Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/255 Esas 2022/76 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2019/255
Karar No: 2022/76
Karar Tarihi: 10.02.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/255 Esas 2022/76 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2019/255 E.  ,  2022/76 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi


    Sanık ...’in resmî nikâhlı eşi olan mağdur ...'e yönelik kasten yaralama suçundan TCK’nın 86/1, 86/3-a, e, son, 62, 53/1 ve 58/6-7. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve cezasının mükerrerlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin ... 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 20.11.2014 tarih ve 406-489 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 13.06.2017 tarih ve 17334-8555 sayı ile;
    “1- Mağdur ... hakkında düzenlenen ... Toplum Sağlığı Merkezinin raporunda; 'Sağ dirsek üst kısmında 0,5x0,5 cm ebadında ekimoz, sağ el baş parmakta şişlik, hareket kısıtlılığı mevcut, sağ bel kısmında böbrek hizasında ağrı ve hassasiyet, sol kalçada 5x5 cm ebadında ekimoz mevcut, ortopedi polikliniğine sevki uygundur, geçici hekim raporudur' yazılı olduğu, mağdurun ... Devlet Hastanesinde ortopedi uzmanınca yapılan muayenesinde düzenlenen 06.05.2014 tarihli raporunda ise; 'Travma sonrası dirsek burkulması var. ... 5x5 cm ekimoz, kırık yok, çıkık yok, basit tıbbi müdahale ile düzelmez, hayati tehlike yoktur.' şeklinde görüş belirtildiği ancak kesin rapor olduğuna ilişkin görüş belirtilmemesine göre, mağdurun yaralanmaların basit tıbbi müdahale ile giderilip giderilmeyeceği hususunda en yakın Adli Tıp Kurumu Şube Müdürlüğünden kesin rapor alınıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
    2- Suçta kullanılan sopanın müsaderesine karar verilirken uygulama maddesi olan TCK'nın 54. maddesinin kararda gösterilmemesi,
    3- Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesindeki bazı ibarelerin iptal edilmesi nedeniyle hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,” nedenlerinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Bozmaya uyan ... 3. Asliye Ceza Mahkemesince 21.06.2018 tarih ve 358-527 sayı ile; sanığın kasten yaralama suçundan TCK’nın 86/2, 86/3-a, 29 ve 62. maddeleri uyarınca verilen 5 ay 18 gün hapis cezasının, aynı Kanun’un 50/1-f maddeleri uyarınca 5 ay 18 gün süre ile kamuya yararlı bir işte çalışma tedbirine çevrilmesine ve aynı Kanun’un 54/1. maddesi uyarınca müsadereye karar verilmiştir.
    Bu hükmün de ... Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü vekilince temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 07.03.2019 tarih ve 11175-4751 sayı ile;
    “6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un 20/2. maddesi uyarınca, sanık hakkında mağdur eşini kasten yaralama suçlarından açılan kamu davasında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının yokluğunda verilen hükmün tebliği üzerine, vekilinin temyiz dilekçesiyle sanığın cezalandırılmasını isteyerek katılma iradesini ortaya koyduğu anlaşılmakla, 5271 sayılı CMK'nın 237/2. maddesi uyarınca Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kamu davasına katılan olarak kabulüne karar verilerek yapılan incelemede;
    Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
    Adli sicil kaydında tekerrüre esas ilamı bulunan sanık hakkında hüküm kurulurken, TCK‘nın 86/2, 86/3-a, 29, 62/1. maddeleri gereğince belirlenen 5 ay 18 gün hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi gerekirken, verilen cezanın TCK’nın 50/1-f maddesi gereğince 5 ay 18 gün süreyle kamuya yararlı işte çalıştırma seçenek tedbirine çevrilmek suretiyle TCK'nın 58/1. maddesinde belirtilen tekerrür hükümlerinin uygulanma imkânının ortadan kaldırılması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 04.04.2019 tarih ve 87129 sayı ile;
    “5237 sayılı TCK'nın 58. maddesinin 3. fıkrasına göre, tekerrür hâlinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adli para cezası öngörülmüş ise hapis cezasına hükmolunacağı, aynı Kanun'un 50. maddesinin 2. fıkrasında ise seçimlik ceza öngören düzenlemelerde hapis cezasının tercih edilmesi hâlinde bu cezanın artık para cezasına çevrilemeyeceği açıkça düzenlenmiştir. Seçimlik olarak tercih edilen hapis cezasının seçenek tedbire çevrilemeyeceğine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir. 5237 sayılı Kanun'un 50. maddesinin 5. fıkrasında hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi hâlinde asıl mahkûmiyetin bu madde hükümlerine göre çevrilen adli para cezası olacağı açıkça vurgulanmıştır. Bu nedenle somut olayda mahkemece hükmolunan hapis cezası takdiren seçenek tedbire çevrildiğinden artık sonuç cezanın çevrilen tedbir olduğu konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. 5275 sayılı Kanun'un 108/2. maddesi dikkate alındığından ise hükmolunan tedbir nedeniyle tekerrür hükümlerinin uygulanmaması gerekmektedir.
    5237 sayılı Kanun'da seçenek olarak öngörülen durumlarda mahkemece belirlenen hapis cezasının seçenek tedbire çevrilmesine kanuni bir engel bulunmamaktadır. Kanun koyucu tarafından tekerrür şartlarının varlığı hâlinde zorunlu olarak tercih edilen hapis cezalarının tedbire çevrilmesi yasaklanmadığından, Kanun koyucunun öngörmediği bir şekilde TCK'nın 58. maddesindeki metnin kıyasa yol açacak suretle sanığın aleyhine yorumlanması da mümkün görülmemektedir. Tüm bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu olay değerlendirildiğinde, Yerel Mahkemece eşe karşı kasten silahla yaralama suçundan kurulan usul ve kanuna uygun hükmün 'TCK'nın 86/3-e maddesinin hüküm fıkrasında yazılmaması mahallinde düzeltilmesi mümkün yazım hatası olarak değerlendirildiğinden bozma nedeni yapılmayarak' onanmasına karar verilmesi gerektiği” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 02.05.2019 tarih, 10420-9447 sayı ve oy çokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında seçenek yaptırım öngörülen TCK’nın 86/2. maddesi kapsamında kalan kasten yaralama suçunda TCK’nın 58. maddesinin 3. fıkrası gereğince hapis cezasının temel ceza olarak seçilmesinden sonra bu cezanın aynı Kanun’un 50/1-a maddesinde düzenlenen adli para cezası dışındaki seçenek yaptırımlara çevrilmesinin mümkün olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle ... Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünün hükmü temyiz etme hakkının olup olmadığı değerlendirilecektir.
    İncelenen dosya içeriğinden;
    ... Cumhuriyet Başsavcılığınca 23.06.2014 tarihli ve 3147-1230 sayılı iddianame ile; sanık ... hakkında resmî nikâhlı eşi ...’i kasten yaraladığı iddiasıyla ve TCK’nın 86/1, 86/3-a-e, 53/1 ve 54/1. maddeleri uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı,
    ... 3. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, sanığın kasten yaralama suçundan TCK’nın 86/1, 86/3-a,e,son, 62, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verildiği,
    Hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 13.06.2017 tarih ve 17334-8555 sayı ile;
    “1- ...Mağdurun yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilip giderilmeyeceği hususunda en yakın Adli Tıp Kurumu Şube Müdürlüğünden kesin rapor alınıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
    2- Suçta kullanılan sopanın müsaderesine karar verilirken uygulama maddesi olan TCK'nin 54. maddesinin kararda gösterilmemesi,
    3- Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas- 2015/85 karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK'nin 53. maddesindeki bazı ibarelerin iptal edilmesi nedeniyle hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,” nedenlerinden bozulmasına karar verildiği,
    Bozmaya uyan ... 3. Asliye Ceza Mahkemesince 30.01.2018 tarihli oturumda ... Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne tebligat çıkarılmasına karar verildiği, usulüne uygun tebligata rağmen ... Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü vekilinin duruşmalara katılmadığı, yapılan yargılama sonunda 21.06.2018 tarih ve 358-527 sayı ile; sanığın kasten yaralama suçundan TCK’nın 86/2, 86/3-a, 29 ve 62. maddeleri uyarınca verilen 5 ay 18 gün hapis cezasının, aynı Kanun’un 50/1-f maddeleri uyarınca 5 ay 18 gün süre ile kamuya yararlı bir işte çalışma tedbirine çevrilmesine ve aynı Kanun’un 54/1. maddesi uyarınca müsadereye karar verildiği, gerekçeli kararın tebliği üzerine ... Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü vekilince hükmün temyiz edildiği,
    Sanığın adli sicil kaydında bulunan ... 6. Asliye Ceza Mahkemesince hırsızlık suçundan verilen 5 ay 25 gün hapis cezasına ilişkin kararın temyiz edilmeksizin 17.06.2013 tarihinde kesinleştiği ve tekerrüre esas olduğu,
    Anlaşılmaktadır.
    Ön sorunun isabetli bir şekilde hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için konuya ilişkin kanuni düzenlemelerin ve kavramların incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
    CMK’nın "Kamu davasına katılma" başlıklı 237. maddesi;
    "1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.
    2) Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır.",
    "Katılma usulü" başlıklı 238. maddesi ise;
    "1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur.
    2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur.
    3) Cumhuriyet savcısının, sanık ... varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir." şeklinde düzenlenmiştir.
    CMK'nın 237. maddesinde, mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanların, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek davaya katılabilecekleri hüküm altına alınmış, ancak kanun yolu muhakemesinde bu hakkın kullanılamayacağı esası benimsenmiştir. Bununla birlikte, istisnai olarak ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma isteklerinin, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmesi hâlinde inceleme mercisince incelenip karara bağlanacağı kabul edilmiştir.
    CMK'nın "Suçun mağduru ile şikâyetçinin çağırılması" başlıklı 233. maddesinin 1. fıkrası; "Mağdur ile şikâyetçi, Cumhuriyet savcısı veya mahkeme başkanı veya hâkim tarafından çağrı kâğıdı ile çağırılıp dinlenir." şeklinde düzenlenmiş olup bu hüküm uyarınca mağdur ... şikâyetçinin, soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı, kovuşturma aşamasında ise mahkeme başkanı veya hâkim tarafından usulüne uygun olarak çağrılıp dinlenmesi gerekmektedir. Katılma hakkı olan gerçek veya tüzel kişinin şikâyet hakkının da olduğu, diğer bir deyişle katılma hakkının şikâyet hakkını da içerdiği hususunda hiçbir kuşku yoktur.
    CMK'nın mağdur ... şikâyetçinin haklarını düzenleyen "Mağdur ile şikâyetçinin hakları" başlıklı 234. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi;
    "Kovuşturma evresinde;
    1. Duruşmadan haberdar edilme,
    2. Kamu davasına katılma,
    3. Tutanak ve belgelerden örnek isteme,
    4. Tanıkların davetini isteme,
    5. Vekili bulunmaması halinde, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme,
    6. Davaya katılmış olma koşuluyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı kanun yollarına başvurma..." şeklinde olup buna göre mağdur ile şikâyetçinin kovuşturma evresinde; duruşmadan haberdar edilme, kamu davasına katılma, tutanak ve belgelerden örnek isteme, tanıkların davetini isteme, vekili bulunmaması hâlinde, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme ve davaya katılmış olmak şartıyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı kanun yollarına başvurma haklarının bulunduğu hüküm altına alınmıştır.
    Anılan maddenin birinci fıkrasının (b) bendinin açık düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere, duruşmadan haberdar edilme kanun koyucu tarafından, mağdur ... şikâyetçi için kovuşturma aşamasında kullanılabilecek bir hak olarak düzenlenmiştir. Buna göre, mağdur ... şikâyetçiye veya vekillerine usulüne uygun tebliğ işlemi yapılmadan "Duruşmadan haberdar edilme" hakkının kullandırıldığından bahsetmek mümkün değildir. CMK'nın 234. maddesi uyarınca bu hakkın kullandırılmaması kanuna aykırılık oluşturacaktır.
    CMK'nın kanun yollarına başvurma hakkını düzenleyen 260. maddesinin birinci fıkrası ise;
    "(1) Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ... bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır." şeklinde olup buna göre; duruşmadan haberdar olmayan mağdura, şikâyetçiye veya suçtan zarar görene gerekçeli kararın tebliğ edilmesinden sonra, hükmün temyiz edilmesi durumunda CMK'nın 260. maddesi uyarınca "Katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar gören" sıfatı ile temyizi incelenecek, ancak katılma hakkının kanundan doğmuş olması hâlinde CMK'nın 233 ve 234. maddelerine aykırı davranılması gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilemeyebilecektir.
    1412 sayılı CMUK'nın, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken "Temyiz talebinin kabule şayan olmamasından dolayı hükmü veren mahkemece reddi" başlıklı 315. maddesinde; “Temyiz isteği kanuni sürenin geçmesinden sonra yapılmış veya temyiz edilemeyecek bir hüküm temyiz edilmişse veya temyiz edenin buna hakkı yoksa, hükmü temyiz olunan mahkeme bir karar ile temyiz dilekçesini reddeder.
    Temyiz eden taraf red kararının kendisine tebliğinden itibaren bir hafta Temyiz Mahkemesinden bu hususta bir karar verilmesini taleb edebilir. Bu takdirde dosya Temyiz Mahkemesine gönderilir. Şu kadar ki, bu sebepten dolayı hükmün infazı tehir olunmaz”,
    "Yargıtayca temyiz isteğinin reddi" başlıklı 317. maddesinde de; "Yargıtay, süresi içinde temyiz dilekçesinin verilmediğini veya beyanının yapıldığını, hükmün temyiz edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını görürse, temyiz isteğini reddeder, görmezse incelemesini yapar." düzenlemelerine yer verilmiştir.
    1412 sayılı CMUK’nın 315. maddesinde, temyiz talebinin kabule değer olup olmadığı ön incelemesinin ilk derece mahkemesince yapılması öngörüldüğü hâlde, 317. madde ile aynı incelemenin Yargıtayca da yapılması hüküm altına alınmıştır.
    Buna göre temyiz başvurusunda bulunulması hâlinde hükmü veren mahkemece, öncelikle temyiz başvurusunun kabul edilebilir olup olmadığı araştırılacak, bu bağlamda da temyiz talebinin süresinde yapılıp yapılmadığı, kararın temyiz edilebilir nitelikte olup olmadığı ve başvuruda bulunanın hükmü temyiz etmeye hak ve yetkisinin bulunup bulunmadığı incelenecektir.
    Mahkemece temyiz isteğinin kabul edilebilir bulunması hâlinde, herhangi bir karar verilmeden aynı Kanun'un 316. maddesi uyarınca tebligat işlemleri tamamlandıktan sonra dosya temyiz incelemesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilecektir. Buna karşılık, temyiz başvurusu kanuni süre geçtikten sonra yapılmışsa ya da karar temyiz edilebilir nitelikte değilse veya başvuruda bulunanın temyiz etme hakkı bulunmuyor ise temyiz talebi ilk derece mahkemesince CMUK'nın 315. maddesi uyarınca reddedilecektir. Başvuru sahibi de ret kararına karşı tebliğden itibaren bir hafta içinde temyiz kanun yolu başvurusunda bulunabilecek ve bu durumda da dosya Yargıtaya gönderilecektir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesiyle daireye gönderilen dosyanın esasına girilmeden önce, Yargıtay ilgili Dairesince öncelikle temyiz başvurusunun kabul edilebilir olup olmadığı araştırılacak, bu bağlamda da temyiz talebinin süresinde yapılıp yapılmadığı, kararın temyiz edilebilir nitelikte olup olmadığı, başvuruda bulunanın hükmü temyiz etmeye hak ve yetkisinin bulunup bulunmadığı incelenecektir. Temyiz başvurusunun kanuni süre geçtikten sonra yapılması ya da kararın temyiz edilebilir nitelikte bulunmaması veya başvuruda bulunanın temyiz etme hak ve yetkisinin olmaması hâlinde ise ilgili Dairece temyiz talebi 1412 sayılı CMUK'nın 317. maddesi uyarınca reddedilecek, temyiz talebinin reddi nedenlerinin bulunmaması durumunda da esas yönünden temyiz incelemesi yapılacaktır.
    Dosyanın, hükmü temyiz olunan mahkemece verilen temyiz isteminin reddi kararına karşı yapılan başvuru üzerine yollanması hâlinde de Yargıtay tarafından; ret kararı usul ve kanuna uygun bulunursa temyizin reddi kararının onanmasına karar verilip dosya mahkemesine geri gönderilecek, ret kararının usul ve kanuna aykırı olduğu tespit edilirse, bu karar kaldırılıp hüküm esastan incelenecektir. Diğer bir anlatımla, temyiz başvurusunun kabul edilebilirliği belirlendikten sonra Yargıtayca yapılacak inceleme ilk derece mahkemesince verilen hükmün esasına yönelik olacaktır.
    Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi bakımından Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının katılma hakkı hususunda yasal düzenlemelere ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararına değinilmesinde fayda bulunmaktadır.
    6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde;
    "(1) Bu Kanunda yer alan;
    a) Bakanlık: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını,
    d) Şiddet: Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranışı
    ifade eder”,
    “Harçlar ve masraflardan, vergilerden muafiyet ve davaya katılma” başlıklı 20. maddesinin 2. fıkrasında; “Bakanlık, gerekli görmesi hâlinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan idarî, cezaî, hukukî her tür davaya ve çekişmesiz yargıya katılabilir” şeklinde hükümler mevcut olup Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının davaya katılma hakkı açıkça düzenlenmiştir.
    6284 sayılı Kanun'un ikinci maddesinde Bakanlık ibaresinden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının anlaşılması gerektiği belirtilmiş ise de, 09.07.2018 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 703 sayılı KHK ve 1 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle anılan Bakanlık Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı adıyla yeniden düzenlenmiş, 04.08.2018 tarihli ve 30499 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 15 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile de adı Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olarak değiştirilmiş, 21.04.2021 tarihli ve 31461 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 73 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile adı ... olarak son hâlini almıştır.
    6284 sayılı Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği'nin 46. maddesinde de; "Bakanlık, gerekli görmesi hâlinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan ve herhangi bir şekilde haberdar olduğu idarî, cezaî, hukukî her tür davaya ve çekişmesiz yargıya müdahil olarak katılabilir" denilmek suretiyle katılma hususunda yürütme organı içindeki görevliler için de aynı hüküm tekrarlanmıştır.
    Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 13.12.2019 tarihli ve 6-7 sayılı kararında ise; 6284 sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un 20/2. maddesi uyarınca, bu Kanun kapsamına giren suçlarla ilgili olarak açılan ceza davalarında, kovuşturma evresinde mahkemesince; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının davadan haberdar edilmesinin zorunlu olmadığına karar verilmiştir.
    Bu bilgiler ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
    Sanık ...’in, resmî nikâhlı eşi olan mağdur ...’e yönelik kasten yaralama suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Özel Dairece verilen bozma kararından sonra Yerel Mahkemece 30.01.2018 tarihli oturumda ... Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne tebligat çıkarılmasına karar verildiği, usulüne uygun tebligata rağmen ... Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü vekilinin duruşmalara katılmadığı, yapılan yargılama sonunda 21.06.2018 tarih ve 358-527 sayı ile; sanığın kasten basit yaralama suçundan TCK’nın 86/2, 86/3-a, 29 ve 62. maddeleri uyarınca verilen 5 ay 18 gün hapis cezasının, aynı Kanun’un 50/1-f maddeleri uyarınca 5 ay 18 gün süre ile kamuya yararlı bir işte çalışma tedbirine çevrilmesine ve aynı Kanun’un 54/1. maddesi uyarınca müsadereye karar verildiği, gerekçeli kararın ... Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne tebliğ edildiği, hükmün ... Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü vekilince temyiz edildiği, yargılama aşamasında mağdurun şikâyetinden vazgeçtiği, sanık tarafından temyiz talebinde bulunmadığı anlaşılan dosyada;
    Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 13.12.2019 tarihli ve 6-7 sayılı kararına göre kovuşturma evresinde Yerel Mahkemece Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının davadan haberdar edilmesinin zorunlu olmamasına rağmen, Yerel Mahkemece davadan haberdar edilen ... Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü vekilinin duruşmalara katılmadığı, CMK'nın 237/2. maddesine göre, yargılama aşamasında davadan haberdar edilen katılma hakkı olanın, kanun yolu muhakemesinde davaya katılma talebinde bulunamayacağının anlaşılması karşısında; ... Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünün davaya katılma ve hükmü temyize hakkı bulunmadığı kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Daire bozma ilamının kaldırılmasına, ... ... vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmelidir.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
    2- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 07.03.2019 tarihli ve 11175-4751 sayılı bozma ilamının KALDIRILMASINA,
    3- Yargılama aşamasında davadan haberdar edilen ancak duruşmalara katılmayan ... Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünün, kanun yolu muhakemesinde davaya katılma talebinde bulunamayacağı, bu itibarla davaya katılma ve hükmü temyize hakkı bulunmadığından, temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
    4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 10.02.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.


    Hemen Ara