Esas No: 2011/16700
Karar No: 2012/8604
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2011/16700 Esas 2012/8604 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul 9. İş Mahkemesi
TARİHİ : 15/03/2011
NUMARASI : 2009/786-2011/161
Davacı vekili, müvekkilinin 16/07/2008-28/08/2009 tarihleri arasında davalı firmanın İstanbul Bölge Müdürlüğü’nde satış temsilcisi olarak çalıştığını, kıdem ve ihbar tazminatları ödenerek iş sözleşmesinin işveren tarafından herhangi bir gerekçe gösterilmeden feshedildiğini, davalı şirketlerin ortaklarının, faaliyet alanlarının aynı olduğunu ve birbirlerine organik bağ ile bağlı olduklarını iddia ederek feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilerek işe başlatmama halinde sekiz aylık iş güvencesi tazminatı ile en çok dört aylık boşta geçen süre ücretine hükmedilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının iş sözleşmesinin yazılı fesih bildirimi ile sona erdirildiğini, davalı şirketlerin farklı tüzel kişilere sahip olduğunu ve davalı .. şirketinde otuzdan az işçi çalıştığını, bu sebeple davacının iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir
Mahkemece, toplanan kanıtlara dayanılarak, davacının davalı şirketler tarafından birlikte istihdam edildiği ve iş güvencesi bakımından davalı şirketlerde çalışan toplam işçi sayısının dikkate alınması gerekeceği, bu halde ise toplam işçi sayısının otuzdan fazla olduğu ve davacının iş güvencesi kapsamında kaldığı, yapılan fesih bildirimin sebep gösterilmemesi nedeniyle geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davalılar vekili temyiz etmiştir.
Davalı şirketler arasında organik bağ bulunup bulunmadığı, davalı şirketlerin birlikte işveren olarak davacıya karşı sorumlu olup olmadıkları ve bu bağlamda davacının iş güvencesi kapsamında olup olmadığının belirlenmesinde her iki şirkette çalışan işçilerin birlikte dikkate alınıp alınamayacağı konularında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 18. maddesi uyarınca işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmesi için fesih bildiriminin yapıldığı tarihte işyerinde otuz ve daha fazla işçi çalıştırılması gerekir. İşverenin aynı işkolunda birden fazla işyerinin bulunması halinde, işyerinde çalışan işçi sayısı, bu işyerlerinde çalışan işçi sayısına göre belirlenir.
Grup şirketlerinde ortaya çıkan bir çalışma biçimi olan birlikte işverenlik (birlikte istihdam) şeklindeki çalışmada, işçilerin bir kısmı aynı anda birden fazla işverene ve birlikte hizmet vermektedirler. Daha çok yönetim organizasyonu kapsamında birbiriyle bağlantılı olan bu şirketler, aynı binalarda hizmet verebilmekte ve bir kısım işçiler iş görme edimini işverenlerin tamamına karşı yerine getirmektedir. Tüm şirketlerin idare müdürlüğünün aynı şahıs tarafından yapılması, şirketlerin birlikte kullandığı işyerinde verilen muhasebe, güvenlik, ulaşım, temizlik, kafeterya ve yemek hizmetlerinin yine tüm işverenlere karşı verilmiş olması buna örnek olarak gösterilebilir. Bu gibi bir ilişkide, tüm şirketlere hizmet veren işçiler ile sadece davalı şirkete hizmet veren işçilerin otuz işçi kıstasında dikkate alınması gerekir. İşçi tüm şirketlere hizmet ediyor ise, o zaman tüm şirketlerdeki işçi sayısı dikkate alınmalıdır.
Tüzelkişi işverenler arasında organik bağ bulunması farklı tüzelkişiliklere sahip işverenlerin işçilerinin iş güvencesi bakımından birlikte değerlendirilmesini gerekli kılmaz. Ancak özellikle muvazaa olduğu hallerde perdenin kaldırılması teorisine göre gerçekte tek bir tüzelkişi işveren bulunması durumunda görünürdeki tüzelkişi ya da tüzelkişilerin tüm işçilerinin iş güvencesi açısından birlikte değerlendirilmesi gereklidir. Öte taraftan yukarıda değinildiği üzere, birlikte işverenlikte davacı birden fazla işverene tek bir iş sözleşmesi ile bağlı ise bu işverenlerin aynı iş kolundaki bütün işçileri iş güvencesinin belirlenmesinde dikkate alınmalıdır.
Somut olayda, işverence yapılan feshin yazılı olmasına rağmen neden içermediği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının iş güvencesi kapsamında olup olmadığı noktasında yoğunlaşmaktadır. Davacı ile davalı ... şirketi arasında objektif nedenler mevcut olmaksızın belirli süreli iş sözleşmesi yapılmış, ancak sözleşmenin süresinin bitmesine rağmen iş ilişkisi kesintisiz devam etmiştir. Bu nedenle davacının başından beri belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalıştığının kabulü gerekir. Davacının kıdemi ise iş güvencesi bakımından gerekli olan en az kıdem süresinden fazladır. Davacının işçisi gözüktüğü davalı ...şirketinde davacının işten çıkarıldığı tarih itibariyle davacıyla beraber yirmibeş işçi çalışmaktadır. Diğer davalı .... şirketinde de fesih tarihi itibariyle yirmibeş işçi çalışmaktadır. Her iki şirketin merkezi aynı binada olduğu gibi her iki şirkette Meditera gruba dahildir.
Bu açıklamalar ışığında, davalıların davacıya karşı birlikte işveren konumunda olup olmadığının, aralarında muvazaalı ilişki bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması ve aralarında işçi transferleri olup olmadığının araştırılması, ortakları, yöneticileri ile merkezleri, şubeleri ve faaliyet alanlarının ticaret sicilinden sorularak ana sözleşmelerinin istenmesi ve faaliyetlerinin aynı iş koluna girip girmediğinin belirlenmesi, gerekirse mahallinde inceleme de yapılarak uzman bilirkişi ya da bilirkişilerden rapor alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 03/05/2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.