tarih ve 13311-20626 sayı ile, vekâlet ücreti yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 07.02.2020 tarih ve 12193 sayı ile
    “...Sanıklardan ... olay tarihinde 60 yaşlarında ve emekli, daha öncesinde hükümlülük kaydı bulunmayan bir kişidir. Sanık ... ise öğretmen olup olay tarihinde otuz yaşı içindedir. Sanık ...'in oğludur. Sanık ...'ın da öncesinde hükümlülük kaydı bulunmamaktadır. Tanık ...'ya sanık ...'le birlikte babasından kalan miras ile ilgili olarak esasen tanık ...'yi ilgilendiren bir konuda mağdur ...'nin sanıklarla tartışması ve haksız tahriki ile çıkan olayda, suçun işleniş şeklinde emsallerine göre temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayinini gerektiren bir husus olmadığı, aniden ve tahrik altında gelişen olayda sanıkların kastının yoğunluğundan, dolayısı ile kasta bağlı kusurun ağırlığından bahsedilmesinin olanaklı olmadığı ancak mağdurda hem hayati tehlikeye neden olan bir durumun oluşması, hem de kemik kırığının oluşmuş olması karşısında meydana gelen zararın ağırlığına göre temel cezanın alt sınırdan bir miktar uzaklaşılarak tayininin de mecburi olduğu kabul edilerek yapılan değerlendirmede, temel cezanın alt sınırdan eylemle orantılı bir miktarda uzaklaşılarak TCK'nın 86/1. maddesinde yazılı olduğu üzere 1 ile 3 yıl arasında makul bir süre olarak belirlenmesi gerekirken TCK'nın 61 ve 3. maddelerine aykırı olarak 2 yıl 4 ay hapis cezası olarak fazla belirlendiği,
    Haksız tahrik hükmünün uygulanması yönünden yapılan inceleme sonucunda ise; olayın taraflar arasında çıkan tartışmanın büyümemesi için araya giren, sanık ...'in kardeşi, ...'ın halası, mağdurun ise eşi olan tanık ...'yi iten mağdurun sanık ...'e ... atması ile olayın başladığı anlaşılmaktadır. Haksız tahrikten bahsedilebilmesi için haksız tahriki oluşturan bir fiilin bulunması, bu fiilin haksız olması, haksız fiilin mağdurdan kaynaklanması, bu haksız hareketin failde hiddet ve şiddetli eleme yol açması, suç teşkil eden eylemle haksız fiil arasında bir illiyet bağı bulunması gerekmektedir. Somut olayda mağdurun tanık ...'yi itmesi ve akabinde de sanık ...'e ... atması karşısında, birbirini takip eden bu hareketlerin her iki sanıkta hiddet ve şiddetli eleme neden olacak nitelikte olduğu ve haksız fiil niteliğinde olduğunun kabulü gerektiği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ceza Genel Kurulunun 29.03.2011 tarihli ve 2011/1-33 E., 2011/20 K. sayılı kararına göre; Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamalarında benimsenen genel ilke gereğince, haksız tahrik nedeniyle yapılacak indirim oranı belirlenirken haksız hareketin işleniş şekli, yeri, niteliği, zamanı, yöresel koşullar ve tahrik eden ile edilenin durumları nazara alınmak suretiyle olaysal olarak değerlendirilmeli, eğer haksız hareket bu özellikleri itibarıyla yoğun ve önemli boyutlara ulaşmışsa ancak bu takdirde haksız tahrikin 'ağır ve şiddetli' olduğu kabul edilmelidir. Mağdurun kendinin eşi, sanık ...'in kardeşi olan ...'yi itmek, kayınbiraderi olan ...'i tokatlamak şeklinde gerçekleşen haksız hareketlerinin, kendisine ve kardeşine yönelik eylemler nedeniyle sanık ... ve hem halasına hem de babasına yönelik bu eylemlere tanık olan sanık ... üzerindeki etkilerinin, haksız hareketin işleniş şekli, yeri, niteliği, zamanı, yöresel koşullar ve tahrik eden ile edilenin durumları nazara alınarak TCK'nın 29. maddesinde belirlenen indirim oranlarına göre alt sınır olan 1/4 oranından daha fazla indirim yapılmasını gerektirir düzeyde olduğu, bu nedenle TCK'nın 29. maddesi gereğince 1/4 ve 3/4 oranları arasında makul bir indirim yerine 1/4 oranında indirim yapılarak fazla ceza tayin edildiği,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 26.02.2020 tarih ve 1759-3975 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Mağdur sanık ... hakkında mağdur sanık ...’e yönelik kasten yaralama suçundan verilen beraat kararı Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanıklar ... ve ... hakkında kasten yaralama suçundan verilen mahkûmiyet kararlarıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
    Sanıklar ... ve ... hakkında;
    1- TCK'nın 86/1. maddesi uyarınca 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngören kasten yaralama suçundan temel cezanın 2 yıl 4 ay hapis cezası olarak tayin edilmesinin,
    2- Haksız tahrik nedeniyle alt sınırdan yapılan indirim oranının,
    İsabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    14.07.2014 tarihli olay ve yakalama tutanağında; aynı gün saat 14.40 sıralarında Haber Merkezi’nden ... Bulvarı üzerinde bulunan...içerisinde kavga olduğunu anons edilmesi üzerine olay yerine gidildiği, olayın ... Bulvarı üzerindeki ....ın 1. katında bulunan ....isimli ... yerinin bitişiğindeki... deposunun önünde meydana geldiği, bir grup şahsın olay yerinde bulunduğu, yerde yoğun şekilde kan damlalarının olduğu, depo önünde yüz bölgesi kanlı şekilde, üzerinde resmî zabıta üniforması bulunan bir erkek şahsın yerde yarı baygın vaziyette yattığı, isminin ... olduğu öğrenilen yaralı şahsın olay yerine gelen ambulans tarafından ... Devlet Hastanesine götürüldüğü, burada bulunan şahıslara kavga olayına karışan diğer tarafın kim oldukları sorulduğunda; olay yerinde bulunan ... ve yanındaki oğlu ...’in olaya karıştıkları, bu kişilerin ...'nın akrabası oldukları ve aralarında miras meselesi olduğunun öğrenildiği, olay yerine en yakın ... yeri olan ...isimli ... yeri sorumlusuna olayı görüp görmediği sorulduğunda; “Olaya karışan tanımadığı şahısların ... yerinin önünden hararetli bir şekilde konuşarak geçtiklerini gördüğünü, yanlarında bir de bayanın olduğunu, hemen akabinde kavga seslerini duyup ... yeri önüne çıktığını, yerde yatan zabıta giyimli şahsa diğer şahısların tekme ile vurduklarını, bayanın da aralamaya çalıştığını, çevreden gelenlerin kavgayı ayırdığını, kendisinin 112’yi arayarak ambulans çağırdığını” söylediği, olayın meydana geldiğ... Çarşı içerisinde olayı gören herhangi bir kamera sistemi bulunmadığının belirtildiği,
    ... Devlet Hastanesince düzenlenen 14.07.2014 tarihli genel adli muayene raporlarında; sanıklar ...'in sol göz altında 2x2 cm ebadında abrazyon olduğu ve hayati tehlikesinin bulunmadığı; sanık ...’in vücudunda belirgin bir psikopatolojik bulguya rastlanılmadığı; sanıkların alkolsüz olduklarının bildirildiği,
    ... Devlet Hastanesince düzenlenen 14.07.2014 tarihli geçici genel adli muayene raporunda; mağdur ...’da nazal fraktür ve sol maksilla kırığı görüldüğü, sinüs içinin muhtemelen kan ile dolu, sol göz çevresinin ekimotik ve ödemli olduğu, hayati tehlikesinin bulunduğunun belirtildiği,
    .....Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Adli Tıp Bilirkişi Kurulunca düzenlenen 22.08.2014 tarihli raporda; mağdur ...’nın yaralanmasının, kafa içi travmatik değişime (subaraknoid kanama) yol açtığından yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğu, vücuttaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisi hafif (1), orta (2-3) ve ağır (4-5-6) olarak sınıflandırdığında ve birden fazla kırık olması nedeni ile skorlama yapılarak kişide tanımlanan ve saptanan parçalı nazal (burun) kemiği kırığı ve maksilla (üst çene) kemiği kırığının hayat fonksiyonlarını orta (3) derecede etkileyecek nitelikte olduğu ifadelerine yer verildiği,
    .....Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Adli Tıp Bilirkişi Kurulunca düzenlenen 29.01.2015 tarihli raporda; mağdur ...’nın yüz bölgesinde tanımlanan ve saptanan yaralanmasının cilt bütünlüğünü bozmadığı ve herhangi bri şekil bozukluğuna yol açmadığından yüzde sabit iz niteliğinde olmadığı, organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflaması ya da yitirilmesi niteliğinde herhangi bir anatomik eksiklik ya da fonksiyonel kayıp tanımlanmamış ve saptanmamış olduğunun belirtildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan ... Kollukta; “Vefat eden kayınpederimden kalan malların paylaşımı için 14.07.2014 günü saat 14.30 sıralarında yanımda eşim ..., kaynım ... ve oğlu ...’le birlikte... Çarşı içinde bulunan avukatlık bürosuna gidiyorduk. ... Çarşı’nın 2. katında koridorda boşlukta kaynım ... ile miras meselesini konuşurken kendisine ‘Kalan malların borçlarını kapatılım, bölüşelim. Herkesin üzerine tapu çıksın. Ben parayı yatırayım cumaya kadar bana haber verin’ dedim. ... ‘Olmaz’ diyerek kabul etmedi. Daha sonra yanımıza oğlu ... geldi. Ben arkamı döndüğümde ...’in bana vurması ile yere düştüm, sonrasını hatırlamıyorum. Bana vuran ...'tir. Çünkü konuşurken üzerime doğru gelişini görmüştüm. Arkamı döndüğüm anda darbeyi yedim. Neyle vurduğunu görmedim. Konuşurken elinde bir şey yoktu. ...'e konuşma sırasında ‘Sana da sordururum’ demedim. Ben kendilerine vurmadım. Suçlama asılsızdır, olayı eşim görmüştür. Biz konuşurken ... Çarşı’da çalışan ... ... ve ... biraz ileride koridorda bize doğru bakıyordu, olayı görmüş olabilirler. ...'in vurduğunu hatırlıyorum. ...'in vurup vurmadığını görmedim. Düşerken ya da yerde iken vurmuş ise fark etmedim. Beni darbederek yaralayan ... ve babası ...'ten davacı ve şikâyetçyim.”,
    Mahkemede; “Vefat eden kayınpederimin malları üzerinde ipotek varmış, bunu kaldırmak için yol arıyorduk, eşimin kardeşi para veremeyeceğini söyledi, eşimden kendisinin yerine bu parayı ödememi istemiş. Benim de parayı ödemem mümkün değildi. 14.07.2014 günü eşim beni aradı, yanına evdeki ziynet eşyalarını da almış gelmiş. Yoğurt Pazarı’nın oradaydım, yanına gittim. Ben konuyu eşimin abisi olan ... ile görüşelim diye eşime söyledim. Eşim ‘Abim ... ve oğlu ... Çarşı’nın oradalar’ dedi. Biz de ... Çarşı’ya gittik. ... ve oğlu ... ... Çarşı’nın ikinci katında muhasebeci Şinasi'nin dükkânının oradalardı. ... ile durumu konuştum. Bu parayı ödeyemeyeceğimi belirterek kayınpederin mallarından yetecek miktarı satarak borcu kapatmayı teklif ettim, kabul edilmedi. Benim tahminim ... benden istenen ipoteğin kaldırılması için parayı temin edemeyeceğimi söyleyince bana sinirlendi diye düşünüyorum. Bana ilk vuranı görmedim çünkü eşim ile birlikte konuşma bittikten sonra giderken arkadan bana vuruldu. Tahminim bana ilk vuran ...'dı, zaten daha sonrasını hatırlamıyorum. Ne ...'a ne de ...'e kötü bir söz hakaret içeren bir şey söyledim. ...'e de ...'a da vurmadım. Suçlamayı kabul etmiyorum.”, soruşturma aşamasında vermiş olduğu ifadesi okunarak kısmi çelişki nedeniyle sorulduğunda; “Ben ...'ın bana doğru hiddetli bir şekilde geldiğini gördüm, bu sebeple ...'ın vurduğunu düşünüyorum.”,
    Tanık ... Kollukta; “14.07.2014 tarihinde ... Çarşı’da bulunan ... yerimde iken çarşı içi koridorlardan sesler gelince dışarı çıktım. Zabıta olmasından dolayı tanıdığım resmî üniformalı ... ile yanında tanımadığım biri genç diğeri ona göre yaşlı olan şahıslar, birden zabıta ...'ye doğru saldırıp tekme ... vurmaya başladılar. ... geri sendeledi ve yere düştü. İki eli ile kafasını tutup korumaya çalışırken genç olan şahıs ...'nin kafasına ayağıyla tekme atarak en az 3-4 kere vurdu. ...'nin eşi bayan da oradaydı hatırladığım kadarı ile bayan‘Yapmayın, etmeyin’ diye bağırıyordu. ... yerde yatarken yaşlı şahıs birkaç kere karın kısmına sert tekme attı. Ben ve orada bulunan şahıslar araya girdik. Genç olan şahsı kenara çektim, sakinleştirmeye çalıştım. Şahıs ‘Sen benim babama nasıl vurursun?’ diye bağırıp duruyordu ancak ben ...'nin diğer şahıslara vurduğunu görmedim. Daha önce vurmuş ise de haberim yoktur. Ben genç olan şahsı sakinleştirmeye çalışırken ... yerden doğruldu oturur vaziyete geldiği anda benim yanımda bulunan şahıs benden kurtularak ...'nin yüz kısmına futbol topuna vurur gibi ayakla vurdu, ... tekrar yere düştü. Düştüğü yer kan gölüne .... Polis ve ambulans gelerek ...'ye müdahale ettiler. ...'yi darbeden şahısları da alıp götürdüler.”,
    Mahkemede: “Olay tarihinde ... yerimde çalışıyordum. Sesler gelmeye başladı, dışarı çıktım. ... yerde yatıyordu. ... ve ..., ...'ya tekme ile vuruyordu. ...'nın başına vuran oldu ama kimin vurduğunu tam bilemiyorum. Ben ...'ı tuttum, diğer arkadaş da ...'i tuttu ancak ... yerde yatıyordu. Başkaca hatırladığım bir şey yoktur. Olay tahminen en az 15 dakika sürdü ancak başladığı anı belirttiğim gibi bilemiyorum. Ben kavga başladıktan sonra ... yerimden çıktım. ... ve ... biz kendilerini ayırmaya çalışmamıza rağmen sakinleşmeyip elimizden kurtulup ...'ye yine vurmaya devam ettiler.”,
    Tanık ... Kollukta; “14.07.2014 tarihinde saat 14.50 sıralarında ... yerimde bulunduğum esnada zabıta olmasından dolayı tanıdığım ve ismini ... olarak olay esnasında öğrendiğim şahıs ile yanında eşi olduğunu tahmin ettiğim bir bayan ile iki şahıs ... yerimin önünden geçtiklerinde aralarında bir tartışma vardı. Benim ... yerimi geçtikten birkaç dakika sonra bayan ‘Ambulans çağırın’ diye bağırınca kalktım ve dışarı çıktığımda zabıta ...'nin yerde yattığını gördüm. Ayrıca çarşı esnafının diğer iki şahsı tuttuğunu gördüm. Ayrıca şahıslara baktığımda ellerinde herhangi bir cisim yoktu. Ben kavganın olduğu anı tam olarak görmedim. Zabıta görevlisi ...'ye kimin vurduğunu ve ne ile vurduğunu da görmedim. Ayrıca şahısların kavga ettikleri yer benim dükkânımın yanında bulunan ... Mağazası’nın deposunun köşesinin bittiği yerdir. Ayrıca çarşı içerisinde güvenlik kamera sistemi bulunmamaktadır.”,
    Mahkemede: “Benim olayın olduğu yerde ... dükkânım vardır. Dükkânda çocuklar vardı bir ara dükkânın önünden ... geri geri gidiyordu. İki kişi karşısındaydı, arada da hanımı vardı. Dükkânın önünden geçtiler. Bir süre sonra bir ses duyup baktığımda yerde ...'nın yattığını gördüm. Başında hanımı vardı '...' diye bağırıyordu. Ardından ‘Ambulans çağırın’ diye bağırdı. Ben de dükkâna girdim. Ambulansı çağırdım. ... yerde yattığı sırada kavgayı ayırmaya çalışan kişiler vardı. Şu an huzurda bulunan sanıklardan yalnızca ...’yı tanıyordum. Diğer sanıklar orada mıydı bilemiyorum. Belirttiğim gibi dükkânda çocuklar olduğu için çocuklarla da ilgilenmem gerekti. Daha fazla ayrıntı görme imkaânım olmadı.”, Soruşturma aşamasında vermiş olduğu ifadesi okunup sorulduğunda; “Çarşı esnafının iki kişiyi tuttuğunu gördüm. Polisteki ifadem doğrudur aynen tekrar ederim.”,
    Tanık ... Kollukta; “14.07.2014 tarihinde öğle sıraları ağabeyim ... ve oğlu ... ile babamızdan kalan arsanın borcunu çıkarttık. 12.000 1ira borcu çıktı. Ben eşimi telefonla aradım ve bulunduğumuz ... Çarşı’ya gelmesini söyledim. Bir süre sonra eşim yanımıza geldi. Ben aşağıda eşimi bekledim birlikte yukarı merdivenlerden çıkarak ağabeyim ... ile oğlu ...'ın yanına vardık. Eşim ile ... arsa payı ile ilgili konuşurken eşim ‘Borcunu ben ödeyeyim ancak bölüşelim kime ne düşüyorsa tapuyu ayıralım’ dedi. ... ‘Olmaz öyle’ dedi. Eşim‘Gidip ölçtürelim cumaya kadar hallederiz’ dedi. Bunun üzerine ağabeyim ... ‘Olmaz’ diyerek tarlanın bölünmemesi gerektiğini belirtti ve öfkelendi. ... ile birlekte eşimin üzerine yürümeye başladılar. Ben aralarına girdim, eşim beni kenara çekti. ... ile ... eşime vurmaya başladılar. Eşim başını eliyle tutup korumaya çalıştığı sırada ... yumruk vurdu ve eşim yere düştü. Ağzından kan gelmeye başladı. Ben eşimi perdeledim, ağabeyim ...'i asılarak çektim. ... tekme ile eşimin kafasına vurmaya devam etti. Eşim kendinde değildi. Ben bağırdım, yardım istedim. Çevreden görenler oldu ancak ayırmaya kimse gelmedi. Daha sonra tekme ile yerdeki eşime rastgele ... ve ... vurmaya devam ettiler. Ben son çare eşimin üstüne kapandım. ...’ın ‘Seni geberteceğim’ diye bağırdığını duydum. Sonra esnaf gelerek ... ve ...’ı kenara çekti. Ben eşimi yan çevirdiğimde hareketsizdi. Su dökerek yüzünü yıkadım ayıltmaya çalıştım. Daha sonra ambulans gelerek eşimi ve beni hastaneye götürdü. Eşim yerde ben yardım isterken ... ve ... ‘Kalk ayağa’ diye bağırıyorlardı. Bana vuran olmadı.”,
    Mahkemede; “Olay tarihinde miras kalan arsa ile ilgili olarak eşim ile ben abim ... ve yeğenim ... ile konuşuyorduk. Eşim ve abim uzlaşamayınca ortam biraz gerginleşti, tartıştılar. Sonra ben ve eşim beş altı adım atarak oradan uzaklaşırken abim ve yeğenim arkamızdan geldiler. ... ‘Sen babamla nasıl konuşuyorsun’ gibi sözler söyledi. Aslında konuştukları ve tartıştıkları sırada kimse birbirine hakaret etmedi, kötü bir söz söylemedi. Sonrasında abim ve yeğenim eşimi aralarına aldılar, elleriyle vurmaya başladılar. Eşim yere düştü, yere düştükten sonra ... eşimin kafasına tekme attı. Abimin eşime tekme attığını görmedim. Daha doğrusu abim de eşimin beline karnına vuruyordu fakat ben ...'nin başını koruyabilmek için daha çok başına odaklandım. Eşim yere düştükten sonra ...'ın 3 kez eşimin başına tekme ile vurduğunu hatırlıyorum. Olayın başında yahut devamında eşim abime ya da yeğenime vurmadı. Zaten vurmaya fırsatı da olmadı. ... olayın en sonunda 'Sen babamla nasıl konuşuyorsun, babama nasıl vurursun, seni geberteceğim' şeklinde bir söz söyledi. Eşimin abime vurduğunu görmedim. Görsem söylerdim kavga anında vurduysa da bilemiyorum ama ben vurduğunu görmedim. ... eşimin kafasına tekme attığı sırada eşim kendinde değildi.”,
    Tanık ... Kollukta; “14.07.2014 tarihinde saat 14.30 sıralarında ... Çarşı içerisindeki benim çalıştığım ... yerim olan Aksel Yazıhanesi’nin içerisindeydim. Kendisini daha önceden zabıta memuru olarak tanıdığım ... ve eşi, kendilerini tanımadığım daha sonra isimlerini ... ve ... olarak öğrendiğim iki şahıs aralarında sözlü tartışıyorlardı. ... burada diğer iki şahsa ‘Bana zarar veremezsiniz’ diyerek sesini yükseltti. Bu sırada ...'nin eşi araya girerek ...'yı diğer şahıslardan uzaklaştırmaya çalıştı. ... eşine ‘Sen çekil’ dedi ve eliyle eşini kenara itekledi. Hep birlikte benim ... yerimden aşağıya doğru tartışarak ... mağazasının deposu önüne doğru gittiler. Ben aile arası tartışmadır diyerek müdahale etmedim. ... yerime gireceğim sırada ... ve ... aniden ...'nın üzerine saldırdılar. Yumruk ve tekmelerle ...'ya vurdular. ... yere düştü, ...'nin eşi ‘Yapmayın etmeyin’ diyerek kavgayı aralamaya çalışıyordu. Ben hemen yanlarına doğru koştum ve kavga etmekte olan ...'i kucaklayarak kenara çemeye çalıştım. Bu arada diğer şahıs ... yerde yatan ...'nın suratına destekli bir şekilde topa vurur gibi tekme ile vurdu. Tekmeyi yiyen ... baygınlık geçirdi. Ben ...’i tutarken yine ...’da ... yeri bulunan ... da olay yerine geldi ve ...'ı ...'den uzaklaştırmaya çalıştı ancak ... ...'ı tutmasına rağmen ... fırsat buldukça yerde yarı baygın yatan ...'ye rastgele tekme ile vurmaya devam etti. Daha sonra ...’daki esnaf da olay yerine geldi. Ben ve ... kavga eden ... ile ...’i pencere kenarına çekip sakinleştirmeye çalıştık. Bu sırada benim elimden kurtulan ... yerde yatan ...’ye tekme ile vurdu. Olay yerine gelen kalabalık grup ile birlikte bu şahısları kenara çekip yerde yatan ...'nin yanından uzaklaştırdık. Bu sırada ...'nin eşi, elindeki su şişesini ...'nin yüzüne dökerek onu ayıltmaya çalışıyordu. Bir eliyle ...'yi yattığı yerden kaldırmaya çalıştı. ... oturur vaziyete geldiğinde ... kalabalığın arasından tekrar hızla gelip ‘Sen babama nasıl vururusun’ diyerek oturur vaziyetteki kendine gelmeye çalışan ...'ye tekrar çok sert bir şekilde tekme ile vurdu. Bu tekmenin etkisiyle ... yere beton zemine başını çarptı ve bir daha kalkamadı. Ben ... yerime geçip telefonumla polise ve ambulansa haber verdim. Olay yerine ambulans ve polis ekipleri geldiler ve şahısları alıp götürdüler. ...’nın üzerinde zabıta üniforması vardı. Kavga sırasında ...'nın ... ve ...'e vurduğunu ben görmedim. Olay yerinde sonradan gelen kalabalık vardı ancak kimler olduğuna dikkat etmedim.”,
    Mahkemede; “Ben olay tarihinde ... Çarşı 2. katta çalışırken bir kalabalığın ağız dalaşı yaptığını gördüm. O sırada telefonla konuştuğum için olayın başını görmedim. Bağırma sesleri duyunca dışarıdaki şahısların kavga ettiğini gördüm. Ayırmak için gittiğimde ... yere düşmüştü. Ben o sırada ...'i tutuyordum. ..., ...'nın kafasına, yüzüne tekme ile vuruyordu. Bir ara ... benim elimden kurtulup ...'nın yüzüne doğru tekme ile vurdu. Zaten ... o sırada kendinde değildi. Birbirlerine bir şey söyleyip söylemediklerini hatırlayamıyorum. Ardından ... geldi ayırdık. Ben şahısların yanına gittiğimde kavga ediyorlardı bu nedenle yanlarına gittiğimde ... abi yerde yatıyordu. Bu ve bundan sonraki olayları gördüm ondan önce bir şey olduysa bilmiyorum.”, Soruşturma aşamasında vermiş olduğu ifadesi okunarak sorulduğunda; “İfademin içeriği doğrudur aynen tekrar ediyorum. Bir kısım olayları hatırlayamamış olabilirim. Polisteki ifadem olayın olduğu gün olduğu için daha ayrıntılı vermiş olabilirim. Kendisini tutan kişinin elinden kurtularak ... ‘Sen babama nasıl vurursun' diyerek ...'ye çok sert bir şekilde tekme ile vurdu.”,
    Tanık ... Mahkemede; “Olay günü babam, ben, ... ve ... birlikte avukat beyin bürosuna gidiyorduk. Babam önden gitti. Merdivenden çıkarken ... ve ... durdular. Ben niye durdunuz deyince ... gelecek dediler. Ben de 4-5 metre uzaklaşınca sesler yükseldiğini duydum. Geri döndüğümde, oraya geri gittiğimde sanıklar tartışıyorlardı, sonra ... araya girmeye çalıştı. Bu sırada ... ...'yi itip ...'e yumruk vurdu. ... yere düştü. ... de şapkasını almaya çalışırken bu kez ..., ...'ye yumruk ile vurdu. ... bu sırada geldi. ..., ...’ye vurduğunda ... yere düşmüştü. ... da olay yerine geldiğinde ...'ye tekme ile vurdu. ..., ...'ye vurduktan sonra ... yerden kalkamadı bayılmış mıydı bilemiyorum. ...’den ses geliyordu fakat kendinde miydi bilmiyorum. Bu sırada ...'ı çevredekilerden birisi tuttu. ... bir daha ...'ye vurmadı. Daha doğrusu ben görmedim. ... de bundan sonra ...'ye vurmadı. Ben ambulans gelene kadar oradaydım polis bana bir şey sormadığı için ben de olayı gördüğümü söylemedim.”,
    Şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
    Sanık ... Kollukta; “... benim kız kardeşim ...'nın kocası, yani eniştem olur. Kendisi ile aramızda babamdan kalan miras ile ilgili sorunumuz vardır. Babam yaklaşık 3 ay önce vefat etti. Babam öldükten sonra 23.640 TL borcundan dolayı malları üzerinde icra vardı. Ben bu icra ile ilgili alacaklı ile görüştüm ve borcu kendisine ödememiz hâlinde avukatı aracılığı ile icrayı kaldıracağını söyledi. Bunun üzerine kız kardeşim ile görüştüm ve paranın hazır olduğunu söyleyince ...'a geldik ve borcu ödeyeceğimizde ... ‘Nasıl olacak bu ... şimdi, miras nasıl paylaşılacak, borç kaça bölündü?' dedi. Ben de borcun ortak olarak üçe bölündüğünü ve icra kalktıktan sonra malların eşit üçe ayrılacağını söylediğimde ..., ‘Ben ayrı isterim hakkımı, istediğim yeri alırım' dediğinde ben kendisine ayrı olarak bir miras veremeyeceğimi, borcun kalkması ile aramızda anlaşabileceğimizi söylememe rağmen ... ısrarla ayrı istediğini, yoksa parayı vermeyeceğini söyledi ve o esnada aramızda bulunan kız kardeşimi itekleyerek bana bir ... attı. O esnada yanımızda bulunan oğlum da ...'ye bir kez vurduktan sonra ... önüme düştü ve ben de ...'ye vurdum. Kavga esnasında ... bana vurduktan sonra oğlum ...'a da vurdu. Kavga ettiğimiz esnada ... Çarşı’da olduğumuzdan çarşı esnafı bizi ayırdı ve sonrasında polis ve ambulans geldi. Kavga ...'nin ısrarla ayrı miras istemesi ve olayın tartışmaya dönüşüp bana ve oğluma vurması ile başladı. Olayla ilgili olarak ...'dan davacı ve şikâyetçi değilim.”,
    Mahkemede; “İddianamede bahsi geçen olay doğrudur, karşı taraf ile bir tartışma yaşadık, bu tartışma da kavgaya dönüştü, ...'nin eşi ..., ...'yi uzaklaştırmaya çalışıyordu. ... eşini ittirerek üzerime doğru geldi. Ardından bana eli ile vurdu, darbe yüzüme geldi. Ben yere düştüm. Hemen arkamdan ...'nin de yere düştüğünü gördüm. Yerden kalktığımda oğlum ...'ın kenarda oturduğunu gördüm. Oğlumun ...'ye vurduğunu görmedim. Ben ...'ye vurmadım. Suçlamayı kabul etmiyorum.”, soruşturma aşamasında vermiş olduğu ifadesi okunarak çelişki nedeniyle sorulduğunda; “Emniyette oğlumun ifadesi alınırken ben de vurdum deyince ben de ifademde oğlumun vurduğunu söyledim. Yoksa ben kendim vurduğunu görmedim. Ben yerden kalktıktan sonra ...'ye vurmuş olabilirim.”,
    Sanık ... Kollukta; “... benim halamın eşi olur. Kendisi ile babamın vefat eden babasından kalan mallar üzerinde olan icra kararı ile ilgili alacak verecek sorunu olmuştur. Babam dedemden kalan borcu hesaplattırarak halam ile konuşmuş ve borcun üç eşit parçaya bölündüğünü ve kişi başı borcun eşit ödenmesi hâlinde icranın kaldırılacağını söylemiş ve halam paranın hazır olduğunu söylemesi üzerine babamla ...'a geldik. Babam halam ve eniştem ile buluştuktan sonra avukatın ... Çarşı’daki bürosuna giderken ben para çekmeye gittim. Daha sonra babam ile ... konuştukları esnada kendisi parayı vereceğini ancak mirastan ayrı bir tarla istediğini ve kendi istediği yerleri alacağını söylediğinde babam kabul etmedi. Daha sonra ... babama karşı elini kaldırınca ben elini indirmesini söyleyince ... bana ‘... sana da sordururum' dedi. Ancak bu söylemlerini dikkate almadım. Daha sonra babam ile aralarında tartışma büyüyünce ... tartışmayı ayırmak için arada bulunan halamı itekleyerek babama bir kez vurunca ben de ...'ye iki kez vurdum. Daha sonra babamın da ...'ye bir kez vurduğunu gördüm. Kavga çıkınca çarşı esnafı araya girdi ve bizi ayırdı. Ayrıca kavga esnasında ... de benim yakamdan tutarak bana vurdu. Daha sonra olay yerine polis ve ambulans geldi ve biz polis merkezine geldik. Olay ...'nın kalkacak olan icra için vereceği para karşılığında ayrı bir tarla istemesi üzerine babamın kabul etmemesi ve babama vurması ile başladı. Olayla ilgili olarak ...’dan davacı ve şikâyetçiyim. Uzlaşmak istemiyorum.”,
    Mahkemede; “... benim halam ...'nin eşi olur. Dedemin vefatından sonra malların üzerinde ipotek vardı. Cenaze masrafları ile ilgili harcamalar da yapılmıştı. Yaptığımız hesaba göre yaklaşık 24.000 TL gibi masraf vardı bunu da kardeşler arasında 3 eşit parçaya bölüp herkes 8.000 TL ödeyip borç kapanacaktı. ... halam da bunu kabul etmişti. Olay günü halam ile babam görüştü. Babam ... Çarşı'nın oraya gitti. Zannedersem giderken halam yanındaydı. Daha sonra ... halam ve babamın bulunduğu yere gitmiş ben de para çekmek için bankaya gitmiştim. Olay yerine en son giden benim. Ben yanlarına gittiğimde ... ile babamın arasında bir tartışma vardı. ... sinirli bir şekilde babama yönelik konuşuyordu ve el kol hareketleri yapıyordu. Ben de daha fazla gerginlik olmaması nedeniyle ...’ya ‘Elini indir’ dedim. ... bana '... sana da sordururum' dedi. Ardından ben elimde çanta olduğu için çantayı bırakmaya birkaç metre geriye gittim. Bu sırada ... babama aralarına giren halamı itekleyerek bir kez vurdu. Ben de zannedersem babama vurulmasının öfkesi ile ...'ye yumruk ile vurdum. Sonrasında hâlen benzer hakaretlerine devam edip babama doğru yöneldi. Sonrasında bana bir yumruk salladı bu yumruk hafifçe yüzüme temas ederek gözlüğümü de düşürdü. Sonra bir kez daha vurdum, ikinci vurmamla yere düştü. Bu esnada babam da vurmuş olabilir bilemiyorum. Yerden kalkmaya çalışıp babama yönelince yine ...'ya vurdum. Yerde olduğu için tekme ile vurdum. Zaten bu sırada araya girenler oldu. Beni tuttular ben araya girenler olduğu için salladığım son tekme ...'nın omzuna denk geldi. Yana doğru düşerek kafasını vurdu, kafasını vurduğu için bayıldı. Bundan sonra bir daha vurmadım. Araya girenler beni tutmayı bıraktıktan sonra da ...’ya vurmadım. Hatta ... bayıldıktan sonra onun yanına gittiğimi gören birisi ‘Adam bayıldı zaten daha fazla vurma’ deyince ben de ‘Vurmak için gitmiyorum gözlüğüm düştü onu alacağım’ dedim. Benim amacım ...’yı yaralamak onunla kavga etmek değildi. Eğer bunu düşünseydim, babamı tek başına ... ile bırakıp bankadan para çekmeye gitmezdim. Kaldı ki kavga edecek olsak köyde de bunu yapabilirdik.”,
    Şeklinde savunma yapmışlardır.
    Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
    1- TCK'nın 86/1. maddesi uyarınca 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngören kasten yaralama suçundan temel cezanın 2 yıl 4 ay hapis cezası olarak tayin edilmesinin isabetli olup olmadığı;
    Sanıkların işlediği kabul edilen kasten yaralama suçu TCK’nın 86/1. maddesinde 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasını gerektirecek şekilde yaptırıma bağlanmış, temel cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeler ise aynı Kanun’un 61/1. maddesinde,
    “(1) Hâkim, somut olayda;
    a) Suçun işleniş biçimini,
    b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
    c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
    d) Suçun konusunun önem ve değerini,
    e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
    f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
    g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
    Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler” şeklinde düzenlenmiştir.
    TCK’nın “... ve Kanun Önünde Eşitlik İlkesi” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasındaki, “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” biçimindeki hüküm ile de, işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında orantı bulunması gerektiği vurgulanmıştır.
    Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçe, TCK’nın 61/1. maddesine uygun olarak, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saiki ile ilgili, dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olmalıdır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Mağdur ...’nın eşi olan tanık ... ile ...’nin ağabeyi olan sanık ... arasında babalarından miras olarak kalan arsanın paylaşılmasıyla ilgili anlaşmazlık bulunduğu, 14.07.2014 tarihinde sanık ... ile oğlu olan diğer sanık ...’ın ... ilçe merkezine gelerek tanık ... ile buluştukları ve miras meselesini konuştukları, bir süre sonra tanık ...’nin avukat ile görüşmeye gitmek üzere eşi mağdur ...’yi de çağırdığı ve ... Çarşısı’nda buluştukları, mağdur ... ile sanıklar ... ve ... arasında miras meselesi nedeniyle tartışma çıktığı, tanık ...’nin araya girmeye çalıştığı, mağdur ...’nin, eşi olan tanık ...’yi kenara çekerek sanık ...’e ... attığı, bunun üzerine sanık ...’ın mağdur ...’ye tekme ve yumrukla vurduğu, mağdur ...’nin yere düşmesi üzerine sanıklar ... ve ...’ın mağdur ...’nin başına ve vücudunun farklı yerlerine tekme attıkları, tanık ...’nin mağdur ...’nin üzerine kapanarak yaralanmasına engel olmaya çalıştığı, mağdur ...’nin baygın bir hâle gelmesi ve çevrede bulunanların araya girmeleriyle sanıkların eylemlerine son verdikleri, mağdur ...’nin kafa içi travmatik değişim (subaraknoid kanama) nedeniyle hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığı ve vücudunda hayat fonksiyonlarını orta (3.) derecede etkileyen parçalı nazal ve maksilla kemiği kırıklarının oluştuğu olayda;
    Sanıkların atılı miras meselesini konuşmak üzere avukatlık bürosuna giderken, çarşı içerisinde, 2 kişi birlikte işledikleri göz önüne alındığında suçun işleniş biçimi, işlendiği zaman ve yer; mağdurun vücudunda meydana gelen yaraların yeri ile darbe sayısına göre sanıkların kasta dayalı kusurlarının ağırlığı; mağdurun hayati tehlike geçirecek ve vücudunda birden fazla kemik kırığı oluşacak şekilde yaralandığı dikkate alındığında meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı karşısında; temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak 2 yıl 4 ay hapis cezası olarak belirlenmesinin oluşa ve dosya kapsamına uygun, ..., hak ve nasafet kuralları ile orantılılık ilkesiyle bağdaşacak şekilde isabetli olduğu kabul edilmelidir.
    Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının haklı nedene dayanmayan itirazının reddine karar verilmelidir.
    2- Haksız tahrik nedeniyle alt sınırdan yapılan indirim oranının isabetli olup olmadığı;
    Haksız tahrik, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Birinci Kitap, İkinci Kısımda, "Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler" başlıklı İkinci Bölümde yer alan 29. maddesinde;
    “Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir” şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.
    Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik; kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında meydana getirdiği karışıklığın bir sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan bir nedendir. Başka bir anlatımla haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde bir zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmış bulunmaktadır (..., Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, Genel Hükümler, s. 412.).
    Yerleşmiş yargısal kararlar ve doktrinde yer alan baskın görüşlere göre, 5237 sayılı TCK’nın 29. maddesinde yer alan haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gereklidir:
    a) Tahriki oluşturan bir fiil bulunmalı,
    b) Bu fiil haksız olmalı,
    c) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
    d) Failin işlediği suç, bu ruhi durumun tepkisi olmalı,
    e) Haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan sadır olmalıdır.
    5237 sayılı TCK'da tahrikle ilgili olarak, 765 sayılı TCK’da yer alan ağır tahrik-hafif tahrik ayrımına son verilmiş ve tahriki oluşturan fiilin, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilmesi ve sanığın iradesi üzerindeki etkisi göz önüne alınarak maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda indirim yapılması şeklinde bir düzenlemeye gidilmiştir.
    Ceza Genel Kurulunun çeşitli kararlarında tartışmasız olarak benimsendiği üzere, tahrik nedeniyle yapılacak indirimin oranı belirlenirken, haksız tahriki oluşturan hareketin işleniş şekli, yeri, niteliği, zamanı, yöresel şartlar ve tahrik eden ile edilenin durumları göz önüne alınıp değerlendirilmeli, eğer haksız hareket bu özellikleri itibarıyla yoğun ve önemli boyutlara ulaşmışsa ancak bu takdirde haksız tahrikin ağır ve şiddetli olduğu kabul edilmelidir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Bir numaralı uyuşmazlık konusunda ayrıntılı olarak anlatıldığı şekilde gelişen olayda; mağdur ...’nin tartışma sırasında sanık ...’e ... atması ve sanık ...'in sol göz altında 2x2 cm ebadında abrazyon oluşacak şeklinde yaralanması, yine mağdur ...'nin tartışma sırasında sanık ...'in kız kardeşi, sanık ...'ın da halası olan eşi tanık ...'yi itekleyerek kenara çekmesi ve aksi ispatlanamayan sanık savunmasına göre tartışma sırasında mağdur ...'nin sanık ...'a “... sana da sordururum” şeklinde bir söz söylemesi karşısında; basit bir hakaretten ibaret haksız fiil oluşturan davranışlarda dahi alt sınırdan haksız tahrik indirimi yapılması gerektiği göz önüne alındığında, mağdurun sanık ...'ın babasına ... atma, sanık ...'in kız kardeşi ve sanık ...'ın halası olan tanık ...'yi itekleme ve sanık ...'a “... sana da sordururum” şeklindeki söyleminden ibaret söz ve davranışlarının, sanıklar üzerinde oluşturduğu hiddet veya şiddetli elemin derecesine göre, haksız tahrik nedeniyle uygulanan indirim oranının, makul veya makul seviyeye yakın bir ölçüde belirlenmesi gerektiği kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin düzeltilerek onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün sanıklar ... ve ... hakkında, haksız tahrik nedeniyle uygulanan indirim oranının, makul veya makul seviyeye yakın bir ölçüde belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyeleri ..., ... ve ...; "..., vasfa ve temel cezanın belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık bulunmayan itiraza konu dosyada genel kurulun sayın çoğunluğu ile aramızdaki görüş farklılığı, yüklenen suçu TCK’nın 29. maddesindeki haksız tahrik koşulları altında işleyen sanığın cezasında bu nedenle yapılacak indirimin asgari oranda yapılması gerektiğine ilişkin düşüncemize dayanmaktadır.
    Bilindiği üzere haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için; a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı, b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı, c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı, d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sâdır olmalıdır. 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda, 765 sayılı Kanun'da yer alan 'ağır – hafif tahrik' ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Ceza Genel Kurulunun çeşitli kararlarında tartışmasız olarak benimsendiği üzere, tahrik nedeniyle yapılacak indirimin oranı belirlenirken, haksız tahriki oluşturan hareketin işleniş şekli, yeri, niteliği, zamanı, yöresel şartlar ve tahrik eden ile edilenin durumları göz önüne alınıp değerlendirilmelidir. Kuşkusuz hâkim maddedeki indirim oranını, tahrikin yoğunluğunu da göz önünde bulundurarak belirleyecektir. Kişinin dinginlik ve iradesini daha az yıpratabilecek, kişide daha az hiddet veya elem yaratabilecek hareketler hafif tahrik olarak değerlendirilecek bu durumda ceza daha az indirilecektir.
    Kasten insan öldürme suçlarının temyiz incelemesini yapmakla görevli Yargıtay 1. Ceza Dairesi uzun yıllardır sürdürdüğü uygulamalarında haksız tahrik nedeniyle uygulanacak indirim oranının belirlenmesinde “haksız fiilin ağırlığı” ölçütünü benimsemiş ve kararlarında bunu yansıtmıştır. Bu bağlamda, suç oluşturan haksız eylemlerden basit tehdit/sair tehdit, hakaret, basit nitelikteki yaralama fiillerinin bunlara muhatap olan sanıklar bakımından daha hafif hiddet-elem duygusu yarattığı kabul edilerek, bu eylemlerin etkisi altında suç işleyen sanıklar yararına haksız tahrikin TCK’nın 29. maddesi uyarınca asgari orandan (1/4) uygulanması, bunları aşan nitelikte ağır ve haksız tehdit, şantaj, nitelikli kasten yaralama, zincirleme hakaret, farklı zamanlarda gerçekleşen basit yaralama gibi haksız eylemlere karşı işlenen fiillerde tahrik indiriminin asgari oranın bir miktar üzerinde, cinsel sadakatsizlik, düello tarzında gerçekleşen karşılıklı ve nitelikli eylemler, nitelikli mala zarar verme eylemlerinde tahrik indiriminin makul oranda (1/2) ,meşru savunma koşullarını taşımayan cana kast, eziyet, cinsel içerikli istismar ve saldırı gibi eylemler bakımından ise tahrik indiriminin azami oranda (3/4) uygulanması prensip olarak kabul edilmiştir.
    İtiraza konu olayda, miras uyuşmazlığı nedeniyle aralarında anlaşmazlık bulunan taraflardan sanık ..., babası ...’e yönelik olarak katılan sanık ... tarafından gerçekleştirilen basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek nitelikteki ... atma fiiline öfkelenmiş, babasının maruz kaldığı bu davranışa karşı yine babasıyla birlikte hareket ederek katılan sanık ...’yi darp ederek onu yaşamsal tehlike oluşturacak, hayat fonksiyonlarını orta (3) derecede etkileyecek nitelikte kemik kırığı yaratacak biçimde yaralamıştır. Dosyanın genel kuruldaki görüşmesi sırasında sanık ...’ın olay sırasında araya giren halasının katılan sanık ... tarafından iteklenmesine de tepki duyduğu ileri sürülmüşse de, sanığın hiçbir beyanında buna ilişkin bir öfke duygusu altında hareket ettiğini dile getirmediği gibi, bizzat kendisinin ifade ettiği üzere, tümüyle babasına vurulmasının etkisiyle davrandığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla, sanık ...’ın babasına ... atılması nedeniyle haksız tahrik altında hareket ettiği sabit ise de, bundan kaynaklanan ceza indiriminin somut olayın özelliklerine, yaralanmanın niteliğine, herhangi bir zarar veya zarar tehlikesi oluşmamasına bağlı olarak asgari hadden uzaklaşmayı zorunlu kılacak boyutta olmadığı açıktır. Zira, haksız tahrik uygulamasında her zaman diğerinden daha ağır nitelikte ve indirimin daha fazla yapılmasını sonuçlayacak başka bir haksız fiilin gerçekleşmesi olasılığının göz önüne alınması zorunludur. Aksinin kabulü indirim oranları arasındaki kademelendirme ve hakkaniyet dengesini bozar ki, somut olay bakımından genel kurulumuzun sayın çoğunluğunun kabulü de bu sonucu yaratmaya elverişlidir.
    Açıklanan hususlar çerçevesinde sanık ... hakkında haksız tahrik nedeniyle uygulanacak indirim oranının asgari düzeyden belirlenmesi gerektiği görüşünde olduğumuzdan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulü yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyoruz." düşünceleriyle,
    Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurulu Üyesi de; haksız tahrik oranının isabetli olduğuna ilişkin benzer görüşlerle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının,
    a) Birinci uyuşmazlık bakımından REDDİNE,
    b) İkinci uyuşmazlık bakımından KABULÜNE,
    2- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 13.11.2019 tarihli ve 13311-20626 sayılı düzeltilerek onama kararının KALDIRILMASINA,
    3- ... Asliye Ceza Mahkemesinin 19.11.2015 tarihli ve 199-1226 sayılı mahkûmiyet hükümlerinin, sanıklar ... ve ... hakkında, haksız tahrik nedeniyle uygulanan indirim oranının, makul veya makul seviyeye yakın bir ölçüde belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 29.12.2021 tarihinde yapılan müzakerede birinci uyuşmazlık bakımından oy birliğiyle; ikinci uyuşmazlık bakımından 29.12.2021 tarihinde yapılan birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından 20.01.2022 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
    29.12.2021 Tarihli Oturum:

    Hemen Ara