Esas No: 2020/300
Karar No: 2022/70
Karar Tarihi: 08.02.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/300 Esas 2022/70 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2020/300 E. , 2022/70 K."İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 20. Ceza Dairesi
Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda ... (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesince 18.11.2008 tarih ve 280-1022 sayı ile sanık hakkında TCK'nın 191/2-3-4 ve 5. maddeleri uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmiş, söz konusu karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmadığının bildirilmesi üzerine sanık hakkında yargılamaya devam eden ... (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesince 25.01.2010 tarih ve 1420-136 sayı ile sanığın TCK'nın 191/1, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmiştir.
Hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 06.06.2016 tarih ve 5660-5563 sayı ile;
"Sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan dolayı başka dava olup olmadığı, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlendikten sonra;
a) Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse, bu suç nedeniyle tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan sanık hakında, hükümden sonra 28.06.2014 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesi ve aynı Kanun'un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrası uyarınca, 191. madde hükümleri çerçevesinde 'hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına',
b) Sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ise, 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen 'Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz' hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK'nın 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca 'davanın düşmesine', karar verilmesinde zorunluluk bulunması..." isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Dosyanın gönderildiği ... 19. Asliye Ceza Mahkemesince bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, 19.09.2017 tarih ve 614-739 sayı ile; sanığın TCK’nın 191/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verilmiş, hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 20. Ceza Dairesince 04.11.2019 tarih ve 822-5802 sayı ile;
"Bozma ilamına uyulduğu ancak 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunla TCK'nın 191. maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle, TCK'nın 191. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendinde yer alan, 'kişinin, erteleme süresi zarfında; kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi hâlinde, hakkında kamu davası açılır.' hükmü gözetildiğinde dosya kapsamına göre; sanığa ... Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğünün 09.09.2009 tarihli çağrı davetnamesi ile 10 gün içerisinde adı geçen müdürlüğe gelmesi konusunda ihtarda bulunulduğu; ancak sanığın yasal sürede herhangi bir başvuru yapmaması üzerine, sanığa tekrar yeni bir süre verilerek başvuru yapması konusunda ihtaratta bulunulmadığının anlaşılması karşısında; sanığın ilk ihtarata uymamasının, kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmamakta ısrar etmesi olarak kabul edilemeyeceği gözetilmeden mahkûmiyetine karar verilmesi..." isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 13.12.2019 tarih ve 68205 sayı ile;
"...Sanık hakkında suç tarihinden önce, aynı suçtan dolayı açılmış bir başka dava nedeniyle verilip kesinleşmiş herhangi bir tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının bulunmadığı, hükümden önce yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile değiştirilen 191. maddesinin 5. fıkrasının sanık lehine olmadığı, hakkında ilk defe tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanan ve bu tedbirin infazı sırasında yükümlülüklerine uymayan sanık hakkında yargılamaya devam edilerek mahkûmiyet hükmü kurulmasının usul ve yasaya uygun olduğu, Yerel Mahkemenin kararının onanması gerektiği, bu bağlamda Özel Daire bozma kararının hukuka uygun olmadığı..." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 20. Ceza Dairesince 22.06.2020 tarih ve 7376-3129 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 5237 sayılı TCK'nın 191. maddesinde 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile yapılan ve 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikten önce verilip infazına başlanılan, tedavi ve denetimli serbestlik uygulanmasına ilişkin kararın infazı amacıyla yapılan çağrı yazısının tebliğine rağmen başvuruda bulunmayan sanığa, Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğünce bu hususta ikinci bir tebligat yapılmasına gerek olup olmadığının, bu bağlamda ısrar şartının aranmasının gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkin olup Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) bilişim sisteminden alınan güncel nüfus kaydında, Yerel Mahkemece verilen mahkûmiyet hükmünün Özel Dairece bozulmasından sonra sanığın 17.04.2021 tarihinde öldüğü bilgisine yer verilmesi karşısında, Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle bu hususun değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
... Kriminal Polis Laboratuvarının 19.02.2008 tarihli raporuna göre; sanıktan ele geçirilen 2 gram ağırlığındaki maddenin kenevir bitkisi parçaları olduğu, söz konusu maddeden net 0,7 gram esrar elde edilebileceği, net 0,06 gram ağırlığındaki krem renkli toz maddenin ise eroin içerdiği,
Sanık hakkında ... Cumhuriyet Başsavcılığının 27.02.2008 tarihli ve 3800-991 sayılı iddianamesiyle; TCK'nın 191/1, 53 ve 54. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
... (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesince 18.11.2008 tarih ve 280-1022 sayı ile; sanık hakkında TCK'nın 191/2-3-4 ve 5. maddeleri uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, söz konusu kararın itiraz edilmeksizin 19.12.2008 tarihinde kesinleştiği,
Kesinleşen bu kararın infaz edilmesi amacıyla dosyanın ... Cumhuriyet Başsavcılığınca, 07.08.2009 tarihinde ... Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi Şube Müdürlüğüne gönderildiği, söz konusu kurum tarafından 2009/865 sırasına kaydı yapılan dosyada sanığın bildirdiği adresine, 10 gün içerisinde şube müdürlüğüne müracaat etmesi gerektiği, haklı, geçerli ve gerektiğinde belgelendirilebilen bir mazereti olmaksızın gelmemesi durumunda kaydın kapatılarak dosyanın mahkemesine iade edileceği ve hakkındaki kamu davasına devam olunarak ceza verileceği ihtaratını içeren 09.09.2009 tarihli çağrı yazısının 17.09.2009 tarihinde tebliğ edildiği,
Sanığın, çağrı yazısının tebliğine rağmen 10 günlük yasal süre içerisinde başvuruda bulunmaması üzerine ... Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi Şube Müdürlüğünce, 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu'nun 5. maddesinin ikinci fıkrası ile Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliği'nin 121. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca kaydının 30.09.2009 tarihinde kapatılmasına karar verildiği, ... Cumhuriyet Başsavcılığının aynı tarihli yazısı ile de tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin karara uymadığı anlaşılan sanık hakkında TCK'nın 191. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca yargılamaya devam edilmesinin talep edildiği,
Yargılamaya devam eden ... (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesince 25.01.2010 tarih ve 1420-136 sayı ile; sanığın kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan TCK'nın 191/1, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verildiği,
Hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 06.06.2016 tarih ve 5660-5563 sayı ile; 28.06.2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 191. maddesinin sanık yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,
Dosyanın gönderildiği ... 19. Asliye Ceza Mahkemesince bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 19.09.2017 tarih ve 614-739 sayı ile; sanığın kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan TCK'nın 191/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verildiği,
Hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 20. Ceza Dairesince 04.11.2019 tarih ve 822-5802 sayı ile; “...... Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğünün 09.09.2009 tarihli çağrı davetnamesi ile 10 gün içerisinde adı geçen müdürlüğe gelmesi konusunda ihtarda bulunulduğu; ancak sanığın yasal sürede herhangi bir başvuru yapmaması üzerine, sanığa tekrar yeni bir süre verilerek başvuru yapması konusunda ihtaratta bulunulmadığının anlaşılması karşısında; sanığın ilk ihtarata uymamasının kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmamakta ısrar etmesi olarak kabul edilemeyeceği gözetilmeden mahkûmiyetine karar verilmesi...” isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği, söz konusu bu karara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz kanun yoluna başvurulduğu,
UYAP’tan edinilen güncel nüfus kaydına göre; sanığın 17.04.2021 tarihinde öldüğü bilgisine ulaşıldığı,
Anlaşılmıştır.
TCK’nın 64. maddesinde; sanığın ölümü durumunda kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibarıyla müsadereye tâbi olan eşya ve yararlar hakkında yargılamaya devam olunacağı, hükümlünün ölümü hâlinde ise cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte müsadere ve yargılama giderine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle hükümlü ile sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir.
Buna göre; kamu davası açılmadan önce şüphelinin ölmesi durumunda kovuşturma imkânının bulunmaması nedeniyle "kovuşturmaya yer olmadığına", kamu davası açıldıktan sonra sanığın ölmesi hâlinde ise yerel mahkemece "davanın düşmesine" karar verilecektir.
Ölümün ceza ilişkisini sadece ölen kişi bakımından sona erdirmesi nedeniyle iştirak hâlinde işlenen suçlarda diğer sanıklar hakkında davaya devam edilecek, sanığın ölümü, niteliği itibarıyla müsadereye tabi olan eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak müsadere kararı verilmesine engel olmayacaktır. Sanığın ölümü ceza ve infaz ilişkisini düşürürken, hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş olan hükümlünün ölümü sadece hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarının infaz ilişkisini ortadan kaldıracaktır. Buna bağlı olarak, ölümden önce tahsil edilmiş olan para cezaları mirasçılara iade edilmeyecek, buna karşın tahsil edilmemiş bulunan para cezaları mirasçılardan istenmeyecek, bunun yanında müsadereye ve yargılama giderine ilişkin hükümler ölümden önce kesinleşmiş olmak kaydıyla infaz olunacaktır.
Görüldüğü gibi, suç teşkil eden bir fiilin işlenmesiyle fail ile devlet arasında doğan ceza ilişkisi, bu fiili işleyen sanığın ya da hükümlünün ölümüyle cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle başkası sorumlu tutulamayacağından düşmektedir. Ölüm, bir vakıa olan suçu ortadan kaldırmayacak, suçtan sorumlu tutulacak kişi olmadığından, devletin suçla birlikte ortaya çıkan cezalandırma sorumluluk ve yetkisini sona erdirecektir.
Temyiz aşamasında sanığın öldüğüne ilişkin bir iddianın ortaya çıkması ya da UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) bilişim sistemi vasıtasıyla alınan güncel nüfus kaydında öldüğü bilgisinin yer alması gibi hâllerde, ölümün kamu davasının düşmesini gerektiren bir neden olduğu göz önüne alınarak, ölüm nedeniyle düşme kararının temyiz mercisince dosya üzerinde yapılan inceleme sırasında verilmesi yerine, ölüm bilgisi nedeniyle diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulması ve yerel mahkemece mahallinde yapılan araştırma sonucunda sanığın öldüğünün kesin olarak saptanmasından sonra düşme kararı verilmesi daha isabetli olacaktır.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun konusu değerlendirildiğinde;
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılarak alınan güncel nüfus kayıt örneğinde, sanığın, mahkûmiyet hükmünün Özel Dairece bozulmasından sonra ve bozma ilamına yönelik Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının Ceza Genel Kurulunca incelenmesinden önce, 17.04.2021 tarihinde öldüğü bilgisi yer aldığından, ölümle ilgili mahallinde araştırma yapılarak karar verilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 20. Ceza Dairesinin 04.11.2019 tarihli ve 822-5802 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- ... 19. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.09.2017 tarihli ve 614-739 sayılı hükmünün, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılarak alınan güncel nüfus kayıt örneğinde, sanığın, Özel Dairenin bozma kararından sonra ve bozma ilamına yönelik Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının Ceza Genel Kurulunca incelenmesinden önce, 17.04.2021 tarihinde öldüğü bilgisi yer aldığından, ölümle ilgili mahallinde araştırma yapılarak karar verilmesi zorunluluğu nedeniyle diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
4- Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 08.02.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.