Esas No: 2011/16858
Karar No: 2012/9924
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2011/16858 Esas 2012/9924 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bakırköy 3. İş Mahkemesi
TARİHİ : 15/12/2010
NUMARASI : 2009/445-2010/512
Davacı, iş sözleşmesinin geçerli sebep olmadan işverence feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücret ve diğer haklarının belirlenmesini istemiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirkette ait iş yerinde fesih tarihi itibari ile çalışan işçi sayısının 21 olduğunu, davacının bu sebeple iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacağını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece şirkette ait iş yerinde fesih tarihi itibari ile çalışan işçi sayısının 21 olduğu, davacı tarafın dava dışı ...Limited Şirketi ile davalı şirketi tarafından birlikte istihdam edildiğine ilişkin iddiasının, şirket adreslerinine faaliyet alanlarının ve yöneticilerin farklı olması, fesih tarihinde farklı binalarda faaliyet göstermeli sebebi ile yerinde olmadığı, fesih tarihinde davalıya ait iş yerinde 30 "dan az sayıda işçi çalışması sebebi ile iş güvencesi hükümlerinden faydalanamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davacının temyiz itirazları yönünden; taraflar arasında fesih tarihi itibariyle işverence otuz veya daha fazla işçi çalıştırılıp çalıştırılmadığı ve dolayısıyla davacının iş güvencesi kapsamında kalıp kalmadığı uyuşmazlık konusu olup, normatif dayanak 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesidir.
4857 sayılı Kanun’un 18. maddesinin birinci fıkrasına göre iş güvencesi hükümlerinden yararlanmak için otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerinde çalışmak gerekir. Aynı maddenin dördüncü fıkrasına göre işverenin aynı işkolunda birden fazla işyerinin bulunması halinde, işyerinde çalışan sayısı bu işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısına göre belirlenir. İşçi sayısına ilişkin bu hüküm nispi emredici olduğundan, daha az işçi sayısını öngören sözleşme hükümleri geçerli kabul edilmektedir.
Otuz işçi sayısının belirlenmesinde fesih bildiriminin işçiye ulaştığı tarih itibariyle belirli-belirsiz süreli, tam-kısmi süreli, daimi-mevsimlik sözleşmelerle çalışan tüm işçiler dikkate alınır.
Somut olayda, davacının davalı ...Ltd. Şti."ne ait iş yerinden sigortalılık kaydının bildirildiği anlaşılmaktadır. Davacı ve davalı tanıklarının ortak anlatımları ile, davalı ...Ltd. Şti ile dava dışı ...Ltd. Şti "nin 2009 yılı Nisan ayına kadar aynı binanın farklı katlarında faaliyet gösterdiği, şirketlerin muhasebe servisi ile yemekhanesinin ortak olarak kullanıldığı, bu dönemde davacının her iki şirkete ait malzemelerin dağıtımını yaptığı sabittir. Dosya içerisine celp edilen Ticaret Sicil kayıtlarının incelenmesinde, her iki şirketin müdürü A. Ş. isimli şahıs olduğu ve A. Ş. "in her iki şirkete de ortak olduğu görülmektedir. Ayrıca davalı şirket ile dava dışı ...Ltd. Şti."ne ait dönem bordro kayıtların incelenmesinde ise; F. T., E. A., E. B. ve D. A. isimli çalışanların her iki şirket tarafından farklı tarihlerde çalıştıkları da belirlenmiştir. Her iki şirket arasında işçi değişimi yapılmış olması sebebi ile, davacının davalı şirket ile dava dışı ...Ltd. Şti. tarafından birlikte istihdam edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece dava dışı ...Ltd. Şti" de fesih tarihi itibari ile çalışan işçi sayısı araştırılmalı ve sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması hatalı olup kararını bu sebeple bozulması gerekmiştir.
2- Davalının temyiz itirazları yönünden ise; kabule göre davanın reddine karar verilmiş olmasına rağmen gerekçeli kararda vekalet ücreti yönünden “Davalı kendisini avukat ile temsil ettirdiklerinden karar tarihindeki yürürlükte olan Avukatlık ücret tarifesine göre davacı yararına hesap edilen 1.100,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, “şeklinde hüküm kurulması da hatalı olup davalı vekili 21.12.2010 tarihli dilekçesi ile hüküm bölümündeki vekalet ücretlerine ilişkin maddi hatanın düzeltilmesi için tavzih isteminde bulunulmuştur. Mahkemece; vekalet ücretine ilişkin hükümlerin tavzih yolu ile düzeltilemeyeceği gerekçesi ile bu talep reddedilmiş ise de, hükmün bu fıkrasının yazılış biçimi itibari ile açıkça maddi hata niteliğinde olduğu anlaşılan yanlışlığın tavzih yolu ile düzeltilmesi mümkündür.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 15.05.2012. tarihinde oy birliğiyle karar verildi.