Esas No: 2019/203
Karar No: 2022/51
Karar Tarihi: 25.01.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/203 Esas 2022/51 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2019/203 E. , 2022/51 K."İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 101-231
Kasten öldürme suçuna teşebbüsten sanık ...'ın beraatine ilişkin Gaziantep 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.11.2013 tarihli ve 336-340 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 16.11.2015 tarih ve 443-5489 sayı ile;
“...Oluşa ve dosya içeriğine göre; sanık ile katılan arasında bahçe sınırı nedeniyle önceye dayanan husumet bulunduğu, olay günü sanığın, tarafların arazilerinin sınırını belirleyen taşların yerinin değiştirilmesi sebebiyle önce katılanın oğlu İlyas ile sonrasında ise katılanla tartıştığı ve bu tartışma sırasında katılanın iddiasına göre sanığın, katılanın başına büyük bir taş ile vurduğu, sanığın savunmasına göre ise katılanın düşerek kafasını taşa çarpması şeklinde gelişen eylemde;
Gaziantep Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 13.02.2013 tarihli raporunda katılanın başındaki darbenin bölgesi itibarıyla yere düşmesi nedeniyle meydana gelebileceği gibi sert bir cisimle vurulması sonucunda da oluşabileceğinin belirtmesi karşısında, katılanın, beyanının denetlenebilmesi amacıyla tüm adli raporları temin edilip dosya ile birlikte İstanbul Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas dairesine gönderilerek;
a) Katılanın kafatasının sağ temporal bölgesindeki kemikte oluşan fraktürün boyutu, çapı ve hayati fonksiyonlarına etkisinin belirlenmesi,
b) Mevcut yaralanmanın bölgesi de düşünülerek katılanın yere düşüp kafasını taşa çarpması neticesinde oluşup oluşmayacağının tereddüde mahal vermeksizin tespit edilerek karar verilmesi yerine eksik inceleme ile yazılı şekilde sanığın beraatine karar verilmesi,
” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Gaziantep 4. Ağır Ceza Mahkemesince 06.12.2016 tarih ve 551-349 sayı ile; sanık ...'ın katılan ...'a yönelik kasten öldürme suçuna teşebbüsten beraatine karar verilmiş, bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 11.12.2016 tarih ve 630-4922 sayı ile;
“...Oluşa, tüm dosya kapsamına göre; sanık ile katılan arasında bahçe sınırı nedeniyle önceye dayanan husumet bulunması, bu husumet nedeniyle sanığın, olay günü tarafların arazilerinin sınırını belirleyen taşların yerinin değiştirilmesi sebebiyle önce katılanın oğlu İlyas ile sonrasında ise katılanla tartışması, sanığın katılanı olay yerine çağırması, katılanın oğlu olan tanık İlyas'ın, sanığın, katılan olan babasının başına taşla vurduğunu gördüğünü ifade etmesi, katılanın kafatasının sağ temporal bölgesinde, kişinin yaşamını tehlikeye sokacak ve hayat fonksiyonlarına etkisi orta (3) derecede olan kemik kırığı saptanmış olduğu olayda;
Sanığın katılanı kasten yaralamaktan mahkûmiyetine karar verilmesi gerekirken oluşa uygun düşmeyen yanılgılı değerlendirme sonucu beraat kararları verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Gaziantep 4. Ağır Ceza Mahkemesi ise 10.04.2018 tarih ve 101-231 sayı ile;
"...Her ne kadar Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 11.12.2017 tarihli 2017/630 Esas, 2017/4922 Karar sayılı ilamı ile mahkememizin 06.12.2016 tarihli 2015/551 Esas, 2016/349 Karar sayılı ilamının bozulmasına karar verilmiş ise de;
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde katılanın sanık tarafından kafasına taş atılmak suretiyle yaralandığına dair beyanları ve doktor raporunda başında darbe olduğunun belirtilmesi sebebiyle sanığın katılana karşı üzerine atılı eylemi gerçekleştirdiği düşünülebilirse de sanık ...'nın soruşturma aşamasının başından kovuşturma aşamasının sonuna kadar tutarlı ve değişmez beyanlarda bulunarak atılı suçlamayı kabul etmemesi, olay yerinin eğimli ve taşlık olduğuna dair beyanlarının mahkememizce yapılan keşif sonucunda ve bilirkişi raporu doğrultusunda doğrulanmış olması, katılan hakkında alınan Adli Tıp Kurumu Gaziantep Şubesinin raporuna göre katılandaki yaralanmanın kafasına sert bir cisimle vurulması sonucu olabileceği gibi yere düşmesi sonucunda da gerçekleşmiş olabileceğinin belirtilmesi, İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulundan alınan raporda da benzer şekilde kişi hakkında düzenlenen tıbbi belgede sol temporooccipital bölgede ağrı, sağ temporoocipital kemikte kırık ve altında minimal hemoraji olduğu ve dosyaya ekli grafilerin kurulumuzca incelenmesinde sağ temporoparietal bölgede non-deplase kırık, komşu parankimde minimal hemorajik kontüzyon tespit edildiği dikkate alındığında; söz konusu lezyonların küt travmatik tesirle meydana gelebilecek nitelikte olduğu, sorulduğu üzere yere düşüp kafasını taşa çarpması ile de husulunün mümkün olabileceği görüşünün belirtilmesi, katılanın keşif icrası sırasında sanığın kendisine 5-7 metre mesafeden yaklaşık 1 kg ağırlığında taş attığını beyan etmesi karşısında bu mesafeden bu kadar ağır bir taşın atılması durumunda daha ağır sonuçlara neden olabileceği yönünde kanaat oluşması, sanığın bozma öncesindeki son celsedeki beyanında katılanın düştükten sonra kendisinin yaralandığını zannettiğine yönelik beyanının katılanın darbe aldıktan sonra kendini kaybettiğine dair beyanı ile örtüşmesi, olayı gören tarafsız tanık bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, yaralanmanın ne şekilde gerçekleştiği hususunda yoğun şüphenin varlığının söz konusu olduğu, katılanın yaralanmasına konu yaralanmanın sanık tarafından gerçekleştirildiğinin kesin olarak tespit edilememesi hususları birlikte değerlendirildiğinde ve mahkememizce de aynı görüş ve gerekçelerle Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 11.12.2017 tarihli 2017/630 Esas, 2017/4922 Karar sayılı ilamında karşı oy kullanan Yargıtay üyesinin:... Dosya kapsamına göre, yaralanmanın nasıl olduğu kuşkuludur. Kuşkudan sanığın yararlanacağı da ceza hukukunun temel kuralıdır. Bu itibarla, sanığın beraatine ilişkin yerel mahkeme kararının onanması gerektiği gürüşünde olduğumdan, sanığın cezalandırılması gerektiği yönündeki sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.' şeklindeki gerekçe ve görüşüne iştirak edilmekle," gerekçesiyle bozmaya direnerek, önceki hükümdeki gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 31.08.2018 tarihli ve 59953 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Yargıtay 1. Ceza Dairesince 20.03.2019 tarih ve 4670-1745 sayı ve oy çokluğu ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan nedenlerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın kasten yaralama suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Gaziantep Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 13.02.2013 tarihli raporda; katılan hakkında düzenlenmiş Gaziantep Şehitkamil Devlet Hastanesinin 10.06.2012 tarih ve 155130 protokol sayılı rapor fotokopisinin, 697 sayılı epikriz raporunun ve ekli tıbbi belgelerin incelenmesinde; darp yaralanması nedeniyle yapılan muayenesinde; kafasına taş isabet ettiği, genel durum iyi, bilinç açık, koopere, oryante, yapılan fizik muayenesinde; sol temporooccipital bileşkede ağrı olduğu, çekilen BT'de sağ temporal kemikte fraktür, fraktür altında minimal hemoraji tespit edildiği, nörolojik muayenesinin doğal olduğu, servise yatırıldığı, takiplerinde BBT'rinin temiz olması üzerine 12.06.2012 tarihinde taburcu edildiği, mevcut tıbbi belgelerde tanımlanan bulgulara göre temporal kemik kırığına ve kırık altında minimal hemorajiye neden olduğu bildirilen katılanın yaralanmasının; yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğu, basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı, vücuttaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisi hafif (1), orta (2-3) ve ağır (4-5-6) olarak sınıflandırıldığında, katılanda saptanan kırığın hayat fonksiyonlarını orta (2) derecede etkileyecek nitelikte olduğu, mevcut olay tarihli tıbbi belgelerde olay niteliğinin başına taş isabet etmesi olarak kayıtlı olduğu, başındaki darbenin yere düşmesi nedeniyle çarpma ile meydana gelebileceği gibi, sert bir cisimle vurulması sonucu da meydana gelebileceği, bunlar arasında mevcut bulgularla ayrım yapılamayacağının belirtildiği,
Bozma ilamından sonra Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 13.04.2016 tarihli raporda; katılana ait grafilerin kurulca incelenmesinde; 10.06.2012 tarihli BT'de sağ temporoparietal bölgede non-deplase kırık, komşu parankimde minimal hemorajik kontüzyon olduğuna göre, katılanın sağ temporoparietal bölgesinde kırığa neden olan yaralanmasının, yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğu, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı, vücuttaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisi hafif (1), orta (2-3) ve ağır (4-5-6) olarak sınıflandırıldığında; katılanda saptanan kırığın hayat fonksiyonlarını orta (3) derecede etkileyecek nitelikte olduğu, katılan hakkında düzenlenen tıbbi belgede sol temporooccipital bölgede ağrı, sağ temporoocipital kemikte kırık ve altında minimal hemoraji olduğu ve dosya ekli grafilerin kurulca incelenmesinde sağ temporoparietal bölgede non-deplase kırık, komşu parankimde minimal hemorajik kontüzyon tespit edildiği dikkate alındığında; söz konusu lezyonların küt travmatik tesirle meydana gelebilecek nitelikte olduğu, sorulduğu üzere yere düşüp kafasını taşa çarpması ile de husulunün mümkün olabileceğinin oy birliği ile bildirildiği,
26.04.2013 tarihli keşif zabıt tutanağında; heyetçe olay yerinde yapılan keşif sırasında keşif mahallinde bulunan bir kişinin sanığa yönelik olarak "Sen ceza almazsan seni bu bahçeye gömeriz." diye tehditvari sözler söylediğinin duyulduğu, söyleyen kişinin kimliği istendiğinde.... oğlu, 01.04.1979 doğumlu ... olduğunun görüldüğü, keşif mahallinde olayların büyümemesi açısından Jandarma tarafından uzaklaştırıldığının belirtildiği,
Keşif sonrası bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 17.05.2013 tarihli raporda; mevcut anlatımlar ele alındığında tanıklar ... ve Ahmet Altan'ın olayı görmedikleri, tanık ...'ın olayı gördüğünü beyan ettiği yerin olay yerine 50-55 metre uzaklıkta olduğu ve oradan olayın meydana geldiği yerin görülebileceği ancak olayın gerçekleştiği yerde sanık ve katılanın bulunduğunu beyan ettiği yer ile katılanın beyanı ve sanık beyanları ile çeliştiği, sanığın aralarında 20 metre mesafe varken katılanın elinde bulunan 10-15 kg taş bulunduğu sırada dengesini kaybederek düşmesi sonucu kafasını yerde bulunan taş yığınına vurması neticesi yaralandığını beyan ettiği, katılanın ise sanığın 5-7 metre mesafeden yaklaşık 1 kg ağırlığındaki taşı kafasına attığını ve bu şekilde yaralandığını beyan ettiği, mevcut anlatımlar ele alındığında sanık ve katılanın beyanlarının çeliştiği her iki anlatımlar ele alındığında; katılanın anlatımına göre sanık tarafından kendisine atıldığını beyan ettiği taşın yaklaşık 1 kg ağırlığında olduğu ve yine aralarındaki mesafesinin 5-7 metre olduğu, ele alınırsa bu mesafeden bu büyüklükteki taşın katılanın kafasına isabet etmesi durumunda daha ağır ve ölümcül sonuç doğurabileceği, bu nedenle sanığın anlatımı ve katılanın yaşı ele alındığında, katılanın yaklaşık 45 derece eğimli bulunan yerden elinde 10-15 kg ağırlığındaki taş ile çıkarken dengesini kaybetmek suretiyle düşmesi sonucu yerde bulunan taş yığınlarına kafasını çarparak yaralandığı görüşünün bildirildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... Kollukta; olay günü olan 10.06.2012 tarihinde evinde oturduğunu, oğlu tanık İlyas'ın eve gelerek kendisine sanığın her zaman yaptığı gibi arazileri arasında bulunan işaretin yerini değiştirerek tarlalarına tecavüz ettiğini ve sanığın yanına çağırdığını söylediğini, bunun üzerine tarlaya sanığın yanına gittiğini, tarlaya vardığında sanığın ikisinin tarlasının arasında bulunan sınırda beklediğini, sanığa hitaben, "Yeter artık gözün doymuyor mu? Her yıl sınırı biraz daha kaydırıyorsun, tarlama hâlâ giriyorsun, iki tarlanın işareti belirli." diyerek tarlalarının sınırını belirleyen dere yatağını gösterdiğini, daha sonra yerde bulunan büyük bir taşı alarak tarlaların sınırını belirleyen yere koyarak "Sınırımız burası." dediğini, bu esnada sanığın, "Yeter a... koyduklarımın sizinle mi uğraşacağım." diyerek yerden aldığı büyük bir taşı kafasına vurduğunu, aldığı darbe ile kendinden geçtiğini, daha sonrasını hatırlamadığını, kendine hastanede geldiğini,
Mahkemede; soruşturma aşamasındaki beyanlarını tekrar ettiğini, sanığın bahçesinin kendi bahçesine göre 1 metre yükseklikte olduğunu, sanığın haftada bir gelerek bahçede çalışırken taşları kendisinin bahçesine attığını, olay günü oğlu tanık İlyas'ın sanıkla bu konuyu konuşurken sanık muhatabının kendisi olduğunu söyleyerek çağırdığını, tanığın söylemesi üzerine sanığın yanına gittiğini, sınırda olduklarını, sanığa sınır göstermek üzere yerden taşı alıp "Şurası mı, burası mı?" dediğinde sanığın büyük bir taş alarak başına vurduktan sonra bayıldığını, oğlu tanık İlyas'ın olayı o sırada görmediğini, İlyas'ın gelmesi ile sanığın kaçtığını, olayı gören sanığın bahçesinde çalışan tanıklar..., eşi ve oğlu ...ın olduğunu, ancak sanığın bahçesinde çalıştıkları için lehine tanıklık yapmayacaklarını, sanığın başına taşı vurur vurmaz bayıldığını, oğlu İlyas'ın geldiği sırada sanığın kaçtığını görmediğini, tanık...'nın daha sonradan kendisine İlyas'ın geldiği sırada sanığı kaçırdıklarını söylediğini,
Keşifte; olay tarihinde şu an üzerinde bulundukları bahçede sanığın oğlu tanık İlyas'la tartıştıklarını, tanığın kendisine haber getirerek "... seni çağırıyor." dediğini, sanıkla konuşmak için sanığın bulunduğu yere doğru geldiği sırada şu an gösterdiği yerde sanığın elinde yaklaşık 1 kg ağırlığında bir taşı kendisine doğru attığını, yere düştüğünü ve bayıldığını, çocuklarının kendisini hastaneye götürdüğünü, hastanede iki gün yattığını, düşmediğini, ayağının kaymadığını, sanığın attığı taş neticesinde yaralandığını, tanıklar... ve ...ın taraflı beyanlarda bulunduklarını, çünkü sanığın mallarına baktıklarını, bu nedenle taraflı beyanda bulunduklarını, sanığın kendisinin rahatsız olduğu, deli olduğu, devletten maaş aldığını iddia ettiğini, bunların hiç birisinin doğru olmadığını,
Tanık ... Kollukta; 10.06.2012 tarihinde babası katılana ait tarlada çalışırken kendilerine ait tarlanın yan tarafında arazisi bulunan sanık ile arasında tarla sınırını değiştirmekten dolayı bir tartışma yaşandığını, sanığın her yıl arazi sınırlarını gösteren topraktan yığını biraz biraz kaydırarak kendilerine ait araziye girdiğini, olay günü sanığa,"Bunu neden yapıyorsun?" dediğini, sanığın kendisine hitaben "Sen bu olaya karışma. Sen git, baban gelsin konuşalım." dediğini, bunun üzerine oradan ayrılarak durumu babası katılana anlattığını, katılanın tek başına sanığın yanına gittiğini, daha sonra küçük bir çocuğun yanına gelerek "Fevzi amca tarlada yerde kanlar içinde yatıyor." dediğini, tarlaya gittiklerinde katılanın baygın bir şekilde yerde yattığını, katılanı alarak hastaneye götürdüklerini,
Mahkemede; sanık ile aralarında tarla sınırı ve bahçesinden taşların kendi bahçelerine düşmesi sebebiyle huzursuzluk olduğunu, önce sanıkla bu konuyu kendisinin konuştuğunu, ancak sanığın kendisine "Sen küçüksün, baban gelsin." dediğini, bunun üzerine babası katılana sanığın dediklerini anlattığını, katılanı sanığın yanına gönderdiğini, sanık ve katılanın aralarında tartıştıklarını, sanığın katılanın başına taşla vurduğunu, abisinin biraz daha ilerde olduğunu, sanığın babası katılanın kafasına taşı vurduğunu gördüğünü, yanına vardıklarında katılanın baygın vaziyette olduğunu, jandarmadaki ifadesi okunup çelişki nedeniyle sorulduğunda, karakolda ifadeyi alan görevli ilk ifadenin önemli olmadığını söylediğini, ayrıca sinirle o şekilde ifade verdiğini,
Keşifte; olay sırasında katılan ile sanığın bulunduğu yerden yaklaşık 100 metre uzaklarında bulunduğunu, katılanın yuvarlanarak yere düştüğünü gördüğünü, katılanın kendinde olmadığını, katılanın yanına koşarak gittiğini, kafasının yarıldığını, kan aktığını, katılanı araçla hastaneye götürdüklerini, sanığın elindeki taşla katılana 1-1,5 metre mesafeden taşla vurduğunu gördüğünü, olayın meydana geldiği yerde köylüleri olan tanıklar... ve ...ın da olduğunu, diğer komşuları tanık Ahmet Altan ve çocuklarının da olduğunu,
Tanık Ahmet Altan keşifte; yaklaşık 200-300 metre aşağıda tarlasında çalıştığını, sesler duyduğunu, birisinin yaralandığını söylediklerini, olay yerine geldiğinde katılanın yaralandığını söylediklerini, orada bulunanların sanık tarafından yaralandığını söylediklerini, olayı görmediğini, bir kadının söylediğini, bu kadının şu an huzurda bulunan tanık...'nın eşi olduğunu söylediklerini,
Tanık ... Mahkemede; suç tarihinde kendi tarlasında çalıştığını, bu sırada katılanın elinde taşlarla gelip sınırı belirlemek üzere, biraz alt seviyede bulunan bahçesinden üst seviyede bulunan bahçe arasına elindeki taşı koymak üzere hamle yaptığında sırtüstü düştüğünü ve başını çarptığını, bu sırada sanığın kendi bahçesinde ağacın altında oturduğunu, katılanın düştüğünü görünce sanığın gidip yardımcı olduğunu, ardından katılanın çocuklarının gelerek sanığın babaları katılanı dövdüğünü söylediklerini, ilaçlama yaptığını, bahçelerinde kendisinden başkasının olmadığını, babası olan tanık...'nın yine kendilerine ait yan taraftaki bahçede olduğunu, olay bittikten sonra olay yerine geldiğini, saat 10-11 sıraları olduğunu, katılanın bahçesi ile sanığın bahçesinin arasında şu anda bulundukları kürsünün yüksekliği kadar bir yükseklik olduğunu, katılanın elinde 5-6 kiloluk bir taş olduğunu,
Tanık Hatice Güner Mahkemede; olay sırasında kendi bahçesinde olduğunu, iddia edilen olayı görmediğini, oğlu tanık ...ın katılanın elinde taşla geldiğini ve sırtüstü yere düştüğünü söylediğini,
Tanık ... Kollukta; 10.06.2012 tarihinde sanığa ait fakat ekimini ve biçimini ortak yaptıkları bahçede çalıştığını, sanığın da aynı bahçede ağaçların dibine çapa yaptığını, ancak birbirlerinden 40-50 metre kadar uzak olduklarını, sanıkla çalıştıkları esnada katılanın oğlu tanık İlyas'ın sanığın yanına geldiğini, sanık ve tanığın ne konuştuklarını duymadığını, hararetli bir şekilde konuştuklarının belli olduğunu, tanık ayrıldıktan bir süre sonra sanığın yanına katılanın geldiğini, katılanın ne zaman geldiğini görmediğini, katılanın oğullarının tarlaya doğru "Babamı dövüyorlar." diye koşarak geldiklerini, o zaman katılanın oğullarının sanığa zarar vermesini engellediğini, ellerinde sopa ve deynek gördüğünü, başka bir şey ellerinde görmediğini, katılanın düştüğünü de sanığın katılana vurduğunu da görmediğini, yalnız katılanın çocuklarının yanında bağırıp durduğunu, daha sonra sanığın "Ben çok huzursuz oldum." diyerek köyden ayrılarak şehirdeki evine gittiğini,
Keşifte; olayın olduğu yerden yaklaşık 300 metre ileride olduğunu, seslerin duyulması üzerine olay yerine geldiğinde katılanın yerde baygın şekilde yattığını gördüğünü, olayın nasıl meydana geldiğini görmediğini, o civarda oğlu tanık Özan'ın bahçede ilaçlama yaptığını, daha sonra olay yerinde bulunanların yardımıyla katılanı hastaneye götürdüklerini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... müdafisiz Kollukta; 10.06.2012 tarihinde kendisine ait olan Dımışkılı Mahallesi'nde bulunan tarlasında çalıştığını, bu esnada komşu tarlada katılanın oğullarının çalıştığını, katılanın oğullarının iki tarla arasında bulunan tarla sınırını belirten kısımda kendi arazisine girmek suretiyle fide diktiklerini, onlara "Neden benim sınırıma giriyorsunuz?" dediğini, onların da kendisine "Ektikleri yerin kendilerine ait olduğunu," söylediklerini, bunun üzerine katılanın oğullarına "Babanızı çağırın. Bu konuda onun daha bilgili olduğunu," söylediğini, katılanın bulunduğu yere gelince, " Bu a... koyduğum taşı burada mı olacak şurada mı olacak? diyerek yerde bulunan büyük taşı alarak yerine koyacağı esnada dengesini kaybederek sendelediğini ve yere düştüğünü, o anda yerde bulunan taşa kafasını vurduğunu, katılana kesinlikle taşla vurmadığını, aksine kafasını taşa vurunca katılanı tanık... ile birlikte yerden kaldırdığını, yüzüne su serptiğini, kendisine gelmesine yardımcı olduğunu, daha sonra katılanın çocuklarının kendisine saldırdığını, tanık...'nın onları engellediğini, olay sonrası köyden ayrıldığını, katılanın oğlu ve kardeşinin oğlu Hilmi'nin kendisinin üzerine kazma, kürek ile yürüdükleri için onlardan şikâyetçi olduğunu, bu olaylara tanık ...'in şahit olduğunu,
Savcılıkta; Jandarmada verdiği ifadesinin doğru olduğunu, Dımışkılı köyünde tarlasının bulunduğunu, katılanın tarla komşusu olduğunu, olay günü tarlaların sınırından dolayı aralarında tartışma çıktığını, katılanın küfrederek yerden büyük bir taş aldığını, sınıra koyacağı sırada dengesini kaybederek yüksekten yere düştüğünü, kafasını taşa vurduğunu, katılanı yerden tanık...'nın kaldırdığını, katılanın elini yüzünü su götürerek yıkadığını, katılanın rahatsız olduğu için düştüğünü, katılanın kafasına taşla kesinlikle vurmadığını,
Tutuklanması talebiyle Sulh Ceza Mahkemesinde; katılana vurmadığını, katılanın yaklaşık 10 yıldır sakatlık maaşı aldığını, katılanın beyninde damar tıkanıklığı olduğunu, böyle bir insana taşla veya başka bir şeyle vurmasının mümkün olmadığını, tanık...'nın şahit olduğunu, katılanın kendisinin duvardan düştüğünü, duvardan düşerek yaralandığını, katılanı yerden kendisinin ve tanığın kaldırdığını, olay günü katılanın oğulları ile aralarında tartışma yaşandığını, onlara "Siz bu işleri bilmezsiniz, küçüksünüz amcanız ve babanız gelsin." dediğini, bunun üzerine amcalarının gelmediğini, katılanın geldiğini, katılan ile aralarında sözlü tartıştıklarını, kesinlikle birbirlerine vurma olayının olmadığını, aralarında yaklaşık 50-60 metre olduğunu, birbirlerine yaklaşmadıklarını, katılanın taşla tarladaki sınırı belirlemeye çalışırken ve sakat da olduğu için elindeki taşı kaldırarak taşıyamadığından yere düştüğünü, katılana kesinlikle vurmasının, onu öldürmeye kast etmesinin söz konusu olmadığını, uzun yıllar komşuluk yaptıklarını,
Mahkemede; katılan ile uzaktan akraba olduklarını, aralarında tarla sınırı ile ilgili sorun olmadığını, olay tarihinde tarlanın başında kendi bahçesindeki taşların katılanın bahçesine yuvarlanması konusunu konuşurken katılanın yuvarlanarak düştüğünü, başını çarptığını, hatta katılanı yerden kaldırıp yüzüne su serperek yardımcı olduğunu, olay sırasında bahçeye ilaç atmakta olan tanık... ve ...ın olayı gördüğünü,
Keşifte; olay tarihinde mahkeme heyetine gösterdiği yerde durduğunu, o sırada katılanın elinde yaklaşık 10-15 kg ağırlığında büyükçe bir taş ile iki eliyle birlikte tutarak kendisinin bulunduğu yere doğru geldiği sırada mahkeme heyetine gösterdiği yerde katılanın ayağının kaydığını ve bulunduğu yerin meyilli olması nedeniyle elindeki taş ile birlikte aşağıya doğru yuvarlanıp mahkeme heyetine gösterdiği taş yığınlarının bulunduğu yere doğru düştüğünü, katılanın yuvarlandığını görünce hemen yardım amacıyla yanında getirdiği pet şişe suyuyla katılanın yanına giderek yardım ettiğini, katılanın taş yığının bulunduğu yerde muhtemelen başının bu taşlara değmesi sonucu yaralanmış olabileceğini, katılanın yanına gittiğinde yere uzanmış bir vaziyette yattığını, başında ve vücudunda kan izlerinin olmadığını, elindeki suyla yüzünü sildiğini, o sırada olay yerinde bulunan tanık ...ın katılanı kucağına aldığını, katılanın bayılmış bir vaziyette olduğunu, kısa bir süre sonra ayıldığını, katılan ayıldıktan sonra katılanın çocukları, kızları ve gelinleri olay yerine geldiklerini, katılana sanki kendisi vurmuş gibi kovaladıklarını, kaçarak kurtulduğunu, diğer komşuların engellediğini, eğer komşular olmasaydı katılanın yakınlarının kendisini orada linç edeceklerini,
Birinci bozma ilamından sonra Mahkemede; katılanın yaşlı ve biraz dengesiz olduğunu, şahitlerin mevcut olduğunu, yerde kara taşların bulunduğunu, katılanın yere düştükten sonra yüzünü yıkadıklarını ve baktıklarını,
İkinci bozma ilamından sonra Mahkemede; bozma ilamına karşı direnilmesini,
Savunmuştur.
Kasten yaralama suçu TCK’nın 86. maddesinde;
“(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(3) Kasten yaralama suçunun;
a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Silâhla,
İşlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır” şeklinde düzenlenmiş, 15.04.2020 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 11. maddesiyle 3. maddeye “canavarca hisle” şeklinde (f) bendi eklenmiş ve canavarca hisle işlenen kasten yaralama suçunda verilecek cezanın bir kat artırılacağı hüküm altına alınmıştır.
Maddenin birinci fıkrasında kasten yaralama suçunun tanımı yapılarak, kasten yaralamanın temel şekli düzenlenmiş, kişinin vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan her davranış, yaralama olarak kabul edilmiş, madde gerekçesinde bu husus açıkça vurgulanmıştır. Kasten yaralama fiilinin, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde olması hâli ise ikinci fıkrada düzenlenmiş olup bu durumda birinci fıkradaki hapis cezasından daha az süreli bir hapis cezası ya da seçimlik olarak adli para cezası suçun yaptırımı olarak öngörülmüştür.
Kasten yaralama suçunda korunan hukuki yarar, kişinin vücut dokunulmazlığı ve beden bütünlüğüdür. Suçun konusu, mağdurun acı verilen veya bozulan bedeni veya ruhsal varlığıdır. Failin yaptığı hareket sonucu, maddede belirtilen sonuçlardan biri meydana gelirse, kasten yaralama suçunun oluşacağında tereddüt bulunmayıp, bu sonucu doğurmaya elverişli olan tüm hareketlerle, kasten yaralama suçunun işlenmesi mümkündür.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ... ve katılan ... arasında tarlalarının sınırının tespiti hususunda ihtilaf bulunduğu, olay günü sanığın katılanın oğlu tanık ... ile haber göndererek katılanı tarlaya çağırdığı, katılanın gelmesi üzerine olay yerinde bekleyen sanık ile katılan arasında uyuşmazlıkla ilgili tartışma başladığı, bu sırada sanığın yerden aldığı büyük bir taş ile katılanın kafasına vurarak basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek ve hayati tehlike geçirecek derecede yaralanmasına neden olduğu iddiasıyla kamu davası açıldığı olayda;
Katılan ...'ın aşamalardaki istikrarlı beyanları, bu beyanları destekleyen katılanın kafatasının sağ temporal bölgesinde, kişinin yaşamını tehlikeye sokacak ve hayat fonksiyonlarına etkisi orta (3) derecede olan kemik kırığı olduğuna dair adli raporlar ve tanık ...'ın anlatımı hep birlikte değerlendirildiğinde, sanık ile katılan arasındaki arazideki sınır ihtilafı nedeniyle başlayan tartışmanın kavgaya dönüşmesi sonucunda sanığın katılanın kafasına taş ile vurmak suretiyle kafatasının sağ temporal bölgesinde, kişinin yaşamını tehlikeye sokacak ve hayat fonksiyonlarına etkisi orta (3) derece kemik kırığına neden olduğunun anlaşılması karşısında, sanığın üzerine atılı kasten yaralama suçunun sabit olduğu, Yerel Mahkemece sanığın beraatine karar verilmesinde isabet bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığın kasten yaralama suçunun sabit olduğu gözetilmeden beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ;
Açıklanan nedenlerle,
1- Gaziantep 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.04.2018 tarihli ve 101-231 sayılı direnme kararına konu beraat hükmünün, sanığın kasten yaralama suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 25.01.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliği ile karar verildi.