Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/652 Esas 2022/80 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2019/652
Karar No: 2022/80
Karar Tarihi: 10.02.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/652 Esas 2022/80 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2019/652 E.  ,  2022/80 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi


    Sanık ... hakkında taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılamasında, eylemin bilinçli taksirle gerçekleştirildiği kabul edilerek sanığın TCK’nın 89/4, 22/3, 62, 50/1-a ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 4.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmalarına ve taksitlendirmeye ilişkin ... 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 19.01.2015 tarihli ve 149-31 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 18.09.2018 tarih ve 12054-8317 sayı ile;
    "...Sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazının reddine, ancak;
    Olay günü, sanığın idaresindeki aracıyla, meskun mahal içindeki ve sokak vasfındaki yoldan seyirle, cadde vasfındaki, iki şeritli, tek yönlü, asfalt kaplama, yağış nedeniyle ıslak yola çıkış yapmak için aracını sağ tarafına doğru yönlendirdiği esnada, giriş yaptığı cadde üzerinde katılan ...'nin idaresindeki motosikletin sanığın aracına çarpması neticesinde her iki katılanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaralandığı olayda, kusur durumuna ilişkin değerlendirme yapılırken sanığın TCK'nın 22/3. maddesinde tanımlı bilinçli taksir düzeyinde sorumlu tutulamayacağı gözetilmeden sanık hakkında yazılı şekilde fazla ceza tayin edilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel Mahkeme ise 25.12.2018 tarih ve 687-663 sayı ile;
    “...Sanığın ehliyetsiz olduğu hâlde şehir trafiğine çıkıp üstelik tam kusurlu olduğu şekilde kazaya sebebiyet verdiği anlaşılmakla sanığın eyleminin taksiri aşacak şekilde bilinçli taksir altında gerçekleştirdiği kabulu gerektirilmiş, suçun işlenmesindeki özellikler, zarar ve tehlikenin ağırlığı da nazara alınarak temel cezanın teşdiden verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır." şeklindeki gerekçeyle önceki hükmünde direnilmesine karar vermiştir.
    Direnmeye konu bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30.04.2019 tarihli ve 14985 sayılı "Bozma" istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK'nın 307. maddesi uyarınca, kararına direnilen Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 02.12.2019 tarih ve 4511-11209 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eylemini taksirle mi yoksa bilinçli taksirle mi gerçekleştirdiğinin belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    07.10.2013 tarihli trafik kazası tespit tutanağına göre; sürücü belgesi olmayan sanık ...’un sevk ve idaresindeki otomobili ile “Çarşı İçi Sokağı” takiben olay yeri “Sahil Yolu” kavşağına geldiğinde kavşakta bekleyip “Eski Sahil Yolu”nda seyrini sürdüren araçlara yol vermesi gerekirken seyrine devam ederek bahse konu kavşağa kontrol etmeden girmek suretiyle katılan ...’nin idaresindeki motosiklete çarptığı ve bu şekilde yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiği; sanığın, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 57/1-a ve 36. maddelerinde belirtilen kuralları ihlâl ettiği; kazanın, 07.10.2013 tarihinde saat 18.00 sıralarında, yerleşim yeri içinde, yağmurlu havada, gündüz vakti, tek yönlü, 7 metre genişliğinde, asfalt kaplamalı, ıslak yüzeyli, eğimsiz, düz yolda ve yandan çarpma şeklinde gerçekleştiği,
    Kaza nedeniyle motosiklet sürücüsü katılan ... ile bu motosikletin arkasında yolcu olarak bulunan 9 yaşındaki katılan ...’nin yaralandığı,
    Sürücü belgesi bulunmayan sanığın olay esnasında alkolsüz olduğu,
    Mahkemece yapılan keşfe istinaden trafik bilirkişisi tarafından düzenlenen 29.12.2014 tarihli rapora göre; kazanın meydana geldiği yerin, yolu kullanma önceliğini belirtir trafik işaret ve ışıklarının bulunmadığı kontrolsüz kavşak vasfında olduğu, ancak katılan ...'in idaresindeki motosikletin seyir hâlinde bulunduğu yolun refüj ile ayrılmış karayolu niteliğinde olması ve kazanın bu yol üzerinde gerçekleşmesi, sanığın idaresindeki otomobilin “Çarşı İçi Sokak”dan gidiş ve geliş refüj ile ayrılmış karayoluna çıkmak suretiyle sağa dönüş yaptığı sırada gerçekleşmesi ve çarpma noktası dikkate alındığında; sanığın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 57/1-a ve 36/3-a maddesinde sayılan “kavşaklara yaklaşırken kavşaktaki şartlara uyacak şekilde yavaşlamamak, geçiş hakkı olan araçlara ilk geçiş hakkı vermemek”, “sürücü belgesiz araç kullanmak” kuralları ile Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 109. maddesinde belirtilen “Bölünmüş yola çıkan sürücüler bu yoldan gelen araçlara… Geçiş hakkını vermek zorundadırlar.” kuralını ihlâl etmesi nedeniyle kazanın oluşumunda birinci derecede asli kusurlu olduğu; motosiklet sürücüsü katılan ...’in ise herhangi bir kusurunun bulunmadığı,
    Adli Tıp Kurumu ... Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 01.11.2013 tarihli raporlara göre; katılanların yaralanmalarının basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan ... kollukta; olay günü sevk ve idaresindeki motosikletle arkasında kızı katılan ...’de olduğu hâlde seyir hâlindeyken trafik ışıklarında kendisine kırmızı ışık yanması nedeniyle durduğunu, yeşil ışık yandığında hareket ettiğini, ardından sol tarafa geçmek için sinyal verip yavaşladığını, önündeki aracın hızlı bir şekilde hareket ederek ilerlediği sırada sol şeride geçerken sağ tarafından gelen sanığın kullandığı aracın motosikletine arkadan çarpması neticesinde dengesini kaybederek takla attığını, olay günü havanın aşırı derecede yağışlı olduğunu, kaza nedeniyle kendisinin ve kızının hafif şekilde yaralandığını, akabinde hastaneye gittiklerini,
    Mahkemede; kaza nedeniyle ayağının kırıldığını, sanığın hızlı bir şekilde yan yoldan ana yola çıktığını, kendisinin bu nedenle sol şeride kaçtığını ancak buna rağmen kaza olayının gerçekleştiğini, zararının giderilmediğini, bozma sonrasında ise; toplam 12.000 TL zararının olduğunu, motosikletini eski hâline getiremediğini, olay nedeniyle kızının psikolojisinin bozulduğunu ve onu tedavi ettirdiğini,
    Katılan ...; babası katılan ... ile birlikte motosikletle yolda ilerledikleri sırada sanığın yan yoldan çıkıp kendilerine çarpması neticesinde yaralandığını, sanığın olay yerinden kaçtığını,
    Tanık ...; oğlu olan sanığın sevk ve idaresindeki araç ile Değirmendere Mahallesi içerisinden ... merkez istikametine doğru seyir hâlinde iken ... Caddesine geldiklerinde kırmızı ışık nedeniyle önce durduklarını, havanın yağışlı olması nedeniyle yolun tam olarak görünmediğini, sanığın araçları görmek için otomobili biraz yola çıkardığını, bu sırada anayol tarafına kırmızı ışık yandığını yavaş yavaş yola devam ettikleri sırada katılan ...'in kullandığı motosikletin bulundukları otomobilin sol ön tamponunu sıyırarak geçtiğini, ardından motosiklet sürücüsü adı geçen katılanın dengesinin bozulduğunu ve motosikletin sol tarafa yan olarak düştüğünü, hemen aracı durdurup katılanların yanlarına gittiklerini, ardından katılanların ambulans ile hastaneye götürüldüğünü,
    Tanık Şükrü Çanga; olayın ... yerinin bulunduğu yerde gerçekleşmesi nedeniyle olayı gördüğünü, tarafları tanımadığını, katılan ...’in idaresindeki motosikletin bulunduğu anayolda bulunan araçlara kırmızı ışık yandığından katılan ...’in durduğunu, yeşil ışık yandığında ise hareket ettiğini, bu sırada sanığın tali yoldan ana yola doğru çıktığını, katılan ...’in motosikletiyle kaçmaya çalıştığını ancak sanığın otomobiliyle katılan ...’in motosikletinin arka teker kısmına çarptığını,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık ...; sevk ve idaresindeki araçta babası tanık Salim’in de bulunduğu hâlde ... merkez istikametine doğru seyir hâlinde oldukları sırada bulunduğu ... Caddesi tarafına kırmızı ışık yanması nedeniyle durduğunu, havanın yağışlı olması nedeniyle yolu tam olarak göremediğini, araçları görmek maksadıyla aracın ucunu biraz yola doğru çıkardığını, ana yoldaki araçlara kırmızı ışık yandığı sırada yola yavaş yavaş çıkmaya başladığını, geçiş hakkının kendisinde olduğunu, bu sırada katılan ...'in kullandığı motosikletin sevk ve idaresindeki aracın sol ön tamponunu hafif bir şekilde sıyırarak geçtiğini, dengesi bozulan katılan ...’in iki üç metre sonra sol tarafa yan yatarak düştüğünü, aracı durdurarak katılanların yanlarına gittiğini, katılan ...’in bir şeyinin olmadığını söylediğini, ardından ambulansın olay yerine gelip katılanları hastaneye götürdüğünü, kusurunun bulunmadığını savunmuştur.
    Uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi bakımından, taksir ve bilinçli taksir kavramları üzerinde durulması gerekmektedir.
    Kural olarak suç; ancak kastla, kanunda açıkça gösterilen hâllerde ise taksirle işlenir. İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksirde, failin cezalandırılabilmesi için mutlaka kanunda açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir. TCK'nın 22/2. maddesinde taksir; "dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın, suçun yasal tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir." şeklinde tanımlanmıştır.
    Ceza Genel Kurulunun birçok kararında vurgulandığı ve öğretide benimsendiği üzere, taksirli suçlarda bulunması zorunlu olan hususlar;
    1- Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
    2- Hareketin iradi olması,
    3- Sonucun istenmemesi,
    4- Hareket ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması,
    5- Sonucun öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemiş olması,
    Şeklinde kabul edilmektedir.
    Taksirli suçlarda, gerek icrai gerekse ihmali hareketin iradi olması ve meydana gelen neticenin öngörülebilir olması gerekmektedir. İradi bir davranış bulunmadığı takdirde taksirden bahsedilemeyeceği gibi, öngörülemeyecek bir sonucun gerçekleşmesi hâlinde de failin taksirli suçtan sorumluluğuna gidilemeyecektir.
    Sonucun gerçekleşmesinde, mağdurun taksirli davranışının da etkisinin bulunması hâlinde, diğer taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece bu durum failin taksirli sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, taksirin niteliğini de değiştirmez. 5237 sayılı TCK’da kusurun derecelendirilmesi suretiyle herhangi bir ceza indirimi söz konusu olmadığından, bu hâl ancak temel cezanın tayininde dikkate alınabilir.
    TCK'da taksir; basit taksir ve bilinçli taksir şeklinde ayrıma tâbi tutulmuş, Kanun'un 22. maddesinin üçüncü fıkrasında bilinçli taksir; "kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi" şeklinde tanımlanarak, bu durumda taksirli suça ilişkin cezanın üçte birden yarıya kadar arttırılacağı öngörülmüştür. Anılan fıkranın gerekçesinde; "Bilinçli taksiri basit taksirden ayıran özellik, fiilin neticesinin failce fiilen öngörülmüş fakat istenmemiş olmasıdır. Bilinçli taksir halinde hükmedilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılacaktır. Böylece bilinçli taksir, ... kazalarını, trafikte meydana gelen taksirli suçları önlemek bakımından caydırıcı etki yapacak ve suçların önlenmesinde yarar sağlayacaktır." açıklamasına yer verilmiştir.
    Basit taksirle bilinçli taksir arasındaki ayırıcı ölçüt; taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörememesi, bilinçli taksirde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır.
    Bilinçli taksirde, neticenin gerçekleşmesini istemeyen fail, hareketinin tipe uygun ve hukuka aykırı bir sonuca neden olabileceğini öngörmesine rağmen, hareketine devam ederek istemediği zararlı neticeyi meydana getirmektedir. Hukuka aykırı neticeyi öngördüğü halde gerçekleşmeyeceğine güvenen ve bu güvenle hareketini sürdüren failin söz konusu güveninin dayanağı; şans, bilgi, beceri, yetenek, tecrübe gibi çeşitli etkenler olabilir. Örneğin, sevk ve idaresindeki araçla trafikte seyri esnasında, kendi yönündeki araçlara kırmızı ışığın yandığını ve diğer istikametten gelen araç veya yayaların hareket etmeye başladığını görmesine rağmen şoförlük yetenek ve tecrübelerine güvenerek süratle yola girip yaya veya araçlara çarpan fail, gerçekleşen zararlı neticeyi öngörmesi ancak istememesi nedeniyle bilinçli taksirden sorumlu olacaktır.
    Görüldüğü üzere, bilinçli taksirde meydana gelen netice, fail tarafından öngörüldüğü hâlde istenmemiştir. Gerçekten fiilinin kanunda suç olarak düzenlenen bir neticeye sebebiyet verebileceğini öngördüğü ve bu neticeyi istemediği hâlde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin hâli, bunu öngörmemiş bulunan kimsenin durumu ile bir tutulamayacağından ve neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun bu sonucu meydana getirecek bir harekette bulunmamakla yükümlü olduğundan, "neticenin fail tarafından öngörülmesi" ölçü alınarak basit ve bilinçli taksir ayrımına gidilmiştir.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Alkollü olmayan sanığın, gündüz saatlerinde sevk ve idaresindeki otomobil ile sokak vasfındaki yolda seyir hâlindeyken cadde vasfındaki, iki şeritli, tek yönlü, asfalt kaplama, yağış nedeniyle ıslak yola çıkış yapmak için aracını sağ tarafına doğru yönlendirdiği sırada giriş yaptığı cadde üzerinde katılan ...’in idaresindeki motosiklete çarpması neticesinde motosiklet sürücüsü katılan ... ile bu motosikletin arkasında yolcu olarak bulunan 9 yaşındaki katılan ...’in basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaralandıkları olayda;
    Havanın yağışlı ve yolun ıslak olduğunu göz önünde bulundurmaksızın dikkatsiz şekilde araç kullanan, kavşaklara yaklaşırken kavşaktaki şartlara uyacak şekilde yavaşlamadan ve geçiş hakkı olan araçlara ilk geçiş hakkı vermeyerek ana yolda seyir hâlinde bulunan katılanın idaresindeki motosiklete yandan çarpması nedeniyle asli ve tam kusuru olan sanığın, aşırı süratli ve tehlikeli şekilde araç kullandığına dair delil bulunmadığı gibi, araç kullanmayı bilmediği de ileri sürülmediği anlaşılmakla meydana gelen neticeyi öngörmesi gerektiği hâlde gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek öngöremediği, dolayısıyla bilinçli taksir halinin bulunmadığının kabulü gerekmektedir.
    Yerel Mahkemece sanığın ehliyetinin bulunmaması, eylemin bilinçli taksirle gerçekleştirildiğine gerekçe gösterilmiş ise de, sürücü belgesi olmaksızın araç kullanmak, tek başına eylemin bilinçli taksirle gerçekleştirildiğini göstermemekte olup, nitekim taksirle öldürme ve yaralama suçlarından verilen hükümlerin temyiz incelemesini yapan Özel Dairece de sürücü belgesiz araç kullanmak tek başına bilinçli taksir hâli olarak kabul edilmemiştir. (12 CD.nin 12.09.2013 tarihli 1592-19861 ve 08.10.2013 tarihli 2681-22998 sayılı kararları).
    Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün birden fazla kişinin yaralanması ile sonuçlanan trafik kazasında bilinçli taksir şartlarının bulunmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- ... 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 25.12.2018 tarihli ve 687-663 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığın eylemini taksirle gerçekleştirdiği gözetilmeksizin, bilinçli taksirle gerçekleştirdiğinin kabul edilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 10.02.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.


    Hemen Ara