Esas No: 2018/295
Karar No: 2022/49
Karar Tarihi: 25.01.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/295 Esas 2022/49 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2018/295 E. , 2022/49 K."İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 13. Ceza Dairesi
Sanık ...'nun hırsızlık suçundan TCK'nın 142/1-b, 35/2, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin ... 11. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 10.05.2013 tarihli ve 6-452 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesince 23.10.2014 tarih ve 10890-29218 sayı ile;
"...Somut olayda; 39,90 TL değerindeki bir çift ayakkabıyı çalan sanık hakkında, suçun işleniş şekli ve özellikleri itibarıyla ceza vermekten vazgeçilemeyecek ise de, hırsızlık konusunun değerinin az olması nedeniyle TCK'nın 145. maddesi gereğince verilen cezadan belirlenecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
Kabule göre de;
UYAP'tan alınan güneşin doğuş batış çizelgesine göre suç tarihinde güneşin saat 16.29'da battığı, sanığın eylemi saat 19.15'te gerçekleştirdiğinin anlaşılması karşısında, suçun gece vakti işlenmesi nedeniyle cezada aynı Yasa'nın 143/1. maddesi gereği artırım yapılmaması," isabetsizliklerinden ceza süresi yönünden sanığın kazanılmış hakkının korunması kaydıyla bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 23.01.2015 tarih ve 562-31 sayı ile; "...TCK'nın 145. maddesinde hırsızlık suçunun konusu oluşturan malın değerinin az oluşu nedeniyle suçun işleniş şekli ve özellikleri göz önünde bulundurularak ceza vermekten vazgeçilebileceği gibi verilen cezada indirim yapılabileceği öngörülmüş ise de; Özel Dairenin bozma kararında belirtilen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 15.12.2009 tarihli içtihadında, failin daha çoğunu alabilme olanağı varken yanlızca gereksinimi kadar alması ve aldığı eşyanın da değeri az olması nedenleriyle TCK'nın 145. maddesinin tatbik edilebileceği belirtilmiştir. İddianamede; sanığın ayakkabı mağazasına girerek buradan bir çift spor ayakkabısını sırt çantasına koyup bedelini ödemeden çıkardığı ileri sürülmüş, mahkememizce de sanığın bir çift ayakkabıyı bedelini ödemeden çıkarmak isterken yakalandığı kabul edilerek mahkûmiyetine karar verilmiştir. Suç yeri olan Diechman Mağazasında çok sayıda ayakkabı olduğu tartışmasızdır. Ancak sanığın bir çiften fazla ayakkabı alması ve sırt çantasına koyarak çıkarması mümkün değildir. Sanık da bu durumu öngördüğünden bir çiftten fazla ayakkabı almamıştır. Kaldı ki, buna rağmen ayakkabıları çıkarmadan yakalanmıştır. Sanık savunmasında, arkadaşının isteği üzerine ayakkabıyı aldığını belirtmiş olup zorunlu ihtiyaç için almadığı ortadadır. Dolayısıyla ihtiyaç nedeni ile ayakkabıların alındığına dair iddia ve savunma bulunmamaktadır. Diğer taraftan, sanığın ayakkabı gereksinimi olsa bile spor ayakkabısının, zorunlu eşya sayılması mümkün görülmemiştir. Dolayısıyla, sanığın daha çoğunu alabilme olanağı olduğu kabul edilemeyeceğinden sadece suç eşyası ayakkabıların değerinin 39,90 TL olması indirim nedeni sayılamayacağından ve yasa koyucunun amacının da bu şekilde olmadığı bilindiğinden Mahkememizin 10.05.2013 tarihli kararın gerekçesi yerinde olduğu ve sanık aleyhine temyiz olmaması nedeniyle TCK'nın 143. maddesinin uygulanamayacağı," şeklindeki gerekçe ile bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.10.2017 tarihli ve 61058 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle dosya Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesine gönderilmiş, Özel Dairece 04.06.2018 tarih ve 4704-8730 sayı ile; direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
... hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş olup direnmenin ve temyizin kapsamına göre inceleme sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar; sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükümde TCK’nın 143 ve 145. maddelerinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yakalama tutanağında; 13.12.2012 tarihinde saat 19.30 sıralarında ...Alışveriş Merkezi içinde bulunan ... isimli ... yerinde hırsızlık olayı meydana geldiğinin ihbar edilmesi üzerine olay yerine gidildiğinde mağaza çalışanları tarafından ... yeri kapısı önünde ... isminde bir şahsın yakalandığının görüldüğü, sorulduğunda adı geçen şahsın, arkadaşı ...’nun sırt çantasına kendi haberi olmaksızın bir çift ayakkabı koymuş olduğunu, birlikte mağazadan ayrılacakları sırada alarmın öttüğünü, arkadaşının olay yerinden kaçıp gittiğini, kendisinin ise mağaza yetkilileri tarafından yakalandığını söylediği bilgilerine yer verildiği,
Ulusal Yargı Ağı Projesi Sistemindeki (UYAP) kayıtlardan; 13.12.2012 tarihinde ... ilinde güneşin saat saat 16.29’da battığı,
Anlaşılmıştır.
Şikâyetçi ...; mağazanın müdür yardımcısı olduğunu, olay esnasında mağaza dışında bulunduğunu, saat 19.15 sıralarında ... yerine döndüğünde çalışanların mağazada hırsızlık olayı meydana geldiğini, şahıslardan birini yakaladıklarını söylediklerini, yakalanan şahsın çantasını kontrol ettiklerinde çantadan 39.90 TL değerinde bir çift ayakkabıyı ele geçirdiklerini,
Tanık ... Sena Karakaş; mağazada satış temsilcisi olarak çalıştığını, olay tarihinde saat 19.15 sıralarında iki şahsın mağazadan ayrılırken güvenlik alarmının çalması üzerine çıkışa doğru yönelerek şahıslardan birini yürüyen merdivenin başında durdurduğunu, diğer şahsın ise kaçıp gittiğini, yakaladığı şahsın çantasını kontrol ettiğinde mağazalarına ait bir çift ayakkabıyı ele geçirdiğini,
Hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen ...; arkadaşı olan sanıkla birlikte ... isimli mağazaya girdiklerini, kendisinin bir ayakkabı beğendiğini, başka bir ayakkabıyı denediği sırada sanığın kendisinden habersiz olarak beğendiği ayakkabıyı, yere bıraktığı sırt çantasına koymuş olduğunu, daha sonra birlikte çıkışa doğru yürüdüklerini, kendisinin kapıdan çıkış yaparken güvenlik alarmının çaldığını, sanığın olay yerinden kaçıp gittiğini, kendisinin ise yakalandığını, hırsızlık olayından haberi olmadığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık ... aşamalarda; olay tarihinde ...AVM içinde dolaştıkları sırada arkadaşı olan ...’nin ayakkabı alacağını söylemesi üzerine ... mağazasına girdiklerini, arkadaşının bir çift ayakkabı beğendiğini, kendisinin bilgisi dahilinde bu ayakkabıyı Hakan’ın çantasına koyduğunu, daha sonra çıkışa doğru yürüdüklerini, kendisinin önde gittiğini, kapıdan geçerken alarmın ötmesi üzerine olay yerinden kaçtığını, Hakan’ın ise yakalandığını, hırsızlık eylemini, ayakkabıya ihtiyacı olan arkadaşı Hakan için gerçekleştirdiğini savunmuştur.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı ele alınmasında fayda bulunmaktadır.
I- Sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükümde TCK’nın 143. maddesinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesinde;
Türk Ceza Kanunu’nun 143. maddesi suç ve karar tarihi itibarıyla “Hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte birine kadar artırılır.” şeklinde iken, 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 63. maddesiyle TCK'nın 143. maddesinde yer alan “üçte birine kadar” ibaresi “yarı oranında” biçiminde değiştirilmiştir.
Görüldüğü gibi hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi hâlinde cezanın hangi miktarda artırılacağı konusunda hâkime takdir hakkı tanınmışken yasal değişiklik sonrasında takdir hakkı bulunmaksızın yarı oranda artırım yapılacağı düzenlenmiştir.
Hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesindeki kolaylık, failin kimliğinin tespitindeki zorluk, mağdurun malı üzerindeki gözetim ve denetim imkanının sınırlı olması gibi nedenlerle hırsızlık suçunun hem basit hem de nitelikli hâllerinin gece vakti işlenmesi durumunda bu nitelikli hâlin uygulanması gerekmektedir.
TCK’nın 6. maddesinin birinci fıkrasının e bendinde ise; “Güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresi” şeklinde gece vakti deyimi açıklanmış olup suçun gece vakti işlenip işlenmediği Kanun’un bütün suçlar için geçerli olan 6. maddesi dikkate alınarak belirlenecektir.
Açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Ulusal Yargı Ağı Projesi Sisteminde (UYAP) güneş doğuş batış çizelgesinde yapılan incelemede; 13.12.2012 tarihinde ... ilinde güneşin saat 06.46’da doğduğu, saat 16.29’da battığı, TCK’nın 6. maddesinin birinci fıkrasının e bendi uyarınca 17.29 ila 05.46 saatleri arasında kalan zaman diliminin gece vakti olarak kabul edilmesi gerektiği, tanık ... Sena Karakaş’ın, olay tarihinde saat 19.15 sıralarında güvenlik alarmının çalması üzerine mağaza dışında şahıslardan birini yakaladığını beyan etmesi, yakalama tutanağına göre de 13.12.2012 tarihinde saat 19.30 sıralarında ... yerinden hırsızlık olayı meydana geldiğinin ihbar edilmesi üzerine olay yerine gidildiğinin belirtilmesi karşısında hırsızlık suçunun gece vakti işlendiğinin kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, bu uyuşmazlık konusu bakımından isabetli bulunmayan Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
II- Sanık hakkında TCK'nın 145. maddesinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesine geçildiğinde;
5237 sayılı TCK’nın 145. maddesinde; “(1) Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.” hükmü yer almakta iken, anılan hüküm, 29.06.2005 tarihli ve 5377 sayılı Kanun'un 16. maddesi ile; “(1) Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir.” şeklinde değiştirilmiştir.
Madde ile hırsızlık suçlarında, suça konu değerin azlığı nedeniyle hâkime, cezada indirim yapma veya ceza vermeme yönünde geniş bir takdir yetkisi tanınmıştır.
Yargıtay 6. Ceza Dairesinin, “değer azlığı” ile ilgili olan ve bu konudaki içtihada “daha çoğunu alabilme olanağı varken yalnızca gereksinimi kadar ve değer olarak az olan şeyi alma” şeklinde yansıtılan görüşünün, TCK'nın 145. maddesi uygulamasında bütünüyle reddedilmesi mümkün görülmemekte ve maddenin uygulanabileceği hâllerden biri olarak kabul edilmekte ise de, maddenin sadece bu tanımlamayla sınırlandırılması mümkün değildir. TCK'nın 145. maddesinin gerek ilk şekli, gerekse değiştirilmiş biçimi; ortak tanımlama ile, hırsızlık suçunun konusunu oluşturan değerin az olmasını temel almaktadır. Değer azlığı ile kanun koyucu tarafından neyin kastedildiği, tereddütleri önleyecek biçimde açıklığa kavuşturulmamış, rakamsal bir sınırlandırma getirilmemiş fakat hâkime, yargılama konusu maddi olayla ilgili olarak takdir ve değerlendirme yetkisi tanınmıştır. Ne var ki, kanun koyucu, hâkimin takdirini, soyut ve farklı bir disiplinle sınırlandırmıştır. O da; “az olarak kabul edilecek değerin” hâkimin takdirinde, ceza vermekten vazgeçmesini gerektirecek ehemmiyetsiz ölçüde olması, başka bir ifade ile değere dayalı ihlâlin ceza verilmemeyi nasafeten haklı saydıracak alt düzeyde bulunmasıdır. Hâkim, çalınan veya çalınmaya kalkışılan bu değerin azlığını ya indirimli bir cezayla ya da suçun işlenmesindeki özellikler itibarıyla ceza vermemekle değerlendirebilecektir.
Maddenin ilk metninden sonraki değişiklikte; “suçun işleniş şekli ve özellikleri göz önünde bulundurularak” ibaresinin, “cezada indirim” seçeneğinden sonra ve “ceza vermekten vazgeçilebilir” seçeneğinden önce yazılmasının, suça konu malın değerini farklılaştırmayacağı açıktır. Bu nedenle; “az ceza verme” seçeneğinde daha yüksek değerin aranacağı, “ceza vermekten vazgeçme” hâlinde ise daha az bir değerin aranmasının gerekli olduğu sonucuna ulaşılmamalıdır.
Bu itibarla, 5237 sayılı TCK'nın 145. maddesinin uygulanmasında, 765 sayılı TCK'nın 522. maddesinde öngörülen “hafif” ya da “pek hafif” kavramlarıyla irtibatlı bir yoruma girilmemeli, Yargıtay’dan, anılan maddenin uygulanması sürecindeki içtihatlarına paralel şekilde, yıllık değer ölçülerini belirlemesi beklenmemelidir. 5237 sayılı TCK'nın 145. maddesinin düzenleniş amacı gözetilmeli, belirtilen hükmün 765 sayılı TCK'nın 522. maddesinden farklı olduğu kabul edilmelidir.
Hâkim, suça konu eşyanın değerinin az olup olmadığı yönündeki değerlendirmenin yanı sıra her somut olayda, suçun işleniş şekli, mağdur veya sanığın konumu, olayın gerçekleştiği yer ve zamanı dikkate almalı, 5237 sayılı TCK’nın 3. maddesinde öngörüldüğü üzere, “işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı” olacak şekilde belirlediği hapis cezası ile suça konu eşyanın değerini karşılaştırarak hakkaniyet ilkesini de gözetmek suretiyle ceza adaletini sağlamalıdır. Görüldüğü gibi madde ile getirilen sistem, sadece malın değerinin objektif ölçütlere göre belirlenerek, cezadan indirim yapılması veya ceza verilmemesinden ibaret değildir. Kimi hâllerde belirlenen hapis cezasının, suça konu eşyanın değerinin azlığı karşısında ağır olacağı düşünülebilir ise de, örneğin, bir kişinin sınav belgesinin çalınarak sınava girmesinin engellendiği bir durumda, suça konu sınav belgesinin değeri az olmakla birlikte olay sebebiyle suç mağdurunun telafisi imkansız bir duruma düşmüş olması nazara alınarak, hakkaniyet ilkesi gereğince maddenin uygulanmasına yer olmadığına karar verilebilecektir. Buna göre, her somut olayda, mağdurun konumu, failin kişiliği ve suçun işleniş şekli ayrı ayrı değerlendirilmeli, faili, meydana gelen haksızlığa iten etkenler ve bu haksızlığın mağdur üzerindeki etkileri de gözetilerek, maddenin uygulanıp uygulanmayacağı ve özellikle ceza verilmeme hâliyle ilgili seçeneğin, failin eylemine uygun düşüp düşmeyeceği belirlenmeli ve şekillenen takdirin gerekçesi kararda gösterilmelidir.
Ancak burada 5237 sayılı TCK’nın 147. maddesinde düzenlenen “ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak için hırsızlık suçunun işlenmesi” hâli ile 145. maddede öngörülen “değer azlığı” kavramı karıştırılmamalıdır. 145. maddede öngörülen değer azlığı ile zorunluluk hâlini düzenleyen 147. maddenin uygulanma şartları birbirinden farklı olup 147. maddenin ayırıcı ölçütü, hırsızlığın ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak için yapılmasıdır. Burada hırsızlığın konusu olan malın değerinin az veya çok olmasının herhangi bir önemi yoktur. Örneğin, ölümcül bir hasta için eczaneden çok pahalı bir ilacın çalınması söz konusu olabilir. Buradaki ölçüt değer değil, ağır ve acil bir ihtiyaç için bu malın çalınmasıdır.
Buna karşılık 145. maddenin uygulanmasındaki en önemli kriter, kuşkusuz değer ölçüsüdür ve bu değerin "ceza vermeme" ya da "belirlenecek bir oranda indirim uygulama" hâlini haklı saydıracak düzeyde az olması gerekir.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 20.06.2017 tarihli ve 733-341 sayılı, 27.11.2018 tarihli ve 1043-577 sayılı kararlarında da anılan hususlara işaret edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanık Sanık ...’nun olay tarihinde gece sayılan saat 19.15 sıralarında şikâyetçinin yetkilisi olduğu ... isimli mağazadan 39.90 TL değerindeki bir çift ayakkabıyı çalmaya teşebbüs ettiği olayda; suçun işleniş şekli ve özellikleri göz önünde bulundurularak, ceza vermekten vazgeçilemeyecek ise de, suç tarihinde paranın satın alma gücü ve ekonomik şartlar gözetildiğinde, sanığın kastını özgüleyerek hırsızlık suçuna teşebbüsün konusunu oluşturan 39.90 TL'nin değer bakımından az olması ile hak ve nasafet kuralları dikkate alındığında, sanığın cezasından TCK'nın 145. maddesi uyarınca belirlenecek oranda indirim yapılması gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla bu uyuşmazlık konusu bakımından da isabetli bulunmayana Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Bu uyuşmazlık konusunda çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; Sanık hakkında kurulan hükümde TCK'nın 145. maddesinin uygulanma koşullarının bulunmadığı düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- ... 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.01.2015 tarihli ve 562-31 sayılı direnme kararına konu hükmünün,
a- Suçun gece vakti işlenmesi nedeniyle sanık hakkında kurulan hükümde TCK'nın 143. maddesi uyarınca ceza artırımına gidilmemesi,
b- Sanık hakkında kurulan hükümde TCK'nın 145. maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
İsabetsizliklerinden, karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi aracılığı ile 1412 sayılı CMUK'nın 326/son maddesi uyarınca ceza süresi yönünden sanığın kazanılmış hakkın korunması kaydıyla BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 25.01.2022 tarihinde yapılan müzakerede birinci uyuşmazlık bakımından oy birliğiyle ikinci uyuşmazlık bakımından oy çokluğuyla karar verildi.