Esas No: 2011/15796
Karar No: 2012/8946
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2011/15796 Esas 2012/8946 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir 5. İş Mahkemesi
TARİHİ : 16/02/2011
NUMARASI : 2010/238-2011/48
Davacı vekili, işe iade davasının kesinleşmesinin ardından işverene süresinde başvurulduğu halde işçinin işe başlatılmadığını belirterek davacının alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının 17.12.2007 tarihinden itibaren işe gelmemesi üzerine iş sözleşmesinin feshedildiğini, son aylık ücretinin 585,00 TL olduğunu, hak ettiği izinleri kullandığını, hafta ve genel tatil ücretlerini, yaptığı fazla çalışma ücretlerini, imzalı ücret bordroları ile aldığını, işe iade tazminatı ile dört aylık ücret alacağı ile ilgili yasal koşulların oluşmadığın belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının İzmir 8. İş Mahkemesinin 12/09/2008 tarih ve 40-551 sayılı kesinleşen karan gereğince, iptal edilen fesih tarihinden itibaren 4 aylık boşta geçen süre ücreti ve diğer haklara ilişkin davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine; dönemlere uyularak ödenmelidir. 4857 sayılı Kanun"un 32. maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgari ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323. maddesinin 2. Fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçiler o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Karara esas alınan bilirkişi raporunda, imzalı ücret bordrolarında ücret tahakkuklarının asgari ücret üzerinden yapıldığı, kuruma da asgari ücret üzerinden bildirim yapıldığı, ancak mağaza müdürü olan davacının asgari ücretle çalışması olağan görülmediğinden tanık beyanına göre aylık ücret belirlenmiştir.
Mahkemece hesaplamaya esas alınan ücret miktarı işyerindeki tüm işçileri kapsayan dönem bordroları getirtilerek ve gerekirse emsal ücret araştırması yapılarak sonucuna göre dava konusu tazminat ve alacaklar hesaplanmalıdır.
Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 07/05/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.