Esas No: 2011/16108
Karar No: 2012/9893
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2011/16108 Esas 2012/9893 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Kadıköy 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 03/02/2009
NUMARASI : 2007/949-2009/30
Davacı vekili, açtığı işe iade davası kabul edildiği halde işe başlatılmayan müvekkilinin alacaklarının eksik ödendiğini ileri sürerek , fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL"lik fark alacağının ödetilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının hak kazandığı tüm alacakların sunulan ödeme belgeleriyle kendisine ödendiğini, başkaca hak ve alacağının bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece alınan bilirkişi raporu doğrultusunda istek kabul edilmiştir.
Karar taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm temyiz itirazlarıyla davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
193 sayılı GVK"nun 25/1.maddesinin 1.bendinde ölüm, sakatlık, hastalık ve işsizlik sebepleriyle (işe başlatmama tazminatı dahil) verilen tazminat ve yapılan yardımların gelir vergisinden müstesna oldukları belirtilmektedir.16/6/2009 tarihli ve 5904 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle; bu maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan “ve işsizlik sebepleriyle verilen tazminat” ibaresi “ve işsizlik sebepleriyle (işe başlatmama tazminatı dahil) verilen tazminat” şeklinde değiştirilmiş ve metne işlenmiştir.
Somut olayda davalı işverence davacıya işe başlatmama tazminatı ödemesi yapılırken gelir vergisi kesintisi yapılmıştır. Davacıya yapılan ödeme 16.06.2009 tarihinde yapılan kanun değişikliğinden önce olduğundan işverence gelir vergisi kesintisi yapılması kanuna uygun olup, davacının ilgili Vergi Dairesinden yapılan kesintinin iadesini istemesi gerekirken mükerrer ödemeye sebep olacak şekilde davalıdan talep etmesi mümkün değildir. Bu sebeple bu kısım yönünden mükerrer ödemeye yol açacak şekilde söz konusu kesintinin de hesaplanan alacak miktarına dahil edilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Ayrıca kabule göre de hüküm altına alınan fark alacak, davacıya ödenen işe başlatmama tazminatından yapılan gelir vergisi kesintisinden kaynaklanan işe başlatmama tazminatı farkı olduğu halde, kanuni faiz yerine en yüksek banka mevduat faizi yürütülmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan sebepten BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 900,00 TL duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.05.2012 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Davacı işçi, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından geçerli neden olmadan feshedilmesi üzerine açtığı işe iade davasının kesinleştiğini, süresinde yaptığı başvuruya rağmen süresinde işe başlatılmadığını, tazminat ve alacaklarının eksik ödendiğini ileri sürerek ihbar tazminatı farkı ve işe başlatmama tazminatı farkı ile boşta geçen süre ücreti farkı, ikramiye ve kıdemi teşvik primi farkına ilişkin alacaklarının ödetilmesini istemiştir.
Mahkemece isteğin kabulüne karar verilmiş ise de, ıslah dilekçesinde faiz talebi bulunmadığı gerekçesiyle ıslah ile artırılan miktara faiz yürütülmemiştir.
Karar taraflarca temyiz edilmiş olup, davacının temyizi ıslahla artırılan miktara faiz yürütülmesi gerektiğine ilişkindir.
Davacının ıslah dilekçesi ile dava konusu tazminat ve alacak miktarını artırmak suretiyle dava dilekçesini kısmen ıslah ettiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kısmi ıslahta dava dilekçesinin sadece miktar yönü düzeltilmiş olup, dava dilekçesinin diğer kısımlarının geçerli olduğunun kabulü gerekir. Başka bir anlatımla, dava dilekçesinin faiz ile ilgili kısmı ıslahla artırılan miktar için de geçerlidir. Davacının faiz talebini ıslah dilekçesinde tekrar etmesinin anlamı yoktur. Aksi halde dava dilekçesinin miktar dışındaki tüm unsurlarına ıslah dilekçesinde de yer verilmesi gerekir ki, kısmi ıslahta bunun gereksizliği ortadadır. Somut olayda ıslaha konu usul işlemi dava dilekçesi olup, davacının dava dilekçesindeki diğer unsurların aynen devam ettiği yönünde iradesinin mevcut olduğu, bunun ayrıca ve özel olarak belirtilmesinin gerekmediği kabul edilmelidir.
Dava konusu miktarın artırılması suretiyle davanın kısmen ıslahı ile ek dava bazı yönlerden benzerlik gösterse de, esas itibariyle farklı müesseseler olduklarından ıslahla ilgili sorunların yine ıslah müessesi çerçevesinde çözümlenmesi gerekir. Başka bir anlatımla kısmi ıslahla ortaya çıkan hukuki sorunların ek dava müessesi ile çözümlenmesi her zaman doğru olmaz. Bu bağlamda temerrüt dolayısıyla faizin başlangıcı ve zamanaşımına ilişkin sorunların çözümü yönünden kısmi ıslah ile ek dava paralellik göstermekte ise de, ek davada faize karar vermek için talep şartı kısmi ıslahta aranmamalıdır. Başka bir anlatımla, dava dilekçesinde faiz istenmiş olması kaydıyla, miktar artırmak suretiyle yapılan kısmi ıslahta ayrıca faiz istenmesi gerekmez.
Somut olayda davacı dava dilekçesinde faiz talebinde bulunmuş olup, ıslah dilekçesinde ayrıca istemesine gerek olmadığından, ıslahla artırılan miktara da faiz yürütülmesi gerekirken mahkemece talep bulunmadığı gerekçesi ile faiz yönünden hüküm kurulmamış olması doğru olmamıştır. Mahkeme kararının bu yönden de bozulması gerektiği gerekçesi ile sayın çoğunluğun sadece işe başlatmama tazminatından kesilen vergi nedeniyle kararın bozulması yönündeki görüşüne katılamıyorum.