Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/317 Esas 2022/71 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2020/317
Karar No: 2022/71
Karar Tarihi: 08.02.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/317 Esas 2022/71 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2020/317 E.  ,  2022/71 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 14. Ceza Dairesi


    Nitelikli cinsel saldırı suçundan sanık ...'in beraatine ilişkin ... Ağır Ceza Mahkemesince verilen 13.09.2011 tarihli ve 167-263 sayılı hükmün katılan mağdure vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 05.11.2014 tarih ve 1401-12199 sayı ile;
    "Mağdurenin soruşturma aşamasındaki samimi beyanları, bu beyanları doğrulayıp mağdurenin basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralandığına ilişkin ... Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalından alınan 04.03.2009 tarihli raporu, mağdurenin eşi ...ın çadıra geldiğinde mağdurenin ağladığına ilişkin anlatımları, olayın ortaya çıkış şekli ve tüm dosya içeriğine göre, sanığın çadırda tek başına bulunduğu sırada mağdurenin direncini cebir kullanmak suretiyle kırdıktan sonra ırzına geçtiğinin anlaşılması karşısında; sanığın eylemlerinin ...nın 102/2, 102/3-a-d, 102/5. maddelerinde tanımlanan nitelikli cinsel saldırı ve ...nın 102/4. maddesi delaletiyle aynı Kanunun 86/1. maddesinde düzenlenen kasten yaralama suçlarını oluşturduğu gözetilip, buna göre de hükümden sonra 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda değişiklik yapan 6545 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeler de dikkate alınarak lehe kanun değerlendirmesi yapıldıktan sonra mahkûmiyetine karar verilmesi gerekirken oluşa uygun düşmeyen yazılı gerekçeyle beraatine hükmedilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    ... 1. Ağır Ceza Mahkemesi ise 23.06.2015 tarih ve 12-175 sayı ile;
    "Mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları özellikle 08/12/2009 tarihli celsedeki 'sanığın kendisine hiçbirşey yapmadığına' dair beyanı ile iddia konusu olaya mütaakiben çamaşırlarını yıkayıp duş aldığını ifade etmesi ve alınan örneklerde cinsel saldırının sanık tarafından gerçekleştiğine dair hiçbir bulguya rastlanılmaması, ATK raporunda belirtildiği üzere mağdurede zeka geriliği olduğu dosya kapsamında dinlenen tanık anlatımlarının da sanığın savunmalarını teyit etmesi, mağdureye ait adli raporun da tek başına mahkumiyet kararı vermeye yeterli olamayacağı, kaldı ki; mukavemete muktedirliği, beyanlarına itibar edilebilirliği gibi tıbbi tespitlere göre duruşmadaki hür anlatımlarının daha öncelikli olduğu cihetle; sanığın atılı suçu işlediğine dair mağdurenin çelişkili ve soyut iddiası dışında, mahkumiyetine yetecek ölçüde, her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden önceki kararda ısrar edilmesi gerekir." şeklindeki gerekçe ile bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
    Direnme kararına konu bu hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.12.2015 tarihli ve 291724 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 1175-1676 sayı ile; 6763 sayılı Kanun'un 38. maddesiyle 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 14.03.2017 tarih ve 389-1302 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 27.11.2018 tarih ve 403-570 sayı ile; katılan vekillerinin istifa dilekçelerinin katılana tebliğ edildiğini gösterir tebliğ mazbatasının temin edilmesi durumunda gerekçeli kararın, temin edilememesi hâlinde ise gerekçeli karar ile birlikte vekillikten istifa dilekçesinin katılana tebliğinin sağlanması için tevdi kararı verilmesi amacıyla Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmiş, Yargıtay ( Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 05.02.2019 tarihli ve 1262-652 sayılı, 17.12.2019 tarihli ve 4237-13359 sayılı kararlar ile; mağdure vekilinin istifa dilekçesi ile gerekçeli kararın tebliğ edilerek, tebellüğ belgesi ile verildiği takdirde temyiz ve cevap dilekçesinin eklenip hükmün temyizi hâlinde bu konuda ek tebliğname düzenlendikten sonra Daireye iade edilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmiş, anılan eksikliğin giderilmesinden sonra kararın temyiz edilmemesi nedeniyle nedeniyle Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 07.07.2020 tarih ve 2371-3127 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı nitelikli cinsel saldırı suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Sanığın olay tarihinde evli, iki çocuklu ve 36 yaşında olduğu, çiftçilik yaparak geçimini sağladığı, katılan mağdurenin olay tarihinde evli, 26 yaşında ve 8,5 aylık hamile olduğu, geçimini eşiyle birlikte hayvancılık yaparak sağladığı (Kararın devam eden kısımlarında katılan mağdure'den "mağdure" şeklinde bahsedilecektir.),
    02.03.2009 tarihinde ...Devlet Hastanesinde görevli doktor tarafından mağdure hakkında düzenlenen raporda; olay öyküsünde; 01.03.2009 tarihinde saat 10.00 sıralarında darpla birlikte tacize uğradığı, kolunda ve bacaklarında ağrı olduğu yönünde şikâyetinin bulunduğunun, yapılan incelemede; sol göz üstünde hematom, ensede saçlı deride kopmaya bağlı ekimoz, sol scapula bölgesinde darba bağlı siyanoz ve hematom, her iki sağ ve sol gluteus maximusta darba bağlı yaygın siyanoz ve hematom, sağ ve sol femoral bölge posteriorda yaygın hematom, sağ ve sol femoral bölge anteriorda siyanoz ve hematom, sağ ve sol ön bacakta darba bağlı hematom mevcut olduğunun, darba maruz kalan mağdurenin cinsel tacize uğrayıp uğramadığının değerlendirilmesi için kadın doğum polikliniğine sevkinin uygun olduğunun belirtildiği,
    04.03.2009 tarihinde ... Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalında görevli iki adli tıp uzmanı tarafından mağdure hakkında düzenlenen rapora göre; mağdurenin 02.03.2009 tarihli anamnezinde; en son olaydan 4 gün önce sanığın "Seni...’da satacağım. Kocanı da vuracağım." diyerek tehdit ettiğini, 01.03.2009 tarihinde eşinin yakınlarda olmadığı sabah saatlerinde sanığın gelip av tüfeğiyle tehdit ederek kendisini çadırın içine soktuğunu, tüfeğini göğsünün ön kısmına dayayarak tehdit ettiğini, sanığın tecavüz edeceğini anlayınca karşı koymaya çalıştığını ancak sanığın, ellerini arkadan bağladığını, yerde bulunan yatağa yatırıp şalvar ve iç çamaşırını çıkarttığını, karşı koymaya çalışınca tekme, yumruk ve ... attığını, saçlarından çektiğini, sanığın cinsel organını ön tarafına sokarak tecavüz ettiğini, sanığın boşalıp boşalmadığını bilmediğini, yapılan muayenesinde; sol el bileği arka tarafında 2 adet birbirine paralel 0,1 cm uzunluğunda, 2 cm aralıklı, yatay seyirli, üstteki orta kısımda 1 cm, alttaki kısımda 2 cm uzunluğunda cildi sıyrık, üstteki sıyrığın üst kısmında el bileği orta kesiminde yukarıdan aşağı seyirli 0,2x0,1 cm uzunluklarında sıyrıklar, sağ ön kolun ön yüzünde, el bileğinin 5 cm yukarısında tarafta aşağıya dıştan içe seyirli 1 cm uzunluğunda cildi sıyrık, bu yaranın paralelinde ve 1 cm aşağısında 0,3x0,1 cm uzunluğunda sıyrık, sağ ön kol arka kısımda el bileğinin 7 cm üzerinde aynı özellikte 0,4x01 cm uzunluğunda cildi sıyrık, sol el 2. parmağı orta falanks bölgesinde eskiye ait amputasyon bulunduğu, sol göz üst kapağı medialinde 2 adet 2,5 ve 0,5 cm, sol göz alt kapağı medialinde 1,5 ve 0,5 cm, burun sol üst kısmında 0,5x0,5 cm uzunluklarında ekimozlar mevcut olduğu, burun-dudak birleşiminde; solda 0,2x0,1 cm uzunluğunda sıyrık, sağ uyluk arka kesimde 8x2 cm, sağ gluteal bölgede 4x8 cm, sol gluteal bölgede 25x20 cm, sol omuz arka kısımda 2x2 cm, sol scapular bölgede 4x4 cm, sağ uyluk alt medial kısımda 14x4 cm uzunluklarında mor-menekşe renkli ekimozlar, sol uyluk arka lateralde 1x0,2 cm uzunluğunda yara, mons pubis sol üst kısımda 1,2x0,1 cm, sağ alt kısımda 02x0,1 cm uzunluğunda notasal tarzda 0,1 cm çapında 2 adet cildi sıyrık, labium majus sağ üst kısmının 3 cm üst lateralinde 1,2x0,3 cm uzunluğunda ekimoz bulunduğu, genital muayenesinde; travmatik bir değişim bulunmadığı, anal muayenesinde; anal sfinkter tonusu ve mukoza pililerinin doğal olduğu, anüs etrafında eskiye ya da yeniye ait travmatik bir değişim bulunmadığı, 03.03.2009 tarihli psikiyatri polikliniği konsültasyonunda; yer ve kişi oryantasyonunun tam, zaman oryantasyonunun kısıtlı, dikkatinin dağınık olarak değerlendirildiği, sorulara düşünerek ve kısa cevaplar verdiği, algısal patoloji tariflemediği, nicel yargılama, aritmetik yeteneği ve soyutlamasının bozuk olarak değerlendirildiği, mental retardasyon düşünüldüğü, zekâ testi yapılmasının istenildiği, ... Devlet Hastanesinde görevli psikolog tarafından düzenlenen raporda..... testi uygulandığı, IQ düzeyinin 60-65 olduğu, hafif düzeyde zihinsel yetersizlik olduğunun düşünüldüğü, sonuç olarak; mağdurenin yapılan muayenesinde vücudunun muhtelif yerlerinde geniş alanda ekimoz ve sıyrık, mons pubiste çok sayıda cildi sıyrık bulunduğu, bu bulguların cinsel saldırının maddi delili olarak değerlendirilebileceği, mağdurenin bakire olmadığı, iç açıklığının 2,5 cm büyüklüğünde olduğu, normal cesametteki bir penisin duhulüyle hymende travmatik bir değişim olmamasının doğal olduğu, mağdurenin vücudunun birçok bölgesindeki yaygın ekimoz ve sıyrıkların mağdure üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olmadığı, mağdureye, suçun işlenmesi sırasında direncinin kırılmasını sağlayacak ölçünün ötesinde cebir kullanıldığı, mağdurenin 35-36 haftalık gebeliği ile hafif düzeydeki zihinsel yetersizliği de göz önüne alındığında beden veya ruh sağlığı yönünden iddia olunan cinsel saldırı eylemine karşı kendisini savunabilecek durumda olmadığı, mağdureden anal ve vajinal sürüntü örneklerinin alındığı,
    04.03.2009 tarihinde ... Doğum ve Çocuk Bakımevi Baştabipliğinde görevli iki uzman doktor tarafından mağdure hakkında düzenlenen rapora göre; 03.03.2009 tarihinde mağdurenin hastaneye yatışının yapıldığı, 04.03.2009 tarihinde saat 06.30 sıralarında miadında bir kız çocuğu dünyaya getirdiği,
    02.03.2009 tarihinde kolluk görevlilerince düzenlenen muhafaza altına alma tutanağına göre; sanığa olayda kullandığı av tüfeğine el konulacağının bildirildiği, sanığın, rızasıyla Radikal (magnum) marka, yarı otomatik, 12 mm çapında, 74290 seri numaralı siyah renkli av tüfeğini teslim ettiği, tüfeğin boş ve sağlam olarak muhafaza altına alındığı,
    02.03.2009 tarihinde .... Devlet Hastanesinde görevli doktor tarafından sanık hakkında düzenlenen raporda; sol scapula bölgesinde yaklaşık 7-8 gün öncesine ait laserasyon mevcut olduğunun belirtildiği,
    03.03.2009 tarihinde kolluk görevlilerince düzenlenen teşhis tutanağına göre; mağdureye sorulması üzerine; mağdurenin, sanığı köy halkından olması nedeniyle tanıdığını, sanığın annesinin adının ..., babasının adının ... olduğunu ve çiftçilikle uğraştığını, iki çocuğunun bulunduğunu, çocuklarından birisinin adının ... olduğunu, diğerinin adını ... olarak hatırladığını, eşinin adının ... olduğunu, sanığın şişman, iri yarı, başının ön kısmının kel, kısa ve az bıyıklı, iki inek sahibi olduğunu, hayvanlarını besihanesinde besleyip dışarı çıkarmadığını, gül bahçesinin ve tarlasının olduğunu, ekin ektiğini, av tüfeğinin bütün kısmının siyah olduğunu belirttiği, mağdureye köyde bulunan diğer ... isimli kişi ile sanığın fotoğraflarının da gösterildiği, mağdurenin ise sanığı teşhis ettiği,
    11.03.2009 tarihinde kolluk görevlilerince düzenlenen tutanağa göre; 27.02.2009 tarihinde mağdurenin babasının kaymakamlık makamına verdiği dilekçede; mağdurenin 8,5 aylık hamile olduğunu, virane bir çadırda kaldığını ve mevcut şartlar dahilinde sağlıklı bir doğum yapamayacağını belirterek doğum anına kadar mağdurenin koruma altına alınmasını talep ettiği, 01.03.2009 tarihinde ise soruşturmaya konu olayın meydana geldiği, olayın geçtiği çadırın ....köyüne 4 km mesafede ve giderek yükselen bir rakımda bulunduğu,.... köyünden çadıra yürüme süresinin yaklaşık 1 saat olduğu, bölgede mağdurenin eşi dışında başka bir şahıs, şahsa ait sürü, çadır veya yerleşke olmadığı, normal zamanlarda arazi aracıyla çadırın 1 km yakınına gidilebileceği, kalan kısmın ise yürüyerek katedilebileceği, ... ve kar yağışı olduğu zamanlarda hiçbir kara taşıtıyla ulaşım sağlanamayacağı, yolun toprak ve çamurdan olduğu, çadırın 100 keçilik bir ağıl ile odunluk-malzemelik ve 3 metrekarelik bir yaşam alanı olarak 3 bölümden oluştuğu, yaşanılan kısmın çevresinin taş duvar, çatısının kalas üzeri naylon olduğu, çatı ve duvar arasında boşluk görüldüğü, yüksekliğinin yetersiz ve basık olduğu, toplam yüksekliğin 180-190 cm olduğu, söz konusu bölümde mutfak ve gıda malzemeleri, yatak, odun, elbise ve teneke bir odun sobası bulunduğu,
    27.03.2009 tarihinde ... Kriminal Polis Laboratuvar Müdürlüğünce düzenlenen rapora göre; mağdureden alınan sürüntü ve yayma örneklerinde meni bulunmadığı, erkek DNA karakteri tespit edilemediği, elde edilen genotiplerle sanıktan alınan kan örneklerinin uyumlu olmadığı,
    08.06.2009 tarihinde mağdurenin babası ... tarafından ...Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazılan ve ilçe jandarma komutanlığına sunulan imzalı dilekçede özetle; doğum öncesi kaymakamlığa başvurduğunu, mağdurenin sağlıklı bir kız çocuğu dünyaya getirdiğini, doğum sonrası mağdurenin bebeğiyle birlikte tekrar çadıra döndüğünü, çadırda elektrik, su ve ulaşım imkânının olmadığını, kış şartlarında yaşadıklarını, hamilelik zamanında olduğu gibi doğum sonrasında da mağdurenin eşinden şiddet gördüğünü, mağdurenin ve bebeğinin aç bırakıldığını, bebeğin yaşamsal ihtiyaçlarının karşılanmadığını, mağdurenin mayıs ayında baba evine sığındığını, ardından mağdurenin eşinden boşanmak için dava açtığını, 05.06.2009 tarihinde ....kasabasındayken sanıkla karşılaştığını, sanığı tanımadığını ancak sanığın, kendisini tanıdığını, sanığın, kendisiyle konuşmak istediğini, sanığın bir suçunun olmadığını, boş yere cezaevinde yattığını ve yargılandığını söyleyerek mağdureyle konuşup gerçekleri ortaya çıkarmasını istediğini, aynı gün köye dönüp mağdureyle konuştuğunu, mağdurenin ağlayarak ve pişmanlık içerisinde eşi ...ın ve kayınvalidesi tanık ...’in etkisinde kalıp çadırın bulunduğu yaylayı sahiplenmeye çalıştığını, bölgeye köyden başka kimsenin hayvan otlatmaya, avlanmaya ve odun toplamaya gelmesini istemediğini, ...’ın avlanmak ve odun toplamak için gelen sanığı bu sebeple istemediğini, aralarında başka husumet olup olmadığını ise bilmediğini, kayınvalidesi ... ve kaynı tanık Bilal’in, kendisini zorladıklarını ve baskı yaptıklarını, ...’ın ise "Seni, bebeği ve aileni öldüreceğim." diyerek tehdit edip demir çubukla dövdüğünü, o nedenle sanığı suçladığını, alınan rapordaki darp izlerinin eşi tarafından demir çubukla meydana getirildiğini, kimseye iftira atmak istemediği için şiddete maruz kaldığını, doğumuna kısa bir süre kalmasına rağmen istemediği hâlde eşinin, kendisiyle ilişkiye girdiğini, uğradığı şiddet, tehdit ve baskı nedeniyle sanık hakkında o şekilde ifade verdiğini, adli rapordaki cinsel birleşmenin de kocasıyla gerçekleştiğini belirttiğini, mağdurenin yaptıklarından dolayı pişmanlık duyduğunu,
    29.07.2009 tarihinde kolluk görevlilerince düzenlenen tutanağa göre; mağdurenin ... köyünde ikamet etmediği, eşi ...’ın hayvanlarını satarak mağdureyle birlikte ... iline yerleştiği,
    16.11.2009 tarihinde kolluk görevlilerince düzenlenen tutanakta; Yerel Mahkemece zorla getirilmesi istenilen mağdure ve eşinin ... köyünde ikamet etmediklerinin, ... il merkezinde bir apartman dairesinin ... katında yaşadıklarının, ...’ın traktörü ve üç tekerli pazarcı arabasıyla hurdacılık yaptığının belirtildiği,
    06.12.2010 tarihinde 6. Adli Tıp İhtisas Kurulunca mağdure hakkında düzenlenen rapora göre; 20.10.2010 tarihli muayene kaydında; intihar etme girişiminin olduğunu, utangaç olmayan bir insanken artık herkesten utandığını, başından iki olay geçtiğini, iki kişinin de köyden olduğunu, bu olayın hamileyken yaşandığını, sanığın, kendisine saldırdığını, zaten var olan sinirlilik, sıkıntı ve mutsuzluk şikâyetlerinin daha da arttığını, olayların köyde duyulduğunu, köylülerin baskı yaptığını, dışarı dahi çıkamadığını belirttiği, mağdurenin yöneliminin yılı bilmemesi dışında tam olduğu, uzun süreli belleğinin bozuk olduğu, basit matematik hesaplarını yapabildiği, hafif zekâ geriliğinin mevcut olduğu, sonuç olarak; mağduresi bulunduğu olayın hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin bulunduğu, fiile ruhsal yönden mukavemete muktedir olduğu, mevcut zekâ geriliğinin hekim olmayanlarca anlaşılamayacağı, beyanlarına itibar edilebileceği, mağduru bulunduğu olay sırasındaki gebelik haftası dikkate alındığında beden bakımından kendisini savunabilecek durumda olmadığı, mağduru bulunduğu olay nedeniyle ruh sağlığının bozulduğu,
    Uyap kayıtlarından yapılan incelemede; tanık ...’in oğlu....in mağdureye karşı 20.06.2008 tarihli eylemi nedeniyle beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırı suçundan mahkûmiyetine ilişkin ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 09.07.2013 tarihli ve 301-257 sayılı hükmün Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 08.10.2019 tarih ve 8341-11459 sayı ile onanmasına karar verildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan mağdure 02.03.2009 tarihinde Kollukta;.... mevkisindeki tarlada bulunan çadırda eşiyle birlikte kaldığını, 8,5 aylık hamile olduğunu, yaklaşık 4 gün önce eşinin sabah saatlerinde hayvanları otlatmaya gittiğini, yaklaşık üç saat sonra çadırın yanında kendisinin hayvanları otlattığı sırada sanığın, yanına elinde tüfekle gelerek "Seni...’da bir adama satacağım. Sakın bunu kocana söyleme. Aksi hâlde kocanı tüfekle vurup öldürürüm." dediğini, 01.03.2009 tarihinde yine eşinin saat 08.00 sıralarında hayvan otlatmaya gittiğini, saat 10.00 sıralarında sanığın çadıra gelerek "Ben seni alıp gideceğim. Seni satacağım. Büyü yapıp kocandan ayıracağım. Bu sana koca olmaz. Sen bunun yanında durma. Ayrıl ondan. Bu adam sana kocalık yapamaz. Ben adamla konuştum. Seni parayla satacağım." dediğini, sanığa "Seni kocama söyleyeceğim." diyerek cevap verdiğini, bunun üzerine sanığın, kendisini saçından tutup yere yatırdığını, yüzüne sürekli ... attığını, ayaklarıyla da ayağına vurduğunu, elindeki av tüfeğini göğsüne dayayıp "Bunları sakın kocana söyleme. Seni öldürürüm. Ceseni de kimse bulamaz. Kurda kuşa yem olursun." diyerek soyunmasını istediğini, bağırıp karşı çıkmaya ve direnmeye başlaması üzerine sanığın, ellerini iple arkadan bağladığını, elbisesinin alt tarafını çıkarıp cinsel organını, vajinasına sokmak suretiyle iki kez tecavüz ettiğini, ardından ellerini çözüp bir iki ... daha attığını, "Kocana söyleme." diyerek çıkıp gittiğini, tecavüze uğramanın utancıyla eşinin yanına gidip hemen bir şey söyleyemediğini, aynı gün saat 15.00 sıralarında eşinin havyanları otlatıp geldiğini, kendisine neden ağladığını sorduğunu, bunun üzerine eşine yaşananları anlattığını,
    02.03.2009 tarihinde Savcılıkta; eşiyle birlikte yaylada küçükbaş hayvancılık yaptıklarını, yaz ve kış aylarında yayladaki çadırda kaldıklarını, bulundukları mevkide kendilerinden başka herhangi bir kimsenin çadır ya da evinin olmadığını, bulundukları yere taşıt yolunun olmadığını, çadırın ... köyüne yürüyerek yaklaşık 1,5 saat mesafede olduğunu, 4 gün önce sanığın gelerek çadırın içine girdiğinde tüfeğin namlusunu karnına dayadığını, ardından ayrıldığını, meselenin büyümemesi için eşine olaydan bahsetmediğini, bir gün önce saat 10.00 sıralarında sanığın tekrar elinde tüfekle çadıra geldiğini, o sırada kendisinin çadırın dışında gübreleri temizlediğini, sanığın, tüfeği doğrultarak çadırın içine girmesini söylediğini, sanığa ne yapmaya çalıştığını sorduğunu, sanığın "Sesini çıkarma. Kimse duymasın. Kocana söyleme. Ben seni burda yapacağım. Zorla yapacağım." dediğini, sanığa "Bu olayı yapma." dediğini, direnmek amacıyla elini sanığın suratına attığını ancak eli sanığın yüzüne değmeden sanığın, ellerini tutup çadırda bulunan siyah bir iple arkadan bağladığını, yerde bulunan yatağa yatırarak, üzerinde bulunan şalvar ve iç çamaşırını çıkardığını, o sırada sanığa engel olmaya çalıştığını, bunun üzerine sanığın, yüzüne 5-6 kez ... attığını, direnmeye devam etmesi üzerine sanığın, saçını tutarak yolduğunu, sanığa defalarca kendisini bırakması, yapmaması konusunda bağırdığını ancak sanığın, cinsel organını, kendisinin cinsel organına soktuğunu, sanığın boşalıp boşalmadığını anlayamadığını, ayrılmadan önce elinde tüfekle "Olayı kocana söylersen tüfekle vururum." dediğini, tecavüzden önce de tüfeği doğrultarak soyunmasını istediğini, olaydan sonra iç çamaşırını yıkayıp duş aldığını, bir gün önce ikindi vakti eşi dışardan geldiğinde olayı ona olduğu gibi anlattığını,
    08.12.2009 tarihinde Mahkemede; "Ben kacamı istiyorum. Bana ne ya!" diyen mağdurenin sanığı tanıdığını, sanığın, kendisine hiçbir şey yapmadığını,
    16.02.2010 tarihinde Mahkemede; kimse yokken elini ayağını bağlayan sanığın çadırda kendisine tecavüz ettiğini, "Seni kocan yokken seni alıp götürüp satacağım." dediğini, sorulması üzerine; 5-6 kez tecavüz ettiğini, sorulması üzerine; eşinin kendisini bağlayarak demir çubukla dövüp sanığa iftira atmasını söylemediğini, babası tanık ...’a eşinden boşanacağını söylemediğini, verdiği dilekçedeki el yazılarının eşine ait olduğunu, sorulması üzerine; bu olaydan önce eşiyle sanık arasında bir olay olmadığını,
    16.02.2010 tarihli, altında mağdurenin adı yazılı ve imzalı olan, havalesiz Ağır Ceza Mahkemesine hitaben yazılmış olan dilekçede; babası tanık ...’un, kendisine baskı yapması nedeniyle konuşamadığını, ayrıca karşı tarafın da ...’a baskı yaptığını, sanıktan şikâyetçi olduğunu,
    19.04.2010 tarihli, altında mağdurenin adı yazılı ve imzalı olan, havalesiz Ağır Ceza Mahkemesine hitaben yazılmış olan dilekçede; doğuma 3 gün kala sanığın bir elinde tüfek, diğer elinde bıçakla geldiğini, ayağını bağlayıp kendisini darbederek 2 kez tecavüz ettiğini, sanığın birkaç kişiyle birlikte babası tanık ...’un yanına 4 kez giderek "Bizden tarafa tanıklık et." dediklerini, eşi müşteki ... ile babası ...’un arasının açık olmasından faydalanmak istediğini, yeminli tanıklık yaparlarsa gerçeklerin ortaya çıkacağını, ...’un da dinlenmesini istediğini, Kazım Altıntaş, Erkan Yavuz ve ... Yıldırım’ın, ...’a şikâyetten vazgeçmesi için para teklif ettiklerini,
    Müşteki ... 02.03.2009 tarihinde Kollukta; eşi olan mağdureyle birlikte çadırda ikamet ettiklerini, eşinin 8,5 aylık hamile olduğunu, 01.03.2009 tarihinde saat 08.00 sıralarında hayvanları otlatmak için çıktığını, saat 15.00 sıralarında döndüğünü, mağdurenin ağladığını görmesi üzerine sebebini sorduğunu, mağdurenin "... beni dövdü. Bana silah çekerek bana tecavüz etti. Keçiborlu’da bir adama elini kolunu bağlayarak seni götüreceğiz. Eğer ki şikâyet edersen seni silahla vururum. Sakın kocana söyleme. Seni götüreceğiz." dediğini söylediğini, ayrıca, 4 gün önce de köye gittiği esnada mağdurenin Sücük Gölü mevkisinde hayvan otlattığı esnada sanığın ona silah zoruyla tecavüz ettiğini ancak mağdurenin utancından kendisine söylemediğini öğrendiğini, yaklaşık 2 aydır sanığın, çadırın etrafında silahla avlanmak için dolaştığını, sürekli kendisini takip ettiğini ancak vakti olmadığı için sanığın hangi sebeple takip ettiğini araştırma fırsatının olmadığını,
    05.03.2009 havale tarihli ve imzalı dilekçede özetle; pazar günü erken saatlerde çadırdan uzaklaştığını, saat 17.00 sıralarında döndüğünü, mağdurenin, sanığın saldırıp ellerini bağladığını, 8’li otomatik tüfeği doğrultarak "Senin kocanı gece-gündüz takip ediyoruz. Karşı gelirsen onu vururuz. Seni de vururuz. Ortadan kaldırırız." şeklinde tehdit edip ona tecavüz ettiğini, muhtelif yerlerinden darbedildiğini, mağdurenin 4 gün önce de sanığın tecavüzüne uğradığını ancak korkudan söylemediğini öğrendiğini, pazartesi günü saat 06.00 sıralarında jandarmaya başvurduğunu,
    06.03.2009 tarihinde Savcılıkta; yaz-kış aynı yerde yaşayıp hayvancılık yaptığını, bir hafta önce pazar günü sabah saat 07.30’da çadırdan ayrılarak hayvanları otlatmaya gittiğini, her zamanki gibi akşama doğru çadıra döndüğünü, eşinin ağladığını gördüğünü, ona ne olduğunu sorduğunu, mağdurenin utanması nedeniyle önce anlatamadığını, sonra sabah kendisi çadırdan ayrıldıktan sonra ... köyünde oturan sanığın geldiğini, av tüfeğiyle tehdit ederek ırzına geçtiğini, sanığa direndiğini ancak döverek ve ellerini bağlayarak sanığın onu etkisiz hâle getirdiğini anlattığını, mağdurenin 8,5 aylık hamile olduğunu, bu yüzden de karşı koyamadığını öğrendiğini, mağdurenin bu olaydan iki gün sonra doğum yaptığını, bir yıl önce de ... köyünde ikamet eden Rıza Çetin'in tecavüzüne uğradığını, sanığın olaydan sonra yalan tanıklar tutarak olaydan kurtulmaya çalıştığını, bu tanıklardan birisinin bir yıl önce eşine tecavüz eden ....in babası olduğunu, bu olaydan önce değişik tarihlerde sanığı çadırın bulunduğu mevkide siyah renkli av tüfeğiyle gördüğünü,
    08.12.2009 tarihinde Mahkemede; odun sarmaya giderken sanığın, mağdureye tecavüz ettiğini annesinden öğrendiğini, annesinin sanığı takip edip gördüğünü, sonra sanığın mağdureye yine tecavüz ettiğini ancak annesinin yetişemediğini, sanığın çadırda da yaptığını öğrendiğini, 7-8 kez yaptığını duyduğunu, sabah erken geldiğini, sabah kendisi ayrıldığında çoban köpeğinin havladığını, orada da sanığın mağdurenin ırzına geçtiğini, dört kez de başka bir yerde yaptığını duyduğunu, sanığın sürekli hamile oluncaya kadar mağdurenin ırzına geçtiğini, bunları mağdurenin söylediğini, annesi çadıra geldiğinde "Oğlum bunda bir durum var. Kabahat babasında. Babası buna baskı yapıyor. Babası kızını boşandırmak istiyor." dediğini, sanıktan şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini, üç dört ay önce yaka korusunda yaptığını, çadırın yanında da yaptığını, evin ikinci katında bulunan balkondan atlayıp kaçtığını, sanığın erken gelip kendisinin yokluğundan istifade ettiğini, sanığın iki aylık geline de tecavüz ettiğini, o kadar vicdansız bir adam olduğunu,
    16.02.2010 tarihinde Mahkemede; sanığın 6-7 kez yaylada mağdurenin ırzına geçtiğini, yaylada mağdureyi takip ederek tüfekle sıkıştırıp olayı işlediğini, eylemlerine devam ettiğini,
    Tanık ....16.02.2010 tarihinde Mahkemede; bir gün mağdurenin, sanığın önünden geldiğini, sanığın da elinde balta ve eşekle birlikte geldiğini, mağdureye sorduğunda mağdurenin "Hakkı nacağı boğazıma dayadı. Irzıma geçti." dediğini, gerçekten de mağdurenin şalvarının altının pis olduğunu, bu durumu oğlu müşteki ...’a söyleyip "Bu böyle olmayacak." dediğini, mağdureyi takibe başladığını, mağdureyi keçiye gönderip peşinden gittiğini, yanına vardığında mağdurenin ağlar bir vaziyette olduğunu, sanığın yine tüfeği göğsüne dayayıp mağdurenin ırzına geçtiğini öğrendiğini, sanığın çadırdan kaçışını olay yerine varmadan önce gördüğünü, yine bir defasında mağdureyle birlikte açık alanda olduklarını, sanığın, kendisini görmesine rağmen mağdureye ıslık çalarak gelmesi yönünde işaret yaptığını, ne zaman fırsat yakalasa sanığın, mağdureye tecavüz ettiğini, sorduğunda mağdurenin bunları anlattığını, sanığın mağdureyi gördüğü her yerde ona kaş göz işareti yapmaya başladığını, yeşil kart almaya gittiği gün de sanığın mağdureye kaş göz işareti yaptığını gördüğünü,
    Tanık Bilal Yıldırım 16.02.2010 tarihinde Mahkemede; mağdurenin kaynı olduğunu, sanığın, mağdureye tecavüz ettiğini mağdureden ve annesi tanık ...’ten duyduğunu, olayın üzerinden bir yıl geçtiğini, sanığı bir ara kendilerinin arazisinin yanından silahla geçerken gördüğünü, sanığın gittiği yönde çadırlarının olduğunu, mağdurenin müşteki ...’la birlikte çadırda olduğunu,
    Tanık ... 03.03.2009 tarihinde Kollukta; 01.03.2009 tarihinde saat 09.30 sıralarında ... köyü Köktarla mevkisindeki bahçesine gül budamaya gittiğini, sanık, eşi ..., tanıklar ..., ... ve ...’nın gül bahçelerinde gül budadıklarını gördüğünü, saat 17.00 sıralarına kadar hep birlikte gül budadıklarını, sanığın, bu tür bir olaya karıştığına kesinlikle inanmadığını, gün boyunca sanık ve eşinin birlikte çalıştıklarını, öğle saatlerinde ...’in çay demlediğini, hep birlikte içtiklerini, gün boyunca sanığın hiçbir yere ayrılmadığını,
    Savcılıkta; bahçesine gittiğinde komşu bahçelerin sahipleri olan sanık, sanığın eşi, tanıklar..., Aziz ve İbrahim’in de bahçelerinde çalıştıklarını gördüğünü, öğle yemeğini birlikte yediklerini,
    Mahkemede; olay günü saat 09.30 sıralarında bahçe gittiğinde sanığı da bahçesinde çalışırken gördüğünü, başka bir bilgisinin olmadığını,
    Tanık ... 03.03.2009 tarihinde Kollukta; 01.03.2009 tarihinde saat 09.30 sıralarında ... köyü Köktarla mevkisindeki bahçesine gül budamaya tanık ...’yla birlikte gittiğini, sanık, tanıklar ... ve ...’nın gül bahçelerinde gül budadıklarını gördüğünü, saat 17.00 sıralarına kadar hep birlikte gül budadıklarını, sanığın, bu tür bir olaya karıştığına kesinlikle inanmadığını, gün boyunca sanık ve sanığın eşinin birlikte çalıştıklarını, öğle saatlerinde sanığın eşinin çay demlediğini, hep birlikte içtiklerini, gün boyunca sanığın hiçbir yere ayrılmadığını,
    09.03.2009 tarihinde Savcılıkta; evden saat 10.00 sıralarında ayrıldığını, yürüyerek bahçeye gittiğini, köy ve bahçe arasında 15 dakikalık yürüme mesafesinin olduğunu, köyden çıkarken ... ocağından tanık ...’yı da alıp beraber yürüyerek gittiklerini, komşu bahçenin sahibi sanık ve eşinin çalıştıklarını gördüğünü, tanık Aziz’in de bahçesinde çalıştığını, birlikte öğle yemeği yediklerini, müşteki ...’ın beyanının okunup sorulması üzerine; sanığı gördüğünü yeminli olarak söylediğini, oğlunun da aynı mağdureye karşı işlediği iddia olunan eylemiyle ilgili olarak yargılamasının devam ettiğini, suç işlediği anlaşılırsa elbette cezasını çekeceğini,
    Mahkemede; oğluna da mağdurenin benzer bir iftira attığını, olay günü 09.30-10.00 saatleri arasında bahçede çalışırken sanıkla oturup çay içtiklerini,
    Tanık ... 03.03.2009 tarihinde Kollukta; 01.03.2009 tarihinde saat 09.30 sıralarında ... köyü Köktarla mevkisindeki bahçesine gül budamaya tanık ...’le birlikte gittiğini, sanık, eşi ... tanık ...’nın gül bahçelerinde gül budadıklarını gördüğünü, 10-15 dakika sonra tanık ...’nın da geldiğini, saat 17.00 sıralarına kadar hep birlikte gül budadıklarını, sanığın, bu tür bir olaya karıştığına kesinlikle inanmadığını, gün boyunca sanık ve sanığın eşinin birlikte çalıştıklarını, öğle saatlerinde ...’in çay demlediğini, hep birlikte içtiklerini, gün boyunca sanığın hiçbir yere ayrılmadığını,
    Savcılıkta; sanığın, halasının oğlu olduğunu, sanığın bahçesinin yanında gül bahçesinin olduğunu, pazar günü saat 09.30’da evden çıkıp tanık İbrahim’le birlikte kendisine ait araçla bahçeye gittiğini, bahçeye 10 dakikada vardığını, sanık ve eşi ...’in de orada olduğunu,
    Mahkemede; olay günü saat 09.30-10.00 sıralarında bahçeye gittiğinde sanığın ve eşinin de orada olduklarını, daha önceden bir şey olduysa onu bilemeyeceğini, kendisinin yanında tanık İbrahim’in olduğunu, tanık Aziz’in de orada bulunduğunu,
    Tanık ... 03.03.2009 tarihinde Kollukta; 01.03.2009 tarihinde saat 09.10 sıralarında ... köyü Köktarla mevkisindeki bahçesine gül budamaya gittiğini, gittiğinde kendisi dışında kimsenin olmadığını, 20 dakika içerisinde sanık, eşi ..., tanıklar ... ve ...’nın da gül budamak için geldiklerini, saat 17.00 sıralarına kadar hep birlikte gül budadıklarını, öğle saatlerinde ...’in çay demlediğini, hep birlikte içtiklerini, gün boyunca sanığın hiçbir yere ayrılmadığını, sanığın, bu tür bir olaya karıştığına kesinlikle inanmadığını, gün boyunca tarlasına komşu olan gül bahçesinde sanık ve sanığın eşinin birlikte çalıştıklarını,
    Savcılıkta; Pazar günü saat 09.00 sıralarında evden çıktığını, saat 09.30 sıralarında bahçeye vardığını, bir süre sonra tanık ...’nın, ardından ise sanık ve eşinin aynı mevkideki bahçelerine geldiklerini, saat 17.00’ye kadar çalıştıklarını, öğle yemeğini ise hep birlikte yediklerini,
    Mahkemede; olay günü saat 09.30-10.00 sıralarında sanık ve eşinin bahçede olduğunu, selamlaştıklarını, sanığın, dürüst bir adam olduğunu bildiğini,
    Tanık ... aşamalarda; 15 yıldır ... köyünün muhtarlığını yaptığını, mağdureyi de sanığı da aynı köylü olmaları nedeniyle tanıdığını, Köktarla mevkisinde sanık, tanıklar .....’in de gül bahçelerinin bulunduğunu, pazartesi günü saat 06.00 sıralarında köydeki evine müşteki ...’ın geldiğini, eşi olan mağdureye sanığın iki kez tecavüz ettiğini söyleyerek jandarmaya haber vermesini istediğini, müşteki ...’a "Böyle bir şey olduysa jandarmaya bizzat senin gitmen uygundur." dediğini,
    Tanık ... Mahkemede; sanığı tanıdığını, biraz mesafeli olduklarını, mağdurenin ... ile evli olduğunu, mağdurede hafif zekâ geriliği bulunduğunu, mağdurenin geçimsizlik yapıp eve döndüğünü, o arada Senir karakolunda bir işinin olduğunu, sanığın da orada olduğunu peşinden koşarak gelmesi üzerine öğrendiğini, sanığın "Benim senin kızınla bir alakam yok. Git kızına sor. Bana iftira atıyorlar." dediğini, mağdureyle konuştuğunda mağdurenin "Demir çubukla beni bağladılar. Bana... hakkında iftira attırdılar." şeklinde sözler söylediğini, kocasının, kendisini bağladığını anlattığını, sanığın mağdureye bir şey yapmadığını, bunu mağdurenin söylediğini,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık 02.03.2009 tarihinde Kollukta; suçlamayı kabul etmediğini, olayın meydana geldiğinin iddia edildiği gün ve saatte kendisine ait olan gül bahçesinde gül budadığını, saat 09.00’dan saat 17.00’ye kadar bahçeden hiç ayrılmadığını, eşi ...ile komşu gül bahçesinde bulunan ..., ..., ... ve ...’in bu konuda tanıklık yapabileceklerini, mağdurenin neden böyle bir iddiada bulunduğunu bilmediğini, mağdurenin içinde bulunduğu psikolojik durumdan ve akli dengesinden şüphe duyduğunu, mağdurenin daha önce de başından böyle bir olay geçtiğini ve bu nedenle şikâyetçi olduğunu bildiğini,
    Savcılıkta 03.03.2009 tarihinde ek olarak; aynı köylü olmaları sebebiyle mağdureyi tanıdığını, mağdure ve onun eşiyle aralarında hiçbir zaman ne husumet ne de münasebet olduğunu, neden bu şekilde şikâyette bulunduklarını bilmediğini, aynı köyde yaşayan amcasının oğlunun da kendisiyle aynı ad ve soyada sahip ve 40 yaşının üstünde olduğunu, amca oğlunun köye yakın dağlarda çobanlık yaptığını,
    Tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; ... köyünde ikamet ettiğini, mağdureyi 7-8 ay önce bir kez gördüğünü, onunla hiç konuşmadığını, müşteki ...’ı da tanıdığını ancak aralarında husumet bulunmadığını, olay günü gül bahçesinde çalıştığını, mağdurenin çadırının bulunduğu bölgeye gitmediğini, sorulması üzerine; ruhsatlı av tüfeğinin olduğunu, 1,5 aydır ava gitmediğini,
    Hakkında çıkarılan yakalama kararı üzerine Asliye Ceza Mahkesinde ek olarak; mağdure veya onun eşiyle aralarında herhangi bir husumet olmadığını, ruhsatlı av tüfeğinin siyah renkli olduğunu, 2 adet ineğinin bulunduğunu, olay tarihinde gül bahçesinde çalıştığını,
    Mahkemede; 09.00-10.00 saatleri arasında gül budadığını, mağdureyi 7-8 ay önce markette gördüğünü, iki ineğinin olduğunu, mağdurenin nasıl birisi olduğunu bilmediğini, onları tanımadığını, neden iftira attığını bilmediğini, mağdurenin, kendisini tanımadığını,
    Bozma sonrası Mahkemede; atılı suçu işlemediğini, mağdurenin de babası tanık ...’a, kocası olan müşteki ...’ın etkisiyle iftira attığını söylediğini,
    Savunmuştur.
    5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Cinsel saldırı" başlığını taşıyan 102. maddesi;
    "1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle işlenmesi durumunda, yedi yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.
    3) Suçun;
    a) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
    b) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
    c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı,
    d) Silâhla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,
    İşlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.
    4) Suçun işlenmesi sırasında mağdurun direncinin kırılmasını sağlayacak ölçünün ötesinde cebir kullanılması durumunda kişi ayrıca kasten yaralama suçundan dolayı cezalandırılır.
    5) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, on yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
    6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur." şeklinde iken, 28.06.2014 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 58. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu;
    "(1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
    (2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on iki yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.
    (3) Suçun;
    a) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
    b) Kamu görevinin, vesayet veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
    c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş, evlat edinen veya evlatlık tarafından,
    d) Silahla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,
    e) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
    İşlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.
    (4) Cinsel saldırı için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
    (5) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur." hâlini almıştır.
    Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan maddenin ilk fıkrasında cinsel saldırı suçunun temel şekli düzenlenmiş, ikinci fıkrasında ise vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi, suçun temel şekline nazaran daha ağır cezayı gerektiren nitelikli bir hâl olarak yaptırıma bağlanmıştır.
    Korunan hukukî değer, kişilerin cinsel özgürlüğü ve dokunulmazlığıdır. Cinsel saldırı suçunda failin kadın ya da erkek, evli veya bekâr olması mümkündür. Fail ile mağdurun farklı ya da aynı cinsiyetten olması da önemli değildir. Ancak, TCK’nın 102. maddesinde düzenlenen cinsel saldırı suçunun mağdurunun on sekiz yaşını tamamlamış olması gerekir. Cinsel saldırı kasten işlenebilir ve failin kastının suçun kanuni tanımındaki tüm unsurları, yani mağduru, cinsel davranışı, vücut dokunulmazlığının ihlalini ve mağdurun rıza göstermediğini kapsaması gerekir. Bu suçla korunan hukuki yarar üzerinde tasarrufta bulunabilen cinsel özgürlük olduğundan hukuki sınırlar içerisinde kalması şartıyla rızaya ehil mağdurun cinsel davranışa göstereceği rıza, fiili hukuka uygun hâle getirecektir. Maddenin ikinci fıkrasındaki nitelikli halin oluşması için vücuda organ veya sair cismin sorulması gerekir.
    Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Mağdure soruşturma aşamasında özetle 01.03.2009 tarihinde eşinin saat 08.00 sıralarında hayvanları otlatmaya gittiğini, saat 10.00 sıralarında sanığın çadıra geldiğini, sanığın, kendisini saçından tutup yere yatırdığını, yüzüne sürekli ... attığını, ayaklarıyla da ayağına vurduğunu, elindeki av tüfeğini göğsüne dayayıp tehdit ederek soyunmasını istediğini, bağırıp karşı çıkmaya ve direnmeye başlaması üzerine sanığın, ellerini iple arkadan bağladığını, elbisesinin alt tarafını çıkarıp cinsel organını, vajinasına sokmak suretiyle iki kez tecavüz ettiğini, ardından ellerini çözüp bir iki ... daha attığını, "Kocana söyleme." diyerek çıkıp gittiğini, tecavüze uğramanın utancıyla eşinin yanına gidip hemen bir şey söyleyemediğini, aynı gün saat 15.00 sıralarında eşinin havyan otlatıp geldiğini, neden ağladığını sorduğunu, bunun üzerine eşine yaşananları anlattığını, olaydan sonra iç çamaşırını yıkayıp duş aldığını, kovuşturma aşamasında 08.12.2009 tarihinde Mahkemede; "Ben kocamı istiyorum. Bana ne ya!" diyen mağdurenin sanığı tanıdığını, sanığın, kendisine hiçbir şey yapmadığını, 16.02.2010 tarihinde Mahkemede; kimse yokken elini ayağını bağlayan sanığın çadırda kendisine tecavüz ettiğini, "Seni kocan yokken alıp götürüp satacağım." dediğini, 5-6 kez tecavüz ettiğini, eşinin, kendisini bağlayarak demir çubukla dövüp sanığa iftira atmasını söylemediğini, babası tanık ...’a ...’dan boşanacağını söylemediğini, verdiği dilekçedeki el yazılarının ...’a ait olduğunu, bu olaydan önce sanık ile ... arasında bir olay yaşanmadığını iddia ettiği, sanığın aşamalarda özetle; olayın meydana geldiğinin iddia edildiği gün ve saatte kendisine ait olan gül bahçesinde gül budadığını, mağdurenin neden böyle bir iddiada bulunduğunu bilmediğini, mağdure ve onun eşiyle aralarında hiçbir zaman ne husumet ne de münasebet olduğunu, neden bu şekilde şikâyette bulunduklarını bilmediğini savunduğu olayda;
    Olayın hemen ardından mağdurenin çadıra gelen eşine yaşadıklarını anlatması üzerine adli mercilere bir gün sonra haber verilmesi, mağdurenin olayın sıcağı sıcağına alınan Kolluk ve Savcılık beyanı ile ... Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalında alınan anamnezinde sanığın çadıra geldiği, sanığın, kendisini saçından tutup yere yatırdığı, yüzüne sürekli ... attığı, ayaklarıyla da ayağına vurduğu, bağırıp karşı çıkmaya ve direnmeye başlaması üzerine sanığın, ellerini iple arkadan bağladığı, elbisesinin alt tarafını çıkarıp cinsel organını, vajinasına sokmak suretiyle iki kez tecavüz ettiği yönündeki anlatımlarının 04.03.2009 tarihli rapordaki bulgularla örtüşmesi ve söz konusu raporda bulguların cinsel saldırının maddi delili olarak değerlendirilebileceğinin mütalaa edilmesi, 06.12.2010 tarihinde 6. Adli Tıp İhtisas Kurulunca mağdure hakkında düzenlenen raporda mağdurenin olay sırasındaki gebelik haftası dikkate alındığında beden bakımından kendisini savunabilecek durumda olmadığının, mağduru bulunduğu olay nedeniyle ruh sağlığının bozulduğunun belirtilmesi, her ne kadar 08.12.2009 tarihinde mağdurenin Mahkemede sanığın, kendisine hiçbir şey yapmadığını, mağdurenin babası tanık ...’un ise 08.06.2009 tarihli dilekçesinde ve 08.12.2009 tarihinde Mahkemede mağdurenin, eşinden boşanmak istediğini, mağdurenin, eşi müşteki ...’ın ve annesi tanık ...’in etkisinde kalıp çadırın bulunduğu yaylayı sahiplenmeye çalıştığını, bölgeye köyden başkaca bir kimsenin hayvan otlatmaya, avlanmaya ve odun toplamaya gelmesini istemediğini, ...’ın avlanmak ve odun toplamak için gelen sanığı bu sebeple istemediğini, kayınvalidesi tanık ... ve kaynı tanık Bilal’in, kendisini zorladıklarını ve baskı yaptıklarını, ...’ın ise "Seni, bebeği ve aileni öldüreceğim." diyerek tehdit edip demir çubukla dövdüğünü, o nedenle sanığı suçladığını, doğumuna kısa bir süre kala istemediği hâlde eşinin, kendisiyle ilişkiye girdiğini, adli rapordaki cinsel birleşmenin de kocasıyla gerçekleştiğini belirttiğini beyan etmişler ise de 06.12.2010 tarihinde 6. Adli Tıp İhtisas Kurulunca mağdure hakkında düzenlenen rapora esas alınan 20.10.2010 tarihli muayene kaydında; başından iki olay geçtiğini, iki kişinin de köyden olduğunu, olayların köyde duyulduğunu, köylülerin baskı yaptığını, dışarı dahi çıkamadığını ifade ettiği hususu dikkate alındığında; mağdurenin babasıyla birlikte hazır bulunduğu duruşmada özgür iradesiyle beyanda bulunmadığı gerçeğinin 16.02.2010 tarihinde tanık ...’un hazır olmadığı duruşmada mağdurenin müşteki ...’ın kendisini bağlayarak demir çubukla dövüp sanığa iftira atmasını telkin etmediğini ve eşinden boşanacağını söylemediğini ifade etmesi nedeniyle açık bir şekilde anlaşılmış olması, nitekim ...’un verdiği 08.06.2009 tarihli dilekçe içeriğinin aksine mağdure ve eşi ...’ın hayvanlarını satarak ... iline yerleşmelerinin de ... ve annesi tanık ...’in hayvancılık yaptıkları bölgeden sanığı uzaklaştırmak için ona iftira attıkları yönündeki husumet iddiasını çürütmesi, tanıklar ..., ..., ... ve ...’in sanığın olayın gerçekleştiği tarihte ve saatte kendileriyle birlikte bahçede çalıştıklarını beyan etmelerine karşın 04.03.2009 tarihli raporda, 03.03.2009 tarihli psikiyatri polikliniği konsültasyonunda mağdurenin yer ve kişi oryantasyonunun tam, zaman oryantasyonunun kısıtlı olduğunun belirtilmesi nedeniyle mağdurenin olayın gerçekleştiği saati kesin olarak belirtmesinin beklenmesinin mümkün olmaması, kaldı ki sanığın bahçe komşuları olan tanıklardan...’nın sanıkla akraba olması, tanık İbrahim’in ise oğlunun mağdureye yönelik nitelikli cinsel saldırı suçu nedeniyle yargılanması, ayrıca... ve İbrahim’in bahçeye nasıl gittikleri gibi bir hususta...’nın arabayla, İbrahim’in ise yürüyerek gittiklerini belirtmek suretiyle beyanlarının güvenilirliği açısından ciddi bir çelişki oluşturmaları, mağdurenin soruşturma aşamasındaki beyanlarında sanığın boşalıp boşalmadığını anlamadığını belirtmesi ve Savcılık beyanında olaydan sonra iç çamaşırını yıkayıp duş aldığını belirtmesi karşısında mağdureden alınan sürüntü ve yayma örneklerinde meni bulunmamasının olağan olması, 8,5 aylık hamile olan ve olaydan 2 gün sonra doğum yapan mağdurenin ve eşi ...’ın içinde bulunduğu koşullar da gözetildiğinde sanığa iftira atmalarını gerektirecek bir husumetlerinin bulunmaması, 16.02.2010 tarihli duruşmada mağdure sanığın, kendisine 5-6 kez tecavüz ettiğini iddia etmişse de olayın hemen ardından alınan beyanının eldeki delillerle uyumlu ve daha sağlıklı olması ve kovuşturma aşamasında sanık aleyhine birden fazla kez tecavüze uğradığı yönünde genişlettiği iddiasının maddi delillerinin bulunmaması hususları bir bütün olarak gözetildiğinde 02.03.2009 tarihli sanığa atılı nitelikli cinsel saldırı suçunun sabit olduğunun kabulü gerekmektedir.
    Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün sanığa atılı nitelikli cinsel saldırı suçunun sabit olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
    Öte yandan sanığın sabit görülen eylemi nedeniyle Yerel Mahkemece 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'la getirilen düzenlemeler de gözetilerek lehe kanun değerlendirmesi yapılması mümkün görülmüştür.
    SONUÇ:
    1- ... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 23.06.2015 tarihli ve 12-175 sayılı direnme kararına konu hükmünün sanığa atılı nitelikli cinsel saldırı suçunun sabit olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 08.02.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.



    Hemen Ara