Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/384 Esas 2022/72 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2020/384
Karar No: 2022/72
Karar Tarihi: 08.02.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/384 Esas 2022/72 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2020/384 E.  ,  2022/72 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 14. Ceza Dairesi

    ğını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırı suçundan sanık ...’ın beraatine ilişkin ... Ağır Ceza Mahkemesince verilen 18.02.2010 tarihli ve 65-12 sayılı hükmün katılan mağdur vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 04.12.2013 tarih ve 931-12699 sayı ile;
    "Katılan mağdurun aşamalardaki samimi iddiaları, sanığın sonradan katılan mağdurla rızasıyla ilişkiye girdiklerine dair değişen savunmaları ve alınan rapor içerikleri nazara alınarak, sanığın katılan mağdura yönelik olarak üzerine atılı suçu işlediği anlaşıldığı halde, eylemin rızaen gerçekleştiğinin kabulü ile yazılı şekilde sanık hakkında beraat kararı verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş,
    ... Ağır Ceza Mahkemesince 21.04.2014 tarihli oturumda bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan açılıp ...Asliye Ceza Mahkemesinde görülmekte olan kamu davası ile sanık hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırı suçundan açılıp ... Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan kamu davalarının birleştirilmesine ...Asliye Ceza Mahkemesince 20.01.2016 tarih ve 42-73 sayı ile karar verilmiş, ... Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 10.05.2016 tarih ve 35-108 sayı ile; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ve önceki hüküm gibi beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırı suçundan sanığın beraatine hükmedilmiştir.
    Hükümlerin Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 25.12.2019 tarih ve 4038-13631 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 05.02.2020 tarih ve 39955 sayı ile;
    "…Sanık ... 03.02.2009 tarihli kolluk, Cumhuriyet Savcılığı ifadeleri ile ...Sulh Ceza Mahkemesi'ndeki sorgu ifadesinde, tutuklamaya itiraz mahiyetindeki 05.02.2009, 01.04.2009 tarihli dilekçelerinde özetle suçlamaları reddedip iftira edildiğini savunmuştur. İlk olarak 14.05.2009 tarihli savunma ve tahliyesine karar verilmesi talepli mahkemeye gönderdiği dilekçesi ile aynı tarihli duruşmada alınan ifade ve savunmasında ise özet olarak, cinsel birliktelik teklifinin katılan mağdurdan geldiğini, sigara ve benzeri masraflarını karşılama vaadi ile cinsel birliktelik teklif ettiğini, aldığı alkolün de etkisi ile parasız olduğundan kabul ettiğini, çocukları gönderip çağırttığını, oral seks şeklindeki ilk ilişki sonrası 10 TL para verdiğini, daha sonra para vermediği ve kendisinden tiksinti duyduğu için devam etmediğini, katılanın ise ilişkilerini devam ettirebilmek için kendisini cezaevine attırmakla tehdit edip şikayette bulunduğunu savunarak cinsel birlikteliklerini dolaylı biçimde kabul etmiştir. 23.12.2015, 11.04.2016 tarihli savunma dilekçelerinde katılanın başkaları ile ilişkisi olduğu, akrabası ... ile dedikodusu çıktığı, kendisini Selahattin ...'ün katılanla cinsel birlikteliğe yönlendirdiği yolundaki savunmaları, tanıklar... ve .. tarafından ...Cumhuriyet Başsavcılığı'nda alınan 15.01.2016 tarihli ifadelerinde doğrulanmamıştır. Tanık... ifadesinde ayrıca, oğlu ...'ün %45 zihinsel özrünün de bulunduğunu ifade etmiştir.
    Katılan mağdur ...'e ait ..Devlet Hastanesi Baştabipliği'nce düzenlenen 03.02.2009 tarihli 37 nolu raporda 'vücudunda darp ve cebir izine rastlanmadığı, rectal muayenesinde anüs kısmen gevşek olup hiperemik bulguların fiili livata sonucu olabileceği' bildirilmiştir.
    ... Adli Tıp Grup Başkanlığı'nın 19.03.2009 tarihli 1707/201 sayılı raporunda mağdur ...'e ait lacivert renkli eşofman altı ve beyaz renkli külottan alınan lekelerden elde edilen DNA profilleri ile sanığın DNA profillerinin uyum sağladığı tespit edilmiştir.
    Adli Tıp Kurumu 6.İhtisas Kurulunun 31.08.2009 tarihli 3541 karar sayılı raporda özet olarak, olay sonucunda ruh sağlığının bozulduğuna, göz muayenesinde belirtilen bilateral mikroftalmi ve korneal dejenerasyon nedeniyle %85 oranında vücut fonksiyon kaybı olduğu, beden bakımından kendisini savunamayacağı bildirilmiştir.
    Duruşmada görevli Cumhuriyet savcısının mütalaası doğrultusunda ... Ağır Ceza Mahkemesi'nin 18.02.2010 tarihli 2009/65 esas, 2010/12 karar sayılı kararı ile sanığın atılı suçtan CMK'nın 223/2-e maddesi gereğince beraaatine karar verilmiştir. Katılan mağdur ... vekili Av....'ın 24.02.2010 ve 23.03.2010 tarihli temyiz dilekçeleri ile karar temyiz edilmiş ve Yargıtay 14.Ceza Dairesi'nin 04.12.2013 tarihli, 2012/931 esas, 2013/12699 karar sayılı ilamı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 28.12.2011 tarihli, 2010/234205 sayılı Tebliğname'si doğrultusunda karar bozulmuştur.
    Bozmadan sonra ... Ağır Ceza Mahkemesi'nin 05.12.2015 tarihli 2014/35 esas sayılı yazısı doğrultusunda yapılan soruşturma sonunda ...Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 15.01.2016 tarihli 2016/2015/1632-5-5 sayılı İddianamesi ile sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak suçundan kamu davası açıldığı, davanın ...Asliye Ceza Mahkemesi'nin 20.01.2016 tarihli 2016/42-73 esas-karar sayılı kararı ile ... Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2014/35 esas sayılı dava dosyası üzerinde birleştirimesine karar verilmiştir.
    Katılan mağdurun babası... 02.02.2009 tarihli kolluk ifadesinde özetle, görme özürlü oğlu katılan mağdurun, komşularının 6 yaşındaki kızı Maide'nin kendisini muhtarın çağırdığını söylemesi üzerine gidip geri döndüğünde, yüzü kıpkırmızı, korkmuş ve ürkmüş gibi hareket etmesi üzerine sıkıştırıp sorduğunda sanık ...'ın kolundan tutup zorla bir yere götürerek tecavüz ettiğini anlattığını, 155 den polisi arayıp ihbar ve şikayette bulunduklarını ifade etmiştir.Katılan mağdurun eşi ... ... de benzeri şekilde anlatımlarda bulunmuştur. Tanık cami imamı ...olay tarihi itibarı ile katılan ...'ü çağırtmadığını, ...'ün saf birisi olduğunu ifade etmiştir.Mahalle muhtarı ... Yazıcı da benzeri anlatımlarda bulunmuştur. Tanıklar ... ve Maide Mutlu katılanın evden imam ve muhtar tarafından çağrıldığına ilişkin bilgiler yönüyle katılanın anlatımlarını doğrulamışlardır. Tanık Maide Mutlu teşhis edememekle birlikte, diğer tanık ... sanığı teşhis etmiştir.03.02.2009 tarihli kolluk görevlileri tarafından düzenlenen görgü ve tespit tutanağı içeriğine göre katılanın anlatımları doğrulanmış bahsi geçen mücadelede katılan mağdura ait koparılan pantolon düğmesi olay yerinde bulunmuştur. Kolluk görevlileri tarafından düzenlenmiş 02.02.2009 tarihli olay yeri inceleme raporu içeriği ile de uyumlu bulunmaktadır.
    Dava dosyası kapsamına, katılan mağdurun özünde değişmeyen samimi ve tutarlı iddia ve anlatımlarına, tanık anlatımlarına, yukarıda açıklanan delillere, sanığın samimi ve tutarlı bulunmayan, aşamalarda değişiklik gösteren çelişkili, tutarsız, güven vermeyen savunma ve anlatımlarına göre, katılan ... %85 görme özürlü ve tanık anlatımlarına göre kolayca kandırılabilecek saf bir yapıda olduğu, bedensel özrü nedeni ile bedenen kendisini savunamayacak durumda bulunduğu, soruşturma ve kovuşturma aşamalarındaki iddia ve anlatımlarının özünde değişmediği, samimi ve tutarlı olduğu, anlatımlarının alınan tanık anlatımları ile de desteklendiği, alınan doktor raporuna göre hiperemi tarzında livata bulguları tespit edildiği, olay nedeni ile ruh sağlığının bozulduğunun anlaşıldığı, katılan mağdurun elbiseleri üzerinde yaptırılan incelemelerde sanıkla ait uyumlu DNA profillerinin tespit edildiği, mağdurun anlatımı doğrultusunda olay sırasındaki mücadelede kopan pantolon düğmesinin olay yerinde bulunduğu, sanığın savunmalarının aşamalarda farklılık gösterdiği, samimi olmadığı, savunmalarının tanık anlatımları ile doğrulanmadığı, katılan mağdurun başkaları ile livata yoluyla cinsel ilişkide bulunma alışkanlığına ilişkin savunmanın doğrulanmadığı, katılanın sanığa iftira etmesini gerektiriri bir nedenin de olmadığı, nitelikli cinsel saldırı eylemi ile ilgili Yargıtay 14.Ceza Dairesi'nin 04.12.2013 tarihli, 2012/931 esas, 2013/12699 karar sayılı ilamındaki olaya uygun düşen bozma ialamı gerekçeleri de dikkate alındığında, mevcut delillere göre, sanığa atılı suçların sabit olduğu, cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken beraatine karar verildiği ve temyiz üzerine hükümlerin onandığı görülmüştür. Açıklanan nedenlerle ilam aleyhine 5271 sayılı CMK'nın 308.maddesi gereğince itiraz kanun yoluna başvurulması gerektiği," görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 07.10.2020 tarih ve 1885-3736 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; mağdurun sanığın eylemlerine rızasının bulunup bulunmadığı, bu bağlamda sanığa atılı beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de yapılan müzakere esnasında bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyelerince mağdurda zekâ geriliği bulunup bulunmadığı konusunda eksik araştırmayla hüküm kurulup kurulmadığı hususunun da tartışılması gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle bu ön sorunun değerlendirilmesi gerekmiştir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Uyap kayıtlarında yapılan incelemede; katılan mağdurun olay tarihlerinde 35 yaşında, evli ve iki çocuklu olduğu (Kararın devam eden kısımlarında katılan mağdur ...'den "mağdur" olarak bahsedilecektir.), olay tarihinde 27 yaşında olan sanığın 14.05.2005 tarihinde cezaevine girdiği, olaylardan yaklaşık 10 gün önce 19.01.2009 tarihinde ise tahliye edildiği,
    29.04.2008 tarihinde ... Devlet Hastanesince mağdur hakkında düzenlenen heyet raporunda; göz muayenesinde bilateral mikroftalmi, korneal dejenerasyon ve % 85 oranında vücut fonksiyon kaybı olduğunun belirtildiği,
    02.02.2009 tarihinde kolluk görevlilerince düzenlenen olay yeri inceleme raporuna göre; Seda Sokak, 7 numarada bulunan ikametin balkon kısmının İnci Sokağı'na baktığı, önünde ağaçların olduğu, her iki sokaktan da dikkatli bir şekilde bakılmadığı sürece karanlık havada balkon kısmının görünmediği, balkonda bir adet düğme bulunduğu, Seda Sokak, 10 numarada bulunan evin merdivenlerle inilen yerde herhangi bir bulguya rastlanılmadığı, söz konusu yerin....görülmediği,
    03.02.2009 tarihinde kolluk görevlilerince düzenlenen görgü ve tespit tutanağına göre; olayın geçtiğinin iddia edildiğ..10 numaralı evin, sahibi bilinmeyen, kapıları kilitli ve perdeli bir ev olduğu, geniş bir bahçesinin bulunduğu, bahçenin 1 metre yükseklikte bir duvarla çevrili olduğu, dışarıdan bakıldığında bahçenin içinin görülebildiği ancak çevre aydınlatmasının yetersiz olduğu, arka bahçesinde evin tabanına doğru yaklaşık 1,5 metre inen 1 metre genişliğindeki merdivenlerin bulunduğu ve nereye açıldığı bilinmeyen bir kapı olduğu, boşluğun çatı sacıyla kapatılmış olması nedeniyle dışarıdan görünme olasılığının olmadığı, ikametin sokak tarafındaki girişinde bulunan demir kapının zorlanarak açılabildiği, ..., 7 numarada bulunan evin ise yine boş ve kullanılmayan bir ev olduğu, kapı, pencere ve camlarının sağlam ve kilitli olduğu, ikametin bahçe duvarının ve bahçe giriş kapısının olmadığı ancak bahçe çevresinin sık ağaçlarla kaplı olduğu, hava kapalı olduğundan ay ışığı olmadığı, yoldaki lambaların aydınlatmadığı, bahçeye girildikten sonra sol tarafta yaklaşık yerden 20 cm yükseklikte gömme balkon bulunduğu, daire giriş kapısının odanın çıkıntısından dolayı görülmediği, daire giriş kapısının yanında çıkıntılı oda duvarına yakın kısımda bir adet metal sandalye bulunduğu, sandalyenin hemen bitişiğinde bir adet füme renkli plastik düğme olduğu, mağdurun beyanına göre olayın daire giriş kapısının yanında bulunan oda duvarının dibinde meydana geldiği, bu kısmın yoldan geçen kişiler tarafından görülemeyeceği,
    03.02.2009 tarihinde kolluk görevlilerince düzenlenen teşhis tutanağına göre; tanık ...’in kendisine gelip "Necati’yi muhtar ve camii imamı çağırıyor." diyen şahsın sanık ... olduğunu kesin olarak teşhis ettiği, teşhis edilenlerin yerlerinin değiştirilerek sorulması üzerine Gökhan’ın yine sanığı kesin olarak teşhis ettiği, tanık Maide’nin ise şahsı teşhis edemediği,
    19.03.2009 tarihinde Adli Tıp Kurumu ... Biyoloji İhtisas Dairesi Başkanlığınca düzenlenen rapora göre; mağdurun atlet, eşofman ve külot üzerindeki lekelerin meni lekeleri olduğu, atletin arkası, eşofman altı ve beyaz renkli külodun arka tarafındaki lekelerde sanığa ait DNA profilinin elde edildiği,
    03.02.2009 tarihinde ... Sabuncuoğlu Şerefeddin Devlet Hastanesinde görevli genel cerrahi uzmanınca mağdur hakkında düzenlenen raporda; mağdurun vücudunda darp ve cebir izine rastlanmadığı, rektal muayenesinde; anüs kısmen gevşek, grade 1 hemoroidlerin olduğu, ayrıca hiperemi bulunduğu, bulguların fiili livataya ilişkin olabileceği ancak kesin kararın adli tıp uzmanı tarafından verilmesinin uygun olduğunun mütalaa edildiği,
    04.02.2009 tarihinde Adli Tıp Kurumu ... Şube Müdürlüğünce mağdur hakkında düzenlenen raporda; diz dirsek pozisyonunda 04.02.2009 tarihinde yapılan muayenede; anal sfinkter tonusunun normal olduğu, mukozasında hafif hiperemi ve makatta gaita bulaşı olduğu, mağdurun genel durumunun iyi olduğu, soruları doğru algılayıp anlamlı cevaplar verebildiği, zaman oryantasyonunun tam olmadığı, basit matematik ve para işlemlerini yapamadığı, yer oryantasyonunun olduğu, doğuştan görme azlığı nedeniyle okula gidemediği, okuma yazmasının olmadığı, mağdurun; ... günü ve pazartesi günü olmak üzere iki kez sanığın, kendisini mahallede boş bir eve zorla götürüp kendisine arkadan ilişkide bulunduğunu, bağırmak isteyince ağzını kapadığını, ilişki esnasında tükürükle cinsel organını ısladığını, olayı pazartesi günü ailesine anlattığını, karakola gittiklerini, bir gün önce gaitasını yaparken o bölgenin acıdığını belirttiği, sonuç olarak; "1-Anüs bölgesinde tespit edilen hipereminin kabızlık, hijyen bozukluğu ve kaşıntı ve benzeri gibi nedenlerle de meydana gelebileceği; ancak kişinin yaşı ve anatomik yapısı göz önüne alındığında kendi rızası veya kaydırıcı madde kullanılarak yapılan eylemlerde de herhangi bir bulgu oluşmadan da fiili livatanın gerçekleşebileceği tıbben bilindiğinden bu hususun adli tahkikatla aydınlatılmasının uygun olacağı, 2- Harici muayenede darp-cebir bulgusu tespit edilmediği, 3- Beden gelişimi kişinin yaşına uygun olup ve herhangi bir fiziksel patoloji de saptanmadığından beden bakımından kendisini savunabilecek durumda olduğu, 4-Beden sağlığının bozulmadığı, 5-Ruh sağlığının bozulup bozulmadığı ve kişinin kendisini savunup savunamayacağının ruhsal açıdan değerlendirilmesi için bir psikiyatri uzmanı tarafından muayenesine gerek olduğu," hususlarının mütalaa edildiği,
    09.02.2009 tarihinde ... Sabuncuoğlu Şerefeddin Devlet Hastanesinde görevli psikiyatri uzmanı tarafından mağdur hakkında düzenlenen raporda; ruhsal durum muayenesinde, suçlama konusu olayla ilgili olarak mağdurun ruh sağlığının bozulduğunun, akut stres reaksiyonu geçirdiğinin, olay sırasında kendisini savunamayacak durumda olduğunun bildirildiği,
    19.06.2009 tarihinde ... Şerefeddin Devlet Hastanesinde görevli göz hastalıkları uzmanı tarafından mağdur hakkında düzenlenen rapora göre; bilateral kornea dejenerasyonu tespit edildiği, sağ gözünün yarım metreden, sol gözünün ise 3 metreden parmak sayma seviyesinde olduğu, görme seviyesi olarak basit cisimleri ayırt edebildiği,
    31.08.2009 tarihinde Adli Tıp 6. İhtisas Kurulunca mağdur hakkında düzenlenen raporda; 10.06.2009 tarihli psikiyatrik muayenesinde; ileri derecede görme kusurunun olduğunun, basit matematik hesaplarını yapabildiğinin, günlük rayiç değerlerden haberdar olduğunun, soyut düşüncenin yeterli bulunduğunun, olay sorulduğunda, olayın çevresinde dolaşıp travmayı inkar ettiğinin gözlendiğinin, olayla ilgili görüşme sırasında konuşmasının yavaşladığının ve blokların ortaya çıktığının, çağrışımların gevşediğinin, sıkıntının fizyolojik belirtilerini gösterdiğinin, olaydan sonra eve kapandığını, utandığı için arkadaşlarının arasına karışamadığını, yalnız sokağa çıkarken şiddetli tedirginlik hissetmesi nedeniyle yalnız sokağa çıkamadığını, libido kaybı yaşadığını belirttiğinin, sonuç olarak; 30.01.2009 ve 02.02.2009 tarihlerinde mağduru bulunduğu olay sonucunda ruh sağlığının bozulduğunun, 29.04.2008 tarihinde yapılan göz muayenesinde bilateral mikroftalmi ve korneal dejenerasyon nedeniyle % 85 oranında vücut fonksiyon kaybı olduğunun belirtilmesi nedeniyle beden bakımından kendisini savunamayacağının oy birliği ile mütalaa edildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan mağdur ... Kollukta; gözlerinin aşırı derecede bozuk olduğunu ancak dışarı çıkıp çarşıda işlerini halledebilecek kadar gördüğünü, 02.02.2009 tarihinde saat 19.00 sıralarında ikametinde babası tanık..., annesi, eşi ve çocuklarıyla otururken tanımadığı yaşı küçük bir kız çocuğunun gelerek...’e "Necati’yi muhtar çağırıyor." dediğini...’in "Muhtarın seninle ne işi varmış? Git bir bak." şeklinde söylemesiyle öğrendiğini, evden çıkıp biraz ileride oturan muhtar tanık ...’ın evine giderken evlerinin yakınındaki caminin yanında daha önceden tanıdığı sanığın, koluna girerek "Seninle bir işim var." diyerek çekiştirmeye başladığını, sanığa "Benimle ne işin var?" dediğini, sanığın "Gel." diyerek çekiştirmeye devam ettiğini, eliyle ağzını kapatıp evlerinin bulunduğu sokağın bitiminde yokuş aşağı inen sokakta bulunan, kimsenin oturmadığı boş bir evin yanına kendisini götürdüğünü, evin dış kapısının demir olduğunu ve yarı açık bulunduğunu, kapıdan sanığın, kendisini çekiştirerek içeri doğru sürüklediğini, evin giriş kapısının önüne götürüp "Seninle ilişkiye gireceğim." dediğini, sanığa "Seninle ilişkiye girmem." demesi üzerine sanığın, kendisini evin duvarına doğru çevirerek arkasına geçtiğini, tek eliyle kendisini sıkıca tutup diğer eliyle pantolonunun önce kemerini çözdüğünü, ardından pantolonunun düğmesinin bulunduğu kısmı hızlıca çekince pantolonunun düğmesinin koptuğunu, daha sonra kopçayı da açarak pantolonunu açtığını, iki eliyle pantolonunu, eşofman altını ve külodunu aynı anda aşağı indirdiğini, tek eliyle kendisini tutarken diğer eliyle üzerinde bulunan kot pantolonunun önce kemerini çözdüğünü, ardından kot pantolonunun önünü açarak pantolonunu az aşağı indirip penisini çıkardığını, kendisine eğilmesini söylediğini, diz kapaklarından elleriyle tutup eğildiğini, sanığın, penisini tükürüğüyle ıslatıp makatına soktuğunu, içinde gidip geldikten sonra boşaldığını hissettiğini, işi bitince sanığın pantolonunu giyerek kendisine "Hadi evine git." dediğini, pantolonunu çekene kadar yanında yaklaşık beş dakika duran sanığın ayrılıp üst cadde istikametine gittiğini, üzerini düzelttikten sonra eve döndüğünü, evde tuvalete girerek temizlendiğinde makatından meni geldiğini, iyice temizledikten sonra ailesinin yanına gittiğini, babası...’in "Muhtar seni neden çağırmış?" dediğini, ona "Beni muhtar çağırmamış. Bizim evin yanında oturan ... çağırmış." dediğini, ....in sanığın, kendisini neden çağırdığını sorduğunu, önce söylemek istemediğini ancak daha sonra olanları anlattığını, sanığın ... günü akşam saat 19.00 sıralarında yine evine tanımadığı, yaşı küçük bir erkek çocuğunu gönderip kendisini çağırttırdığını, ikametin önüne çıktığında sanığın kapının önünde olduğunu, kendisine "Seninle bir işim var. Gel." dediğini, sanığa "Benim seninle işim olmaz." diyerek eve girdiğini, sonra yine tanımadığı ufak boylu, yaşı küçük bir erkek çocuğun, kendisini cami imamının çağırdığını söylediğini, evden çıkıp hocanın yanına gittiğini, hocanın, kendisini çağırtmadığını söyleyip ayrıldığını, eve dönerken sanığın, caminin şadırvanından karşısına çıktığını, kolundan tutup "Seninle ilişkiye girmek istiyorum." dediğini, kabul etmeyince kolundan çekiştirerek kendisini 02.02.2009 tarihinde ilişkiye girdiği evin yakınındaki bir eve götürdüğünü, evin arka tarafında bulunan ve evin tabanına doğru kömürlük gibi inen üzeri kapalı yere zorla indirdiğini, pantolonunu ve iç çamaşırlarını zorla aşağı doğru indirdikten sonra kot pantolonunun önünü açıp penisini çıkardığını, kendisine eğilmesini söylediğini, eğilmeyeceğini söyleyince zorla kafasından bastırarak eğdiğini, tükürüğüyle penisini ıslayarak makatına soktuğunu, canının yandığını, bağırmak istediğinde "Sesini çıkarma." diyerek eliyle ağzını kapattığını, içine boşaldıktan sonra pantolonunu çekip kendisini beklemeden oradan ayrıldığını, kendisinin eve gittiğini, Adem’e olayı anlatmak istediğini ancak unuttuğu için anlatmadığını, ilk olaydan bir gün sonra iç çamaşırlarını tamamen değiştirdiğini, üzerini değiştirdiğini eşinin fark etmediğini, çıkardığı çamaşırları iki gün sonra eşinin yıkadığını,
    03.02.2009 tarihinde Savcılıkta; her iki olayda da sanığa direnmek istediğini ancak %85 görme engelli olduğunu, sanığın, kendisine göre oldukça güçlü olduğunu, zaman zaman bağırmaya ve yardım istemeye çalıştığını ancak sanığın bunu fark eder fark etmez eliyle ağzını kapatıp bırakmadığını ve sürükleyerek kendisini her iki olayda da olayın geçtiği yerlere götürdüğünü, zaman zaman pantolonları indirmek için elini ağzından çektiğini ancak o anlarda da korktuğu için kendisinin bağıramadığını, sanığın sürekli "Kimseye bir şey söyleme, bağırma." dediğini, fiziksel olarak da sanık kadar güçlü olmadığı için ona direnemediğini, kaldı ki bazı anlarda sanığa direnip kurtulmaya çalıştığını ancak sanığın sürekli engellediğini, sorulması üzerine; ilk olaydan ailesine bahsetmediğini, olaydan sonra eve gittiğinde başından geçenleri ailesine anlatmayı planladığını ancak her nasılsa unuttuğunu, 02.02.2009 tarihinde meydana gelen olayın ardından eve gittiğinde babasına durumu anlatmaya karar verdiğini, başına gelenleri ona anlattığını, sorulması üzerine; çok az seviyede gözlerinin gördüğünü, gündüzleri insanların yüzlerini birbirlerinden ayırt edebildiğini ancak geceleri yüzleri seçemediğini, sorulması üzerine; her iki olay sırasında da havanın kararmış olduğunu, sanığı yüzünden değil sesinden tanıdığını, kendisine cinsel saldırıda bulunan şahsın sanık olduğundan emin olduğunu, onu uzun yıllardır aynı mahallede oturmaları nedeniyle tanıdığını,
    15.01.2016 tarihinde Savcılıkta; olaya ilişkin yürütülen 2009/148 esas sayılı soruşturma dosyası kapsamında ifade verdiğini, oradaki ifadelerini kabul ve tekrar ettiğini, 30.01.2009 ve 02.02.2009 tarihlerinde sanıkla sokakta karşılaştığını, sanığın zor kullanmak suretiyle kendisini kolundan tutup mahallede bulunan boş bir eve götürdüğünü, zorla fiili livatada bulunduğunu, sanığın ... Ağır Ceza Mahkemesine hitaben yazmış olduğu 23.12.2015 tarihli dilekçesinin okunup sorulması üzerine; tanık...in, dayısının oğlu olduğunu, ...’le ya da başka bir erkekle hiçbir cinsel ilişkisinin olmadığını, sanığın yalan söylediğini, sanıkla hiçbir zaman arkadaşlık yapmadığını, bu olaylardan önce sanığın birkaç kez evinin önüne gelerek "Gel seninle gezmeye gidelim." dediğini, sanığı evin önünden kovduğunu, sanığın, kendisine fiili livatada bulunduğu tarihler dışında sanıkla hiçbir cinsel birlikteliğinin olmadığını, şikâyetinin devam ettiğini,
    Mahkemede; sanığın, kendisine bıçak çektiğini, zorla götürüp "Seninle işim var." dediğini, sanığa sorduğunu ancak sanığın ne işi olduğunu söylemediğini, kolundan tutarak bir yere götürdüğünü, pantolonunun düğmesini çekip kopardığını, kendisine "Seninle ilişkiye gireceğim." dediğini, ona "Seninle girmem." dediğinde sanığın, kendisine iki kez vurup kolundan çektiğini, sürükleyerek götürdüğünü, zorla ırzına geçtiğini, zorla ilişkiye girerken direnmediğini, dirense de hiçbir şey yapamayacağını, yine ikinci kez aynı şekilde kendisini götürüp ırzına geçtiğini, gözleri az gördüğü hâlde sanığın bıçak çektiğini nasıl gördüğü sorulan mağdurun bir süre durakladığı, devamında "Gördüm işte." dediği, Mahkeme Başkanının elini kaldırarak elinde ne olduğunu mağdura sorması üzerine; göremediğini, seçemediğini,
    Tanık ... 15.01.2016 tarihinde Savcılıkta; aynı mahallede oturmaları nedeniyle sanığı tanıdığını ancak aralarında herhangi bir arkadaşlık olmadığını, mağdurun, halasının oğlu olduğunu, fiziksel ve zihinsel engelinin bulunduğunu, kardeş gibi büyüdüklerini, sanıkla mağdur arasında geçen olaylardan soruşturma aşamasında haberdar olduğunu, sanığın ... Ağır Ceza Mahkemesine hitaben yazmış olduğu 23.12.2015 tarihli dilekçenin okunup sorulması üzerine; sanığın yalan söylediğini, mağdurla hiçbir şekilde cinsel birlikteliğinin olmadığını, sanıkla herhangi bir arkadaşlığının bulunmadığını, ayrıca 2009 yılında değil 2005 yılında evlendiğini,
    Tanık... 02.02.2009 tarihinde Kollukta; mağdurun babası olduğunu, mağdurun gözlerinin yüzde seksen oranında görmediğini, onun dışında herhangi bir psikolojik rahatsızlığının bulunmadığını, 02.02.2009 tarihinde saat 19.10 sıralarında alt komşularının kızı tanık Maide’nin gelerek mağdura "Necati amca seni muhtar çağırıyor." dediğini duyduğunu, ardından mağdurun gittiğini öğrendiğini, mağdur döndüğünde yüzünün kıpkırmızı olduğunu, çok korkmuş ve ürkmüş bir şekilde hareket ettiğini gördüğünü, kendilerinin mağduru ne olduğu hususunda sıkıştırdıklarını, mağdurun, sanığın, kendisini kolundan tutarak zorla bir yere götürdüğünü, sonra kendisine zorla tecavüz ettiğini söylediğini, bunun üzerine telefonla 155 polis imdat hattını arayıp durumu emniyete bildirdiğini,
    15.01.2016 tarihinde Savcılıkta; mağdurun %95 oranında görme, %45 oranında da zihinsel engelinin bulunduğunu, kendisini tam olarak ifade etme yeteneğinin olmadığını, çok çabuk kandırılabildiğini, sanığın mağdurla zorla cinsel ilişkiye girdiğini öğrenmeleri üzerine şikâyetçi olduklarını, ne sanık tutuklanmadan önce ne de sonra sanıkla görüştüğünü, sanığın Ağır Ceza Mahkemesine hitaben yazmış olduğu 23.12.2015 tarihli dilekçenin içeriğinin kesinlikle doğru olmadığını, sanıkla bu konuda herhangi bir görüşmesinin olmadığını, dilekçede adı geçen tanık...le akraba ve komşu olduklarını, ...'in mağdurla cinsel ilişkiye girdiğini hiç duymadığını, böyle bir şeye ihtimal de vermediğini,
    Tanık ... Kollukta; mağdurla 5 yıldır evli olduğunu, 02.02.2009 tarihinde saat 19.10 sıralarında kayınvalidesinin gelerek "Sen ne yatıyorsun?" dediğini, gidip mağdurun yüzüne baktığında mağdurun yüzünün kıpkırmızı olduğunu, çok korkmuş ve ürkmüş bir şekilde hareket ettiğini gördüğünü, mağdurun kendinde olmadığını, o sırada kayınvalidesinin "... eşinle cinsi münasebette bulunmuş." dediğini, durumu mağdura sorma fırsatı bulamadan mağdurun ve kayınbabası olan tanık...’in emniyete gittiklerini, emniyette mağdurla konuştuğunda mağdurun "... benimle zorla ağzımı kapatarak iki kez cinsel münasebette bulundu." dediğini,
    Tanık ...Kollukta; cami imamı olduğunu, ne 02.02.2009 tarihinde saat 18.00-19.00 sıralarında ne de başka bir zaman mağduru bir şahıs vasıtasıyla çağırdığını, mağdurun gözlerinde ileri düzeyde görme bozukluğu olduğunu, başka bir psikolojik rahatsızlığının ise olmadığını bildiğini, mağdurun biraz saf birisi olduğunu, mağdurun, yanına gelerek "Beni çağırdın mı?" şeklinde soru sormadığını,
    Tanık ... Yazıcı Kollukta; mahalle muhtarı olduğunu, mağduru tanıdığını, 02.02.2009 tarihinde 18.00-19.00 saatleri arasında mağduru başkası aracılığıyla çağırmadığını, daha önceki bir zamanda da çağırmadığını, mağdurun gözünün ileri derecede görmediğini, başka bir psikolojik rahatsızlığının olmadığını bildiğini, mağdurun biraz saf birisi olduğunu,
    Tanık İbrahim Mutlu Kollukta; mağduru tanıdığını, mağdurun babasına ait evde oturduklarını, 02.02.2009 tarihinde saat 19.30 sıralarında mağdurun annesinin geldiğini, "Senin kızın Necati’ye muhtarın onu çağırdığını söylemiş. Necati’de muhtara gitmiş. Muhtar onu çağırmadığını söylemiş. Yolda gelirken birisi gelip kolundan tutmuş." dediğini,
    Tanık ... Kollukta; 02.02.2009 tarihinde saat 19.00 sıralarında evlerinin orada oturduğu sırada yanına bir şahsın gelerek "Camiye halı gelmiş. Yardım etmek için git Necati’yi çağır." dediğini, bunun üzerine mağdurun evine gidip kapı zilini çaldığını, kapıya mağdurun çıktığını, mağdura "Seni bir adam çağırıyor." dediğini, mağdurun "Tamam. Ben gelirim." şeklinde cevap verdiğini, daha sonra kendisinin oradan ayrılarak eve gittiğini,
    Mahkemede; olay tarihinde tanımadığı birisinin kendisine "Git Necati’yi çağır. Camiye halı gelmiş. Onu yıkayacağız." dediğini, gidip bu sözleri mağdura ilettiğini, sözleri söyleyen kişinin Mahkemede hazır bulunanlardan kim olduğunu bilemediğini, çağıran kişinin duruşma salonunda olmadığını,
    Tanık ... Kollukta; 02.02.2009 tarihinde saat 19.00 sıralarında kapı zilinin çaldığını, kapıdaki şahsın "Necati’yi çağır. Onu muhtar çağırıyor." dediğini, bunun üzerine mağdurun evine gittiğini, kapıya mağdurun babası olan tanık...’in baktığını, Adem’e "Necati ağabeyi muhtar çağırıyormuş." dediğini ve eve döndüğünü,
    Mahkemede; 20 yaşlarında bir kişinin gelerek mağduru muhtarın çağırdığını söylediğini, bunun üzerine mağdurun dışarı çıktığını, gelen kişiyi tanımadığını, kim olduğunu bilmediğini, duruşma salonunda o şahsın olup olmadığının sorulması üzerine; duruşma salonunda bulunan şahıslardan kimsenin mağduru çağıran şahıs olmadığını,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık ... Kollukta; 02.02.2009 tarihinde saat 19.30 sıralarında çarşıdan eve gittiğini, babasının kapının önünde olduğunu, babasına "Baba beni merak etmeyin. Ben buradayım." dediğini, telefonla görüşürken mağdurun annesinin, evlerine gelerek kendi annesine "Senin oğlun benim oğlumu kolundan çekmiş. Zorla götürmeye çalışmış." dediğini, kendisinin araya girerek “Böyle bir şey yok.” dediğini, annesiyle mağdurun annesinin bir süre birbirlerine bağırıp tartıştıklarını, ardından mağdurun annesinin evden ayrıldığını, sonra kendisinin eve girdiğini, aradan 1 saat geçtikten sonra polislerin geldiğini, emniyete geçtiklerini, emniyette mağdurun fiili livata iddiasıyla kendisinden şikâyetçi olduğunu öğrendiğini, mağdura hiçbir zaman fiili livatada bulunmadığını,
    02.03.2009 tarihinde Savcılıkta; aynı mahallede oturmaları nedeniyle mağduru yıllardır tanıdığını, çocukluklarının belli dönemlerinin birlikte geçtiğini, bir başka suçtan hükümlü olarak cezaevinde iken 19.01.2009 tarihinde tahliye olup Suluova'ya geldiğini, cezaevinden çıktıktan sonra ve yaklaşık bir hafta önce mağduru sokakta gezerken gördüğünü, hâl hatır sorduğunu, en son bir gün önce öğleden sonra saat 14.30-15.00 sıralarında evde yemek yerken evin önünden mağdurun geçtiğini, o sırada annesinin mağdurun yanında bulunan çocuklarını kast ederek "Bak. Necati bile evlendi. Çocuk sahibi oldu. Sen de akıllı uslu ol. Bir ... bul. Yuvanı kur." diyerek öğüt verdiğini, daha sonra mağduru hiç görmediğini, daha önce hırsızlık, gasp, yaralama gibi bir çok suç işlediğini ancak cinsel suç işlemediğini, böyle bir suç işlemesinin mümkün olmadığını, kendisine yakıştırmayacağını, kaldı ki 50 sene bekâr kalacağını bilse ve bir hücrede birlikte yaşasa bile mağdura asla nefsinin uyanmayacağını, neden böyle iddialarda bulunulduğunu bilmediğini, mağdur ve ailesiyle herhangi bir husumetinin olmadığını, tanıklar İbrahim Mutlu, ..., ..., ... Yazıcı ven emniyet ifadeleri ve kolluk tarafından düzenlenen 03.02.2009 tarihli teşhise ilişkin tutanağın okunup sorulması üzerine; teşhis tutanağı ve tanık beyanlarını kabul etmediğini, kesinlikle tanıklar ... ve ...’yu mağdurun evine gönderip imam ve muhtarın çağırdığını söylettirerek mağdurun evin dışına çıkmasını sağlamadığını, kesinlikle başka bir şekilde de mağdurla görüşmeye çalışmadığını, mağdurla görüşmek istemesi hâlinde evine gidip kapısını çalarak onu kendisinin çağıracağını,
    Tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde önceki beyanlarına ek olarak; 03.02.2009 tarihli teşhis tutanağının okunup sorulması üzerine; teşhis tutanağında ismi geçenleri ve Maide Mutlu isimli çocukları tanımadığını ancak çocukların, kendisini mahalleden tanımalarının mümkün olduğunu ve bu nedenle kendisini emniyette teşhis etmiş olabileceklerini ancak söz konusu teşhisi kabul etmediğini, çocuklar aracılığıyla mağduru çağırmadığını,
    06.02.2009 havale tarihli dilekçesinde; mağdurun ilk olayın 3 gün önce gerçekleştiğini iddia ettiğini ancak ilk olaydan sonra şikâyette bulunmamasının açıklamaya muhtaç olduğunu, mağdurun ifadesinin çelişki içerdiğini, aynı mahallede oturmaları nedeniyle mahalledeki çocukların, kendisini teşhis ettiklerini,
    01.04.2009 havale tarihli dilekçesinde; çok sayıda sabıkasının bulunduğunu ancak soruşturma konusu suçta kendisine iftira atıldığını,
    14.05.2009 havale tarihli dilekçesinde; cezaevinden yeni çıktığı için işsiz olduğunu, geçimini sağlayamadığını, mağdurla aynı mahallede oturdukları için zaman zaman konuştuğunu, mağdurun bir gün teklifte bulunup "İstiyorsan para kazanabilirsin." dediğini, nasıl kazanacağını sorduğunda mağdurun, kendisine yemin verdirdiğini ve "Ben evli bir insanım. Benim şöyle bir saplantım var. Daha evvelde bazı kişilerle yaptım. Ama sen daha çok hoşuma gidiyorsun ve hayalimde seni canlandırıyorum." dediğini, mağdura "Nasıl yani?" dediğinde mağdurun "Sen de razı olursan senin sigara ve diğer masraflarını bir nebze olsun ben karşılarım." dediğini, mağdura nasıl olacağını sorduğunda mağdurun "Rahat ol. Ben işimi bilirim." şeklinde cevap verdiğini, önceleri razı olmasa da parasızlığın ve alkolün etkisiyle sonradan kabul etttiğini, mağdurun "Sen herhangi bir çocukla haber gönder beni çağırttır. Gerisine karışma." dediğini, mağduru mahallede oturan çocuklarla çağırttığını, mağduru herhangi bir şekilde zorlamadığını aksine mağdurun, kendisini zorladığını, mağdurun, kendisine para verdiğini, ikinci buluştuklarında mağdurun 10,00 TL verdiğini, paranın eksik olmasını bahane ederek mağdura "Ben artık seninle bundan sonra buluşmak ve bu işi yapmak istemiyorum. Kendimden tiksinti duyuyorum. Beni ruhen sıkıntıya soktuğundan artık buluşmak istemiyorum." dediğini, mağdurun ise "Seni hapislerde çürütürüm. Her hafta buluşacağız." dediğini, tartıştıklarını, kendisinin yine kabul etmediğini, mağdurun daha sonra "Benimle zorla ilişkiye girdi." diyerek kendisini şikâyet ettiğini öğrendiğini, mağdurla iki kez mağdurun isteği ve para vermesiyle sadece oral seks yaptıklarını, mağdurun beyanında birincisini unuttuğunu söylediğini, zorla olmuş olsa unutmasının mümkün olmayacağını, birincisinde ailesine söyleyip karakola gideceğini, iftiraya maruz kaldığını, aslında bu işe alet edildiği için kendisinin şikâyetçi olması gerektiğini, psikolojisini mağdurun bozup kişiliğine leke sürdüğünü,
    14.05.2009 tarihinde Mahkemede; daha önce Kollukta ve Savcılıkta ifade verdiğini ancak olayın bu şekilde büyüyeceğini tahmin edemediğini, olayın doğrusunun yazılı olarak vermiş olduğu dilekçedeki gibi olduğunu, mağdurun isteği üzerine ilişkiye girdiklerini, mağdurla aynı mahallede oturduklarını, evlerinin arasında 100 metre mesafe olduğunu, cezaevinden yeni çıktığını, arkadaşlarıyla görüşüp alkol aldığını, eve giderken mağdurla karşılaştığını, mağdurun, kendisine bazı tekliflerde bulunduğunu, alkolün etkisiyle teklifin kendisine cazip geldiğini, sonra yaptıklarından pişman olduğunu, mağdurla ilk kez oral yoldan ilişkilerinin gerçekleştiğini, herhangi bir cinsel birleşme olmadığını, mağdurun iç çamaşırlarını çıkardığını, oral seks sonucu boşaldıktan sonra mağdurun temizlendiği esnada mağdurun iç çamaşırlarına meni bulaşmış olabileceğini, onun dışında birleşme olmadığını, ikinci sefer de ise mağdurun, kendisine çocuklarla haber göndermesini söylediğini, kendisinin haber gönderdiğini, mağdura artık tiksindiğini, böyle bir ilişkiye devam etmek istemediğini söylediğini, mağdurun "Seni şikâyet ederim. Seni cezaevine attırırım." gibi sözler söylediğini, mağdura "Sen evli, barklı insansın. Bana bir daha böyle şeyler teklif etme. Seni annene babana söylerim." dediğini, mağdurun korkup ayrıldığını, ikinci seferde ilişkiye girmediklerini ancak yine oral yoldan ilişki yaşadığını, olayın anlattığı şekilde meydana geldiğini, ilk ilişkiye girdiklerinde mağdurun, kendisine 10,00 TL para verdiğini, ikinci seferde ise mağdura bir daha görüşmek istemediğini söylemesi nedeniyle mağdurun, kendisine para vermediğini, çelişki sebebiyle sorulması üzerine; olayların bu aşamaya geleceğini bilmediğini, o nedenle bu olayları daha önce anlatamadığını,
    Bozma sonrası 04.11.2015 tarihinde Mahkemede; bozma ilamını kabul etmediğini, önceki savunmalarının geçerli olduğunu, Savcılık ve Mahkeme beyanlarının okunup sorulması üzerine; o ifadelerinin doğru olduğunu, mağdurla aralarında herhangi bir husumet olmadığını, karşılıklı rızayla ilişkiye girdiklerini, daha sonra mağdurun aile baskısı nedeniyle zorla ilişkiye girdiğini söylemiş olabileceğini, kesinlikle bıçakla tehdit etmediğini, ona vurmadığını,
    28.12.2015 ve 26.04.2016 havale tarihli dilekçelerinde; mağdurun tekrar dinlenilmesini talep ettiğini, mağdurla ilk olarak birlikte olmadığını, daha önce de yan yana geldiklerini, mağdurun aile baskısı olmadan yalnız dinlenmesini istediğini, aile baskısıyla mağdurun, kendisinden şikâyetçi olduğunu, mağdurun, akrabası olan tanık...le mahallede dedikodusunun çıktığını, kendisini mağdurla...in tanıştırdığını, ...’in "Ben Necati’yle birlikte oldum. Artık evleneceğim. Artık gerek yok. Ama sen evli değilsin. Sen takıl." dedikten sonra kendisinin mağdurla yan yana gelmeye başladığını, mağdurun anne babasının...den şikâyetçi olmamalarının sebebinin açıklamaya muhtaç olduğunu, o tarihlerde mağdurun babası tanık...’in muhtar olduğunu, rezil olmamak için olayı örtbas ettiklerini, tahliye olduktan sonra...’le konuştuğunu, ona "Senin oğlun daha önce de akrabanla birlikte oldu. Neden o zaman şikâyetçi olmadın? Ben bir dahaki mahkemede dile getireceğim." dediğini, Adem’in "Biz senden şikâyetimizi geri çekeceğiz. Oğlum mahkemeye gidip ifadesini değiştirecek. Seninle zorla birlikte olmadığını, kendi isteğiyle birlikte olduğunu söyleyecek." dediğini ancak ne Mahkemede ne de Savcılıkta tekrar bu hususlarda ifade verdiğini, bu nedenle mağdurun tekrar dinlenmesini istediğini,
    29.03.2016 tarihinde Mahkemede; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu kabul etmediğini, böyle bir suç olduğu takdirde daha önce dava açılmasının gerektiğini, 36-37 yaşındaki bir insanı kimsenin zorla hürriyetinden alıkoyamayacağını, suçlamayı kabul etmediğini, mağdurun da Mahkemede iyi bir şekilde dinlendiğini düşünmediğini, mağdurun mahkemeye gelip ifade verdiğini görmediğini, ailesi ve avukatı tarafından bilerek duruşmaya getirilmediğini düşündüğünü, Kollukta polislerin yönlendirmesiyle ifadesinin alındığını, mağdurun mahallede bir akrabasıyla da benzer bir olay nedeniyle adının çıktığını,
    Savunmuştur.
    Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
    1- Mağdurda zekâ geriliği bulunup bulunmadığı konusunda eksik araştırmayla hüküm kurulup kurulmadığı;
    30.01.2009 ve 03.02.2009 tarihli olaylara ilişkin olarak mağdur hakkında 09.02.2009 tarihinde ... Sabuncuoğlu Şerefeddin Devlet Hastanesinde görevli psikiyatri uzmanı tarafından rapor düzenlendiği, Adli Tıp 6. İhtisas Kurulunun 10.06.2009 tarihinde mağduru psikiyatrik yönden muayene ettiği, olaya ilişkin mağdura sorular sorulduğu, muayene kaydında mağdurun olayın çevresinde dolaşıp travmayı inkar ettiğinin gözlendiği, olayla ilgili görüşme sırasında konuşmasının yavaşladığı ve blokların ortaya çıktığı, çağrışımlarının gevşediği ve sıkıntının fizyolojik belirtilerini gösterdiği hususlarına yer verildiği ve 31.08.2009 tarihinde Adli Tıp 6. İhtisas Kurulunca mağdur hakkında raporlar düzenlendiği hususları bir bütün olarak gözetildiğinde mağdur hakkında zekâ geriliği bulunduğu yönünde bir belirleme yapılmamış olması karşısında eksik araştırmaya dayalı olarak hükümler kurulmadığı kabul edilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurulu Üyesi; mağdurda zekâ geriliği bulunup bulunmadığı hususunda eksik araştırmayla hükümler kurulduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    2- Ön sorunun bu şekilde çözümlenmesinden sonra, mağdurun sanığın eylemlerine rızasının bulunup bulunmadığı, bu bağlamda sanığa atılı beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin olarak;
    5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Cinsel saldırı" başlığını taşıyan 102. maddesi;
    "1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle işlenmesi durumunda, yedi yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.
    3) Suçun;
    a) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
    b) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
    c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı,
    d) Silâhla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,
    İşlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.
    4) Suçun işlenmesi sırasında mağdurun direncinin kırılmasını sağlayacak ölçünün ötesinde cebir kullanılması durumunda kişi ayrıca kasten yaralama suçundan dolayı cezalandırılır.
    5) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, on yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
    6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur." şeklinde iken, 28.06.2014 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 58. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu;
    "(1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
    (2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on iki yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.
    (3) Suçun;
    a) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
    b) Kamu görevinin, vesayet veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
    c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş, evlat edinen veya evlatlık tarafından,
    d) Silahla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,
    e) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
    İşlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.
    (4) Cinsel saldırı için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
    (5) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur." hâlini almıştır.
    Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan maddenin ilk fıkrasında cinsel saldırı suçunun temel şekli düzenlenmiş, ikinci fıkrasında ise vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi, suçun temel şekline nazaran daha ağır cezayı gerektiren nitelikli bir hâl olarak yaptırıma bağlanmıştır.
    Korunan hukukî değer, kişilerin cinsel özgürlüğü ve dokunulmazlığıdır. Ccinsel saldırı suçunda failin kadın ya da erkek, evli veya bekâr olması mümkündür. Fail ile mağdurun farklı ya da aynı cinsiyetten olması da önemli değildir. Ancak, TCK’nın 102. maddesinde düzenlenen cinsel saldırı suçunun mağdurunun on sekiz yaşını tamamlamış olması gerekir. Cinsel saldırı kasten işlenebilir ve failin kastının suçun kanuni tanımındaki tüm unsurları, yani mağduru, cinsel davranışı, vücut dokunulmazlığının ihlalini ve mağdurun rıza göstermediğini kapsaması gerekir. Bu suçla korunan hukuki yarar üzerinde tasarrufta bulunabilen cinsel özgürlük olduğundan hukuki sınırlar içerisinde kalması şartıyla rızaya ehil mağdurun cinsel davranışa göstereceği rıza, fiili hukuka uygun hale getirecektir. Maddenin ikinci fıkrasındaki nitelikli halin oluşması için vücuda organ veya sair cismin sorulması gerekir.
    TCK’nın "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" başlıklı 109. maddesi;
    "(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
    (2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
    (3) Bu suçun;
    a) Silahla,
    b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
    c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
    d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
    e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,
    f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
    İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat arttırılır.
    (4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
    (5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
    (6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır." şeklinde düzenlenmiş iken,
    14.07.2021 tarihinde yürürlüğe giren 7331 sayılı Kanun'un 9. maddesi ile;
    " 1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
    (2) ...
    (3)...
    (3) …
    e) Üstsoy, altsoy veya eşe ya da boşandığı eşe karşı,
    İşlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır.
    (4)…
    (5)…
    (6)…",
    Hâlini almıştır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Katılan mağdurun aşamalarda özetle; küçük bir çocuğun muhtarın, kendisini çağırdığını söylemesi üzerine dışarı çıktığını, sanığın, koluna girerek çekiştirmeye başladığını, eliyle ağzını kapatıp sokağın bitiminde bulunan boş bir evin yanına götürdüğünü, evin giriş kapısının önüne götürüp evin duvarına doğru çevirerek arkasına geçtiğini, tek eliyle kendisini sıkıca tutup diğer eliyle pantolonunun önce kemerini çözdüğünü, ardından pantolonunun düğmesinin bulunduğu kısmı hızlıca çekince pantolonunun düğmesinin koptuğunu, daha sonra kopçayı da çıkarıp pantolonunu açtığını, iki eliyle pantolonunu, eşofman altını ve külodunu aynı anda aşağı indirdiğini, tek eliyle kendisini tutarken diğer eliyle üzerinde bulunan kot pantolonunun önce kemerini çözdüğünü, ardından kot pantolonunun önünü açarak pantolonunu aşağı indirip penisini çıkardığını, kendisine eğilmesini söylediğini, diz kapaklarından elleriyle tutup eğildiğini, sanığın, penisini tükürüğüyle ıslatıp makatına soktuğunu, içinde gidip geldikten sonra boşaldığını hissettiğini, eve döndüğünde babası olan tanık...’in sanığın, kendisini neden çağırdığını sorduğunu, önce söylemek istemediğini ancak daha sonra olanları anlattığını, sanığın ... günü akşam saat 19.00 sıralarında yine evine tanımadığı, yaşı küçük bir erkek çocuğunu gönderip kendisini cami imamının çağırdığını söyleyerek çağırttığını, sanığın, caminin şadırvanından karşısına çıktığını, kolundan tutup "Seninle ilişkiye girmek istiyorum." dediğini, kabul etmeyince kolundan çekiştirerek kendisini 02.02.2009 tarihinde ilişkiye girdiği evin yakınındaki bir eve götürdüğünü, evin arka tarafında bulunan ve evin tabanına doğru kömürlük gibi inen üzeri kapalı yere zorla indirdiğini, pantolonunu ve iç çamaşırlarını zorla aşağı doğru indirdikten sonra kot pantolonunun önünü açıp penisini çıkardığını, kendisine eğilmesini söylediğini, eğilmeyeceğini söyleyince zorla kafasından bastırarak kendisini eğdiğini, tükürüğüyle penisini ıslayarak makatına soktuğunu, canının yandığını, bağırmak istediğinde "Sesini çıkarma." diyerek eliyle ağzını kapattığını, ilk olaydan bir gün sonra iç çamaşırlarını tamamen değiştirdiğini, üzerini değiştirdiğini eşinin fark etmediğini, çıkardığı çamaşırları iki gün sonra eşinin yıkadığını, her iki olayda da sanığa direnmek istediğini ancak %85 görme engelli olduğunu, sanığın, kendisine göre oldukça güçlü olduğunu iddia ettiği, sanığın Kollukta, Savcılıkta, tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde ve 06.02.2009 havale tarihli dilekçesinde mağdura hiçbir zaman fiili livatada bulunmadığını, 14.05.2009 havale tarihli dilekçesinde mağdurun, kendisini zorladığını, mağdurun, kendisine para verdiğini, sadece iki kez mağdurun isteği ve para vermesiyle oral seks yaptıklarını, 14.05.2009 tarihinde Mahkemede; alkol alıp eve giderken mağdurla karşılaştığını, mağdurla ilk kez oral yoldan ilişkilerinin olduğunu, ikinci seferde ise mağdurun, kendisine çocuklarla haber göndermesini söylediğini, yine oral yoldan ilişki yaşadığını, ilk ilişkiye girdiklerinde mağdurun, kendisine 10 TL para verdiğini, ikinci seferde ise mağdura bir daha görüşmek istemediğini söylemesi nedeniyle mağdurun, kendisine para vermediğini, bozma sonrası 04.11.2015 tarihinde Mahkemede; karşılıklı rızayla ilişkiye girdiklerini, daha sonra mağdurun aile baskısı nedeniyle zorla ilişkiye girdiğini söylemiş olabileceğini, 28.12.2015 ve 26.04.2016 havale tarihli dilekçelerinde; mağdurla daha önce de yan yana geldiğini, mağdurun, akrabası olan tanık...le mahallede dedikodusunun çıktığını, kendisini mağdurla...in tanıştırdığını, ...’in "Ben ....yle birlikte oldum. Artık evleneceğim. Artık gerek yok. Ama sen evli değilsin. Sen takıl." dedikten sonra kendisinin mağdurla yan yana gelmeye başladığını, 29.03.2016 tarihinde Mahkemede; 36-37 yaşındaki bir insanı kimsenin zorla hürriyetinden alıkoyamayacağını, suçlamayı kabul etmediğini, mağdurun da Mahkemede iyi bir şekilde dinlendiğini düşünmediğini, mağdurun ailesi ve avukatı tarafından bilerek duruşmaya getirilmediğini düşündüğünü, Kollukta ise polislerin yönlendirmesiyle ifadesinin alındığını, mağdurun mahallede bir akrabasıyla da benzer bir olay nedeniyle adının çıktığını savunduğu olayda;
    Mağdurun vücudunda herhangi bir darp cebir izinin bulunmaması, rızasına aykırı olarak gerçekleştiğini iddia ettiği ilk olaydan 2 gün sonra yine aynı şekilde çocuklar tarafından dışarı çağrılması üzerine evden çıkarak sanıkla buluşmasının, herhangi bir direnç göstermemesinin ve ilk olaydan sonra eve gittiğinde başından geçenleri ailesine anlatmayı planladığını ancak her nasılsa unuttuğunu belirtmesinin hayatın olağan akışına uygunluk teşkil etmemesi, sanığın mağdurla rızaları dahilinde ilişkiye girdiklerini belirtmesi hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde sanığın mağdurun rızasına aykırı bir şekilde götürerek mağdurla ilişkiye girdiği hususunun şüphede kalması ve söz konusu şüphenin sanık lehine değerlendirilmesinin gerekmesi nedenleriyle sanığa atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırı suçlarının unsurları itibarıyla oluşmadığının kabulü gerekmektedir.
    Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...;
    "Olay tarihinde sanığın ileri derecede yüzde seksen beş oranında görme engelli olan ve zihinsel rahatsızlığı da olduğu beyan edilen mağdura çocukları gönderip, köyün imam ve muhtarının mağduru çağırdığı bahanesi ile mağduru evinden dışarı çıkarıp götürdüğü yerde mağdura zorla fiili livata yoluyla iki kez cinsel saldırıda bulunduğu iddia edilmiştir. Olay mağdurun ailesinin sanığın sürekli mağduru çağırmasından şüphelenmesi nedeniyle ortaya çıkmıştır. Sanık hakkında zincirleme biçimde cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kamu davası açılmıştır.
    Yerel Mahkemede yapılan yargılama sonucunda sanığın beraatine dair verilen karar ilgili Yargıtay 14. Ceza Dairesi tarafından sanığa isnat edilen suçların oluştuğu gerekçesi ile bozulmuştur. Yerel Mahkemenin bozma kararma direnmesi sonucu verilen beraat kararı 14.
    Ceza Dairesi tarafından onanmıştır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı sanığa isnat edilen Sanık hakkında zincirleme biçimde cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının oluştuğu gerekçesi ile beraat kararının onanmasına dair karar itiraz etmiştir.
    Sanık alınan savunmasında önce inkar ettiği fili livata eylemini sonra kabul etmiş, eylemi mağdurun rızası ile yaptığını beyan etmiştir. Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğu ile aramızdaki görüş ayrılığı, eylemin zorlamı mağdurun rızası ile mi gerçekleştiğine, sanığa isnat edilen zincirleme biçimde cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının oluşup oluşmadığına ilişkindir.
    Sanık mağdurun rızası ile fiili livata yoluyla birden çok cinsel ilişkiye girdiğini kabul etmiştir. Mağdur sanığın hile ile kendisini evden çağırtıp götürdüğü yerde rızası dışında zorla cinsel saldırıda bulunduğunu beyan etmiştir. Mağdur sanığın cinsel saldırıda bulunduğu yerde sanığın zorla pantolonunu çıkarırken pantolon düğmesininde koptuğunu beyan etmiş polisler tarafından yapılan aramada kopan düğme olay yerinde bulunarak suç delili olarak adli emanete alınmıştır.
    Mağdurun düğmesinin kopması eylemin zorla gerçekleştirildiğini göstermektedir. Mağdurun pantolon düğmesinin olay yerinde kopması sanığın cinsel saldırı için mağdurun pantolonunun zorla çıkardığının delilidir. Olay sırasında mağdurun pantolonu rıza ile çıkarılsa pantolonunun düğmesinin kopma olayı olmaz.
    Mağdurun olay yerinde pantolon düğmesinin kopması ve olay mahallinde bulunup suç delili olarak adli emanete alınması, sanın mağdurun pantolonunu zorla çıkarıp cinsel saldırıda bulunduğuna, sanığa isnat edilen yüzde seksen beş oranında görme engelli olan mağdura zincirleme biçimde zorla nitelikli cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının oluştuğu, isnat edilen suçların işlediğine dair Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabul edilmesi gerektiği kanaatinde olduğumdan,
    Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğunun, sanık hakkında zincirleme biçimde cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçların oluşmadığı gerekçesi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine dair görüşlerine katılmıyorum." düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi de; benzer düşüncelerle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 08.02.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.


    Hemen Ara