Esas No: 2021/295
Karar No: 2022/59
Karar Tarihi: 27.01.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2021/295 Esas 2022/59 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2021/295 E. , 2022/59 K."İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi
Sanıklar ... ve ...'ın ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince 17.12.2018 tarihli ve 175-270 sayılı kararla silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 62, 53, 58/9, 63. maddeleri gereğince, sanık ...'ın 7 yıl 6 ay, sanık ...'ın 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına ve hak yoksunluğuna karar verilmiş, bu karara karşı sanık ... ve sanıklar müdafilerince yapılan istinaf başvurusu ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesince 15.03.2019 tarihli ve 236-400 sayılı kararla reddedilmiş, bu kararın da sanıklar müdafilerince temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Ceza Dairesi 08.10.2020 tarihli ve 3507-4823 sayılı kararında;
'' Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Temyiz taleplerinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir. (Evik, Cürüm işlemek için örgütlenme, Syf 383 vd.)
Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin "suç işlemek amacı" olması aranır. (Toroslu özel kısım syf.263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf. 28, Özgenç Genel Hükümler syf.280)
Suç örgütünün tanımlanıp yaptırıma bağlandığı 5237 sayılı TCK’nın 220. maddesinin 7. fıkrasında yardım fiiline yer verilmiştir. “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, örgüt üyesi olarak” cezalandırılacağı belirtilmiş, anılan normun konuluş amacı, gerekçesinde; “örgüte hakim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve isteyerek hizmet eden kişi, örgüt üyesi olarak kabul edilerek cezalandırılır.” şeklinde açıklanmış, 765 sayılı TCK’nın sistematiğinden tamamen farklı bir anlayışla düzenlenen maddede yardım etme fiilleri de örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilerek, bağımsız bir şekilde örgüte yardım suçuna yer verilmemiştir.
Yardım fiilini işleyen failin örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaması, yardımda bulunduğu örgütün TCK’nın 314. maddesi kapsamında silahlı terör örgütü olduğunu bilmesi, yardımın örgütün amacına hizmet eder nitelikte bulunması yardım ettiği kişinin örgüt yöneticisi ya da üyesi olması gereklidir. Yardımdan fiilen yararlanmak zorunlu değildir. Örgütün istifadesine sunulmuş olması ve üzerinde tasarruf imkanının bulunması suçun tamamlanması için yeterlidir.
Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte bilerek ve isteyerek yardım edilmiş olması gerekir. Başka bir ifadeyle, yardım fiilinin örgütün suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt olduğu bilinerek gerçekleştirilmiş olması gerekir. Fıkra metninde geçen "bilerek" ibaresi doğrudan kastı ifade eder. Doğrudan örgüte değil de örgüt mensuplarına yardım edilmesi halinde, yardım edilen kişilerin suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt mensubu olduklarının da bilinmesi gerekmektedir. Örgüt mensuplarına yapılan yardım, aynı zamanda örgüte yapılan yardım olarak değerlendirmek gerekir. Ancak, bu yardımın örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet eden bir yardım olması gerekmektedir (Prof. Dr. İzzet ÖZGENÇ, Suç Örgütleri, 7. Baskı, s. 38-39).
Yukarıda yer verilen öğretideki görüşler ve yerleşik içtihatlarımız göz önüne alındığında; suç örgütleri veya silahlı terör örgütlerine yardım suçunun ancak doğrudan kastla işlenebileceği, yardımın örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet etmesi gerektiği, örgüt üyelerine yapılan yardımın da örgüte yapılmış gibi kabul edilmekle birlikte örgüt üyesinin mensup olduğu örgütün bilinmesi ve bu yardımın da insani mülahazalarla değil örgütün amaçlarını gerçekleştirme gayesiyle yapılması hususunda ortak bir kanaat mevcuttur.
Yerleşik içtihatlarda silahlı terör örgütüne silah ve finansman sağlama haricinde örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte, örgüte veya örgüt üyelerine bilerek ve isteyerek yapılan her türlü yardımın terör örgütüne yardım kapsamında kaldığı belirtilerek; örnek olarak barınma, nakletme, istihbari bilgi sağlama, örgüt üyelerinin araştırılması, yakalanmasını engellemeye yönelik imkan sağlama halleri sayılmıştır. Buna göre, “örgüt üyesinin kendisine teslim ettiği şifreli örgütsel dokümanları çantasında muhafaza ederek kuryelik yapmak”, “toplantılar düzenleyerek silahlı örgütün propagandasını yapmak”, “hükümlüler ile irtibata geçerek mont ve ayakkabılardan oluşan malzemelerin silahlı terör örgütüne ulaştırılmasını sağlamak”, “örgüte eleman temin etmeye yardım etmek” eylemlerinin silahlı terör örgütüne yardım niteliğinde oldukları kabul edilmektedir (Yargıtay 9. CD.’sinin 06.07.2009 gün ve 2009/779 E. - 2009/7936 K; 16.07.2009 gün ve 2008/21670 E. Karar No: 2009/8561 K; 01.07.2009 gün ve 2008/21593 E. 2009/7935 K; 05.04.2011 gün ve 2009/7986 E. 2011/2088 K; 19.12.2011 gün ve 2009/20949 E. 2011/30216 K. sayılı kararları).
TCK’nın 220/7. maddesinde suç örgütüne bilerek isteyerek yardım eden kişinin cezalandırılması öngörülmüştür. Buradaki “yardım eden” kişi, örgütün hiyerarşik yapısı içinde olmayan kişidir. Başka bir ifadeyle, “yardım eden” kişinin örgüt üyesi olmaması gerekir. Dolayısıyla da TCK’nın 220/7. maddesi anlamında yardımdan söz edilebilmesi için yardımın örgüt üyeliği seviyesinde olmaması gerekir. Terör örgütünün, amacına ulaşmak için suç işlediği şüphesizdir. Terör örgütü amacına ulaşmak için birbirinden farklı bir çok suç işler. Bir kişinin örgüt üyeliği seviyesinde olmaksızın örgütün genel amacı yönünde gerçekleştirilen faaliyetlere yardımda bulunması ise TCK’nın 220/7. maddesi kapsamında değerlendirilir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
PKK silahlı terör örgütünün kırsal alanda bulunan kamplarına katıldıkları, kod adı ve silahlı eğitim aldıkları, örgütün cebir, şiddet ve tehdit içeren eylemlerine katıldıklarına ve örgütle süreklilik kazanacak şekilde hiyerarşik bağ kurduklarına dair dosya içerisinde bir iddia ve delil bulunmayan sanıkların mahkeme kabulünde yer alan erzak temini, bilgi taşınması ve örgütün kestiği para cezalarının örgüte götürülmesine aracılık edilmesi şeklindeki eylemlerinin üyelik boyutu taşımayan silahlı terör örgütüne yardım suçunu oluşturacağı ve sanık ...’ın yardım faaliyetlerinin önem ve niteliği dikkate alındığında bu sanığa alt sınırın üzerinde ceza tayini gerektiği gözetilmeden suç vasfının tayininde hataya düşülmek suretiyle silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan mahkumiyetlerine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı BOZULMASINA, dosyada mevcut delil durumuna göre sanık ...’ın tutukluluk halinin devamına, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304/1. maddesi uyarınca dosyanın ... 1. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE'' şeklinde ifade edilen gerekçeyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yeniden yapılan yargılama sonucunda ... 1. Ağır Ceza Mahkemesi 18.12.2020 tarihli ve 170-181 sayılı kararla ayrıntısına aşağıda yer verilecek gerekçe ile önceki hükümde direnilmesine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanıklar müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 26.02.2021 tarihli ve 7576 sayılı “onama” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesine gönderilmiş, CMK'nın 308. maddesince inceleme yapan Özel Dairece 01.06.2021 tarih ve 1115-3535 sayı ile; direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; dosyada mevcut delillere göre sanıkların eyleminin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu mu yoksa silahlı terör örgütüne yardım etme suçunu mu oluşturacağı hususuna ilişkindir.
... Cumhuriyet Savcılığınca düzenlenen iddianamede;
"Tanıkların bir bütün halinde kişi, zaman ve mekan unsurları açısından beyanlarını somutlaştırdığı, fotoğraflı teşhis işleminden kişileri teşhis ettiği, teşhis ettiği kişiler ile arasında herhangi bir husumetin bulunmadığı bu nedenle itibar edilmesi gereken tanık beyanları, kolluk fezlekesi ile tüm dosya kapsamında Yargıtay Ceza Dairesinin 2016/232 Esas 2016/5900 karar sayılı ilamında "Terör örgütlerinin amaç suçun işlenmesi yolunda güven, disiplin ve sıkı irtibata önem veren ... bölümüne dayalı, hiyerarşik düzene sahip yapılar olarak istihbarat, gizlilik, güvenlik ve denetim konularında duyarlı oldukları, işleyiş ve yapılanma itibariyle bu özellikleri gösteren terör örgütlerinin, güvenilir bulmadıkları, denetlemedikleri kaynakları kabul etmeyecekleri gibi, gizlilik ve güvenlik kuralları ile hiyerarşiye uymayan kişilerin bu tür faaliyetlerine de izin vermeyecekleri" şeklinde silahlı terör örgütünün işleyişi hakkında belirttiği nitelikleri göz önüne alındığında şüphelilerin PKK/KCK silahlı terör örgütünün kırsal alanda silahlı şekilde faaliyet gösteren mensupları ile süreklilik arz edecek şekilde görüştükleri, erzak ve malzeme temin ettikleri,araç ile örgüt mensupları bir noktadan başka bir noktaya taşıdıkları,Şüpheli ...'ın ... kırsalında faaliyet gösteren örgüt mensupları ile Irak'ın kuzeyinde barınmakta olan örgüt mensupları arasında kuryelik yaptığı, örgüte finansal yönden destek sağladığı, şüphelilerin örgütün Karadeniz açılımı adı ile Doğu Karadeniz bölgesinde faaliyet gösteren mensuplarına erzak ve malzeme temini yolu ile yardım ettikleri, bu eylemleriyle şüphelilerin hiyerarşik yapıya dahil olarak silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işledikleri hususunda dava açmaya yeter delil elde edildiği, şüpheliler savunmasının suçtan kurtulmaya yönelik olduğu bu nedenle itibar edilmediği, dosya kapsamında başkaca delil elde etme imkanı bulunmadığı anlaşılmakla,
Şüphelilerin atılı suçtan kovuşturmasının yapılarak olaylar bölümünde anlatılan lehe ve aleyhe hususlar da gözetilerek yukarıda belirtilen uygulanması gereken kanun maddeleri uyarınca iddianame ile sunulan delillerle muhakemesini takiben sübüt bulacak hukuka ayrıkılık teşkil eden eylemine uyan yukarıda yazılı sevk maddeleri uyarınca CEZALANDIRILMASINA,
Adli Emanetin 2018/151 sıra numarasına kayıtlı eşyaların dosyada delil olarak SAKLANILMASINA,
Şüphelilerin gözaltında ve tutuklulukta geçirdiği sürelerin cezasından MAHSUBUNA,
Karar verilmesi kamu adına talep ve iddia olunur'' ifadelerine yer verilerek sanıkların silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmaları istemiyle Türk Ceza Kanunu'nun 314/2, 53/1, 58/9, 63 maddeleri ve 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 5. maddeleri gereğince dava açılmıştır.
Sanık ... beyanlarında ''...herhangi bir örgüte mensubiyeti olmadığını, hayatı boyunca da olmadığını, terör örgütünün zarar verdiği bir ailesi olduğunu, bunu da ... ilinde herkesin bildiğini, atılı suçları kabul etmediğini, Okyanus isimli firmada taşeron olarak bulunduğunu, yol yapan firma ile ortaklıkları olduğunu, firmasının isminin Karadayı olduğunu, örgüt tarafından ... yoluna giderken kendilerini aldıklarını, ondan önce araçlarının yakıldığını,... makinesi almaya giderken kendilerini durduklarını, serbest bırakıldıktan sonra suç duyurusunda bulunduklarını ve kendilerini alıp götüren üç örgüt üyesinin de sonradan öldürüldüğünü savcılığın kendilerine bildirdiğini, bu kişiler arasında..., Serhat ve Tolhından isimli terör örgütü mensupları olduğunu, gittikleri ormanın içinde üç dört km. Yürüttüklerini, ifadelerini aldıklarını, askeriye ile ... görüşmesi yaptıklarını söylediklerini, dört gün orada tuttuklarını, sonra serbest bıraktıklarını, İbrahim Çoban isimli kişiyi tanımadığını, kaçırıldığında yanında ...'nun olduğunu, iddianamede geçen ihbarın asılsız olduğunu'' beyan etmiş, bozmadan sonra yapılan yargılamada; ''bozma ilamına bir diyeceği olmadığını, örgüt ile bağlantısı olmadığını, ... adamı olduğunu, terör örgütü tarafından mağdur edilen bir aileye mensup olduğunu, örgüt tarafından tehdit edildiğini, devlet için ... aldığını" beyan etmiştir.
Sanık ... savunmalarında ''...herhangi bir örgüte mensup olmadığını, üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini, sanık ... ile birlikte alkol aldıklarını, Demirkapı'da oturup bir bira içip geldiklerini, örgüt bağlantıları olmadığını, örgüt mensupları ile de görüşmediklerini, tanıklardan Gürbüz Topcu ve Ertan Erol'u tanımadığını, köyde oturduğunu, hayvancılıkla uğraştığını, köyde hayvanları ve arıları olduğunu, onların da telef olduğunu, annesinin bakımını da üstlendiğini'' beyan etmiş, bozmadan sonra alınan beyanında ise ''bozma ilamına bir diyeceği olmadığını, mağdur durumda olduğunu, örgüt ile bağlantısı olmadığını, köylerinin karakolun altında olduğunu, kalekollar olduğunu'' beyan etmiştir.
... 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin direnme kararında önceki mahkumiyet kararının gerekçeleri korunmuş bu kapsamda;
... 1. Ağır Ceza Mahkemesince, "Bilindiği gibi silahlı örgüte üye olmak; örgüte katılmayı bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Suçun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması, hiyerarşik emrin altına girilmesi, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Nitekim Yargıtay 16. C.D. 2015/1967 E. ve 2015/3999 K. sayılı kararında da; "sanığın katıldığı eylemlerdeki konumu, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluğu hep birlikte değerlendirildiğinde silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil örgüt üyesi olarak kabul edilmesi gerektiğini" belirtmiştir.
Sanık ... yönünden yapılan değerlendirmede; sanığın eylemlerini terör örgütüne üye olmak suçu açısından örgüte yıllar içerisinde devam eder şekilde erzak ve malzeme temin etmek, örgütün finans kaynaklarından olan vergilendirmeyi vatandaştan toplayarak örgüt üyelerine teslim etmek, örgüt mensuplarını evinde barındırmak ve örgüt mensubu Ferhat Dersim (K) Ertan Erol'un vermiş olduğu talimatları yerine getirerek milislik faaliyeti yürütmek filleri oluşturmaktadır.
Sanık ... yönünden yapılan değerlendirmede; sanığın eylemlerini terör örgütüne üye olmak suçu açısından; örgüte erzak ve malzeme temin etmek, ... kırsalında faaliyet gösteren örgüt mensupları ile Irak'ın kuzeyinde barınmakta olan örgüt mensupları arasında kuryelik yaparak Kandil de hazırlanmış olan talimatlar ve emirler, kod tabloları, şifreler gibi içerikleri örgüt mensuplarına ulaştırmak yine Karadeniz bölgesinde faaliyet yürüten örgüt mensuplarına kuryelik faaliyeti yürütmek, kırsalla irtibatlı şahısları örgüt mensuplarının yanına getirerek görüşmelerini sağlamak, Okyanus İnşaat tarafından sağlanan 150.000,00 TL örgüte vererek ve kırsal alandaki örgüt mensuplarına maddi destekte bulunarak örgüte finansal yönden destek sağlamak filleri oluşturmaktadır.
Sanık ...'ın ikametinde yapılan aramada emanetin 2018/151 esasına kayıtlı Kürdistan Devrim Manifestosu isimli Abdullah Öcalan tarafından yazılmış kitabın ele geçirildiği, sanığın yapılan dijital materyal incelemesinde örgüte ait fotoğraf ve görüntülerin tespit edildiği anlaşılarak anlatılan eylemlerini destekleyici delil niteliğinde olduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki tanık beyanları ve diğer tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; sanıkların terör örgütleri ile görüş, ideoloji ve eylem birlikteliği içerisinde faaliyet gösterdiği, nitekim örgüt yönetici ve üye kadrosu ile çok samimi oldukları, örgüt sorumlusu Gürbüz Topcu'nun sanık ... hakkında "...'ı 7-8 yıldır tanırım. Bizzat kendisi ile görüşmüşümdür. Sayısını bilmiyorum ama çoktur. Birçok defa bizim için Irak kuzeyine gidip gelmiştir. Kandil de hazırlanmış olan talimatlar ve emirler, kod tabloları, şifreler gibi tüm içerikler hafıza kartına yüklenerek ... tarafından bize getiriyordu." şeklinde bahsettiği, sanık ...'ın örgüt tarafından vergilendirme adı altında toplanan paraları örgüt üyelerine teslim etmesi, sanıkların kurye/milislik faaliyetleri neticesinde örgüte yardım ederek faaliyetlerini kolaylaştırmayı örgütün kırsalda yaşantısını sürdürmesi için örgütün ihtiyaçları karşılanarak faaliyetlerine devam etmesi yolunda önemli bir basamağı oluşturduğunun sabit olduğu noktada mahkememizde tam bir vicdani kanı hasıl olmuştur.
Terör örgütleri, amaç suçun işlenmesi yolunda güven, disiplin ve sıkı irtibata önem veren ... bölümüne dayalı hiyerarşik düzene sahip oluşumlardır. İstihbarat, gizlilik, güvenlik ve denetim konularında duyarlı oldukları, işleyiş ve yapılanma itibariyle bu özellikleri gösteren terör örgütlerinin, yukarıda sanıkların gerçekleştirdiği sabit görülen önemli görevleri, irtibat halinde olmadıkları, güvenilir bulmadıkları, denetlemedikleri kişilere vermeyecekleri gibi, gizlilik ve güvenlik kuralları ile hiyerarşiye uymayan kişilerin bu tür faaliyetlerine de izin vermeyecekleri (sanık ...'ın Kandille iletişim sağlamalarına yardımcı olması ve sanık ...'ın vergilendirme paralarını örgüt üyelerine teslim etmesi) Sanıkların yukarıda bahsedilen eylemlerinin salt yardım düzeyini aşmamış eylemlerden yoğunluk ve süreklilik itibariyle farklılık arz ettiği ve bu nedenle örgütsel yapı yani örgüt hiyerarşisi dışında değerlendirilemeyeceği açıktır. Sanıkların örgüt ile haberleşme içerisinde olup kendilerine örgütün ihtiyaçlarının karşılanarak faaliyetlerine devam etmesi yolunda böylesine önemli bir görevler üstlendikleri ve örgütün amaç suçları işlenmesi yolunda eylemleri ile kendilerinden istenenleri görev bilinci ile ifa ederek terör örgütleri ile görüş, ideoloji ve eylem birlikteliği içerisinde gerçekleştirdiği anlaşılmıştır. Azat (k) Gürbüz Topçu'nun ve tanık ...'nun aşamalardaki beyanları dikkate alındığın da sanıkların aşamalardaki cezalandırmadan kurtulmaya yönelik savunmalarına itibar edilmemiş eylemlerine uyan TCK'nun 314/2. Maddesi uyarınca "Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak" suçunu işledikleri sabit olduğu görülmekle,
Dosyanın incelenmesiyle mahkememizce verilen 17/12/2018 tarih 2018/175 esas 2018/270 karar sayılı gerekçeli kararında açıklandığı üzere sanıkların sabit görülen eylemleri itibari ile örgütün adına para toplama, örgüte erzak sağlama, ... ili kırsalında örgütün sözde sorumluları ile görüşme, emir ve talimatlarını yerine getirme, vatandaşa aktarma, örgüt mensupları arasında kuryecilik yapma şeklindeki eylemlerinin yıllar içerisinde süre gelen süreçlere yayıldığı, tek bir kez şeklinde olmadığı, örgüt üyeliği için aranan süreklilik, çeşitlik ve yoğunluk unsurlarının dosyamız kapsamında gerçekleştiği anlaşılmakla daha önce mahkememizin verilen kararı yerinde olduğundan Yargıtay 16. Ceza Dairesinin Yargıtay 16. CD nin 08/10/2020 tarih, 2020/3507 esas ve 2020/4823 karar sayılı kararına oybirliğiyle direnilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur'' ifadeleriyle direnme kararının gerekçesi açıklanmış ve sanıkların silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkumiyetlerine karar verilmiştir.
Sanıklar müdafisi temyiz talebinde özetle; temyize konu mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, sanıkların beraatlerine karar verilmesi gerektiğini, dosya kapsamında Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 217. maddesi çerçevesinde sanıkların silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmalarına yeter, kesin ve vicdani kanaat üretecek bir delil bulunmadığını, iddianamede delil olarak dayanılan "İtirafçı İfadesi"nin Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 206. maddesi çerçevesinde "Delil" değeri bulunmadığını, kaldı ki "Delil" olarak dayanılan ifade ve teşhisin usulüne uygun (2559 sayılı PVSK'nın EK-6 Maddesi v.d.) bulunmadığını, hazırlıktaki teşhis işleminin usulüne aykırı yapıldığını, duruşmada yapılan canlı teşhis işleminde itirafçı tanık...'nun sanıkları tanımadığını, hazırlıkta ifadesi alınan tanığın ifadesinin yeminsiz olarak alınarak Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 54. maddesine de muhalefet edildiğini, ...'ın bizzat PKK'nın mağdur ettiği kişilerden olduğunu, güvenlik yolu yapım işinde çalıştığından örgüt tarafından alıkonulduğunu, bu hususta ... Cumhuriyet Başsavcılığı'nca soruşturma yapıldığını, tanıklardan ...'nun beyanlarının da psikolojik durumu itibariyle nazara alınamayacağını, Anayasa'nın 19. maddesi uyarınca kaçma şüphesi bulunmadığından ve delillere etki edilmesi potansiyeli bulunmadığından sanık ...'ın tahliyesi gerektiğini beyan etmiştir.
Yargıtayın yerleşik uygulaması ve öğretideki ağırlıklı görüşlere göre örgüt kurma, yönetme ve üyelik suçları;
a) Genel Olarak:
Yapılanma biçimi ne olursa olsun kanunlarda suç olarak tanımlanan fiillerin işlenmesi amacıyla oluşturulmuş örgütlere suç örgütü denmektedir.
Örgüt kurma ve yönetme suçunda genel hükümlerden ayrı olarak kanun koyucu hazırlık hareketlerini suç sayarak kamu düzeninin ve güvenliğinin korunmasını sağlamak amacıyla bağımsız bir suç düzenlemesi yapmıştır. Bu suç somut tehlike suçudur.
Düzenleme ile amaç suçtan bağımsız olarak, hazırlık hareketlerini cezalandıran bir suç tipine yer verilmiştir.
Devletin şahsiyetine karşı cürümlere müteveccih çok kişinin iradesinin birleşmesinin doğuracağı ağır tehlikeyi ve ciddi bir suçun işlenmesi ihtimalinin muhakkaklığını göz önünde bulundurarak bu kolektif suç tehlikesini müstakil suç olarak cezalandırmış ve icra hareketlerine geçilmeden bir fiilin cezalandırılmayacağı prensibinden ayrılmıştır.
Devletin şahsiyetine karşı suçların çoğu teşebbüs suçudur, teşebbüs dahi tamamlanmış suç gibi kabul edildiğinden, zaten tehlike suçudur; bu bakımdan hazırlık hareketlerinin cezalandırılması "tehlike tehlikesinin cezalandırılması" şeklinde kabul edilmektedir. (Manzini, 1950, 606, atfen, Özek, .... s. 348)
b) Örgüt kurma:
Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp bünyesinde hiyerarşik bir yapının, ast-üst ilişkisinin, emir-komuta zincirinin hâkim olduğu yapılanmayı ifade eder. Böylece örgüt, mensupları üzerinde hakimiyet tesis eden bir güç kaynağı mahiyetini kazanmaktadır. Bu bağlamda bir organize güç aracından, organize güç enstrümanından söz edilebilir.
Suç örgütünün varlığından söz edebilmek için belli bir amaç, maksat etrafındaki bir fiili birleşme yeterlidir. Bu örgütler mahiyetleri itibariyle devamlılık arz ederler. Bu itibarla belli bir suçu işlemek için bir araya gelme hâlinde bir suç örgütünün varlığından bahsedilemez.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, somut bir tehlike suçu olduğu için oluşturulan örgütün üye sayısı ve malzeme donanımı itibariyle güdülen amaçları gerçekleştirme açısından somut bir tehlike arzedip arzetmediği hâkim tarafından yapılacak değerlendirmeyle belirlenecektir. Somut zarar tehlikesini oluşturmaya uygunluk için "amacı gerçekleştirmeye yeterli üye"nin, "hiyerarşik örgüt yapısı"nın, "şiddete dayanan eylem programı"nın varlığını aramak gerekir.
Örgütün silahlı olup olmaması ve sahip olunan silahların cins, nitelik ve miktarı somut tehlikenin belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Örgütün, silahlı örgüt vasfını kazanması için mensuplarının silah sahibi olmaları gerekmez. Silahlar üzerinde gerektiğinde tasarruf imkânının olması gerekli ve yeterlidir.
c) Örgüt yönetme:
Fail, hiyerarşik olarak örgüt üyeleri üzerinde bulunuyor, geniş bir alanda ... bölümü yapabiliyor, örgüt üyeleri üzerinde sevk ve idarede bulunabiliyor, örgütsel faaliyetlerin organizasyonunda ve icrasında harekete geçiren, engelleyen veya durduran olarak rol üstlenebiliyor, bu faaliyetleri denetleyebiliyor ise yönetici olarak kabul edilebilecektir.
Örgüt yönetme, örgütün amaçları doğrultusunda örgütü idare etmeyi, emir ve direktif vermeyi, örgüt içinde inisiyatif ve karar verme gücüne sahip olmayı gerektirir. Örgütün varlığının, etkinliğinin ve gelişiminin sağlanması, hedeflerinin belirlenmesi, program ve stratejilerinin saptanmasını ifade eder. Ancak örgütün faaliyetleri çerçevesinde sadece belirli bir suçun işlenmesini organize edenler bu suçun işlenmesini planlayıp yönetenler örgüt yöneticisi olarak kabul edilemez.
Geniş bir alanda faaliyet yürüten örgütlerin yöneticileri, örgüt yapılanması da dikkate alınarak somut olayın özelliklerine, bu kişilerin örgütün hiyerarşik yapısı içerisindeki konum ve görevlerine göre belirlenmelidir. Bu tür örgütlenmelerde her yöneticinin örgütün tamamını yönetmesi mümkün olmadığından, örgütün bölge, il, ilçe sorumlularının yönetici olup olmadıklarının sorumluluk sahalarındaki örgütsel faaliyetlerin yoğunluğu da gözetilerek belirlenmesi gerekir.
d) Örgüt üyeliği:
Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği; örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hâkim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ; canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemedeki ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Örgüt üyesinin bu suçtan cezalandırılması için örgüt faaliyeti kapsamında ve amacı doğrultusunda bir suç işlemesi gerekmez ise de örgütün varlığına veya güçlendirilmesine nedensel bir bağ taşıyan maddi ya da manevi somut bir katkısının bulunması gerekir. Üyelik mütemadi bir suç olması nedeniyle de eylemlerde bir süre devam eden yoğunluk aranır.
Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir. (Evik, Cürüm işlemek için örgütlenme, Syf. 383 vd.)
Bu ilkeler ışığında iç hukukumuzdaki düzenlemelere göz atıldığında;
Terör konusunu özel bir kanunla düzenleme yoluna giden kanun koyucu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 1. maddesinde terörü; "Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir." aynı Kanun'un 2. maddesinin birinci fıkrasında terör suçlusunu; "Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi..." şeklinde tanımlamış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise terör örgütüne mensup olmasa da örgüt adına suç işleyenlerin de terör suçlusu sayılacağını hüküm altına almıştır.
Bu genel terör ve terör suçlusu tanımları dışında 3713 sayılı Kanun'un 3. maddesinde doğrudan terör suçları, 4. maddesinde de dolaylı terör suçları düzenlenmiştir.
TCK'nın 314. maddesi bakımından bir oluşumun veya yapılanmanın, silahlı terör örgütü sayılabilmesi için;
Yöntem: Terör örgütü, cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle hareket eden bir örgüt tipidir.
Amaç-Saik: Silahlı terör örgütü, siyasi maksatla faaliyet gösteren örgütleri ifade eder. Bu bakımdan 3713 sayılı Kanun'un birinci maddesinde sayılan amaca yönelik ve Devletin Anayasal düzenine veya güvenliğine karşı bir suç işlemek amacıyla faaliyet gösterir.
Elverişlilik: Silahlı terör örgütünün, TCK'nın İkinci Kitabının Dördüncü Kısmının Dördüncü ve Beşinci Bölümlerinde yer alan suçları amaç suç olarak işlemek üzere kurulmuş ve amaca matuf bir eylem gerçekleştirmeye yeterli derecede silahlı olması ya da bu silahları kullanabilme imkânına sahip bulunması gerekir. Amaca matuf kavramı ise silahlı terör örgütünün yapısının, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olmasını ifade eder.
Araç-gereç: Örgüt mensuplarının tamamı olmasa bile bir kısmının silahlı olması silahlı terör örgütünün oluşması için yeterlidir. Örgüt, bu silahları gerektiğinde kullanma imkânına sahip ise silahlı olduğu kabul edilmelidir. Silahlı terör örgütünün elinde bulunan silahın devlete ait olması ya da bu silahların hukuka aykırı yollardan elde edilmesi bu suçun oluşması açısından önem taşımaz.
Türk halkı 40 yılı aşkın süredir etnik, ideolojik veya dini temellere dayalı çeşitli terör örgütleri tarafından yapılan saldırılara muhatap olmuş, binlerce insan hayatını kaybetmiş veya ağır şekilde yaralanmıştır. İnsanların refahı için harcanması gereken parasal kayıp hesap edilemeyecek boyuttadır. Örgütün baskısı yüzünden bazı insanlar en temel hak ve özgürlüklerini kullanamaz hâle gelmiş, yaşadıkları yerleri terk etmek ya da örgütün talimatları doğrultusunda hareket etmek zorunda kalmışlardır. Devlet, bu tehdidin devam ettiği zamanlarda dahi insan haklarına ilişkin uluslararası sözleşmeleri imzalayarak kişisel hak ve özgürlükleri korumak iradesini ortaya koymuştur. Nitekim bu sözleşmelerdeki hakların, hiyerarşik olarak kanunlar üstü biçimde uygulanacağına dair Anayasal hüküm kabul edilmiş olması ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisinin tanınması bu iradenin somut örneklerinden birisidir. 1991 yılında yürürlüğe giren Terörle Mücadele Kanunu'nda 29 kez genel olarak özgürlükleri genişletme yönünde değişiklik yapılmıştır. Amaç suçlar bakımından tehlikelilik hâlinin somutlaşıp yakınlaşması durumunda halkta oluşan güvenlik kaygısının artmasına paralel kısıtlayıcı tedbirlere başvurulduğu görülmekle birlikte kişilerin barış ve güven içinde yaşama hakkına yönelik tehdidin azaldığı dönemlerde özgürlükleri genişleten düzenlemeler hız kazanmıştır.
Terörle Mücadele Kanunu'nun terör örgütlerini tanımlayan 7/1. maddesinde 29.06.2006 tarihinde 5532 sayılı Kanun'un 5. maddesiyle yapılan değişiklik sonrası oluşan hukuki durumun değerlendirilmesinde fayda görülmektedir. İlgili maddenin önceki hâli "Madde 7- “3 ve 4 üncü maddelerle Türk Ceza Kanununun 168. 169, 171, 313, 314 ve 315 inci maddeleri hükümleri saklı kalmak kaydıyla bu Kanunun 1 inci maddesinin kapsamına giren örgütleri her ne nam altında olursa olsun kuranlar veya bunların faaliyetlerini düzenleyenler veya yönetenler beş yıldan on yıla kadar ağır hapis ve ikiyüzmilyon liradan beşyüzmilyon liraya kadar ağır para cezası, bu örgütlere girenler üç yıldan beş yıla kadar ağır hapis ve yüzmilyon liradan üçyüzmilyon liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılırlar" şeklindeki iken 2006 yılında yapılan değişiklik sonrası "7/1. cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır." hâlini almıştır.
Bu değişiklik karşısında; Terörle Mücadele Kanunu'nunda yapılan örgüt tanımı ile TCK'nın 314/1-2. maddesindeki örgüt tanımı çelişmekte midir; mevzuatta silahlı veya silahsız iki ayrı örgüt varlığını sürdürmekte midir soruları gündeme gelmektedir. Başka deyimle Terörle Mücadele Kanunu'nun 7/1. maddesinin, TCK'nın 314. maddesine atfının unsur atfı mı yoksa ceza yaptırımına mı olduğu ortaya konulmalıdır. Silahlı terör örgütü suçunun unsurlarına TCK'nın 314. maddesinde yer verilmiştir. Yukarıda izah edildiği şekilde örgüt kurma, yönetme ya da üye olma, amaç suç bakımından hazırlık hareketi niteliğinde somut tehlike suçudur. Somut tehlike suçları zarar suçu niteliğinde olmayıp hazırlık hareketlerini cezalandıran istisnai düzenlemeler olması nedeniyle cebir ve şiddet içeren faaliyetlerde bulunma zorunluluğu yoktur, yeter ki cebre yönelik bir irade ortaya konulsun. Zira 5237 sayılı TCK'nın 221. maddesinin 1. bendinde örgüt kuran kişilerin, herhangi bir suç işlemeden örgütü dağıtmaları hâlinde cezai yaptırıma muhatap olmayacakları şeklindeki düzenleme bu görüşü doğrulamaktadır. Bu nedenle 3713 sayılı Kanun'un 7/1. maddesinde yapılan değişiklikle, failin örgüt üyesi olduğunun kabulü için cebir ve şiddet gerektiren fiili işlemesi zorunluluğu getirildiği ileri sürülemeyecektir. Bu değişiklik TMK'nın 1. maddesinde yazılı amaç suçların gerçekleştirilmesinde şiddetin gerekliliğini vurgulamanın yanında kurulan, yönetilen veya üyesi olunan örgütün cebir ve şiddeti araç olarak kullanma gerekliliğini ifade etmektedir. Aksi takdirde bu suçun tehlike suçu olma vasfını ortadan kaldırmış ve TCK'nın 220 ve 314. maddelerindeki unsurlarla çelişilmiş olacaktır.
e) Silahlı Terör Örgütüne Yardım Etme Suçu;
Silahlı terör örgütü üyesi olmayıp örgütün faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla bunların amaçlarını bilerek, bu örgütlere üretmek, satın almak veya ülkeye sokmak suretiyle silâh temin eden, nakleden veya depolayanların TCK'nın 315. maddesi;
Terör örgütlerine veya mensuplarına para veya değeri para ile temsil edilebilen taşınır veya taşınmaz, maddi veya gayri maddi her türlü mal, hak, alacak ile bunları temsil eden her türlü belgeyi sağlayan veya toplayan kişilerin 6415 sayılı Kanun'un 4. maddesi;
Örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte, örgüte veya örgüt üyelerine bilerek ve isteyerek yukarıda sayılan hâller dışında barındırma, nakletme, istihbari bilgi sağlama, örgüt mensuplarının araştırılmasını ve yakalanmasını engellemeye yönelik imkan sağlama gibi örgütün faaliyetlerini kolaylaştırıcı ancak suç teşkil etmeyen her türlü faaliyet TCK'nın 314/3, 220/7. maddeleri yollamasıyla 314/2. maddesi kapsamında kalacaktır.
Kişi, örgütün işlediği somut fiili bilmese de terör örgütü olduğunu, sağladığı yardımın örgütün yararına kullanılacağını bilmeli ve bu irade ile hareket etmelidir. İnsani mülahazalarla yapılan yardımlar örgüte yardım suçunu oluşturmaz.
Örgüte yardım suçunda manevi unsurun oluşması için genel kastın yanında özel saik de gereklidir. Fail örgütün amacını gerçekleştirmesine katkı sağlamak kastı ile hareket etmelidir.
Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte bilerek ve isteyerek yardım edilmiş olması gerekir. Başka bir ifadeyle, yardım fiilinin örgütün suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt olduğu bilinerek gerçekleştirilmiş olması gerekir. Fıkra metninde geçen "bilerek" ibaresi doğrudan kastı ifade eder. Doğrudan örgüte değil de örgüt mensuplarına yardım edilmesi halinde, yardım edilen kişilerin suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt mensubu olduklarının da bilinmesi gerekmektedir. Örgüt mensuplarına yapılan yardım, aynı zamanda örgüte yapılan yardım olarak değerlendirmek gerekir. Ancak, bu yardımın örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet eden bir yardım olması gerekmektedir (Prof.Dr.İzzet ÖZGENÇ, Suç Örgütleri, 7. Baskı, s. 38-39).
Silahlı terör örgütlerine yardım suçunda yardım fiili, örgütün bizzat kendisi veya mensupları lehine gerçekleştirilebilir. Ceza Genel Kurulunun 31.10.2012 tarih ve 2012/1234 Esas, 2012/1825 sayılı kararında da belirtildiği gibi, yardımın mutlaka örgüte ulaşması, sonuç vermesi gerekmez ve her bir fail, örgütçe verilen veya kendiliğinden üstlenilen görev kapsamında kendi fiilinin gerçekleştirilmesinden sorumlu olacaktır.
Genel açıklamalar bölümünde de ifade edildiği üzere ''Silahlı örgüte üye olma suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmakta'' olup uyuşmazlığın çözümü bakımından sanıkların eylemleri bu kapsamda irdelendiğinde;
1-Sanık ... bakımından; PKK silahlı terör örgütünün kırsal alanda bulunan kamplarına katıldığı, örgütsel eğitim ve kod adı aldığı, örgütün cebir ve şiddet içeren eylemlerinde yer aldığı yönünde dosya içerisinde herhangi bir iddia ya da delil bulunmayan sanıkla ilgili 2003-2017 yılları arasında kırsal alanda PKK silahlı terör örgütü adına faaliyet gösteren, yakalanmadan önce bir dönem örgütün ... sözde batı kanadı sorumlusu olan tanık...'nun hazırlık beyanlarında; sanık hakkında "Kandil dağında bulunan örgütün karargahına gönderdiği, sanığın başka faaliyetleri yanında örgütün raporlarını, gizli haberleşme kodlarını ve talimatlarını içeren dijital materyaller taşıdığı'' ifadelerinin yer aldığı, tanığın yargılama aşamasındaki beyanında ise hazırlıktaki beyan ve teşhislerini kabul etmediği, dosyada bulunan ve tek fotoğraf üzerinden yaptırılan teşhis işleminin PVSK'nın Ek 6. maddesindeki düzenlemeye uygun yapılmadığı ancak tanık...'nun Okyanus inşaat şirketi tarafından yapılan...yolu ile ilgili anlatımlarının bu tanığın yanında sanık ...'la birlikte yolun yapımını üstlenen diğer yerel firmanın sahibi olan tanık ...'nun aşamalardaki tutarlı ve hayatın olağan akışına uygun beyanlarıyla doğrulandığı, tanık ...'nun beyanlarında özetle sanık ...'ın örgüt adına hareket ettiğini ve örgüt üyeleriyle samimi görüştüğünü dile getirdiği, her iki tanığın kısmen birbirini tamamlayan anlatımlarına göre sanık ...'ın örgütün talebi üzerine 150.000 TL'yi örgüte teslim ettiği, örgüt liderinin kendisine diğer alan sorumlusuna verilmek üzere bantlı şekilde teslim ettiği zarfta bulunan gizli notu taşıdığı, bunun örgütle arasındaki güven ilişkisini ve kırsal alanda kendisini alıkoyan örgüt üyelerince "biz sana ne için izin veriyoruz sen ne yapıyorsun?" şeklinde uyarılmasının ise örgütle kurduğu ilişkinin sürekliliğini gösterdiği, bu olay dışında yaklaşık bir yıl sonra 12.07.2017 tarihinde ...'de örgüte erzak yardımı taşıdığı iddiasıyla durdurulan kiralık bir araçta da sanık ... ve diğer sanık ...'ın bulunduğu, o gün ki faaliyetleri üzerine çelişkili beyanlarda bulunan sanıkların ihbar ve arama tutanaklarına göre olay günü örgüte erzak taşıdıkları anlaşılmakla, sanık ...'ın belirli bir zaman dilimine yayılmış, cebir ve şiddet içeriği taşımasa da örgütsel faaliyetleri kolaylaştırdığına şüphe bulunmayan, örgütle arasındaki güven ilişkisini gösterir şekilde süreklilik ve çeşitlilik taşıyan yardım eylemlerinin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu oluşturacağı anlaşıldığından bu sanık bakımından ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin direnme kararı isabetli bulunmuş olmakla hükmün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Ceza Genel Kurulu üyesi ise; sanığın eylemlerinin silahlı terör örgütüne yardım etme suçunu oluşturduğu ve bu nedenle direnme kararının yerinde bulunmadığı yönünde oy kullanmışlardır.
2-Sanık ... bakımından ise; PKK silahlı terör örgütünün ... ili kırsal alan sorumlusu iken 2017 yılında yakalanan tanık ...'nun ''...'ın... ... ile birlikte kurye milislik faaliyetlerini yürüttüklerini, örgütün gözünde yursever biri olarak tanımlandığını, dersim saha batı merkez gücünün milisi olduğunu, ferhat (k) Ertan Erol’un yapmış olduğu vergilendirmeleri vatandaştan toplayarak Ferhat (k)’a teslim ettiğini, ayrıca ... ile birlikte kurutlu bölgesine erzak ve malzeme götürdüğünü, ferhat dersim (k) Ertan Erol' un vermiş olduğu talimatları yerine getiren iyi bir milis olduğunu bildiğini, ferhat dersim (k) Ertan Erol isimli örgüt mensubunun ...'dan çok bahsettiği'' şeklindeki hazırlık beyanlarından yargılama aşamasında dönerek böyle bir teşhiste bulunmadığını beyan ettiği, yine sanık ...'da olduğu gibi tek fotoğraf üzerinden yaptırılan teşhis işleminin PVSK'nın Ek 6. maddesindeki düzenlemeye uygun yapılmadığı, tanığın sanık ... ile ilgili hazırlık beyanlarını doğrulayan başkaca bir delilin de olmadığı ancak, 12.07.2017 tarihinde ...'de örgüte erzak taşıdığı iddia edildiği için jandarma tarafından durdurulan araçta sanık ...'ın da bulunduğu, sanıkların o günki faaliyetleri üzerine aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunduklarının anlaşılması karşısında, ihbar ve arama tutanaklarına göre sanığın diğer sanık ...'la birlikte örgüte erzak taşıdığının anlaşıldığı ancak sanığın PKK silahlı terör örgütüyle hiyerarşik bağı bulunduğu veya örgüte yardım kapsamında başkaca bir eyleminin bulunduğunu gösterir her türlü şüpheden uzak, kesin kanaati sağlayabilecek başkaca bir delil tespit edilemediğinden uyuşmazlık kapsamındaki eyleminin Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin bozma kararında işaret edildiği şekilde silahlı terör örgütüne yardım etme suçunu oluşturacağı anlaşılmakla yerel mahkemenin direnme kararı bu sanık bakımından isabetli bulunmamıştır.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu üyesi; sanığın eyleminin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu oluşturacağı ve direnme kararının isabetli bulunduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ;
Açıklanan nedenlerle;
... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.12.2020 tarihli ve 170-181 karar sayılı kararında;
1-Sanık ...'ın eyleminin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu oluşturduğuna ilişkin direnme kararına konu hüküm usul ve yasaya uygun bulunduğundan ONANMASINA,
2-Sanık ... hakkında kurulan direnme hükmünün ise sanığın eyleminin silahlı terör örgütüne yardım etme suçunu oluşturduğundan BOZULMASINA,
3-Dosyanın gereği için ... 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, sanık ... bakımından 29.12.2021 tarihli ilk müzakerede, sanık ... bakımından ise 29.12.2021 tarihli ilk müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından 27.01.2022 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
29.12.2021 Tarihli Oturum;